Yazılar

Levent Yüksel yılbaşı gecesi Tarabya’da sahne alacak

The Grand Tarabya Oteli yılbaşı gecesi için hazırladığı programını açıkladı. Ünlü sanatçı Levent Yüksel 31 Aralık gecesi Tarabya’da sahne alacak. Bu özel gecede Levent Yüksel’in canlı performansı ile birlikte, sevilen şarkıların büyüsü eşliğinde unutulmaz anlar yaşatacak.

Gece, şık bir kokteyl ile başlayacak gece Duru And sahne alarak müziğiyle devam edecek. Yeni yıla Levent Yüksel’in sahnesi ile girilecek. Ünlü sanatçının ardından gece bir after party ve DJ’in şarkıları ile sabahın ilk saatlerine kadar devam edecek.

Merve Çalkan’dan yeni single “Zemberek”

Müzikseverlerin beğenisini kazanan Merve Çalkan, yeni şarkısı “Zemberek” ile dinleyicileriyle buluşuyor. Söz ve müziği Çalkan’a ait olan bu etkileyici synth-pop parça, aşkın ve ayrılığın getirdiği derin acıları güçlü bir şekilde ifade ediyor. Şarkının düzenlemesini prodüktör Azel Bert yaparken, klip yönetmenliğini ise Melike Beşli üstleniyor.

Haziran ayında yayımladığı “Başlangıç Bitti” adlı şarkısıyla beğeni toplayan Merve Çalkan, “Zemberek” isimli yeni single’ı ile AVRUPA MÜZİK adı altında tüm dijital platformlarda yayında!

Damat Tween 7 bin kişiyi sanatla buluşturdu

Damat Tween, sürdürülebilir bir gelecek için döngüsel moda konusunda bilinçlendirme etkinlikleri ile fark yaratmayı sürdürüyor.

İstanbul Modern’in eğitim programı olarak hayata geçirilen Eco Art Lab’e destek olan Damat Tween, aralarında çocukların da olduğu yaklaşık 7 bin kişiye ulaşarak doğa ve çevreyle kurulan bağı sanat yoluyla güçlendirdi. Katılımcılara sürdürülebilirlik ve döngüsel moda bilinci aşıladı.

Eco Art Lab’te Döngüye Saygı için workshop etkinliği

Eco Art Lab’te pazartesi hariç her gün “Kağıdın Dönüşümü” ve sanatçılarla iş birliğinde ayda bir yürütülen “İleri Dönüşüm” atölye programları düzenlenmeye devam ediyor. Bu ücretsiz eğitim programları sayede çocuklar başta olmak üzere tüm katılımcılar için geri dönüşüm bilincinin artırılması hedefleniyor. Eco Art Lab’te 11 Eylül tarihinde Damat Tween desteğiyle sanatçı Güneş Terkol ile “Hikaye Ağacı Dikim Atölyesi” etkinliği de gerçekleştirildi. “Döngüye Saygı” mottosuyla düzenlenen etkinliğe, Orka Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve Pazarlama Grup Başkanı Büşra Orakçıoğlu Biberoğlu ev sahipliği yaptı. Katılımcılar, sanatçı Güneş Terkol ile workshop’ta hafızayı, gerçeklik algısını, hayal gücünü ve yaşamın geçirgenliğini sorguladı, Damat Tween’in atıl kumaşlarına hayal güçlerini aktararak yenilikçi ve doğa dostu motifler ve kolajlar oluşturdu.

Arnica Art Land Sanat Çalıştayı Bayburt’ta

Arnica Art Land Sanat Çalıştayı’nın üçüncüsü; Kenan Yavuz Etnografya Müzesi iş birliği ile Bayburt’ta düzenlendi. Farklı disiplinlerden 11 sanatçının katıldığı ve “Doğduğu toprağa akan sanat” mottosuyla gerçekleştirilen çalıştayda üretilen eserler Kasım ayında Mersin’de, Aralık ayında ise İstanbul’da sanatseverlerle buluşacak.

