Yazılar

Obezite tedavisinde kullanılan iğneler hakkında bilinmesi gerekenler

Zayıflama iğneleri son dönemde en çok konuşulan tedavilerden biri haline geldi. Sosyal medya paylaşımları, hızlı kilo kaybı vaatleri ve kısa sürede görülen sonuçlar milyonlarca kişinin hızlı kilo verme hayalini süslüyor. Ancak dikkat! Acıbadem Bakırköy Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ender Arıkan, obezite tedavisinde kullanılan bu enjeksiyonların başarılı şekilde kilo kaybettirmeye katkı sağlamakla birlikte mucize olmadığını ve kontrolsüz kullanımının ciddi sorunlara yol açabildiğini söylüyor. Yapılan çalışmalara göre; obezitenin 5 yıl içerisinde iki katına çıkmasının beklendiğini belirten Prof. Dr. Arıkan, obezite tedavisinde kullanılan iğneler hakkında bilinmesi gerekenleri anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

İştahı azaltan, tokluk süresini uzatan zayıflama iğneleri son yıllarda en çok ilgi gören konuların başında geliyor. Acıbadem Bakırköy Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ender Arıkan, bu tedavinin etkili olduğunu ancak herkes için uygun olmadığını belirterek “Zayıflama iğnelerinin aslında vücudun kendi hormonunun daha güçlü bir versiyonu.  İştahı ciddi şekilde baskılıyor, mide boşalmasını yavaşlatıyor, kişiyi daha uzun süre tok tutuyor ve kan şekerini dengeliyor. Bu nedenle hem diyabet hastalarında hem de obezite tedavisinde kullanılabiliyor. Fakat bu, herkesin kullanabileceği bir ürün olduğu anlamına gelmiyor. Tedavi mutlaka doktor kontrolünde olmalı” diyor. Prof. Dr. Arıkan sözlerine şöyle devam ediyor: “Şeker değerleri, karaciğer ve böbrek fonksiyonlarını görmeden ilaca başlamıyoruz. Çünkü güvenli tedavinin ilk adımı doğru değerlendirmedir.”

Prof. Dr. Ender Arıkan

Prof. Dr. Ender Arıkan

Zayıflama iğneleri kimler için uygun?

Vücut kitle indeksi 30’un üzerinde olan hastalar için zayıflama iğnelerinin uygun olduğunu, eğer VKİ 27’nin üzerindeyse ve diyabet, tansiyon ya da karaciğer yağlanması gibi ek hastalıklar varsa yine tercih edilebileceğini belirten Prof. Dr. Arıkan, ancak bunun alanında uzman hekim tarafından belirlenmesi gerektiğini, ilacın isteyen herkese reçete edilmediğini özellikle vurguluyor. Bu tedavinin bazı hastalar için ciddi risk oluşturabileceğinin altını çizen Prof. Dr. Ender Arıkan şöyle konuşuyor: “Medüller tiroid kanseri öyküsü olanlarda, pankreatit geçirmiş kişilerde, hamilelerde, emzirenlerde ve 18 yaş altındaki bireylerde bu ilaçları kesinlikle kullanmıyoruz.” Zayıflama iğnelerinin bulantı, mide yanması ya da kabızlık gibi yan etkileri olabildiğini, bu şikayetlerin çoğunun doz yavaş artırıldığında kontrol altına alınabildiğini belirten Prof. Dr. Arıkan “Ancak pankreatit, safra kesesi taşı ve şiddetli karın ağrısı gibi durumlar olursa ilaç hemen kesilmeli ve mutlaka doktora başvurulmalı” diyor.

Kilo kaybı ortalama yüzde 8-15 oluyor ama…

Tedavide beklentilerin gerçekçi tutulması büyük önem taşıyor. Zayıflama iğneleri ile ortalama yüzde 8-15 kilo kaybı sağlanırken, bu durumun sürdürülebilir olmasına çok dikkat edilmesi gerekiyor. Bazı kişilerin çok hızlı değişim beklediğinin altını çizen Prof. Dr. Arıkan, tedavinin yaşam tarzı değişikliğiyle desteklenmemesi durumunda, ilacı bıraktıktan sonra, verilen kiloların daha hızlı şekilde geri alınmasının kaçınılmaz olacağını vurgulayan Prof. Dr. Ender Arıkan “Hastalar sadece yağ kaybetmiyor, kas kaybı da olabiliyor. Bu özellikle ilerleyen yaşlarda büyük problem. Bu nedenle bu tedaviyi olanların her zaman protein tüketimini artırmaları ve düzenli direnç egzersizi yapmaları gerekir” diye konuşuyor.

Obezitede hızlı artış yaşanıyor

Modern çağın salgın hastalığı obezite dünya genelinde hızla artarken, tedavinin temelini ise öncelikle yaşam tarzı değişikliği oluşturuyor. Halen 1 milyardan fazla insanı etkileyen bu küresel sağlık sorununun, önlem alınmadığında çok daha fazla artacağını, yapılan çalışmalarda obez insan sayısının 2030 yılına kadar iki katına çıkmasının öngörüldüğünü belirten Prof. Dr. Ender Arıkan, obezite tedavisinde en iyi sonucun sağlıklı beslenme, düzenli hareket, uyku düzeni ve stres yönetimiyle alındığını, kilo verirken hedefin hızlı değil, sağlıklı ve sürdürülebilir olması gerektiğini söylüyor. Prof. Dr. Arıkan kilo kaybı için zayıflama iğnelerinin uzun vadeli etkilerinin hala araştırıldığını belirterek şöyle konuşuyor: “Mevcut çalışmalar kısa vadede önemli kilo kaybı ve metabolik iyileşmeler göstermiş olsa da, bu sonuçların uzun vadede sürdürülebilirliği daha fazla araştırmaya ihtiyaç duymaktadır. Bu ajanların kardiyovasküler hastalık insidansı ve mortalite gibi uzun vadeli sağlık sonuçlarını nasıl etkilediğini araştırılmalıdır. Ayrıca, uzun vadeli güvenliğin de belirlenmesi gerekmektedir. Kapsamlı uzun vadeli çalışmalar, uzun süreli tedavinin risk-fayda oranının netleştirilmesine yardımcı olacaktır.”

