Yazılar

İklim değişimi hakkında endişeli misiniz ?

İklim krizinin etkileri artık yalnızca bilimsel verilerle değil, günlük hayatın içinde de hissediliyor. Ipsos tarafından gerçekleştirilen “İnsan ve İklim Araştırması”, kamuoyunun iklim değişikliğine ilişkin farkındalığını, kaygı düzeylerini ve bireysel sorumluluk anlayışına dair bulguları ortaya koyuyor. Dünyanın önde gelen lider araştırma şirketi Ipsos’un; Global Advisor araştırma dosyasındaki verilere göre « toplumun büyük bir kısmının iklim değişikliğini ciddi bir tehdit olarak gördüğünü  ancak bu farkındalığın davranışa dönüşme oranının halen düşük seviyelerde olduğunu gösteriyor

Ipsos Türkiye

Geçtiğimiz yıl, dünya genelinde sıcaklıklar ilk kez 1,5˚C hedefinin üzerine çıktı. BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin yalnızca %17’sine ulaşılabildi. Aşırı hava olaylarının sayısı ve şiddeti artarken, küresel çapta kaygılar da büyüyor.

Ipsos Türkiye

Raporda öne çıkan bazı bulgular:

– Bireylerin büyük bir bölümü, son on yılın tarihteki en sıcak dönem olduğunun farkında.

Ipsos Türkiye

– Katılımcıların %74’ü, ülkelerindeki iklim değişikliği etkilerinden endişe duyuyor.

Ipsos Türkiye

– 1,5˚C hedefinin korunmasının önemine inanılıyor; ancak bireysel düzeyde harekete geçme isteği geçtiğimiz yıllara göre düşüşte.

Ipsos Türkiye

Araştırmada olumlu gelişmeler de dikkat çekiyor. Temiz enerji yatırımları artıyor, birçok ülke iklim hedeflerini yeniden yapılandırıyor.

Ipsos Türkiye

İklim krizinin etkileri artık yalnızca bilimsel verilerle değil, günlük hayatın içinde de hissediliyor. Ipsos tarafından gerçekleştirilen “İnsan ve İklim Araştırması”, kamuoyunun iklim değişikliğine ilişkin farkındalığını, kaygı düzeylerini ve bireysel sorumluluk anlayışına dair bulguları ortaya koyuyor. Dünyanın önde gelen lider araştırma şirketi Ipsos’un; Global Advisor araştırma dosyasındaki verilere göre « toplumun büyük bir kısmının iklim değişikliğini ciddi bir tehdit olarak gördüğünü  ancak bu farkındalığın davranışa dönüşme oranının halen düşük seviyelerde olduğunu gösteriyor »

Ipsos Türkiye

Geçtiğimiz yıl, dünya genelinde sıcaklıklar ilk kez 1,5˚C hedefinin üzerine çıktı. BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin yalnızca %17’sine ulaşılabildi. Aşırı hava olaylarının sayısı ve şiddeti artarken, küresel çapta kaygılar da büyüyor.

Ipsos Türkiye

Raporda öne çıkan bazı bulgular:

– Bireylerin büyük bir bölümü, son on yılın tarihteki en sıcak dönem olduğunun farkında.

– Katılımcıların %74’ü, ülkelerindeki iklim değişikliği etkilerinden endişe duyuyor.

– 1,5˚C hedefinin korunmasının önemine inanılıyor; ancak bireysel düzeyde harekete geçme isteği geçtiğimiz yıllara göre düşüşte.

Araştırmada olumlu gelişmeler de dikkat çekiyor. Temiz enerji yatırımları artıyor, birçok ülke iklim hedeflerini yeniden yapılandırıyor.

Ipsos Türkiye

IPSOS TÜRKİYE CEO’SU SİDAR GEDİK VERİLERİ ŞÖYLE YORULADI

“Ipsos’un İnsan ve İklim Araştırması raporu ile iklim krizinden kaynaklanan risklere ilişkin algıları ve iklim değişikliğine karşı harekete geçme sorumluluğu üzerinde görüşleri mercek altına aldık.

Geçtiğimiz yıl sıcaklıklar ilk kez 1,5˚ C hedefinin üzerine çıktı. BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin yalnızca %17’sine ulaşıldı, aşırı hava olaylarının etkisi de giderek artıyor. Ancak olumlu gelişmeler de var. Dünya artık temiz enerjiye çok daha fazla yatırım yapıyor, birçok ülkede küresel iklim hedeflerine ilişkin taahhütler yeniden düzenliyor. Ipsos raporunun sonuçlarında görüyoruz ki bireyler son on yılın kayıtlardaki en sıcak on yıl olduğunun farkında ve sıcaklıkları 1,5 derece hedefinin altında tutmamızın önemli olduğuna inanıyor. Ancak, bir diğer yandan bireyler daha az eylem odaklı ve bu konuya karşı geçtiğimiz yıllara göre daha az ilgili. İklim değişikliğinin etkisine ilişkin endişeler artıyor. Her dört kişiden üçü (%74) ülkelerindeki iklim değişikliğinin etkilerinden endişe duyuyor. Bu soruyu en son sorduğumuzda  2022 yılı ile karşılaştırıldığında, ankete katılan 27 ülkeden 18’inde endişenin arttığını görüyoruz. İklim değişikliğinden daha fazla risk altında olan ülkelerde endişe daha yüksek. Türkiye’de de endişe düzeyi ülkeler ortalamasının üstünde. Bireyler 1.5°C sıcaklık artışının büyük bir sorun olduğunu kabul ediyor. %17’si küresel sıcaklıkların 1.5°C’den fazla artmasının o kadar da büyük bir sorun olmadığı konusunda hemfikir olsa da, %53’ü bu düşünceye katılmıyor. İklim değişikliği ile mücadele konusunda ülkeler ortalamasında on kişiden altısı daha fazla adım atılması gerektiğini belirtiyor. Türkiye’de ise bu oran daha yüksek. Ülkemizde yaşayan her on kişiden yedisi daha fazla adımın atılması gerektiği görüşünde. Ancak bu oran, 2021 yılına kıyasla %17 oranında daha düşük. Bir diğer yandan da bu konuda yapılan fedakarlıkların çok fazla olduğunu düşünen bir kesim var. Ülkeler ortalamasında bireylerin %36’sı kendilerinden çok fazla fedakarlık beklendiğini düşünüyor. Türkiye’de de toplum benzer görüşte. Ülkelerin hükümetlerden beklentisi yüksek ancak hükümetlerin bu konuda net bir planı olduğunu düşünenlerin oranı düşük. Türkiye’de de bireylerin %28’i hükümetin bu konuda planı olduğuna inanırken toplumun yaklaşık yarısı net bir plan olmadığını düşünüyor. İklim değişikliğinin en önemli konularından biri de yenilenebilir enerji. Bireyler farklı konularda yenilenebilir enerjinin olumlu etkisinin olacağını düşünüyor. Ülkeler ortalamasında yenilenebilir enerjinin en olumlu etkisinin hava kalitesi üzerinde olacağı belirtilirken, Türkiye de hava kalitesi, hayvanlar, sağlık, gıda güvenliği, doğal afet, istihdam, güvenlik, yoksulluk, salgın hastalıklar konularının tümünde olumlu etki yaratacağı düşünülüyor. Enerji konusunun önde gelen konularından biri olan elektrikli araçlarda ise farklı görüşler var. Avrupa ülkelerinde elektrikli araçlara karşı olumsuz görüş oldukça yüksek denilebilir. Türkiye’de ise olumsuz görüşlerin oranı daha düşük. Her 4 kişiden biri elektrikli araçların benzinle çalışan araçlar kadar çevreyi kötü etkilediğini düşünüyor.

Tüm bu bulgular, iklim değişikliğine yönelik farkındalığın ve endişenin küresel ölçekte arttığını ancak bu kaygının her zaman eyleme dönüşmediğini gösteriyor. Bireylerin, kurumların ve hükümetlerin birlikte, kararlı ve sürdürülebilir adımlar atması, iklim krizine karşı mücadelede kritik önem taşıyor. “

IPSOS TÜRKİYE CEO’SU SİDAR GEDİK

Kadın-erkek eşitliği toplum için ne kadar önemli?