Sanatın büyük kentlere sıkışmasını önleyerek ülke geneline yayılmasını sağlamak amacıyla üçüncüsü Fırat Neziroğlu küratörlüğünde hayata geçirilen Arnica Art Land Sanat Çalıştayı’nın bu yılki durağı Bayburt oldu. Bayburt Kenan Yavuz Etnografya Müzesi’nde farklı disiplinlerden 11 sanatçıyı buluşturan Arnica Art Land Sanat Çalıştayı’nda sanatçılar, eserleriyle geçmişi bugüne ve geleceğe bağladılar. Doğayla iç içe, farklı teknikleri kullanarak renklerin tuvale ve kumaşa aktarıldığı çalıştayda ortaya çıkan eserler, Kenan Yavuz Etnografya Müzesi’nde sergilendi. Eserler Kasım ayında Mersin’de Aralık ayında ise İstanbul’da sanatseverlerle buluşacak.

Emekli olunca yaşayabilecek 12 sahil kasabası!

Emeklilik hayali ikiye ayrılır. Emekli olunca dünyayı gezme hayali kuranlar ve sessiz, sakin bir sahil kasabasına yerleşip, müstakil evinin bahçesinde domates yetiştirmeyi düşleyenler… Biz ikincisine sesleniyoruz. Özellikle kalabalık şehirlerde yaşamanı sürdüren, her gün ömründen bir parçasını trafikte yitiren ve ruh emici gökdelenlerin arasında bir gıdım oksijene muhtaç kalan bizlerin, emekliliğimizde daha dingin bir hayat sürme isteğimiz hiçbir şekilde sıkıcı karşılanmamalı.

Akarca

1 – Akarca

Akarca’yı çoğu insan bilmez. Çünkü burada sabahın ilk ışıklarına dek süren eğlenceler yoktur. Yalnızca buz gibi bir deniz ve dingin bir yaşam sürmeyi seçmiş emekli büyüklerimiz vardır. Genelde yazlıkçıların mekanı olan Akarca, İzmir’in Seferihisar ilçesinde bulunuyor. Ege Denizi’nin en berrak hali, bu güzide sahil kasabasına bahşedilmiş desek yeridir.

 Bademli

2 – Bademli

Eğer emekli ikramiyenizi Maldivler’e yatırmak istemiyorsanız, ikinci seçenek olarak Bademli Köyü’nü düşünebilirsiniz. Neden böyle diyoruz, çünkü Bademli’deki deniz, o gördüğünüz Maldivler’deki okyanustan farksız. Popüler olamamasının nedeni ise malum, zamane gençliği işte. Bademli’nin İzmir’in Dikili ilçesinin güneybatısında olduğunu da belirtelim unutmadan.

Çukurbağ

3 – Çukurbağ

Sessiz ve sakin bir hayat süreyim, domatesimi de ekeyim ama sıkılınca eğlenceden de çok uzak kalmayayım diyorsanız eğer, o zaman Çukurbağ Yarımadası’na yerleşebilirsiniz. Antalya’nın Kaş ilçesinde bulunan Çukurbağ, Meis Adası’nın manzarasıyla da büyülüyor insanı. Hem torunlarınız da çok sevinir bu duruma.

Güzelçamlı

4 – Güzelçamlı

Hep özlediğiniz o bakir doğaya en sonunda kavuşacağınız bir yer Güzelçamlı. Aydın’ın Kuşadası ilçesinde bulunan Güzelçamlı, dünyanın en yüksek oksijen oranına sahip bölgelerinden biri. Hani gökdelenlerin arasında nefes alamıyoruz dedik ya, Güzelçamlı bu yönden ömürlük bir terapi niteliğinde anlayacağınız.

Badavut

5 – Badavut

Issız, daha da ıssız, olabildiğine ıssız bir yer arayışındaysanız, tası tarağı toplayıp Sarımsaklı Badavut’a yerleşebilirsiniz. Issız dediysek gözünüzü korkutmuş olmayalım, Ayvalık Sarımsaklı’ya çok yakınsınız aynı zamanda. Canınızı sıkıldığında, iki çift laf edeceğiniz insanlar da bulabilirsiniz istediğinizde.