#Obezite #ObeziteTedavisi #ObeziteArtışı #Sağlık #SağlıklıYaşam #KiloKontrolü #Metabolizma #Zayıflamaİğneleri #KiloVermeSüreci #İştahKontrolü #TedavideGüvenlik #DoktorKontrolünde #UzmanUyarıyor #BilimselVeriler #Endokrinoloji #MetabolizmaHastalıkları #SağlıkHaberleri #GüncelSağlık #Haber

Fenerbahçe’nin 113 Yıllık Kupa Hatırası müzayedede

Türkiye’nin önde gelen müzayede platformlarından ARTHILL Müzecilik, 07 Aralık 2025’te koleksiyon değeri yüksek 128 nadide eseri sanatseverlerle buluşturuyor. Tüm eserler, dikkat çekici bir başlangıç noktası olan 1 USD teklif ile satışa çıkacak.

Müzayedenin en çok konuşulan parçası ise Fenerbahçe Spor Kulübü’nün 1911–1912 sezonuna ait ilk şampiyonluk kupa hatırası. Hem başkan hem oyuncu olan Arif Emirzade Bey’e takdim edilen bu eser, kulüp tarihinin başlangıç yıllarına ışık tutan belgesel nitelikte bir koleksiyon parçası olarak öne çıkıyor.

Müzayede kataloğunda ayrıca; Sultan II. Abdülhamid Han’ın Maliye Nazırı Vezir Ahmed Reşad Paşa Koleksiyonu’ndan parçalar, 16. yüzyıl Osmanlı tekstil örnekleri, 17. yüzyıl İznik seramikleri, Bonaparte Hanedanlığı için üretilmiş yemek takımı, Rus ve Osmanlı gümüşleri, Tophane işi lüleler, 18. yüzyıl Sax porselenleri, Osmanlı askeri eserleri ve klasik ile çağdaş sanatçıların tabloları yer alıyor.

Sanatseverler, müzayede gününe kadar ARTHILL Gallery’yi ziyaret ederek eserleri yakından inceleyebilecek ve küratörlerden bilgi alabilecek.

www.arthill.com.tr

 

#ARTHILLMüzecilik #SanatHaberleri #AntikaEserler #Fenerbahçe #ŞampiyonlukKupası #Müzayede #Koleksiyon #OsmanlıSanatı #İznikSeramik #Sanatseverler

Prostat kanserinde erken tanı tedavi başarısını artırıyor

Erkeklerde en sık görülen kanser türlerinden biri olan prostat kanseri ilk evrelerde belirti vermeden sessizce ilerlediği için genellikle geç fark ediliyor. Oysa, erken yakalandığında tedavinin başarı oranları belirgin şekilde yükseliyor.  Acıbadem International Hastanesi Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Ramazan Yavuz Akman, düzenli yapılan testlerin erken tanıda son derece önemli bir rol üstlendiğine dikkat çekerek, “Basit bir kan testi ve ürolojik muayene, pek çok erkeğin yaşamını değiştirecek kadar kritik bir önem taşımaktadır.  Hastalığın henüz belirti vermediği erken dönemde saptanması ve bu sayede tedavinin başarısının artması amaçlanmaktadır. Erken tanı için özellikle 50 yaş üstü erkeklerin, ailesinde prostat kanseri öyküsü bulunanların ve risk grubunda olanların taramaları aksatmamaları hayat kurtarıcı bir adım olmaktadır. Özellikle risk grubundaki hastaların yakın takibi ve taranmaları hastalığın ilerlemeden saptanmasını ve tedavi edilmesini olanaklı kılmaktadır” diyor.

Prof. Dr. Ramazan Yavuz Akman

Prof. Dr. Ramazan Yavuz Akman

Kanserle ilişkili ölümler arasında 3’üncü sırada! 

Prostat bezindeki hücrelerin kontrolsüz ve hızlı bir şekilde büyümesiyle ortaya çıkan prostat kanseri, güncel araştırmalara göre, her 100 bin erkekten yaklaşık 35’inde görülüyor. Avrupa’da erkeklerde en sık rastlanan kanser olan prostat kanseri, kanserle ilişkili ölümler arasında 3’üncü sırada yer alıyor. Görülme sıklığı ise yaşlanmaya bağlı olarak artış gösteriyor. Genellikle 50 yaş üstü erkeklerde rastlanan prostat kanseri riski yaş ilerledikçe belirgin şekilde artıyor ve 65 yaş üstü erkeklerde daha yaygın görülüyor. Klinik bir çalışmaya göre; 30 yaş altındaki erkeklerde görülme sıklığı yüzde 5 iken, bu oran yaşla birlikte artarak 79 yaş üstünde yüzde 59’a yükseliyor.