Ülkeler ortalamasında her üç kişiden ikisi (%68), kadınlar ve erkekler arasındaki eşitliğin sağlanmasını önemli bulduğunu belirtiyor. Bireylerin %16’sı  ise bu konuyu önemli bulmadığını söylüyor. Kadınlar (%74), erkeklere kıyasla (%62) cinsiyet eşitliğini daha önemli buluyor.

Ipsos Türkiye

 IPSOS TÜRKİYE CEO’SU SİDAR GEDİK VERİLERİ ŞÖYLE YORUMLADI

Dünya Kadınlar Günü, 168 yıl önce 8 Mart 1857’de New York’ta kadın dokuma işçilerinin daha iyi çalışma koşulları ve eşit işe eşit ücret talepleriyle başlattıkları grev sırasında çıkan yangında 129 işçinin hayatını kaybetmesi ile başlamış bir mücadele günü. Kadınların toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesi o günden bu yana sürüyor. Elbette yol katettik ancak şu anda geldiğimiz noktada hala konuşacağımız ve konuşmayı asla bırakmamamız gereken birçok nokta var.

IPSOS TÜRKİYE CEO’SU SİDAR GEDİK

IPSOS TÜRKİYE CEO’SU SİDAR GEDİK

Ipsos’un 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için 30 ülkede 23 binden fazla kişi ile gerçekleştirdiği Global Advisor Araştırması’na göre her üç kişiden ikisi (%68), kadınlar ve erkekler arasında eşitliğin sağlanmasını önemli bulduğunu belirtiyor. Türkiye’de ise bu ifadeye katılanların oranı %78. Türkiye’de yaptığımız Gündeme Dair araştırması sonuçlarına göre, ülkemizde genel olarak kadınlara ve erkeklere eşit davranıldığını düşünen bireylerin oranı son 4 yıldır pek değişmiyor. Her 5 kişiden biri eşit davranıldığı görüşünde (%19). Aile içine baktığımızda ise bireylerin %41’i aile içinde kadınlara ve erkeklere eşit davranılmadığını düşünüyor. Toplum genelinde ve aile içine baktığımızda dikkat çeken en kritik nokta, bir fikir beyan etmek istemeyenlerin oranındaki kayda değer artış. Bu durum, cinsiyet eşitliği ve kadın hakları konusundaki tartışmalar ve bu tartışmalardan dolayı oluşan gündemden dolayı insanların bu konuyla ilgili olumlu ya da olumsuz fikir beyan etmekten kaçındığını gösteriyor. Bu araştırmayı daha önceki yıllarda yaptığımızda böyle bir durum olmamıştı.  Kadınların karşı karşıya kaldığı en önemli sorunlardan biri de uğradıkları şiddet. Her iki kişiden biri kadınların hayatın her alanında erkek şiddetine maruz kaldığını düşünüyor, kadınlar arasında bu şekilde düşünenlerin oranı daha yüksek, %64. Kadına yönelik şiddetin cezasız kaldığını düşünenlerin oranı %60, kadınlar arasında ise bu oran biraz daha yüksek %66. Alınması gereken önemli bir mesaj daha. Şiddet varken ve cezasız kalıyorken kadınların güvende hissetmemeleri de çok normal, yaklaşık üç kadından ikisi dışarıda yalnızken veya yanlarında kadınlar varken kendilerini güvende hissetmediklerini belirtiyor. Kadınların iş yaşamına katılımında hangi noktadayız yakından bakmakta ve hafızalara kazımakta fayda var. TÜİK’in Hanehalkı İşgücü Araştırması sonuçlarına göre 2023 yılında 15 ve daha yukarı yaştaki nüfusun işgücüne katılma oranı kadınlarda %35,8, erkeklerde ise %71,2 oldu. Yani 15 yaşın üzerindeki her üç kadından ikisi işgücüne dahil değil, işsiz olabilmek için bile öncelikle işgücüne dahil olmak gerekiyor. İşgücüne dahil olabilen azınlık için de durum kötü, istihdam oranı erkeklerde %65,7 iken kadınlarda %31,3. Gündeme Dair araştırmamız gösteriyor ki daha en başında sorunlu bir noktadayız. Çünkü her iki kişiden biri kadınların eşlerinden ya da ailelerinden izin almadan çalışamadığı tespitine katılıyor. Araştırmamıza katılanların çoğunluğu, engelleri aşıp da işgücüne dahil olabilen kadınların işyerlerinde ayrımcılığa maruz kaldıklarını, aynı iş için erkeklerden düşük ücretler ile çalıştıklarını belirtiyor. Eşit işe eşit ücret alınmadığı tespitine katılanların oranı %41, bu oran kadınlarda genel ortalamaya göre daha yüksek. İş yerinde kadın ve erkek çalışanlara eşit davranılıp davranılmadığı sorulduğunda ise her dört kişiden biri eşitlik olduğunu düşünüyor. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için tüm dünyada sesler çıkıyor, önemli aksiyonlar alınıyor, peki kat edilen yol yeterli mi? Ipsos’un Global Advisor araştırmasına dönecek olursak 30 ülkenin ortalamasında, bireylerin yarısı (%50), kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olması konusunda ülkelerinde yeterince yol katedildiğini düşünüyor. Türkiye’de de bireyler benzer görüşte. Bu konuda bir şeylerin daha iyiye gitmesi için kadınların iş dünyasında ve hükümette daha fazla kadın lider olması şart. Araştırma sonuçlarına göre bireylerin yarısından fazlası da (%54), kadınların yönetimde olmadığı sürece ülkelerinde eşitlik sağlanamayacağını düşünüyor. Kadınlarda bu ifadeye katılım oranı erkeklerden daha yüksek %60. Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları için katetmemiz gereken uzun bir yol var. İş dünyasında, siyasette, ailede ve sokakta kadınların hak ettikleri eşitliği yaşayabilmeleri için hem bireysel hem de kurumsal düzeyde sorumluluk almamız şart. Daha adil, daha eşit ve daha güvenli bir dünya için konuşmaya, sorgulamaya ve elimizden geleni yapmaya durmaksızın devam etmeliyiz.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun!

Türkiye’de online alışveriş pazarı şaşırtacak şekilde artarak büyüyor!

ORTALAMA BİR BİREY ONLİNE ALIŞVERİŞ İÇİN 27.382 TL HARCADI. BİR YILDA 29 KERE ALIŞVERİŞ YAPAN BİREYLERİN ORTALAMA SEPET DEĞERİ 942 TL.  

Global dünyanın lider araştırma şirketi Ipsos tarafından gerçekleştirilen IPSOS E-TİCARET PANELİ verilerine göre 2024 yılı itibarıyla Türkiye’de online alışveriş harcamalarının, bir önceki yıla göre neredeyse iki katına, dört yıl öncesine kıyasla yaklaşık on katına çıktığı izlenmektedir. Grafik çizgisi yükselerek büyüyen pazarda ki çarpıcı artış, dijitalleşmenin hız kazanması, tüketici alışkanlıklarının değişimi ve e-ticaret platformlarının sunduğu çeşitli avantajların bir sonucu olarak değerlendirilebilir. Özellikle pandemi sonrası dönemde, tüketicilerin online alışverişe yönelmesi, bu alandaki büyümeyi tetikleyen en önemli faktörlerden biri olmuştur. Ayrıca, mobil uygulamaların ve sosyal medya platformlarının etkisiyle, alışveriş deneyiminin daha erişilebilir ve kullanıcı dostu hale gelmesi, online harcamaların artışını destekleyen ayrı bir dinamik olarak görülebilir.

Bununla birlikte, online alışveriş harcamalarındaki bu yükseliş, genel enflasyon oranlarının üzerinde gerçekleşerek, ekonomik dinamiklerin ve tüketici taleplerinin seyrini etkileyen önemli bir gösterge olarak da kabul edilebilir. Tüketicilerin artan güveni ve dijital ödeme sistemlerinin yaygınlaşması, bu trendin devam edeceğine işaret etmektedir. Sonuç olarak, Türkiye’deki online alışveriş pazarının büyümesi hem ekonomik hem de sosyal açıdan dikkate değer bir gelişim göstermekte ve gelecekteki potansiyeline ışık tutmaktadır.