Mazı

6 – Mazı

Emeklilik hayalleri genelde Bodrum üzerinden yürüyor. Özellikle her 5 insanın 3’ünün domatesi hep Bodrum’da yetişiyor. Yaz aylarında Bodrum’un ne kadar kalabalık olduğunu söylememize gerek yok. Ama Mazı öyle mi? Değil tabi. Bodrum’da emeklilik hayalini kuranların, kesinlikle yerleşmesi gereken bir cennet köşesi Mazı.

Palamutbükü

7 – Palamutbükü

Yeryüzünde cenneti arıyorsanız, Palamutbükü’nün aradığınız yer olduğunu söyleyebiliriz. Tamam, belki domates yetiştiremeyebilirsiniz ama bol bol badem ağacı ekebilirsiniz. Datça’nın en huzurlu köşelerinden biri olan Palamutbükü’nde yeniden gençleştiğinizi hissedebilmeniz olası.

Akyaka

8 – Akyaka

Hem doğal güzelliklerin ortasında hem de insanlarla iç içe bir emeklilik hayali düşlüyorsanız, Akyaka Gökova’nın büyülü dünyasını da bir kolaçan edin bizce. Gökova Körfezi’nin en şahane koylarının bulunduğu Akyaka’da, kim bilir, belki bir pansiyon işletmeye başlar ve hayatınıza bambaşka renkler katarsınız. Bu da bir fikir.

Turunç

9 – Turunç

Kışı sessiz, sakin köşemde geçireyim, yazın ise cıvıl cıvıl olsun etrafım diyorsanız, Marmaris’te yer alan Turunç’taki müstakil evinizin hayalini kurmaya şimdiden başlayın deriz. Yaz aylarında bol turist akınına uğrayan Turunç’ta, kışın ise birkaç pansiyon dışında herkes köşesine çekiliyor. Yılların yorgunluğunu üzerinizden atmak için Turunç biçilmiş kaftan.

Köyceğiz

10 –Köyceğiz

Son zamanlarda dikkat ediyoruz da Köyceğiz gittikçe popüler olmaya başladı. Doğal güzelliklerin ve tarihi dokunun bu kadar uyumlu olduğu daha kaç yer var ki ülkemizde? Hem sessizliği seviyor, hem tarihe ilgi duyuyorsanız, emeklilik hayali kurmaya Köyceğiz üzerinden devam etmenizi tavsiye edeceğiz.

Sokakağzı

11 – Sokakağzı

İleride, “nerede yaşıyorsun bey amca” diye sorduklarında ‘Ege’nin en uç noktasında yaşıyorum delikanlı’ cevabını verdiğinizi düşünün. İşte o an, bir delikanlının daha emeklilik hayaline yön vermiş olmanın haklı gururunu yaşayacaksınız. Bizim için bir inci tanesinden daha da değerli olan Assos’un şirin bir sahil kasabası olan Sokakağzı, bizim de emeklilik hayallerimizi süslüyor.

Söğüt

12 – Söğüt

Konumu biraz sapa, kabul ediyoruz. Ama Söğüt bu güzelliğini, böylesine ulaşılması güç bir yerde olabilmesine borçlu. Marmaris’in en büyük köyü olan Söğüt, oldukça sessiz bir yer olmasına rağmen, çarşısı her daim cıvıl cıvıl ve capcanlı. İnsanlarla hem iç içe hem de onlardan kendinizi bu denli soyutlayabileceğiniz başka bir yer daha var mı, bilmiyoruz…

Doğa ile iç içe eşsiz bir deneyim “Manici Çiftlik”

Çanakkale’nin eşsiz doğası ile tanınan dünyaca ünlü Kazdağıları, şimdilerde doğal yaşam çiftliğine ev sahipliği yapıyor.  Kazdağları’nın zirvesinde eşsiz doğa manzarası ve sakin yaşam konsepti ile sizi kendine çeken Manici Çiftlik, doğal yaşamın adı oluyor.

