Yazılar

Göksel’den sahne büyüsüyle dolu bir performans: “Canım (Live)” yayında!

Türk pop müziğinin güçlü seslerinden Göksel, dinleyicilerini büyüleyen canlı performanslarını yayınlamaya devam ediyor. “Uzaktan”, “Sen Orda Yoksun” ve “Yalnız Kuş” gibi unutulmaz şarkılarıyla hafızalara kazınan sanatçı, bu kez sevilen eseri “Canım”ın canlı versiyonu ile karşımızda.

Sözü ve müziği Göksel’e ait olan “Canım (Live)”, şarkının bilinen haline sahne enerjisi ve duygusal yoğunluk katarak yeni bir soluk getiriyor. Bu özel yorum, dinleyenleri adeta konser atmosferine taşıyor.

Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi’nde seslendirilen performansın klibiyle birlikte yayımlanan “Canım (Live)”, Göksel’in müzikal yolculuğunda hem nostaljik hem de yenilikçi bir durak olarak Avrupa Müzik ve Soles Music iş birliğiyle dinleyicilerle buluştu.

Menopozda sağlık kontrollerinizi ihmal etmeyin

Menopoz, yumurtalıklarda folliküllerin tükenmesiyle hormon üretimi ve adet döngüsünün kalıcı olarak bitmesiyle başlıyor. Bir hastalık değil, doğal biyolojik bir süreç olan menopoz kadınlarda 45-55 yaşlarında başlıyor. Bu süreçte yaşam kalitesi, hormon düzeylerindeki azalma nedeniyle etkilenebiliyor. Her kadında farklı şiddet ve sürelerde görülen menopoz, sadece fizyolojik değil psikolojik ve sosyal etkileri de beraberinde getiriyor. Günlük yaşamın sorumluluklarıyla birleştiğinde bu değişimler kadının yaşam kalitesini zorlaştırabiliyor. Ancak belirtilerin fark edilmesi, düzenli kontrollerin yapılması ve uygun tedavi yöntemleriyle menopoz süreci sağlıklı bir şekilde yönetilebiliyor. Memorial Bodrum Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Nevin Numanoğlu, “18 Ekim Dünya Menopoz Günü” nedeniyle menopoz süreci ve tedavi yaklaşımları hakkında bilgi verdi.

Op. Dr. Nevin Numanoğlu

Op. Dr. Nevin Numanoğlu

Yılda Bir Kere Jinekolojik Kontrolle Gidin

Menopozdaki her kadının ihtiyaçları ve şikayetleri farklıdır ve bireysel değerlendirme önemlidir. Menopoz döneminde düzenli sağlık kontrolleri, hem erken teşhis hem de yaşam kalitesinin korunması açısından kritik bir rol oynar. Bu süreçte detaylı öykü ve aile geçmişi alınması, genel sağlık durumunu ortaya koymak için önemlidir. Geniş kapsamlı biyokimyasal testler (kan sayımı, idrar analizi, kan şekeri, lipidler, karaciğer enzimleri) olası risklerin önceden belirlenmesine yardımcı olur. Ayrıca yıllık smear testleri, rahim ağzı sağlığını korumak için aksatılmamalıdır. Mamografi ve meme ultrasonu, meme kanseri açısından erken teşhis imkânı sunarken, düzenli olarak takip edilmesi gereken en önemli tarama yöntemlerindendir. Menopoza girmeden önce görülebilen Kanama düzensizlikleri normal kabul edilmemeli, mutlaka araştırılmak üzere doktora başvurulmalıdır. Yılda en az bir kez yapılan jinekolojik muayene, olası sağlık sorunlarını erken fark etme ve gerekli önlemleri zamanında alma açısından büyük önem taşır.

Düzenli Tedavilerle Menopoz Döneminde Cinsel Sağlığınızı da Koruyabilirsiniz

Menopoz döneminde östrojen hormonunun azalmasıyla birlikte vajinal bölgede belirgin değişiklikler ortaya çıkar. Vajinal kuruluk, yanma, tahriş ve ağrılı cinsel ilişki (disparoni) bu dönemde sık karşılaşılan şikâyetler arasındadır. Bu fiziksel değişiklikler zamanla cinsel isteksizliğe ve çiftler arasında iletişim sorunlarına yol açabilir. Uygun vajinal ilaç tedavileri sayesinde vajinal dokunun sağlıklı yapısı korunabilir. Bu tedaviler yalnızca cinsel hayatı rahatlatmakla kalmaz, aynı zamanda idrar yolu enfeksiyonlarının ve idrar kaçırma şikâyetlerinin azalmasına da yardımcı olur. Düzenli doktor kontrolü ve kişiye özel tedavi planlaması, menopoz döneminde cinsel sağlığın korunmasında büyük önem taşır. Ayrıca bu süreçte yalnızca tıbbi tedavi değil, yaşam tarzı düzenlemeleri de önemlidir. Düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme, yeterli sıvı alımı ve eşler arasında açık iletişim, menopoz döneminde cinselliğin sağlıklı şekilde devam etmesine katkı sağlar.