Ipsos

Ipsos Türkiye

Ipsos Türkiye

Ipsos Türkiye

 IPSOS TÜRKİYE CEO’SU SİDAR GEDİK VERİLERİ ŞÖYLE YORUMLADI; 

Türkiye’de 2024 yılında online alışveriş için harcanan para geçen yıla göre neredeyse iki katına, dört yıl öncesine kıyasla ise yaklaşık 10 katına çıktı.

Böylelikle harcama artışı geçen sene de olduğu gibi yine enflasyonun üzerinde gerçekleşti. 2024 yılı, son üç yılın en sık alışveriş yapılan dönemi oldu. Bu sene online alışverişçiler daha sık alışveriş yaptılar. Son bir senede ortalama 13 günde bir online alışveriş yapıldı! Online alışverişçilerin yaptığı 100 sepetin 30 tanesinde hızlı tüketim ürünleri (HTÜ) (gıda, içecek, kişisel bakım ve temizlik) , 70 tanesinde ise diğer ürünler bulunmakta. 2024 yılında HTÜ ürünlerin sepetlerde bulunma oranı azalırken alışveriş yapan birey oranı sabit kaldı. Harcama dağılımında ise hızlı tüketim ürünlerine %14 pay ayrıldı.  HTÜ ürünleri harcamasından içecek ve atıştırmalık ürünler, aldıkları payı artırırken hala cilt bakım ürünleri harcamanın en yüksek olduğu kategori. “Moda – Aksesuar, Beyaz Eşya – Mutfak Ürünleri” ise diğer kategoriler içerisinde harcama payı yüksek olan kategoriler olmaya devam ediyor. E-ticaret dünyası özellikle yılın belli dönemlerinde yaptıkları kampanyalar ile tüketiciyi daha fazla satın alıma yönlendiriyor. 2024 yılında harcama davranışlarında değişim Eylül ve Aralık aylarında görüldü. Eylül’de okulların açılması, Aralık ayında ise kampanyaların etkisi göze çarpıyor. Alışveriş platformları arasında harcama dağılımında yaklaşık %70 paya sahip olan ‘pazar yerleri’ büyümeye geçmiş yıllara kıyasla daha düşük oranda katkı sağladı. Ortalama üzerinde harcama artışı olan platformlar elektronik, giyim, züccaciye ve HTÜ ürünleri satan ve fiziksel mağazaları da olan kanallar oldu.

Yeni yıldan en çok ne istedik

Dünyanın ve ülkemizin lider araştırma şirketi Ipsos’un GÜNDEME DAİR araştırma verilerinden derlenen bu dosyada; yeni yıl kutlamalarının arkasındaki motivasyonları ve bireylerin bu gelenekten neden uzaklaştıklarını derinlemesine incelemektedir.

  •  Bu sene yeni yılı kutlayanların oranı geçen yıla oranla nasıl?
  • Yeni yılı kutlamayanların nedenleri nelerdir? 
  • Yılbaşı harcamaları için finansal çözümlerden en çok hangileri kullanıldı?
  • ​Bu sene herhangi birine bir yeni yıl hediyesi satın alanlar oldu mu? Olduysa oranları nedir? 
  • Hatta geçen yıllara oranla nasıl? 
  • Bu sene hediye almayanlar oldu mu?
  • Bu sene yeni yıl için hislerini ifade edenler olumlu duygular mı, olumsuz duygular mı daha yüksek? Kamuoyu bu sorulara nasıl yanıtlar verdi? 
  • Toplumun % kaçı 2025 yılında ekonominin ve kendi yaşam standartlarının daha iyi olacağını düşünüyor?  
  • Geçen seneye göre yeni yıla dair umut etmekten korkanlar var mı? Bu değişimler olumlu​ / olumsuz ​ne yönde ?
  • Yılbaşını dışarıda kutlamaya korkanlar var mı?
  • Yeni yıla dair tek bir dilek şansı olsa toplumdaki bireyler en çok ne dilerdi?

 Lider araştırma şirketi Ipsos’un yaptığı GÜNDEME DAİR araştırmasına göre;

bu yıl yeni yıl kutlamalarına katılanların oranı geçen yıla göre belirgin bir düşüş göstermiştir. 2025 yılı için yapılan ankette, yeni yılı kutladığını belirtenlerin oranı %18 iken, kutlamadığını ifade edenlerin oranı %82 olarak kaydedilmiştir. Geçen yıl ise bu oranlar, kutlayanlar için %23 ve kutlamayanlar için %77 şeklindeydi. Bu veriler, yeni yıl kutlamalarının toplumda giderek daha az ilgi gördüğünü göstermektedir.​ Araştırma sonuçları, yeni yıl kutlamalarının arkasındaki motivasyonları ve bireylerin bu gelenekten neden uzaklaştıklarını derinlemesine incelemektedir.

Ipsos Türkiye

İnancı nedeniyle yılbaşını kutlamayanların oranı, geçen yıl %52 iken bu yıl % 47…

Bu konuda yüksek rakamların olması, bireylerin inançlarının yaşamlarının önemli bir parçası olduğunu ve bu değerlerin kutlama gibi sosyal etkinliklere yansıdığına işaret etmektedir. Ayrıca, kutlamayacak bir gün olduğunu düşünenlerin oranı geçen yıl %33 olarak belirlenirken bu yıl %31 olarak izlenmiştir. Bu durum da bazı bireylerin yeni yılın sadece takvimde bir değişiklikten ibaret olduğunu düşündüğünü ortaya koymaktadır. Ekonomik faktörler de; kutlamaların azalmasında önemli bir rol oynamaktadır. Araştırmada, ekonomik nedenlerle kutlamayanların oranı geçen yıl da bu yıl da %31 olarak ortaya çıkmaktadır. Özellikle son yıllarda tüm dünyada artan yaşam maliyetleri ve ekonomik belirsizliklerin, ülkemizde bireylerin kutlama yapma isteğini olumsuz etkilediğini göstermektedir. Geçen yıl da benzer bir oran (%30) gözlemlenmişti, bu da ekonomik kaygıların kalıcı bir etken haline geldiğini düşündürmektedir. Bütün bunlara ek olarak; o gün yapması gereken başka işleri olduğunu dile getirenlerin oranı ise %9’dur. Bu, bireylerin hayatlarının yoğun temposu içinde yeni yıl kutlamalarına zaman ayıramadıklarını ve diğer sorumlulukların öncelik kazandığını göstermektedir. Tüm bu veriler, yeni yıl kutlamalarının yalnızca bir eğlence biçimi değil, aynı zamanda bireylerin inançları, ekonomik durumları ve yaşam koşullarıyla şekillenen karmaşık bir sosyal dinamik olduğunu ortaya koymaktadır. Bu bağlamda, yeni yıl kutlamalarının gelecekte nasıl evrileceği merak konusu olmaya devam edecektir.

Ipsos Türkiye

Araştırma sonuçları, yılbaşı harcamaları için kullanılan finansal çözümleri detaylı bir şekilde ortaya koymaktadır. Özel harcama yaptığını belirtenlerin oranı, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da %67 seviyesinde sabit kalmıştır. Bu durum, bireylerin yılbaşı döneminde belirli bir bütçe ayırarak harcama yapma eğilimlerinin sürdüğünü göstermektedir.