Ekoloji uzmanlarının yaptığı araştırmalarda; Kazdağları, %58 oksijen kalitesi ile İsviçre Alpleri’nden sonra dünyada 2. sırada yer alıyor. Bu doğa harikası bölge hem gıda hem yaşam olarak sizlere mucizeler sunuyor.

Manici Çiftlik

Geri dönüşüm, sürdürülebilirlik, doğal yaşama saygı duyularak hazırlanan çiftlik, kendine yetebilirlikte nerdeyse yüzde yüz seviyeye ulaşmış durumda. Bu özel alan modern tarımın kimyasal müdahalelerinden uzak, çiftlik hayvanlarının doğal olarak beslendiği nadir bulunan çiftliklerden biri…

Assos, Yeşilyurt, Behramkale ve Antik Liman gibi tarihi de içinde barındıran bölge son dönemlerde dünyanın ve ülkemizin çekim merkezi olmuş durumda.

Manici Çiftlik

Doğa ile iç içe konaklama

Doğanın içinde ve her konforun doğal tasarım ve uygulamalarla hazırlanan çiftlikte; konaklama ve deneyim seçenekleri mevcut. Farklı konseptlerde hazırlanmış villalar, yüksek tavan, geniş panoramik pencereler, size özel teraslar ihtiyaç duyduğunuz ortamı sunuyor. Odaların tamamı ileri dönüşüm ve geri dönüşüm baz alınarak hazırlandı.

Villalarda şu şekilde adlanmış ve sıralanmış; 5 adet Lavanta, 1 adet Kekik ve Ardıç, 2 adet Meşe, 3 adet Zeytin, 2 adet Selvi, 10 adet doğa ile iç içe lüks safari çadırı…

Manici Çiftlik

Zehirsiz gıda!

Tamamen zirai ilaçtan (zehir) uzak, doğal yollardan üretilen gıdalardan oluşan mutfak konsepti hedef alınmış. Çiftliğin temel vurgusu sürdürülebilirlik. Deniz mahsulleri haricinde mutfakta kullanılan gıdalar nerdeyse % 100 çiftlikte üretiliyor.

Manici Çiftlik

Tarladan masaya

Tesisin ana restoranı ve barı Nomad Bar, misafirlerine uçsuz bucaksız manzara eşliğinde hizmet veriyor. Barda şarabınız ile gün batımını izleyebileceğiniz geniş bir teras bulunuyor. Tarladan masaya konseptinin en iyi örneği olan Nomad başarılı şefleri ile size lezzet şöleni yaşatıyor. Birçok yemeği ilk defa deneyimleyeceğiz bu özel mutfak, farklı dönemlerde menüleri yenilerek devam ediyor. Geniş şarap kavının yer aldığı mekânda önümüzdeki yıllarda çiftlikte üretilen şarapları da deneyimleme şansı bulacaksınız. Tabi ki çiftlikte jersey sütü ile üretilen peynirler eşliğinde bu sonsuzluk manzaralı ortamın keyfini yaşayacaksınız.

Manici Çiftlik

Etkinlikler

İster inzivaya çekilin, isterseniz sosyalleşin…

Çiftlik, içerden ve dışardan birçok etkinliğe imza atıyor. İsterseniz sakin ve sessiz bir inziva ortamı ya da sosyalleşebileceğiniz ve becerileriniz artırabileceğiniz etkinliklere katılabilirsiniz. Peynir atölyesi, Seramik atölyesi yada Spor aktiviteleri. Okçuluk, Tenis ya da ne isterseniz…

Manici Çiftlik

Termal havuz ve Spa & Wellness

Çiftçilik alanında çıkarılan özel termal su, tesisin sonsuzluk havuzunda yenileneme ve şifalanma isteyen misafirlerin hizmetinde.  Havuzda gün batımını izlemek de mümkün. Çeşitli masajlar, Infrared sauna, Ozon sauna gibi alanlar sizi rahatlatacak ve aynı zamanda yenilenmenizi sağlayarak, hayatınızda eşsiz bir deneyim yaşayacaksınız.