Hormon Replasman Tedavisi Menopoz Dönemi Kolaylaştırabiliyor

Menopoz döneminde sık kullanılan yöntemlerden biri olan Hormon Replasman Tedavisi (HRT), kadınların en çok çekindiği tedavi seçeneklerinden biridir. Meme kanseri riskinin gündeme gelmesi endişe yaratsa da, her kadın için bu tedavi sakıncalı değildir. Tedaviye başlanıp başlanmayacağı, fayda ve risk dengesine bakılarak kişiye özel şekilde değerlendirilmelidir. Doğru hasta seçildiğinde HRT, menopoz belirtilerini azaltarak yaşam kalitesini belirgin şekilde artırabilir. HRT uygulanması uygun olmayan durumlar da vardır. Rahim ve meme kanseri öyküsü bulunan kadınlarda, nedeni açıklanamayan anormal vajinal kanamaları olanlarda, karaciğer hastalıklarında, pıhtı atma riski yüksek olanlarda, şişmanlık, hipertansiyon ve aşırı sigara kullanımı olanlarda HRT önerilmez. Ayrıca kalp krizi öyküsü olan kadınlarda da bu tedavi riskli olabilir. HRT, sıcak basmaları, gece terlemeleri, uykusuzluk, vajinal kuruluk gibi yaşam kalitesini olumsuz etkileyen semptomların hafifletilmesinde oldukça etkilidir. Ayrıca osteoporoz riskini azaltarak kemik sağlığını da koruyabilir. Ancak her tedavide olduğu gibi HT’de de düzenli doktor kontrolü ve kişiye özel takip büyük önem taşır. Tedaviye başlanmadan önce ayrıntılı muayene, laboratuvar testleri ve aile öyküsü değerlendirilmelidir.

Akın Vardar’dan sonbahara güçlü giriş: yeni şarkısı “GİT” yayında!

Yaz aylarında “Yesin İçsin Yatsın” adlı teklisiyle müzik listelerinde adından sıkça söz ettiren Akın Vardar, sonbahara da hızlı bir giriş yaptı. Belçika ve Türkiye arasında sanat hayatını sürdüren başarılı sanatçı, yeni şarkısı “GİT” ile müzikseverlerin karşısına çıktı.
Haybat Music Production etiketiyle yayınlanan “GİT”, güçlü altyapısı ve etkileyici sözleriyle dikkat çekiyor. Şarkının klibi ise yetenekli yönetmen Anıl Ekmekçioğlu tarafından çekildi. Vardar’ın enerjik performansı ve klipteki görsel anlatım, şarkının iddiasını bir kez daha ortaya koyuyor.
Sanat kariyerinde emin adımlarla ilerleyen Akın Vardar, hem Türkiye’de hem Avrupa’da geniş bir dinleyici kitlesi edinmeye devam ediyor. “GİT” ile sonbaharın ritmini belirlemeye aday olan sanatçı, müzik dünyasında kalıcı izler bırakma konusunda kararlı görünüyor.

Hyundai i30 Türkiye’de yeniden satışta

Hyundai Motor Türkiye, yenilenen yüzü, artan konfor özellikleri ve ideal sürüş deneyimi ile öne çıkan i30 modelini satışa sundu.

Hyundai Motor Türkiye, C segmentinin en beğenilen modellerinden biri olan i30’u yeniden satışa sunarak kullanıcılarına güçlü, verimli ve güvenli bir sürüş deneyimi vadediyor. Modern tasarım anlayışı, gelişmiş teknolojileri ve yüksek güvenlik donanımlarıyla dikkat çeken Hyundai i30, sınıfındaki tüm beklentileri rahatlıkla karşılayabiliyor.

Yeni i30, 1.5 litrelik 48V mild hibrit, benzinli turbo bir motora sahip. Bu yeni nesil motor, 140 PS güç ve 253 Nm tork üreterek dinamik bir performans sunuyor. Aynı zamanda otomobil, düşük yakıt tüketimi sayesinde de çevre dostu yapısıyla öne çıkıyor. 7 ileri çift kavramalı DCT şanzımanla birlikte gelen Hyundai i30, böylelikle hem akıcı vites geçişleri hem de keyifli bir sürüş deneyimi sağlıyor. Mild hibrit sistemin devreye girmesiyle birlikte özellikle şehir içi kullanımda daha düşük emisyon ve daha yüksek verimlilik elde ediliyor.