Aile öyküsünde risk 2 kattan daha fazla artıyor!

Ailesinde prostat kanseri öyküsü olan erkeklerin daha dikkatli olmaları gerekiyor. Çünkü, babasında prostat kanseri hikayesinin olması riski iki kattan daha fazla artırıyor. Prostat kanseri öyküsü olan bir erkek kardeş ise riski babası hasta olan erkeklerden daha fazla yükseltiyor. İlerleyen yaş ve aile öyküsünün dışında çevresel faktörler ve yaşam tarzı alışkanlıkları da prostat kanserinin riskleri arasında yer alıyor. Örneğin, aşırı kırmızı et ve işlenmiş gıda tüketimi, düşük sebze-meyve alımı, fiziksel aktivite eksikliği ve fazla kilo hormonal dengesizliklere yol açarak riski yükseltiyor.

Başlangıçta genellikle sinsice ilerliyor

Erken evre prostat kanseri genellikle sinsi şekilde seyrediyor. Kansere bağlı semptomların sıklıkla hastalığın doğal seyri içinde geç dönemlerde ortaya çıktığını vurgulayan Prof. Dr. Ramazan Yavuz Akman, şunları söylüyor: “Erken evre prostat kanseri belirtileri ve semptomları; idrarda kan görülmesi, idrarın pembe, kırmızı veya kahverenginde olması, menide kan görülmesi, daha sık idrara çıkma ihtiyacı, idrarı başlatmada güçlük, geceleri daha sık idrara çıkma ihtiyacıdır. İleri evrede ise hastaların yakınmaları farklılık gösterir. İdrar kaçırma, sırt ve kemik ağrısı, sertleşme sorunları, yorgunluk hissi, istem dışı kilo vermek, kollarda veya bacaklarda güçsüzlük bu evredeki bulgu ve belirtilerin başında gelmektedir.”

Henüz belirti vermediği dönemde saptanabiliyor!

Kanser erken evrede fark edildiğinde tedavi seçenekleri ve tedavi edilebilirlik oranı önemli ölçüde artıyor. Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Ramazan Yavuz Akman erken tanı için 50 yaş ve üzeri tüm erkekler ile ailesinde prostat kanseri öyküsü olan 45 yaş ve üzeri erkeklere yılda bir kez PSA kan testi ile prostat muayenesinin önerildiğini vurgulayarak, “Bu programla hastalığın henüz belirti vermediği erken dönemde saptanması ve bu sayede tedavinin başarısının artırılması amaçlanmaktadır” bilgisini veriyor. Prostat kanserinin genellikle kandaki prostat spesifik antijen (PSA) testi ile erken teşhis edilebildiğini anlatan Prof. Dr. Ramazan Yavuz Akman, sözlerine şöyle devam ediyor: “Prostat kanserini tespit etmenin bir diğer yolu olan dijital rektal muayenede ise doktor prostat bezini muayene etmektedir. PSA ölçümünde veya muayenede şüphe varsa multiparametrik prostat MR planlanmaktadır. MR bulgularına göre şüpheli alanların varlığında MR füzyon biyopsi ile tanı konulabilmektedir. Son yıllarda multiparametrik prostat MR ile birlikte özellikle metastazı saptamakta kullanılan PSMA PET sintigrafi yöntemleri de güncel görüntüleme yöntemleri arasında yer almaktadır.”

Robotik cerrahi güncel tedavi yöntemleri arasında

Prostat kanseri tedavisindeki başarılı sonuçlardan da bahseden Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Ramazan Yavuz Akman, “Aktif gözetimin yanı sıra, robotik veya açık radikal prostatektomi, radyoterapi, minimal invaziv tedavi yöntemleri, hormon tedavisi ve kemoterapi de dahil olmak üzere prostat kanseri için çok çeşitli tedaviler mevcuttur” sözleriyle hastanın sağlık durumuna göre uygulanabilecek tedavi yöntemlerini sıralıyor.

#ProstatKanseri #ErkenTanı #Sağlık #Üroloji #KanserTaraması #AcıbademInternational #HayatKurtarıyor #SağlıkHaberleri #ErkekSağlığı #KanserFarkındalığı

DESA ile yeni yılda bereketin renkleri

Yeni yılın umut dolu enerjisini stil sahibi cüzdanlarla buluşturan DESA, koleksiyonunu bereket, şans ve mutluluk sembolleriyle renklendiriyor. Sarının neşesi, turuncunun bolluğu, kırmızının cesareti, yeşilin huzuru, lacivertin güveni ve siyahın zamansız gücü; her parçada yeni yıl dileklerini taşıyor.
Kompakt kartlıklardan zincir detaylı modellere uzanan geniş seçki, uzun ömürlü deri işçiliği ve fonksiyonel tasarımıyla öne çıkıyor. Üstelik kişiselleştirme seçenekleri ve özel hediye kutuları, DESA cüzdanlarını yeni yılın en anlamlı armağanına dönüştürüyor.

Gözlerde, dudaklarda ve teninde modern bir parlaklık

M·A·C, yeni Dazzle Koleksiyonu ile parıltıyı günlük makyajın vazgeçilmez bir parçası haline getiriyor. Metalik tonların modern nötrler olarak yorumlandığı koleksiyon; gözlerde ultra pigmentli farlarla, dudaklarda balmlı metalik kalemlerle ve sıvı farların tek dokunuşta yarattığı etkileyici ışıltıyla günün her anına sofistike bir parlaklık katıyor.