Manici Çiftlik

Adres: Köy Sokağı No 152-8, 17860 İlyasfakı/Ayvacık/Çanakkale

Tel: 0286) 207 11 00

Web: www.maniciciftlik.com

Manici Çiftlik

Mövenpick Resort Antalya Tekirova kapılarını açtı

Mövenpick, Akdeniz bölgesindeki ilk Mövenpick oteli,  Mövenpick Resort Antalya Tekirova kapılarını açtı. Otel muhteşem doğasının yanı sıra, 383 oda ile farklı konaklama alternatifleri ve zengin gastronomik deneyimleri misafirlerine sunuyor.

Mövenpick Resort Antalya Tekirova

Misafirlerine premium konaklama deneyimi yaşatmayı hedefleyen otel, modern tarzda dekore edilmiş, kendisine ait havuzlu villaları, muhteşem doğa ve deniz manzarasına sahip farklı, geniş oda kategorileri ile uzun veya kısa süreli konaklamalar için pek çok alternatif sunuyor.

Mövenpick Resort Antalya Tekirova

Mövenpick Resort Antalya Tekirova, konuklarına üç farklı restoran ile hizmet veriyor. Dragon Restoranı, Uzak Doğu mutfağının özgün tatlarını misafirlere sunarken, renkli ve zengin bir menü ile dikkat çekiyor. Anchor Balık Restoranı ise taze deniz ürünleriyle donatılmış menüsüyle deniz mahsulleri tutkunları için ideal bir seçenek. Osmanlı mutfağının izlerini taşıyan Lale Restoranı ise geleneksel lezzetleri modern bir sunumla birleştirerek konuklara benzersiz bir deneyim yaşatıyor.

Mövenpick Resort Antalya Tekirova

Mövenpick Resort Antalya Tekirova, doğal güzellikleri, 550 metre uzunluğundaki sahili, kendine ait özel iskelesi, açık ve kapalı havuzları ve denize sıfır konumuyla harika bir tatil destinasyonu. Otelin hem yetişkinlere ve çocuklara hizmet veren Poseidon aquaparkı 7’den 70’e tüm konuklara eğlenceli ve heyecan verici anlar yaşatıyor.

Mövenpick Resort Antalya Tekirova

Mövenpick Resort Antalya Tekirova, çocukların hem eğlenip hem öğrenebileceği “Little Birds” çocuk kulübü ile de minik misafirlerin konaklamalarından keyif almaları için mükemmel bir ortam yaratıyor.

Ünlü ekran yüzünün yeni kanalı belli oldu

Televizyon dünyasının başarılı ismi Yasin Ercağlayan artık Ekol TV’de. Birçok ulusal kanalda spiker ve moderatör olarak görev yapan Erçağlayan, medyada büyük bir atak yapan Ekol TV ekranlarında olacak.  Başarılı gazeteci Ekol TV’de ana haber ve televizyon programı sunacak.

Yasin Erçağlayan kimdir?

Ankara’da dünyaya gelen Yasin Erçağlayan, babasının asker olmasından dolayı ilk, orta ve lise eğitimini farklı illerde tamamladı. Mesleğe ilgili olması bu işteki becerisi ile birleşince 1992 yılında Kanal 6 ve İnterpress medya grubunda genç yaşta muhabir olarak gazeteciliğe başladı.  Daha sonra mesleki tecrübesine İletişim Fakültesi Radyo ve Televizyon Bölümü eğitimini ekledi. İstanbul Fm, Tv8, BTV Avrupa, Power Group (Power FM, Power Türk, Power XL, PowerTürk TV), TGRT Haber, TGRT, TvNet ve 24 TV’de editör- haber spikeri, Moderatör, Program sunuculuğu ve seslendirmen (Voice over) olarak görev yaptı.  Kariyerinde 30 yılı geride bırakan Yasin Erçağlayan, kısa bir süre öncesine kadar mesleki hayatını CNNTürk ekranlarında Haber spikeri- moderatör olarak sürdürmekteydi.