 Nakit harcama yapanların oranı ise geçen yıl %14 iken, bu yıl %11’e yükselmiştir. Bu artış, bireylerin nakit kullanımına yönelik bir eğilim gösterdiğini ve harcamalarını doğrudan nakit ile gerçekleştirmeyi tercih ettiklerini ortaya koymaktadır. Nakit avans çekenlerin oranı ise her iki yılda da geçen yıl da bu yıl da %3 olarak sabit kalmıştır. Dolayısıyla; bu yöntemle harcama yapma isteğinin değişmediğini göstermektedir. Ayrıca, ailesinden veya arkadaşlarından borç aldığını belirtenlerin oranı geçen yıl %3 iken, bu yıl %4’e çıkarak bir puanlık bir artış göstermiştir. Bireyleri yılbaşı harcamalarını finanse etmek için sosyal çevrelerine başvurma konusunda küçük de olsa bir yükselme % 4 olarak izlenmiştir. İhtiyaç kredisi alanların oranı ise geçen yıl %2 iken, bu yıl %1’e düşmüştür. Bu azalma, bireylerin kredi kullanma konusunda daha temkinli davrandığını ve yılbaşı harcamalarını daha az borçla finanse etmeyi tercih ettiklerini ortaya koymaktadır.  Ipsos araştırma şirketi tarafından genel olarak, yılbaşı harcamaları için kullanıldığı tespit edilen finansal çözümler, bireylerin harcama alışkanlıkları ve ekonomik durumları hakkında önemli ipuçları sunmaktadır. Bu veriler, yılbaşı döneminin sadece bir kutlama değil, aynı zamanda bireylerin mali yönetim becerilerini de etkileyen bir süreç olduğunu göstermektedir.

Ipsos Türkiye

 Ipsos verileri, bu yıl bireylerin büyük çoğunluğunun yılbaşı için hediye almadığını ortaya koymaktadır.

Hediye almayanların oranı, geçen yıla göre 9 puan artarak %84 seviyesine ulaşmıştır. Ekonomik koşullar bireylerin harcama alışkanlıkları üzerindeki etkisini net bir şekilde tespit edilmiştir. Ekonomik sebepler, hediye almayanların başlıca nedeni olarak öne çıkmaktadır. Yılbaşı hediyesi satın alıp almadığı sorusuna, vatandaşların yalnızca %16’sı olumlu yanıt verirken, %84’ü hediye almadığını belirtmiştir. Daha önceki yıllarda hediye alıp almadıkları sorulduğunda ise, %27’si “evet, aldım” derken, %73’ü “hayır, almadım” yanıtını vermiştir. Bu veriler, geçmiş yıllara kıyasla bu yıl hediye alışverişinin belirgin bir şekilde azaldığını göstermektedir. Hediye almama nedenleri arasında ekonomik sebepler %79 gibi yüksek bir oranla başı çekerken, bu yıl yılbaşını kutlamadığını belirtenlerin oranı ise %27’dir. Bu durum, bireylerin sadece maddi kaygılarla değil, aynı zamanda yılbaşı kutlamalarına yönelik tutumlarıyla da ilgili bir değişim yaşadığını göstermektedir. Sonuç olarak, yılbaşı hediyeleri ile ilgili bu veriler, bireylerin harcama kararlarını etkileyen ekonomik faktörlerin yanı sıra, sosyal ve kültürel dinamiklerin de önemli bir rol oynadığını ortaya koymaktadır. Bu yıl, birçok kişi için yılbaşı kutlamalarının ve hediyelerin anlamı, ekonomik zorluklar nedeniyle farklı bir boyut kazanmıştır.

Ipsos Türkiye

Son iki yıldır yapılan araştırmalar, bireylerin yeni yıla girerken hissettikleri heyecanın önemli ölçüde azaldığını rakamlarla ortay koymaktadır.

Her 10 kişiden 4’ü, yeni yılın gelişine eskisi gibi heyecanlanmadığını ifade etmektedir. Bu durum, toplumda genel bir motivasyon kaybı ve belirsizlik hissinin hâkim olduğunu göstermektedir. İnsanların yeni yılın getirdiği yenilikler ve umutlarla dolu bir başlangıç yapma isteği, son yıllarda yerini daha temkinli bir yaklaşım ve karamsarlığa bırakmış gibi görünmektedir. Ayrıca, bu yıl yeni yılda hayatlarının daha iyi olacağını düşünenlerin oranı, geçen yıla göre bir düşüş göstermiştir. Geçen yıl %24 olan bu oran, bu yıl bir puan gerileyerek % 23’e gerilemiştir. Bu azalma, bireylerin geleceğe dair umutlarının azaldığını ve daha önceki yıllarda sahip oldukları iyimserliğin kaybolduğunu ortaya koymaktadır. Ekonomik belirsizlikler, sosyal sorunlar ve genel yaşam koşullarındaki zorluklar, insanların yeni yıla dair beklentilerini olumsuz yönde etkilemektedir. Sonuç olarak, yeni yılın getirdiği heyecan ve umut, bireylerin yaşam koşullarına ve psikolojik durumlarına bağlı olarak değişkenlik göstermektedir. Bu yıl, birçok kişi için yeni yılın sadece takvimde bir değişiklikten ibaret olduğu hissi ağır basmakta; bu da bireylerin yaşamlarındaki olumlu değişimlere dair inançlarını zayıflatmaktadır. Bu durum, toplumsal bir yansıma olarak, bireylerin ruh halini ve geleceğe dair bakış açılarını derinlemesine etkileyen karmaşık bir dinamik olarak karşımıza çıkmaktadır.

Ipsos Türkiye

Araştırma verileri, toplumun yalnızca yaklaşık %4’ünün 2025 yılında ekonominin ve kendi yaşam standartlarının daha iyi olacağına inandığını göstermektedir.

Bu oran, bireylerin geleceğe dair umutlarının son derece sınırlı olduğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca, “Eski yılbaşını özlüyorum” ifadesine katılanların oranı geçen yıl %58 iken, bu yıl %51’e düşmüştür. Bu azalma, bireylerin geçmişe yönelik özlemlerinin azaldığını, ancak yine de eski yılbaşı kutlamalarının getirdiği nostaljik duyguların hâlâ önemli bir yer tuttuğunu göstermektedir. Geçmişteki kutlamaların daha anlamlı ve keyifli olduğunu düşünen bireylerin sayısının azalması, toplumun genel ruh halinin ve kutlama kültürünün değiştiğini işaret etmektedir. Sonuç olarak, bu veriler, bireylerin hem ekonomik hem de sosyal açıdan yaşadığı belirsizliklerin, yeni yıl kutlamalarına olan bakış açılarını etkilediğini göstermektedir. Geçmişe duyulan özlem, mevcut koşulların getirdiği hayal kırıklıklarıyla birleştiğinde, bireylerin geleceğe dair umutlarını daha da zayıflatmaktadır. Bu durum, toplumun genel psikolojisini ve sosyal dinamiklerini derinlemesine etkileyen karmaşık bir tablo çizmektedir.

Ipsos Türkiye

Ipsos verileri, bireylerin yeni yıl dilekleri arasında sağlık konusunun her zaman en öncelikli yere sahip olduğunu göstermektedir.

Bu yıl sağlık dileklerini ifade edenlerin oranı %47 ile ilk sırada yer alırken, geçen yıl bu oran %44’tü. Bu artış, bireylerin sağlık konusuna verdikleri önemin giderek arttığını ve bu alandaki kaygıların devam ettiğini ortaya koymaktadır.  Sağlığın ardından gelen ikinci en önemli dilek ise %26 ile para… Bu durum, ekonomik koşulların bireylerin yaşamları üzerindeki etkisini yansıtırken, maddi güvenliğin sağlanmasının da önemli bir hedef haline geldiğini göstermektedir. Üçüncü sırada ise %11 ile huzur dileği yer almaktadır. Huzur, bireylerin yaşam kalitesini artıran önemli bir unsur olarak öne çıkmakta ve insanların içsel dinginlik arayışını yansıtmaktadır. Diğer dilekler arasında barış, mutluluk, aşk ve evlilik gibi kavramlar ise listenin daha alt sıralarında yer almaktadır. Bu durum, bireylerin önceliklerinin değiştiğini ve sağlık, maddi güvenlik ve huzur gibi temel ihtiyaçların, daha soyut ve duygusal dileklerin önüne geçtiğini göstermektedir.  Sonuç olarak, bu veriler, bireylerin yeni yıl dileklerinin, mevcut yaşam koşulları ve toplumsal dinamiklerle şekillendiğini ortaya koymaktadır. Sağlık, para ve huzur gibi somut dileklerin ön planda olması, bireylerin yaşadığı belirsizliklerin ve zorlukların bir yansıması olarak değerlendirilebilir. Bu bağlamda, yeni yıl dilekleri, bireylerin ruh halini ve önceliklerini anlamak açısından önemli bir gösterge niteliği taşımaktadır.