Glitter, Metallic ve Shadeshift Chrome bitişleriyle gözlerde 12 saate kadar kalıcı bir etki sunan farlar; dudaklarda ise DazzleLips Crayon ile yeni bir boyut yaratıyor. M·A·C, bu koleksiyonla parıltıyı özel anlardan çıkarıp her ana taşıyor.

Asya Kasap “Kamera arkası da çok ilgimi çekiyor”

Genç yaşında dikkat çeken performanslara imza atan Asya Kasap, 2025’i güzel anılarla geride bırakırken yeni yıl için heyecanlı. Yılbaşı ruhunu çok sevdiğini söyleyen Kasap, 2026’da hem kariyerinde hem de yeni karakterlerin dünyasında kendini daha da geliştirmeyi diliyor…

RÖPORTAJ: NAZAN ORTAÇ nazanortac@outlook.com.tr

PAUSE Dergi’nin aralık sayısı için bir araya geldiğimiz Asya Kasap, hem içtenliği hem de sanatına duyduğu güçlü bağlılıkla genç kuşağın en merak edilen oyuncularından biri. “Sen Anlat Karadeniz” ile çok erken yaşta kamera karşısına geçen Kasap, o günden bu yana hem deneyimini büyütmüş hem de kendine özgü bir oyunculuk yaklaşımı geliştirmiş.

Yeni karakterlere “yeni bir arkadaş edinmek” gibi yaklaştığını söyleyen genç oyuncu, setlerin enerjisinden ve yaratıcılığın sınırsız dünyasından besleniyor. Şimdi ise “Çarpıntı” dizisindeki Biricik karakteriyle izleyicinin karşısına çıkmanın heyecanını yaşıyor.

Asya Kasap

Oyunculuk serüveniniz nasıl başladı? Sizi bu mesleğe yönlendiren ilk kıvılcım neydi?

Oyunculuk serüvenim, küçükken film izlerken o karakterleri taklit ederek başladı. Orada olmak istiyordum ve eğitim almaya başladım. Sanırım beni yönlendiren kıvılcım, farklı kişiliklere hayat vermenin çok heyecan verici olmasıydı.

Eğitim sürecinizde veya kariyerinizin başında sizi en çok etkileyen isim ya da olay neydi?

Beni en çok etkileyen süreç, “Sen Anlat Karadeniz” de oynama sürecim. Çok hızlı gelişti ve yaşım çok küçüktü. Kamera önü hakkında çok bir deneyimim yoktu ve ilk deneyimimi Osman Sınav ve onun gibi çok başarılı isimlerle yapmak benim için çok büyük bir fırsattı.

Asya Kasap

Bir karakteri hazırlarken nasıl bir süreç izliyorsunuz? Özel ritüelleriniz, araştırma yöntemleriniz var mı?

O karakteri anlamaya çalışıyorum. Onu sevecek ve benimseyecek yerler buluyorum. Yeni bir arkadaş edinmek gibi bence. Bu yüzden de ona uygun bir alt metin oluşturuyorum kafamda ve oynadığım karaktere bir müzik seçiyorum. Bunlar beni etkiliyor.

Yakın gelecekte oynamak istediğiniz özel bir rol ya da tür var mı?

Psikolojik bir rahatsızlığa sahip bir karakteri oynamak çok isterim. Psikolojiyi araştırmayı çok seviyorum ve oyun alanının da çok geniş ve zevkli olacağını düşünüyorum.

Asya Kasap

“Çarpıntı” dizisindeki rolünüzden bahseder misiniz? Rolün hangi yönü sizi çekti ve heyecanlandırdı?

Hayat verdiğim “Biricik” çok saf, çok iyi bir karakter. O evin içinde hâlâ mutlu kalması, beni çok etkiliyor. Onun o cıvıl cıvıllığını ve yüksek enerjisini seviyorum.

Sette yaşadığınız unutamadığınız komik ya da duygusal bir an var mı?

Setler hep çok keyifli geçiyor. Bir örnekle sınırlandıramam. Şu anda yine çok eğlenceli ve konforlu çalışıyoruz.

Asya Kasap

“YILBAŞI RUHUNU ÇOK SEVİYORUM”

2025’ten geriye baktığınızda sizi en çok mutlu eden şey neydi, yeni yıldan beklentiniz ne?

2025 yılımda kariyerim için çok güzel işler yaptım ve sevdiklerimle çok güzel anılar biriktirdim. 2025’i düşününce aklıma bunlar geliyor…

Yılbaşı ruhu size ne ifade ediyor? Bu dönemde enerji toplamak için neler yaparsınız?

Yılbaşı ruhunu çok seviyorum. Her yerin çok güzel süslenmesi ve herkesin yeni beklentilerle ve yeni enerjilerle yeni yılı beklemesini çok seviyorum. Enerji toplamak için, yılbaşı ağacı kuruyorum, sevdiklerime şans getirmesine inandığım hediye alıyorum ve kendime de şans getirdiğini inandığım bir hediye alıyorum. Ayrıca kokinanın da bolluk getireceğine inanıyorum.

Asya Kasap

Yeni yılda kendiniz için belirlediğiniz özel bir hedef ya da hayal var mı?

Yaptıklarımın çok daha üstüne koyarak gittiğim bir yıl olmasını istiyorum. İşimle ilgili çok güzel adımlar atmayı diliyorum. Aynı zamanda sosyal ilişkilerimde de güzel anılar belirleyip, yeni yıla bunları düşünerek giriyorum.