Converse ve Hollanda merkezli sokak giyim markası Patta’nın yeni iş birliği

Converse ve Hollanda merkezli sokak giyim markası Patta’nın yeni iş birliği

Converse ve Patta’nın klasik stil unsurları, hava koşullarına dayanıklı malzemelerin bir araya geldiği, sınırlı sayıda üretilen özel bir koleksiyona hayat veriyor.

Bu yeni koleksiyonda, Weapon Ox ve Chuck 70 Marquis modellerinin yanı sıra özel bir giyim seçkisi karşımıza çıkıyor.

Hava şartlarına dayanıklı kumaşlar ve dikkat çekici baskılarla tasarlanan Converse x Patta “Rain or Shine” Koleksiyonu, başarının adanmışlık, azim ve doğru zihniyet ile engelleri aşarak elde edilebileceği fikrini benimsiyor.

Converse, bu iş birliğinin kampanyasında yer alması için, İngiltere’nin en ikonik hiphop müzisyenlerinin doğduğu Güney Londra Peckham’dan müzisyen Sam Akpro ile güçlerini birleştiriyor. Çevresinin farklı beklentilerine rağmen punk müzik sahnesinde öne çıkan bir figür olmayı başaran Sam, Converse x Patta iş birliği koleksiyonunun vermek istediği mesaja dikkat çekerek “kendisi olma” cesaretini gösteriyor. Geçmişinde birçok zorlukla yüzleşen ünlü fotoğrafçı ve şair Caleb Femi ise yönetmenliğiyle kampanyaya hayat veriyor. Filtresiz, cesur işleriyle öne çıkan bu iki isim, “Rain or Shine” Koleksiyonu’nun vizyonunu mükemmel bir şekilde yansıtıyor.

Cesare Catania: Sanatın Metaverse Yolculuğu

Röportaj: Melis BAYRAKTAR

Cesare Catania: Sanatın Metaverse Yolculuğu

İtalyan sanatçı Cesare Catania, geleneksel sanatın digital dünyayla kucaklaştığı bir evrende sınırları zorluyor. Eserleri, renk, form ve kompozisyonun bir araya geldiği bir dünyada izleyiciyi büyülüyor. Sanatçının soyut eserleri, figüratif detayları soyutlamak suretiyle duygusal bir deneyim sunuyor. Renklerin dansı, şekillerin ritmi ve soyut formların anlamı, izleyiciyi içine çeken bir yolculuğa çıkartıyor. Metaverse ile bu soyut dünyaların sınırları daha da genişliyor. Sanatçının eserleri, sanal dünyanın içinde de yeni bir boyut kazanıyor.

Cesare Catania ile sanatın sınırlarını keşfetmek isteyen herkes için ilham verici bir röportaj gerçekleştirdik.

Sanat hayatınız ne zaman ve nasıl başladı?

Sanat hayatım aslında benden habersiz çocukluk yıllarımda başlamıştı. Dedem keman sanatçısıydı. Klasik müziğin yaratıcılığına ve titizliğine karşı tutkum onun sayesinde başladı. 9 yaşımdayken piyano dersleri almaya başladım. Hem müzikal hem de figüratif sanata karşı her zaman bir tutkum oldu. Benim için ikisi birbirinden uzak ya da ayrı şeyler değildi o yıllarda bile. Hayatı algılayışım, kendimi eğlendirme arayışım genellikle kendi yarattığım küçük dünyaların içinde hikayecikler halinde belirdi önümde. Gördüğüm en küçük beni etkileyen şey günlerce hayalimde yaşattığım dünyaları mümkün kılıyordu. Anılarıma dâhil olan herkesin psikolojisi, karakterleri, düşünceleri, görünüşleri vb. birçok şey benim etkilenme ve beslenme alanlarım oldu.  Hayatımın dönüm noktasının bu süreçle başladığına inanıyorum. İlk kayda değer resmim 1995 yılına kadar uzansa da bu tutkumu 10 yılı aşkın bir süre önce mesleğe dönüştürmeye başladım. “Metaphysical Composition” – 2016, in “Artistic Composition” – 2016 , “The Dynamics of Movement” – 2016) , the “Vanity” ve diğer soyut ve sembolik olanlarda – 2014, “Flamingos in the Mirror” – 2015 – the “Tear” – 2012 gibi eserlerim ortaya çıktı.

