Dayanışma ekonomisine dikkat
Dayanışma ekonomisine dikkat
Brand City-Vural Çakır
Google istatistiklerine göre Türkiye’de en çok referans verilen ikinci akademisyen olan Prof. Fuat Keyman’ın Berrin Koyucu-Lorosdağı ile birlikte anlattığı “ Sekiz Kentin Hikayesi” Türkiye’de yeni yerellik ve Yeni Orta Sınıflar alt başlığı ile yayınlandı.
Salgın dönemi karşımıza yine çelişkili bir dinamik çıkardı. Merkez hemen bütün süreci kontrol etmek istedi, ama muhtarlardan başlayarak yerel yöneticiler mahalleliyi, sorunları ve çözümleri yakından tanıyorlar.
Yazarlar bu iki birimin siyasi stratejilerini geriye atarak işbirliği yapmasının salgın dahil her türlü meselenin çözümü için öncelikle gerekli olduğunu belirtiyor. Nüfusun yüzde 70’i kentlerde yaşıyor ve yerinden yönetme ihtiyacı artıyor.
İngev yerel yönetimlere özellikle önem veren bir vakıf. İnsani Gelişme Hedeflerini yerelleştirmek için yürüttüğümüz çalışmalara bu yıl Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın büyükşehirler için ölçülmesi de eklenecek. Vatandaşla gündelik teması çok fazla olan yerel yönetimlerin insani gelişmeyi bir yönetme ilkesi olarak benimsemesi gerektiğine inanıyoruz.
Yerel yönetimlerle vatandaş ilişkisinin güçlenmesi teoride çok konuşulan ama uygulamada pek de kolay olmayan bir konudur. Belediye vatandaşlarla, sivil toplum örgütleri ile ve muhtarlarla sürekliliği olan organik bir ilişki sistemi kurabilir. İngev, İstanbul Politikalar Merkezi(İPM) ve Oxford Üniversitesi katılımı ile hazırlanan “Belediyelerde dijital yönetişim fırsatları” raporu bunun nasıl mümkün olacağını özetlemişti.
Dijital devrim eskiden zor gibi gözüken pek çok yönetişim biçimini mümkün kıldı. Belediyelerimiz henüz bu aşamaya geçebilmiş değiller. Çoğunlukla web adresinden talep almak veya sonucu hiçbir yere bağlanamayacak anketler yayınlamak gibi bir seviyede takılmış durumdalar. Kent aktörleri ile organik bütünleşmenin uzağındalar. Oysa dijital yönetişim yerel yönetim performanslarını artırabilmek için büyük fırsatlar sunuyor.
Salgın döneminin yerel yönetimleri de kapsayarak ortaya çıkarttığı bir başka önemli konu da dayanışma ekonomisi bağlamında kooperatifçilik oldu. Birçok büyükşehir belediyesi bu konuda önemli çalışmalar yürütüyor.
Kooperatifçilik hemen her ailenin hayatında kötü bir iz bıraktığı için belki ismi yeni nesil kooperatifçilik, dayanışma kooperatifçiliği gibi tanımlarla tazelemeliyiz Sadece bir isim değişikliği değil, bir bakış açısını da yansıtacak şekilde.
Küresel kapitalizm ve onu besleyen “markaizm” pandemi öncesinin temel hayat felsefesiydi. Pandemi iyi yaşam kavramını markalara ve ölçüsüz tüketmeye bağlayan bu büyük ideolojide kolay onarılamayacak bazı delikler açtı. Gelişmekte olan yeni koperatifçilik açılan deliklerden daha belirgin şekilde kendini göstermeye başladı. Marka ve tüketimden başka bir iyi hayat önerisi sunarak…
Kooperatifçiliğin temel ilkesi dayanışmadır. Bireyler ortak bir ekonomik faaliyet için demokratik bir yönetim içinde ekonomik faydayı paylaşmak için bir araya gelirler. Üreticilerin ve kullanıcıların bağımsız hareket edebilmesini sağlarlar. Tedarik zincirlerinin sadeleşmesine hizmet ederler. Son kullanıcı daha uygun fiyatlarla ve daha güvenilir ürünlere ve hizmetlere erişebilir. Sürdürülebilir kalkınmaya, insani gelişmeye, ekolojik dengelere çok daha özen gösterirler.
Yeni Nesil kooperatifler aslında dayanışma ekonomisi olarak adlandırılan alternatif bir ekonomik hayatın ana unsurudur. Dayanışma ekonomisi işbirliği eşitlik, katılımcılık sürdürülebilirlik ve çoğulculuk ilkelerine dayanır.
Yeni kooperatiflerin bütün ekonomik aktivite alanlarında uygulama modelleri bulunur. Finans sağlayan kredi kuruluşları, üretim ve tüketim alanında organize olanlar, bu ikisini birleştirmeye çalışanlar, lojistik hizmet ağlayanlar, Mert Fırat’ın çabasıyla Türkiye’de bir örneğini gördüğümüz tiyatro kooperatifleri gibi her alanda çalışabilirler.
Son yıllarda birçok alanda Türkiye’de bu kooperatif örnekleri görmeye başladık, hızla ve yeni deneyimlerle gelişiyorlar. Genç, dinamik girişimci ve yaratıcı topluluklar oluşturuyorlar. Ancak, henüz temel bir ekonomik seçenekten çok marjinal girişimler gibi algılanıyorlar. Önlerinde, geçmişin bıraktığı imajdan mevzuata ve fazlasıyla siyasileşmiş yaklaşımlara kadar pek çok mesele var.
İngev İPM işbirliği ile yürütülen “Act Human Sosyal kapsama İnsiyaitifi”nin üçüncü konusu işte bu temel meseleri ele alıyor; “Dayanışma ekonomisi perspektifinde kooperatifçiliği güçlendirmek”
Yerel yönetimler dayanışma ekonomisi ve kooperatifler için büyük kolaylaştırıcılar olabilir. Merkez iktidarlar gibi belediyeler de kooperatifleri siyasi egemenlik alanları dışında bir üçüncü alan olarak düşünebilmelidir