Oyunculuk dışında sizi en çok besleyen hobiler ya da ilgi alanları neler?

Resim yapmaya çalışmayı çok seviyorum. Bazen seramik alıp onu boyuyorum. Ve ukulele çalmayı öğrenmeye başladım ama daha yeniyim…

Asya Kasap

Yoğun set temposunda kendinize zaman ayırmayı nasıl başarıyorsunuz?

İşim erken bittiğinde arkadaşlarımla buluşup kendimi sıfırlıyorum onlarla zaman geçirmek bana iyi geliyor. Yorgun olsam da sosyal hayatımı ihmal etmemeye çalışıyorum.

Hayranlarınızdan veya izleyicilerden aldığınız en ilginç geri bildirim neydi?

“Adı Sevgi” dizisinde bazı şiddet sahnelerim vardı. İnsanlar bana üzülüp, “gece uyurken kapını kilitle, dikkat et” diyorlardı…

Asya Kasap

Uzun vadede oyunculuk kariyerinizde kendinizi nerede görüyorsunuz? Hayalleriniz neler?

Türkiye’de kendimi kanıtladıktan sonra yurt dışında da oyunculuk yapmak istiyorum.

“Kamera arkası da çok ilgimi çekiyor”

Oyunculuk dışında ilgilenmek istediğiniz başka bir alan var mı? Yapımcılık, senaristlik, yönetmenlik gibi…

İlerde senaryo yazmak ve yönetmek çok isterim zaten aynı zamanda üniversitede sinema ve dijital medya bölümünü okuyorum. O yüzden kamera arkasında da profesyonelleşmek isterim.

Asya Kasap

Oyuncu olmasaydınız bugün hangi mesleği yapıyor olurdunuz?

Bilmiyorum. Hiç düşünmedim çünkü sektöre çok küçük başladığım için hayatımı oyunculuğa göre kurdum. Ama sanırım okuduğum bölümle alakalı olarak yönetmen ya da senarist diyeceğim.

#AsyaKasap #PauseDergi #Röportaj #YeniYıl #Oyunculuk #SenAnlatKaradeniz #GençYetenek #2026

Saç düzleştiricisi kullanan, sık fön çektirenler dikkat!

Saç dökülmesi son yıllarda hem kadınlarda hem de erkeklerde giderek artan bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Acıbadem Kartal Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Orkhan Bairamov, saç dökülmesinin sadece genetik nedenlerle değil, yaşam tarzı ve çevresel faktörlerle de yakından ilişkili olduğunu belirterek “Saçlarımız dış görünümümüze katkı sağlayan, fiziksel kimliğimizi oluşturan, özgüvenimizi ve ruh halimizi doğrudan etkileyen en önemli estetik yapı taşlarından biridir. Sağlıklı bir bireyde günde 50-100 adet saç teli dökülmesi normal kabul edilir ve bu sayı kadar yeni saç çıkışı olduğu için kozmetik açıdan belirgin fark görülmez. Ancak dökülmenin, bu sayının üstüne çıkması durumunda, nedenini doğru saptamak ve tedavi amaçlı dermatoloji uzmanına danışmak gerekir” diyor. Özellikle modern çağda kaçınılmaz hale gelen stresin de saç dökülmesini artırdığını vurgulayan Dr. Bairamov, saç dökülmesine yol açan 9 önemli etkeni ve alınması gereken önlemleri anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Dr. Orkhan Bairamov

Dr. Orkhan Bairamov

  • Genetik etkenler

Aile bireylerinde erken yaşta başlayan saçlarda seyrelme öyküsü varsa, bu sonraki nesillerde de benzer şekilde saçlarda dökülmeye neden olabilir. Bu erkek tipi saç dökülmesi (androjenetik alopesi) denilen durum saç dökülmesinin en sık nedenidir ve hem kadınlarda hem de erkeklerde görülebilir.

  • Hormonal etkenler

Hamilelik, doğum sonrası, menopoz, polikistik over sendromu gibi nedenlere bağlı olarak saçlarda geçici veya kalıcı seyrelme, dökülmeler görülebilir. Hamilelik ve doğum sonrası gelişen saç dökülmesi çoğunlukla geri dönüşlüdür. Menopoz, polikistik over sendromu olan kişilerde saçlar zamanla incelir ve bazı saç kökleri kaybolur.

  • Stres ve duygusal faktörler

Yoğun stres, üzüntü, kaygı ve duygusal çalkantılar saç köklerinin büyüme döngüsünü olumsuz etkileyerek saç dökülmesini hızlandırabilir, ani ve yoğun dökülmeler gelişebilir. Dr. Orkhan Bairamov, strese bağlı saç dökülmesini önlemek için; düzenli ve kaliteli uykuya, her gün yürüyüş veya egzersiz yapmaya, müzik dinlemeye, doğada zaman geçirmeye, hobi edinerek zihni rahatlatmaya ve stresi yönetmeyi öğrenmek için gerekirse uzman desteği almaya özen gösterilmesi gerektiğini vurguluyor.

  • Otoimmün ve metabolik hastalıklar

Bağışıklık sistemi bazı durumlarda kendi hücrelerine saldırabiliyor. Hipotiroidi, hipertiroidi, diyabet ve diğer otoimmün hastalıklara bağlı olarak saç zayıflar, incelir ve dökülme görülebilir. Bunlar bazen genel seyrelme, dökülme gibi, bazen de saçkıran (alopesi areata) gibi görülür.