Nakit alışveriş yerini kredi kartına bıraktı

Lider araştırma şirketi Ipsos tarafından paylaşılan bu veriler; Lider araştırma şirketi Ipsos tarafından paylaşılan bu veriler; Ipsos Consumer Panel yeni verileri “ödeme yöntemleri”nden kredi kartı kullanımı içermektedir.

Eylül 2024 döneminde ilk kez nakit alışverişe kıyasla daha fazla harcama kredi kartıyla yapıldı. Eylül 2024 döneminde Türkiye’deki haneler toplam hızlı tüketim ürünü harcamasının %49’unu kredi kartıyla, %48’ini nakit ödedi.

Ipsos Türkiye

Yılın başına kıyasla market alışverişlerinde nakit ödemeden kredi kartına geçiş net bir şekilde görülüyor.

Ipsos Türkiye

Ipsos Türkiye

Eylül 2024 döneminde Marmara Bölgesi’ndeki haneler her 100 liralık hızlı tüketim ürünü alışverişinin 58’ini kredi kartıyla ödedi. Harcamaların daha fazlasının kredi kartıyla yapılmaya başlanması, Marmara Bölgesi’nde Şubat ayında başladı!Ipsos Türkiye

Marmara, Ege, Akdeniz haricindeki bölgelerde harcamalar ağırlıklı olarak nakit yapılmaya devam ediyor, ancak hepsinde kredi kartına yönelme hareketi farklı derecelerde de olsa görülüyor.

Ipsos Türkiye

Ipsos Türkiye

Ipsos Türkiye

 Kredi kartına yaslı market alışverişi olan hanelerde zincir marketlerin payı çok daha yüksekken, indirim marketlerinin payı böyle bir değişkenlik göstermiyor. 

Ipsos Türkiye

IPSOS TÜRKİYE CEO’SU SİDAR GEDİK VERİLERİ ŞÖYLE YORUMLADI; Harcamalarda nakit kullanımının düşüşü uzun süredir tüketici davranışlarında bir gündem maddesi olarak karşımıza çıkıyor. Bunun en net yansımalarından birini market alışverişlerinde giderek artan kart kullanımına bağlı olarak görüyoruz: Haftada 4-5 kez yapılan ve hanelerin genel gıda, içecek, kişisel bakım ve temizlik harcamalarından oluşan bu alışverişlerin Eylül ayında %49’u kredi kartı kullanarak, %48’i nakit, %3’ü yemek-hediye çeki gibi diğer yöntemlerle yapıldı. Bu oranlarla Ocak ayından bu yana ilk kez kredi kartıyla yapılan market harcaması miktarı nakit harcamayı geride bıraktı. Tabii Türkiye’nin her bölgesinde ve her perakendeci tipinde bu tablo aynı şekilde değil: Örneğin Marmara Bölgesi’nde kredi kartıyla yapılan harcamalar toplam harcamanın %58i iken Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde bu oran %28; zincir marketlerde kredi kartı kullanımı indirim marketlerine göre daha yoğun. Ancak tüm kırılımlarda Ocak ayına göre kredi kartıyla ödemelerde önemli artış görülmekte. Türkiye’deki hanelerin yarıdan fazlası market harcamalarının en fazla üçte ikisini kredi kartıyla gerçekleştirirken kredi kartına geçişin kırılma noktası 300 TL üzerindeki sepetlerde başlıyor.

IPSOS TÜRKİYE CEO’SU SİDAR GEDİK

En çok tüketilen ürün İskender oldu

Lider araştırma şirketi Ipsos tarafından paylaşılan bu veriler; Ipsos Yeme İçme Paneli verilerinden hazırlanmıştır.  Ocak-Eylül 2024 döneminde bireylerin yaklaşık 2 milyar Yeme-İçme tüketim anı oldu. Geçen yıla kıyasla bireyler daha sık hazır yemek tükettikleri için Pazar %5 büyüdü. Ortalama bir birey dokuz ay içinde yaklaşık 7 farklı restoran tipinden tüketim gerçekleştirirken, ayda yaklaşık 4 kere sipariş verdi.

Ipsos Türkiye

Yeme-İçme tüketim sayısındaki artış Eve Sipariş ve Mekânda yapılan tüketimlerin artması sayesinde gerçekleşti. Mekânda tüketimlerin pay kazancı devam ediyor. Geçen yıl her 100 tüketimin 17’si Gel-Al ile yapılırken, bu yıl belirgin azalma göstermesiyle bu oran 13’e geriledi.

Ipsos Türkiye

 Tüketim artışına en çok katkıyı İskender-Dönerciler, Kebapçılar ve Pizzacılar getirdi. Ocak-Eylül 2024 döneminde her 100 tüketimin yaklaşık 24’ü

Kebapçılardan yapıldı. Geçen yıla göre en çok tüketim payı kazancını İskender-Dönerciler sağlarken, Lokantalar en çok pay kaybeden restoran tipi oldu.

İskender-Dönercilerin kazancında, özellikle geçen yıl Marmara, Akdeniz, Doğu ve Güneydoğu bölgelerindeki kayıpların toparlanmasının etkisi öne çıkıyor.

Ipsos Türkiye

  

IPSOS TÜRKİYE CEO’SU SİDAR GEDİK VERİLERİ ŞÖYLE YORUMLADI

Ocak-Eylül 2024 döneminde bireylerin 1.9 milyar Yeme-İçme tüketim anı oldu. Geçen yıla kıyasla bireyler daha sık hazır yemek tükettikleri için pazar %5 büyüdü.

Tüketim sayısındaki artış Eve Sipariş ve Mekânda yapılan tüketimlerin artması sayesinde gerçekleşti. Tüketimlerin %69’u Mekânda, %18’i Eve-Sipariş ve %13’ü Gel-Al yöntemi ile yapıldı. Ocak-Eylül 2024 döneminde en çok tüketim %23.6 ile Kebapçılardan yapıldı. Geçen yıla göre en çok tüketim payı kazancını İskender-Dönerciler sağlarken, onu Pizzacı ve Kebapçılar izledi.

IPSOS TÜRKİYE CEO’SU SİDAR GEDİK

Toplumun yarısı emekliliğinde nasıl geçineceğini bilmiyor!

Lider araştırma şirketi Ipsos’un; 2005 yılından bu yana yürütülen Türkiye’yi Anlama Kılavuzu ve Türkiye’nin sıcak gündemini yakından takip etmek, toplumun memnuniyet ve beklentilerini anlamak, tüketim ve yatırım davranışlarını ve gündeme ilişkin düşüncelerini ölçen Gündeme Dair araştırma verilerinden derlenen bu dosyada Tasarruf Eğilimleri ele alınmıştır.

 Başlıklar ;

  • Tasarruf yapan bireyler arasında en belirgin tasarruf davranışı nedir?
  • Birikim kalemleri neler?
  • Birikim yapanlar arasında en yaygın yatırım kalemleri neler?
  • Harcama yapılırken kısıtlama yapılan sıralamada ilki başlık nedir?
  • Emekliliğinde nasıl geçinileceğini bilmeyenlerin oranı ne?

Ipsos Türkiye

Ipsos Türkiye

Ipsos TürkiyeIpsos Türkiye

IPSOS TÜRKİYE CEO’SU SİDAR GEDİK VERİLERİ ŞÖYLE YORUMLADI

Dünya Tasarruf Günü, toplumda tutumluluk bilincini artırmak ve insanları tasarruf konusunda teşvik etmek amacıyla 1924’te kabul edilen bir gün. Tüketimde dikkatli davranmak ve idareli tüketmek her geçen gün bizler için daha da önem kazanıyor, hayatlarımızı şekillendiriyor. “Tasarruf” kelimesi TDK’ya göre 3 anlama sahip. İlki para ve mal biriktirme, ikincisi bir şeye sahip olma ve onu istenilen şekilde kullanma hakkı ve son olarak da tutum. Biz bugüne özel dosyamızda, bireylerin para biriktirme davranışları hakkındaki sonuçlarımızı sunuyoruz.