Eserleriniz oldukça etkileyici bir dile sahip. Bize çalışmalarınızı ve tarzınızın oluşum sürecini anlatır mısınız?

1998 yılında mühendislik fakültesinde okumaya başladım. Ve burada perspektif ve aksonometri alanında uzmanlaştım. Bu bana tüm şekilleri basit üç boyutlu çokgenlere bölerek kendisini çevreleyen sorunları ve gerçekliği gözlemlemeyi öğretti. 144: Jazz Trio” – 2014, “Nice (A Tribute to Matisse and Chagall)” – 2015) ve katı ve eğrisel figürlerin zarif ve uyumlu bir şekilde yan yana gelmesiyle “Summer Readings (Tribute to Pierluigi Nervi)” – 2016 adlı eserlerim bu sayede çıktı ortaya. Yıllar içinde fotoğrafçılığa karşı da özel bir tutkum gelişti. Fotoğraf teknikleri ile oluşturulan yumuşak tonlamalar, ışık oyunları, çekim sırasında ve sonrasında elde edilen duygusal, dramatik ve şiirsel çalışmalara yoğunlaştım. Renk ve biçimsel bozulma gibi çeşitli teknikleri kullanarak soyut sanat örnekleri çıkartmaya başladım.

Bu süreçteki çalışmalarımda hiçbir sınırlamaya yer vermedim. Sanat sonsuzdur ve ifade biçimleri de sonsuzdur. O sebeple, ben sadece üretiyorum ve üretilen her eser kendi içinde kendi varlığını inşa ediyor.  İlhamımı yaşamın acı ve tatlı olan kendisinden ve evrenin bütünlüğünden, renklere olan aşkımdan alıyorum. Yaşam benim ilhamım.

Cesare Catania

Çalışmanız güçlü renklerden ve renk kontrastlarından oluşuyor. Belirli bir eserde hangi rengi kullanacağınıza nasıl karar veriyorsunuz?

Her düşüncenin, arzunun, bilginin, hislenmenin yani her şeyin bir rengi ve tonları var.  Ben, rengin algılanamaz olduğunu kabul edip, yine de ulaşmaya çalışma durumunun gerekliliğini estetik açıdan değerlendiriyor ve iki gerçeklik (renk – nesne) arasındaki en kısa mesafeyi arayarak, yeni bir gerçekliği gün yüzüne çıkarmaya çalışıyorum. Rengi yaşıyorum, arzuluyorum, hayal ediyorum, hissediyorum ve eserlerimle gün yüzüne çıkartıyorum. Dolayısı ile her eser kendi rengine kendisi karar veriyor diyebilirim.

Dijitalleşme ve teknolojiyle birlikte sanat dünyasının dinamiklerinde çok ciddi değişimlerle karşılaştık. Bu değişim rüzgârı eser üretimlerini de etkiledi. Kripto sanat, NFT eserler ve blockchain teknolojisi de bu değişimlerin en önemli örneklerinden oldu. Siz de “Artistic Metaverse” olarak adlandırdığınız bir metaverse sergi düzenlediniz? Nasıl oldu bu süreç?

Hepimizin Covid19 salgını nedeniyle evlere kapandığı Pandemi döneminde “Artistic Metaverse” adını verdiğim ilk Metaverse sergimi gerçekleştirdim. Davetlilerim herhangi bir çaba göstermeden, yalnızca kullandıkları sanal gerçeklik cihazları sayesinde, sergime katılıp, diledikleri tablomu kolayca satın alabildiler. Kendi aramızda bir söyleşi bile gerçekleştirdik. Mikrofon ve sohbet kutusu aracılığıyla eserlerim hakkında sohbet ettik. Bir sanatçı olarak en büyük arzularımdan biri sanat tarihinde ileride yazılacak bir değişime şahit olma arzusuydu. Bu arzumun karşılık bulduğunu gördüm. Ayrıca bu sergimin yeni nesil koleksiyoner ortaya çıkarmak konusunda farklı bir işlevi de oldu.