  • Yanlış beslenme ve vitamin eksikliği

Dengesiz ve yetersiz beslenme sonucunda demir, vitamin B12, folat, biotin, çinko, selenyum gibi vitamin ve minerallerin eksiklikleri saç sağlığını doğrudan etkiler. Saçın yapı taşı olan keratin, yeterli besin desteği olmadan üretilemez. Sağlıklı saç için dengeli bir beslenme planı ve gerekli görülmesi halinde doktor önerisiyle düzenli vitamin kullanmak büyük önem taşır.

  • Uzun süreli açlık diyeti

Günümüzde pek çok kişi, hızlı kilo vermek amacıyla bilinçsiz ve düzensiz açlık diyetlerine başvuruyor. Ancak uzun süreli açlık diyetleri ya da tek tip beslenme alışkanlıkları, saç dökülmesine neden olabilir ve dökülmeyi hızlandırır. Bu nedenle herhangi bir diyet programına başlamadan önce mutlaka bir doktora veya beslenme uzmanına danışın ve size özel, kişisel ihtiyaçlarınıza göre hazırlanmış programı uygulayın.

  • İlaç kullanımı

Bazı ilaçlar vücuttaki hormon dengesini veya saç kökü döngüsünü bozabilir. Özellikle kemoterapi ilaçları, antidepresanlar ve doğum kontrol hapları saç kaybına neden olabilir.  Genelde bu ajanlara bağlı dökülmeler ani başlangıçlı ve yoğun olup çoğunlukla geri dönüşlüdür. Tedavi sona erdiğinde saçlar çoğu zaman yeniden çıkabilir ancak bazı durumlarda kalıcı etkiler de görülebilir.

  • Yanlış bakım ve travma

Dermatoloji Uzmanı Dr. Orkhan Bairamov “Aşırı ısı (fön, düzleştirici vb), sık saç boyaması, kimyasal işlemler, sıkı saç toplama gibi uygulamalar sürekli yapıldığında saç kökleri zayıflar ve bu zamanla saç kaybına neden olabilir. Bu nedenle saç boyama gibi kimyasal işlemleri sınırlayın, saç kurutma makinesi, maşa ve düzleştirici gibi uygulamaları sık yapmayın ve aşırı ısıdan kaçının. Topuz veya atkuyruğu gibi saça zarar verecek modeller yerine, gevşek stilleri tercih edin.  Saçınızı tararken geniş dişli tarak kullanın ve nazik olun, kimyasal içerikli bakım ürünleri yerine saçın doğal yapısını destekleyen, besleyici içerikli şampuan ve maskeleri kullanın” diyor.

  • Saçlı deri hastalıkları

Saç dökülmesinin önemli nedenlerinden biri de; doğrudan saçlı deriyi etkileyen hastalıklardır. Saçlı derinin mantar ve bakteriyel enfeksiyonları, sedef veya egzama gibi cilt hastalıkları saç köklerinin bulunduğu alanı iltihaplandırarak saçın sağlıklı uzamasını engeller. Kaşıntı, pullanma, yağlanma veya kızarıklık gibi belirtilerle başlayan bu rahatsızlıklar zamanla saç tellerinin kökten zayıflamasına neden olarak dökülme yapabilir. Erken dönemde dermatolojik müdahale ve doğru saç derisi bakımı, saç kaybının önüne geçilmesinde kilit rol oynar.

#SaçDökülmesi #Dermatoloji #SaçSağlığı #AcıbademHastanesi #OrkhanBairamov #StresVeSaç #SaçBakımı #SaçTedavisi #SağlıklıYaşam #Estetik #Özgüven

Kollarınızda veya bacaklarınızda şişlik varsa… Nedeni lenfödem olabilir!

Lenf dolaşımının doğuştan veya sonradan ortaya çıkan bazı durumlar nedeniyle bozulması sonucu proteinden zengin sıvının dokular arasında birikmesiyle oluşan lenfödem tüm dünyada önemli bir sağlık sorunu olarak öne çıkıyor.  Genellikle kol veya bacaklarda şişlik ve dolgunluk hissiyle kendini gösteren bu hastalık, tedavide gecikildiğinde oluşan enfeksiyonlar, ağrı, ağırlık hissi ve ciltte derin yaralar gibi önemli sorunlara yol açması nedeniyle hastaların yaşam kalitelerini düşürüyor. Hastalık ilerlediğinde kıyafet seçimi zorlaşırken, yazı yazmak, yürümek ve ayakkabı giymek gibi basit işler bile güçleşebiliyor. Lenfödemin sadece fiziksel değil, psikolojik yönü de önemli. Hastalar, estetik kaygılar veya hareket kısıtlılığı nedeniyle sosyal ortamlardan uzaklaşırken, aile ve iş hayatında da sorunlarla karşılaşabiliyor.  Tüm bunlar kaygı bozukluğuna ve depresyona yol açabiliyor. Acıbadem Maslak Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Meltem Vural, erken tanının lenfödem tedavisinden etkin sonuç alınmasında kritik bir öneme sahip olduğuna dikkat çekerek, “Erken tanı için kol veya bacak bölgesinde hassasiyet, dolgunluk, ağırlık hissi veya hafif bir şişlik olduğunda mutlaka bir hekime başvurulmalıdır. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı bu ilk adımda hastanın öyküsü ile detaylı bir fizik muayene, ihtiyaç halinde laboratuvar tetkikleri ve görüntüleme yöntemleriyle lenfödemi tespit edebilmektedir. Erken tanı sayesinde ciltte enfeksiyon ve derin yaralar gibi gelişebilecek olan sorunlara yönelik önleyici tedbirler alınabilmektedir. Erken tanı ve tedavinin yanı sıra hastaların kontrollerini düzenli olarak yaptırmaları tedavinin başarısı için çok önemlidir” diyor.