Türkiye’yi Anlama Kılavuzu 2024 çalışmamızda, 10 bin birey ile yaptığımız araştırma sonuçlarına göre her 10 bireyden dördü hiç tasarruf yapamadığını belirtiyor. Bu oran dört sene önce de aynı seviyedeydi. Dönemsel olarak eline para geçtiğinde tasarruf yaptığını belirtenlerin oranı da değişmiyor.

Tasarruf yapan bireyler arasında en belirgin tasarruf davranışı; “dönemsel olarak ele geçen para ile tasarruf yapmak”. Burada en çok kullanılan yatırım kalemleri arasında evde veya cüzdanda TL biriktirme, banka hesabında para biriktirme ve altın ya da döviz almak yer alıyor.

Gündelik hayatta harcamalarımızı kısmayı birebir tasarruf ile ilişkilendirmesek de tasarruf edebilmek “tutumlu” olmak için daha az harcamak gerekli. Aralık’23 -Ocak’24 döneminde sahasını gerçekleştirdiğimiz Türkiye’yi Anlama Kılavuzu’na göre bireylerin harcamalarını kıstıkları kalemlerde ilk sırada giyim yer alıyor. Sonrasında ise dışarıda yeme-içme ve kişisel bakım geliyor. Birikim yapmak daha uzun vadeli, geleceğe yönelik bir tutum ve bu nedenle bireyler emekliliklerini düşünerek tasarruf yapmaya çalışıyorlar. Türkiye’de her iki kişiden biri emekliliğinde nasıl geçineceğini bilmiyor. Bu durumun ise bireylerde kaygı yaratması kaçınılmaz.

Gençler üniversiteyi hangi şehirde okumak istiyor?

Dünyanın ve ülkemizin lider araştırma şirketi Ipsos’un GÜNDEME DAİR araştırma verilerinden derlenen bu dosya içeriğinde bulunan başlıklar;

  • Geçen seneye kıyasla bu sene, üniversite öğrencileri kendi şehrinde mi farklı bir şehirde mi okumak istiyor? Oranlar ne? Veriler ne gösteriyor?
  • Her 10 üniversite öğrencisinin % kaçı ortalama burs için farklı kurumlara başvurmuş? En fazla başvurulan kurumlar hangileri?
  • Üniversite öğrencilerinin % kaçı tam zamanlı ya da yarı zamanlı çalışıyor?
  • Başka şehirde üniversiteye gidecek her  öğrenciden % kaçı yurtta kalacağını belirtiyor?
  • Yurtta kalmayı planlayanların tercihi devlet yurdu.
  • Devlet yurdunda yer gelmediği durumda öğrenciler ne yapıyor?
  • Okulunu dondurmayı düşünenlerin oranı da geçtiğimiz seneye kıyasla ne durumda?
  • 2023 yılında olduğu gibi üniversite eğitimi için gerekli olan bütçe öğrencilerin % kaçının bütçelerini zorlamaya devam ediyor.

Ipsos

Ipsos

Ipsos

Ipsos

IPSOS TÜRKİYE CEO’SU SİDAR GEDİK VERİLERİ ŞÖYLE YORUMLADI

Gündeme Dair araştırmamızda, üniversiteye yeni başlayacak öğrencilere yaşadıkları şehirde mi yoksa şehir dışında bir okul mu tercih edeceklerini soruyoruz.  Son 3 yıldır kendi şehirlerindeki üniversiteleri tercih edenlerin oranı giderek arttı. Bu yıl, her iki öğrenciden biri kendi şehrindeki bir üniversiteye gideceğini belirtiyor. Yıllar içinde ülkemizdeki üniversite sayısının artması bu oranın yükselmesinde bir etken olabilir. Ancak ekonomik koşulların da öğrencilerin kendi şehirlerinde bir üniversite tercih etmesinde önemli bir sebep olup olmadığına bakmak lazım. Finansal zorlukların üstesinden gelebilmek için öğrencilerin bir kısmı burs başvurularında bulunuyor ya da çalışıyor. Her on üniversite öğrencisinin dördü ortalama iki farklı kuruma burs için başvurduğunu ya da halihazırda burs aldığını belirtiyor. Belediyeler, vakıf ya da STK’lar öğrencilerin burs için başvurmayı tercih ettikleri kurumların başında geliyor. Her on öğrenciden üçü ise tam zamanlı ya da yarı zamanlı çalışıyor.

Üniversite için başka bir şehre gitmek durumunda olanların oranı yüksek olunca doğal olarak barınma ihtiyacı ortaya çıkıyor. Yaşadığı şehirdeki bir üniversiteye gidecek olanlar içinde bile her on öğrenciden ikisi kendi evinde kalmayacağını belirtiyor. Başka şehre gidenlere baktığımızda, yurt ihtiyacının ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. Her on öğrenciden yedisi yurtta kalmayı amaçlıyor.

Yurtta kalmayı planlayanların yine tercihi devlet yurdu, her on kişiden dokuzu devlet yurtlarını hedefliyor. Devlet yurdu çıkmadığında, özel yurtlar ilk tercih olmaya devam etse de, bu sene diğer konaklama alternatiflerine yönelenlerin sayısında artış var. Ayrıca, okulunu dondurmayı düşünen öğrencilerin oranı geçen yıla kıyasla %4 yükselmiş durumda. Hemen hemen tüm öğrenciler özel yurtların pahalı olduğu görüşünde. Özel yurtlara karşı düşünce böyleyken, devlet yurtlarının fiyatlarının uygun bulunduğunu düşünebiliriz. Ancak maalesef durum pek de öyle değil. Öğrencilerin yarıdan fazlası, devlet yurtlarının da beklenenden daha pahalı olduğu görüşünde.  Üniversite eğitimi için gereken bütçe, geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da öğrencilerin ve ailelerin hemen hemen hepsinin bütçesini, az ya da çok zorluyor. Eğitiminin aile bütçesinin çok zorladığını belirtenlerin oranı %38.

Her iki yılda bir gerçekleştirdiğimiz Türkiye’yi Anlama Kılavuzu çalışmamızda, 18-24 yaş arasındaki gençlere yurt dışında çalışma arzularını soruyoruz. 2020 yılında yurt dışına gitmek isteyen gençlerin oranı %29 iken 2024 yılında bu oran %38’e yükseldi. Görüyoruz ki, gençlerin üniversite hayatlarını daha iyi koşullarda geçirmeleri ve yetişmiş iş gücünü ülkede tutabilmek açısında gerekli önlemlerin alınması çok kritik.

Ev sahibi, kiracı arasındaki tansiyon düşüyor mu?

Dünyanın ve ülkemizin lider araştırma şirketi Ipsos’un GÜNDEME DAİR araştırma verilerinden derlenen bu dosyada;

  • Oturulan semtlerden memnuniyet oranı ne?
  • Kiracılar bugün taşınmak zorunda kalsa bütçesine uygun bir ev bulabilecek mi, bulamayacak mı? Bu konu hakkında ne düşünüyorlar?
  • %25 kira artış sınırı olduğu 2024 yılının ilk 5 ayında, kontratı yenilenen kiracıların kaçta kaçının artışı bu oran üzerinden ilerlemiş?
  • Kira sınırlamasının kalktığı ve kira artışlarının TÜFE’ye göre yapılmaya başlandığı Temmuz ve Ağustos aylarında kiraları yenilen kiracıların % kaçının kira artışı bu oranın üzerinde gerçekleşmiş?
  • Kiracıların gelirleri, kira artışları oranında artıyor mu? 
  • Yeni kira artış oranına rağmen; evinde mevcut kiracı olan ev sahipleri ne düşünüyor? 
  • Evi kirada olan ev sahiplerinin kaçta kaçı, kira oranı %25 ile sınırlı olduğu dönemde de, yeni kira artış oranı uygulamasında  da  kira artışlarını, evlerinin bulunduğu semtteki ortalama kira oranında yaptığını ya da yapacağını belirtiyor? 
  • Kiracıları ile kontratını yenileyecek olanlar ne yapmayı planlıyor? 
  • Temmuz ayından itibaren kira artışlarındaki %25 sınırlandırılmasının kaldırılması konusunda kiracılar ve kirada evi olanların görüşleri görüşleri nasıl farklılıklar içeriyor? Kirada evi olanlar bu kararı nasıl yorumluyor? Kiracılar bu kararları nasıl karşılıyor?