Harika! Benim de en merak ettiğim konuların başında NFT’lerin yükselişe geçmesi koleksiyonerlik kavramını nasıl etkilediğiydi.

Şöyle ki hayatını tamamen ekranda yaşayan, internetin var olduğu bir dünyada doğan, dijital madencilik yaparak zengin olan, alışverişini kripto parayla yapan, oyun evrenlerinde avatarına tasarım kıyafetler, silahlar, ayakkabılar alan ve bunlara ciddi paralar harcayan insanlarla; nerdeyse tamamen fiziksel dünyada yaşayan insanların yaşamı ele alış biçimleri, estetik zevkleri ve paraya bakışı haliyle birbirinden çok farklı. Tamamen fiziksel dünyada yaşayanların “fiziksel olmayan bir eseri ne yapacağım?” sorusunu yeni nesil “fiziksel bir eseri ne yapacağım?” olarak soruyor. Zira onların evleri, duvarları sosyal medya hesaplarında, ekranlarında. Bu yüzden belki de hiçbir zaman bir sanat eseri almayacaklardı. NFT ise onlar için bu ortamlarda sergileyebilecekleri, varlıklarını, kültürel birikimlerini gösterebilecekleri bir alan yarattı. Fiziksel koleksiyonerlikte de olan sahip olma, bunu paylaşma, kültürel statüsünü sergileme, sanatçının macerasına eşlik etme zevklerini NFT koleksiyonları üzerinde onlar da yaşamaya başladı. Böylece NFT hem sanatçının, sanat piyasasının hem de koleksiyonerlik kavramının gelişmesine, bir alan daha kazanmasına sebep oldu. Tanınmış, fiziksel sanat piyasasında önemli yerlerde olan sanatçıların bu piyasaya ilgi göstermesiyle de hibrit bir ortam oluşmaya başladı.

Cesare Catania

Peki sanatın gerçek değerinin NFT’ler ile belirlenip belirlenemeyeceği konusunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dijital sanatın kripto paralar ile değerinin ölçülmesini doğru anlamak ve detaylandırmak için NFT teknolojisini doğru anlamak gerekiyor. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de göreceli bir değere sahip sanat, NFT ile en azından sanatçının hak ettiği gerçek değeri elde etmesine olanak tanıyor. Gelecekte özgün bir sanat eserini NFT ortamında elinde tutmak ciddi bir kazanç sağlamada bir araç olarak değerlendirilebilir.

Gelecek için başka iş birlikleriniz ve projeleriniz var mı? Son dönem sergilerinden bahsedelim, şu an sanat tutkunlarını burada neler bekliyor?

Şu anda Venedik Bienali’nde, aynı anda hem fiziksel hem de dijital bir heykel olan son sanat eserimin açılışını yapıyorum. Bu Phygital Embrace Versiyonu.

Venedik Bienali ziyaretçileri heykelimi fiziksel bir versiyonda gözlemlemeye ya da artırılmış gerçeklikte onunla “oynamaya” karar verebilirler. Bu vesileyle, yine yapay zeka sayesinde, herkese benzersiz bir dijital kucaklaşma heykeli yapma ve bunu dijital sanat eserleri olarak benimle birlikte imzalama imkanı veren bir yazılım da geliştirdim. İnsanların sanatla oynarken nasıl eğlendiklerini ve sanatın demokratikleşmesinin, sanatsever olsun ya da olmasın, genel halk tarafından nasıl takdir edilen bir süreç olduğunu görmek harika.

Peki Türkiye’deki sanat ortamı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Türkiye çok özel bir yer. Yakın zamanda Türkiye’de de sanatsal bir proje geliştirebilmeyi çok istiyorum.