Prof. Dr. Meltem Vural

Prof. Dr. Meltem Vural

Dünyada yaklaşık 250 milyon kişi bu sorunu yaşıyor!

Bebeklik döneminden itibaren her yaşta görülebilen lenfödem dünyada ve ülkemizde  yaygın görülen bir sorun. Öyle ki dünya çapında yaklaşık 250 milyon insanın lenfödemden etkilendiği belirtiliyor. Ülkemizde de benzer şekilde yaygın görülen bu hastalığın son yıllarda daha sık teşhis edildiğini belirten Prof. Dr. Meltem Vural, “Bunun en önemli nedeni ise kanser gibi hastalıkların artmasıdır. Bu hastalıklarda uygulanan cerrahi, kemoterapi ve radyoterapi gibi tedaviler sonrasında ikincil sebeplerle lenfödem gelişebilmektedir” bilgisini veriyor.

En riskli grup meme kanseri hastaları olsa da…

Lenfödem; lenf bezleri ile damarlarının gelişim sorunları ve lenfatik akım bozuklukları nedeniyle oluşuyor. Sıklıkla kol veya bacaklarda görülse de genital bölge, baş ile boyun gibi vücudun farklı bölgelerinde de rastlanabiliyor. Cerrahi girişimler, radyoterapi, travma veya enfeksiyon gibi sebeplerin yanı sıra doğuştan da görülebiliyor. Ancak, kanser hastalarının en yüksek risk grubunda olduğuna işaret eden Prof. Dr. Meltem Vural, sözlerine şöyle devam ediyor: “Kanserle ilişkili lenfödem sebebi olarak en sık meme kanseri karşımıza çıkmaktadır. Meme kanseri sonrasında lenfödem gelişme oranı yaklaşık yüzde 25 civarındadır. Hastalarda tedavi sonrasında çoğunlukla  kol, önkol ve el bölgesinde lenfödem gelişebilmektedir. Bu durum genellikle lenf nodlarının alınması veya radyoterapi sonrasında ortaya çıkmaktadır. En önemli nedeni, işlemler sebebiyle dokularda oluşan etkilenmeler sonucunda lenfatik akımın bozulması ve dokular arasında lenf sıvısının birikmesidir.”

Tedavisinde gecikmeyin, çünkü!

Prof. Dr. Meltem Vural, lenfödemin genellikle etkilenen kol veya bacak bölgesinde; şişlik, dolgunluk, hassasiyet ve ağırlık hissiyle kendini gösterdiğini belirterek, “Örneğin, yüzük veya kıyafetler dar gelmeye başlamışsa, dikkatli olunmalıdır. Şişlik ve dolgunluk hissi başlangıç evresinde hafifken; zamanında müdahale edilip tedavi edilmezse karşımıza daha ciddi bulgular çıkabilir. Şişlik artabilir, ciltte renk değişiklikleri, kalınlaşmalar, ağrı ve enfeksiyonlar gelişebilir” diyor. Prof. Dr. Meltem Vural, ilerleyen durumlarda ciltte yaraların, derinlemesine çukurların, papillom  adı verilen kabartıların ve skar dokularının da oluşabileceğine işaret ederek, “Gelişen bu sorunlar nedeniyle elde, kolda veya bacakta  fonksiyon kaybı sonucunda; ellerini kapatma, bir şeyi kavrama, kaldırma, itme, çekme, yürüme ve oturup-kalkma  gibi aktivitelerde hareket kısıtlılıkları oluşabilmektedir” diyor.

Erken tedaviyle kontrol altına alınabiliyor!

Lenfödem tedavi edilebilir olmakla birlikte tamamen ortadan kaldırılabilen bir hastalık değil. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Meltem Vural, lenfödemin erken tanı ve tedaviyle önemli ölçüde kontrol altına alınabildiğini ve ilerlemesinin önlenebildiğini vurgulayarak, “Lenfödemin tüm dünyada altın standart tedavi yöntemi; lenfödem rehabilitasyonu, yani  hastaların eğitimi, manuel lenf drenajı, çok tabakalı bandaj,  kompresyon giysileri, egzersiz ve cilt bakımıdır. Hastaların düzenli takip ve tedavilerinin yapılması da vazgeçilmezdir” diye konuşuyor.  Bazı özel durumlarda  veya ileri evrelerde cerrahi müdahale gerekebildiğini ifade eden Prof. Dr. Meltem Vural, “Süper mikrocerrahi teknikleri, lenf sıvısının dolaşıma kazandırılmasını sağlayarak şikayetleri azaltabilmektedir. Lenfovenöz anastomoz (LVA) ve lenf nod transferi (LNT) gibi yeni cerrahi yöntemler, lenfödem tedavisinde uygulanabilmektedir” bilgisini veriyor.

Lenfödeme karşı 10 önemli öneri!