 OTURDUKLARI SEMTTEN MEMNUN OLANLAN KİRACILAR…

Kiracılara oturdukları semtten ve evlerinden duydukları memnuniyeti sorduğumuzda son üç senedir verilen cevaplarda büyük farklar görmüyoruz. Oturulan semtlerden memnuniyet değişmiyor ancak oturulan evden memnun olanların oranı  5 puan daha yüksek.

Ipsos Türkiye

BUGÜN TAŞINMAK DURUMUNDA KALAN KİRACININ DÜŞÜNCESİ…

Her 10 kiracıdan 8’i bugün taşınmak zorunda kalsa bütçesine uygun bir ev bulamayacağını düşünüyor.

Ipsos Türkiye

KİRA ARTIŞLARI TEFE TÜFE OARANI ÜZERİNDE…

%25 kira artış sınırı olduğu 2024 yılının ilk 5 ayında, kontratı yenilenen kiracıların yarısının kira artışı %50’nin üzerinde olmuş.  %30 üzeri diye baktığımızda bu oran %69’a yükseliyor. Kira sınırlamasının kalktığı ve kira artışlarının TÜFE’ye göre yapılmaya başlandığı Temmuz ve Ağustos aylarında kiraları yenilen kiracıların %35’inin kira artışı bu oranın üzerinde.

Ipsos Türkiye

KİRA VE GELİR ARTIŞINA BAKILDIĞINDA…

Kira artışlarının gelirlerinin üzerinde artması her sene daha da kritik bir hal alıyor. Kiracıların geliri kira artışları oranında artmıyor.

Ipsos Türkiye

KİRACILAR HESAPLAMALARIN ADİL OLMADIĞINI DÜŞÜNÜYOR.

Her ne kadar yeni kira düzenlemesinde %25 sınırı kaldırılmış olsa bile kiracıların yarısı yeni kontrat dönemlerinde ev sahiplerinin TÜFE’ye göre hesaplanacak olan orandan daha yüksek bir kira talebinde bulunacağını  düşünüyor. Ve her 10 kiracıdan 9’u bu hesaplamanın adil olmadığını düşünüyor.

Ipsos Türkiye

EV SAHİPLERİ DE MAĞDUR…

Yeni kira artış oranına rağmen her 3 ev sahibinden 2’si evinde mevcut kiracı olmasından dolayı maddi kaybı olduğunu düşünüyor. Ev sahipleri açısından baktığımızda bu sene de geçtiğimiz seneye benzer bir tablo önümüze çıkıyor. Geçen sene ev sahiplerinin %70’i “Son dönemde kiralar sürekli artarken evimde mevcut bir kiracının olması nedeni ile maddi kayba uğruyorum.” ifadesine katılıyordu. Bu yıl aynı ifadeye katılanların oranı bir kaç puan düşerek %66’ya geriledi.

Ipsos Türkiye

KİRACISI İLE KONTARTINI YENİLEYENLER YA DA YENİLEYECEK OLANLAR…

Evi kirada olan ev sahiplerinin %42’si , kira oranı %25 ile sınırlı olduğu dönemde de, yeni kira artış oranı uygulamasında  da  kira artışlarını, evlerinin bulunduğu semtteki ortalama kira oranında yaptığını ya da yapacağını belirtiyor.

Ipsos Türkiye

MAL SAHİBİ DE KİRACI İLİŞKLERİ BİR SÜRE DAHA SICAK İLERLEYECEK.

Temmuz ayından itibaren kira artışlarındaki %25 sınırlandırılmasının kaldırılması konusunda kiracılar ve kirada evi olanların görüşleri oldukça farklı.

Ipsos Türkiye

IPSOS TÜRKİYE CEO’SU SİDAR GEDİK VERİLERİ ŞÖYLE YORUMLADI

Geçtiğimiz sene kiracılar ve ev sahiplerine ilişkin araştırmamızdan ortaya koyduğumuz sonuç, kiracıların ve ev sahiplerinin bir kısır döngü içinde olduğunu idi. Üzerinden bir sene geçmesine rağmen, resmi kira oranlarına getirilen sınırlardaki düzenlemeler hala kısmen işe yarıyor ve problem olduğu gibi hayatlarımızda var olmaya devam ediyor. Bu durumun sonucu olarak da ev sahipleri ve kiracılar arasındaki ilişkiler sıcaklığını koruyor.

Kiracılara oturdukları semtten ve evlerinden duydukları memnuniyeti sorduğumuzda son üç senedir verilen cevaplarda büyük farklar görmüyoruz. Bu yılki araştımamızda kiracıların oturdukları semtlerden duydukları memnuniyet oranı bir önceki seneye kıyasla değişmedi. Oturdukları evden memnun olanların oranı ise geçtiğimiz seneye göre 5 puan daha yüksek. İçinde bulunduğumuz ekonomik koşullarda yaşadığımız evden memnun olmamak bir lüks diyebiliriz. Çünkü bugün her 10 kiracıdan sekizi taşınmak zorunda kalsa, bütçesine uygun bir ev bulamayacağına inanıyor.  %25 tavan kira artış sınırının olduğu 2024’ün ilk 5 ayında, kontratı yenilenen kiracıların yarısı, kira artışının %50’nin üzerinde olduğunu belirtiyor.  %30’un üzerinde kira artışı yapılanlar diye baktığımızda ise bu oran %69’a yükseliyor. Temmuz 2024 itibarıyla tavan kira zammı uygulaması sona erdi ve ev sahipleri artık yeniden 12 aylık ortalama TÜFE oranına göre zam yapabiliyor. Ancak Temmuz ve Ağustos aylarında kiraları yenilen her 10 kiracıdan yaklaşık dördünün kira artışları bu oranın üzerinde. Kirasının gelirinden daha hızlı arttığını paylaşan kiracıların oranı artıyor ve bu durum kiracılar için her yıl daha da kritik hale geliyor. Her 2 kiracıdan biri de yeni kontrat dönemlerinde ev sahiplerinin TÜFE’ye göre hesaplanacak olan orandan daha yüksek bir kira talebinde bulunacağını düşünüyor. Her 10 kiracıdan dokuzu bu hesaplamanın adil olmadığı görüşünde.

Ipsos Türkiye

Ev sahipleri açısından baktığımızda bu sene de geçtiğimiz seneye benzer bir tablo önümüze çıkıyor. Geçen sene ev sahiplerinin %70’i “Son dönemde kiralar sürekli artarken evimde mevcut bir kiracının olması nedeni ile maddi kayba uğruyorum.” ifadesine katılıyordu. Bu yıl aynı ifadeye katılanların oranı bir kaç puan düşerek %66’ya geriledi.  Evi kirada olan her 10 ev sahibinden dördü kira oranı ile ilgili sınırlara bakmaksızın kira artışlarını, evlerinin bulunduğu semtteki ortalama kira oranında yaptığını ya da yapacağını belirtiyor. %25 sınırlandırılmasının kaldırılması konusunda kiracılar ve kirada evi olanların görüşleri oldukça farklı. Kiracıların %17’si sınırın kaldırılmasını desteklerken, kirada evi olanlar arasında bu oran %65. Enflasyondaki artışın yavaşlamasına paralel olarak konut fiyatlarının da dengeye oturması birkaç yılı bulacak. Maalesef, bu süreçte ev sahipleriyle kiracılar arasındaki tansiyon bir süre daha yüksek kalacak.

Ekonomik nedenlerden tatil yapamadık

Dünyanın ve ülkemizin lider araştırma şirketi Ipsos’un GÜNDEME DAİR araştırma verilerinden derlenen bu dosyada;

YAZ TATİLİ ÖNCESİ PLANLAMA YAPILDI MI?
YAZ TATİLİ YURT İÇİNDE Mİ YOKSA YURTDIŞINDA MI GEÇİRİLDİ?
YAZ TATİLİNDE NEREDE KALINDI?
YAZ TATİLİ BÜTÇESİ NASIL KARŞILANDI?
YAZ TATİLİ PLANLARINDA HANGİ DİJİTAL PLATFORMLAR KULLANILDI?
YAZ TATİLİ YAPILDI MI?
NEDEN YAZ TATİLİ YAPILAMADI? 