Lenfödem açısından riskli olan kişilerin veya lenfödem sorunu yaşayan hastaların kol ve bacak gibi uzuvlarına çok dikkat etmeleri gerekiyor. Prof. Dr. Meltem Vural, lenfödeme karşı alınması gereken önlemleri şöyle sıralıyor:

  • Sorunlu olan kol veya bacağınıza yönelik zorlayıcı aktivitelerden kaçının. Ağırlık kaldırma, itme veya çekme gibi güç gerektiren hareketler yapmayın.
  • Etkilenen kol bölgesinden tansiyon ölçümü yapmayın. Damar yolu açılacaksa lenfödem sorunu olduğunuzu bildirin, bu durumda işlem diğer kolunuzdan yapılacaktır.
  • Cilt temizliğine ve kuruluğuna önem verin. Etkilenen bölgeye uygun PH içeriğine sahip temizleyici ürünlerle yıkanın. Ardından, cildinizi nazik bir şekilde kurulayın ve yağsız dermatolojik nemlendiriciler ile nemlendirin. Tırnaklarınızı cildinize zarar vermeyecek şekilde kısaltın.
  • İlgili bölgelerinizi güneşten koruyun, yüksek faktörlü güneş kremlerini tercih edin.
  • Etkilenen uzuvlarınızı böcek ısırmalarına, yara ve çiziklere karşı koruyun.
  • Sıkı ve dar giysilerden, takılardan kaçının.
  • Uyurken, etkilenen uzvun altta kalmamasına dikkat edin.
  • Uçak yolculuklarında basınç değişimlerine karşı bası giysileri giyin.
  • Dengeli beslenin ve kilo kontrolüne özen gösterin.
  • Hekiminizin önerileri doğrultusunda; tempolu yürüyün, temiz olduğu bilinen denizde yüzün, lenfödeme yönelik egzersizler ve nefes egzersizleri yapın. Ayrıca, uzun süre hareketsiz kalmamaya çalışın.

#Lenfödem #Sağlık #FizikTedavi #Rehabilitasyon #ErkenTanı #YaşamKalitesi #Acıbadem #MideSağlığı #PsikolojiVeSağlık #HastalıklarlaMücadele

Selda İnci’den İlahi Aşkın İzleri IAAF’ta

IAAF İstanbul Sanat Fuarı’nda Selda İnci’den özel sergi 4–7 Aralık 2025 tarihleri arasında Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda düzenlenecek IAAF İstanbul Sanat Fuarı, bu yıl da sanat dünyasının önemli buluşma noktalarından biri olacak.

Sanatçı Selda İnci, fuarda Galeri Lavision, Match Art Gallery ve Sanatta Engel Yok Vakfı’nda beş eseriyle sanatseverlerin karşısına çıkacak. Doğa ve inanç temalarını tuvaline yansıtan İnci, her eserini parmak iziyle imzalayarak kişisel bir kimlik kazandırıyor.

Sanatçının sözleri Selda İnci, sergiye dair duygularını şu sözlerle paylaştı: “Her sergimde hep aynı duyguyu taşıyorum. İlahi aşkın mucizelerini sergilemenin mutluluğu. Resimlerimde birçok ayette geçen Kün Fe Yekün cümlesini kullandım. Dünya üzerinde yarattığı her şeyin tek sahibi ve hüküm verenin ‘O ol derse olur’ cümlesi… Şükür sana Allah’ım.”

Teknikler ve geçmiş koleksiyonlar Yağlıboya, akrilik ve suluboya tekniklerini kullanan sanatçı, daha önce “İçimden Yansımlar”, “Kafama Göre” ve “Esma Hüsna” koleksiyonlarıyla sanatseverlerin beğenisini kazanmıştı.

#Seldaİnci #IAAF2025 #İstanbulSanatFuarı #SanatSeverler #DoğaVeİnanç #SanattaEngelYok #GaleriLavision #MatchArtGallery

Boğaz manzarasında brunch keyfi

Artisan MGallery İstanbul, 9 Kasım itibarıyla başlattığı pazar “brunch”larıyla misafirlerine şehrin kalbinde keyifli bir hafta sonu deneyimi sunuyor. Her pazar 12:00–15:00 saatleri arasında Tarihi Yarımada ve Boğaz manzaralı teras katında gerçekleşen brunch, zengin menüsü ve canlı müzik performanslarıyla öne çıkıyor.

İlk etkinlik yoğun ilgi görürken, şefin spesiyalleri arasında sanayi sandviçi istasyonu, el yapımı fettuccine ve noodle, ağır ateşte pişmiş dana kaburga ve portakallı krep flambe gibi lezzetler yer aldı.

Brunch deneyimi, her hafta değişen müzik programıyla daha da renkleniyor. İlk buluşmada Doğan Karaca’nın handpan performansı ve Okan Topçu’nun klasik gitarı misafirlere unutulmaz anlar yaşattı. Saksafon, DJ setleri ve farklı enstrümanlarla zenginleşen program, her pazar farklı bir enerji yaratıyor.

Artisan MGallery İstanbul, brunchlarıyla hem yerel hem de uluslararası misafirler için yeni bir buluşma noktası olmayı hedefliyor. Sanat, müzik ve lezzetin buluştuğu bu özel deneyim, otopark imkânıyla da konforlu bir hafta sonu kaçamağı sunuyor.

#ArtisanMGallery #İstanbulBrunch #PazarKeyfi #BoğazManzarası #HaftaSonuLezzeti #CanlıMüzik #Brunchİstanbul