YAZ TATİLİ ÖNCESİ ERKEN REZERVASYON YA DA İNDİRİM KAMPANYALARINDAN YARARLANDI…

Bu sene yaz tatili yapan her 10 kişiden yedisi ya erken rezervasyondan ya da indirim kampanyalarından yararlandığını belirtiyor. Ekonomik koşullar ve bütçe kısıtlamaları yaz tatili tercihlerini doğrudan etkilerken, erken rezervasyon ve indirim kampanyaları, yaz tatili planlamaları için öncelikli çözümler arasında.

Ipsos Türkiye

TATİLCİLERİN TERCİHİ YURT DIŞI…

Geçen sene yaz tatili yaptığını belirtenlerin hemen hemen hepsi yaz tatillerini yurt içinde geçirirken, bu sene yaz tatiline çıkanların %14’ünün tatillerini yurt dışında geçirmeyi tercih ettikleri görülüyor. Bu sene ilk ya da ikinci tatilleri için ise yine %10’luk bir kesimin tercihi yurt dışı…

Ipsos Türkiye

YAZ TATİLİNDE NEREDE KALINDI…

Geçen sene yaz tatili yapanlar ile karşılaştırıldığında bu sene yaz tatil yapan kişilerin, otelde kalmak yerine aile, akraba ya da arkadaşlarının evlerinde kalmayı daha çok tercih ettikleri görülüyor.

Ipsos Türkiye

YAZ TATİLİ BÜTÇESİ NASIL KARŞILANDI…

Geçen seneki yaz tatillerinde olduğu gibi bu sene de yaz tatillerini kişilerin çoğunluğu kendi gelirleri ile karşılamışlar. Ancak bankadan kredi alarak ya da aileden borç alarak yaz tatili bütçesini karşılayanların oranı, geçen seneye göre bu sene daha yüksek.

Ipsos Türkiye

 YAZ TATİLİ PLANLARINDA HANGİ DİJİTAL PLATFORMLAR KULLANILDI?

Dijital platformlardaki seyahat siteleri planlama yapılırken en çok takip edilen siteler. Tatil planlamalarında dijital platform kullanmayanların oranı ise %39.

Ipsos Türkiye

YAZ TATİLİ YAPILDI MI?

Geçen sene yaz tatili yaptığını belirtenlerin oranı %28 iken, yaz tatilinin 2 ayını geride bıraktığımız günlerde toplumun sadece %20’si yaz tatili yapabildiğini söylüyor. Hiç bir şekilde yaz tatili yapamayacağını söyleyenlerin oranı ise %59. Geçen seneye göre bu oran daha düşük olsa da daha tatil yapmamış ama yapmayı planlayanların bir kısmının da önümüzeki haftalarda yaz tatil yapacağını düşünmek olumlu bir yaklaşım olacaktır.

Ipsos Türkiye

NEDEN YAZ TATİLİ YAPILAMADI?

Yaz tatili yapamama nedenlerine bakıldığında, bu sene ekonomik nedenlerin bir önceki seneye göre daha büyük bir etken olduğu görülüyor.

Ipsos Türkiye

IPSOS TÜRKİYE CEO’SU SİDAR GEDİK VERİLERİ ŞÖYLE YORUMLADIYaz aylarını geride bırakırken, bireylere geçtiğimiz yıl ve bu yılki yaz tatillerini nasıl şekillendirdiklerini, geçen yıla göre bu yıl planlarında herhangi bir değişiklik olup olmadığını sorduk. Karşılaştığımız tabloda her iki yıl için hemen hemen benzer bir tablo var, daha olumsuz değil…

Bu sene yaz tatili yapan her 10 kişiden yedisi ya erken rezervasyondan ya da indirim kampanyalarından yararlandığını belirtiyor. Ekonomik koşullar ve bütçe kısıtlamaları yaz tatili tercihlerini doğrudan etkilerken, erken rezervasyon ve indirim kampanyaları, yaz tatili planlamaları için öncelikli çözümler arasında. Görüştüğümüz kişiler arasında, geçen sene yaz tatili yaptığını belirtenlerin neredeyse tamamı tatillerini yurt içinde geçirdiğini ifade ederken, bu sene yaz tatiline çıkanların %14’ü tatillerini yurt dışında geçirmeyi tercih etmiş. Ayrıca yaz tatili planlayan her 10 kişiden biri, bu yıl ilk ya da ikinci tatil için yine yurt dışını tercih edeceğini belirtiyor.

Yaz tatili yapılan yerlerin seçiminde değişiklikler dikkat çekiyor. Aynı bireylerin geçen seneki yaz tatillerinde konakladıkları yer ile bu seneki tercihlerini karşılaştırdığımızda, oteller yerine aile, akraba veya arkadaş evlerini daha fazla tercih ettiğini görüyoruz.

Bu yıl yaz tatili harcamaları, büyük oranda bireylerin mevcut gelirleri ile karşılanmış (%65). Ancak, bu seneki yaz tatilleri için bankadan kredi ya da aileden borç alarak tatil bütçesini karşılayanların oranı (%40), aynı kitle içerisinde geçtiğimiz sene bu yöntemi tercih ettiğini belirtenlere göre daha yüksek (%15). Önümüzdeki yıl içinde tatil için borçlanılan tutarlar, bütçelerde bir süre daha yük oluşturmaya devam edeceğe benziyor.

Yaz tatili planlanırken dijital platformlar ön plana çıkıyor. Bu sene yaz tatili yapan her 2 kişiden biri seyahat sitelerini takip ettiğini belirtirken, %29’u sosyal medya hesaplarından faydalandığını, %6’sı ise takipçisi olduğu influencerların önerilerini incelediğini belirtiyor. Tatil planlamalarında dijital platform kullanmayanların oranı ise %39.

Görüştüğümüz kişiler arasında geçen sene yaz tatili yaptığını belirtenlerin oranı %28 iken, 2024 yazının ilk iki ayı içerisinde yaz tatili yaptığını belirtenlerin oranı %20. Henüz yaz tatili yapmamış ama yapmayı planlayanların bir kısmının da önümüzdeki haftalarda tatil yapacağını düşünürsek, bu oran yaz sonunda artacaktır. Ancak, bu yıl hiç yaz tatili yapmadığını ve yapamayacağını belirten %59’luk önemli bir kesim var. Görüştüğümüz bireyler arasında geçen sene yaz tatili yapamayanların dörtte üçü bu sene de yaz tatil yapamayacağını belirtiyor; yani her 2 kişiden biri iki yıldır üst üste yaz tatili yapamıyor.

Yaz tatili yapamama nedenlerinin başında ekonomik sebeplerin geldiğini tahmin etmek zor değil. Ancak bu yılki yaz tatilini yapamama sebepleri içerisinde ekonomik nedenlerin daha büyük bir etken olduğu görüyoruz. Görüştüklerimiz içinde geçen sene yaz tatili yapamayan kişilerin %78’i ekonomik nedenlerle yapamadığını belirtiyor. Aynı kitle içerisinde bu sene yaz tatili yapamayanlar için ekonomik sebeplerin oranı ise %87.

Yaşamın getirdiği stres, yorgunluk ve bazen tükenmişlik, tatilin bizler için ne kadar hayati olduğunu daha da belirginleştiriyor. Gündeme Dair araştırmamızda “Son günlerde kendinizi nasıl hissediyorsunuz?” diye sorduğumuzda, uzun süredir Türkiye’de öne çıkan üç temel duygu: yorgunluk, bıkkınlık ve endişe. Temmuz 2024 sonuçlarına göre her iki kişiden biri kendini yorgun hissediyor; endişe ve bıkkınlık ise %41 ile ikinci sırada. İçinde bulunduğumuz ekonomik kriz ve zorlu koşullarda hayatın rutininden çıkıp tazelenmek için bir mola vermek zor ama bir o kadar da önemli.