Teknoloji ve konfor konusunda sınıfının en donanımlı otomobillerinden biri olan i30, geniş panoramik cam tavanıyla ferah bir iç ortam yaratırken, 10,25 inç dijital gösterge paneli ve 10,25 inç dokunmatik bilgi-eğlence sistemiyle de sürücülere üstün bir kokpit deneyimi yaşatıyor. Apple CarPlay ve Android Auto uyumluluğu sayesinde akıllı telefonlar sisteme entegre olurken, USB Type-C girişleri ve kablosuz şarj ünitesi de günlük kullanım kolaylığını artırıyor.

Sahip olduğu teknolojik donanımlar, i30’u sadece pratik değil, aynı zamanda modern yaşamın ihtiyaçlarına cevap veren bir otomobil haline getiriyor. Hyundai’nin gelişmiş güvenlik teknolojilerini bir araya getiren Smart Sense donanımları da i30’da standart olarak sunuluyor. Ön Çarpışma Önleme Asistanı (FCA), Şerit Takip (LFA) ve Şeritte Kalma Asistanları (LKA), Akıllı Hız Limit Asistanı (ISLA) ve Arka Yolcu veya Eşya Uyarısı (ROA) gibi özellikler, sürücüyü her yol koşulunda destekliyor. Böylece i30, yolculuklarda sadece konfor ve performans değil, aynı zamanda güvenlik açısından da tam bir koruma sağlıyor.

Türkiye’de Prime ve Comfort olmak üzere iki farklı donanım paketiyle satışa sunulan hatchback gövde tipindeki Hyundai i30, modern tasarımı, çevik sürüş dinamikleri, güçlü motor seçeneği ve ileri teknolojileriyle C segmentinde yeniden güçlü bir oyuncu olarak yollara çıkmaya hazır.

Hamilelikte her bitkisel çay masum değil!

Anne adayları için çok özel ve heyecanlı bir dönem olan hamilelikte, bilgi kirliliği de çokça görülebiliyor. Özellikle de annelik duygusunu ilk kez yaşayan kadınlar; çevreden gelen iyi niyetli tavsiyeler, sosyal medya paylaşımları ve kulaktan dolma bilgiler arasında çoğu zaman kafa karışıklığı yaşayıp bazı hatalara düşebiliyor. Acıbadem Kartal Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Sinem Bostan Kayaoğlu, “Hamilelikte doğru ve güvenilir bilgiye ulaşmak kritik önem taşıyor. Oysa toplumumuzda doğru sanılan bazı yanlış inanışlar çok sık karşımıza çıkıp, anne ve bebeğin sağlığını ciddi şekilde riske atabiliyor. Kulaktan dolma bilgiler yerine bilimsel doğrularla ilerlemek, hamileliği, doğumu ve lohusalığı sağlıklı ve huzurlu kılar. Sağlıklı nesiller, bilinçli annelerin doğru adımlarıyla başlar” diyor. Dr. Kayaoğlu, hamilelik sürecinde en sık yapılan 6 hatayı ve doğrularını anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Dr. Sinem Bostan Kayaoğlu

Dr. Sinem Bostan Kayaoğlu

  • “İki kişilik yemek”: YANLIŞ!

DOĞRUSU: “Artık iki canlısın, iki kişilik yemelisin.” cümlesi gebelikte en sık duyulan ve uygulanan yanlışlardan biridir. Hamilelik sürecinde annenin enerji ihtiyacı elbette ki artar; fakat sanılanın aksine bu kadar büyük ölçekte değildir. Günlük beslenmeye ortalama olarak 300–350 kalori eklemek çoğu zaman yeterli olacaktır. Önemli olan porsiyonu arttırmak değil, çeşitli, dengeli ve besin değeri yüksek gıdaları tercih etmektir.

  • Folik asite geç başlamak: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Anne karnındaki bebeklerde beyin ve omurilik taslağı olan nöral tüpün gelişimi ve kapanması gebeliğin erken haftalarında gerçekleşir. Bu dönemde oluşan aksaklıklar, beyin ve omurgayı koruması gereken kemiklerde anatomik bozukluklara yol açabilir. Nöral tüpün doğru şekilde kapanması için folik asite gebelik planlaması sürecinde başlanmalıdır. “Hamile kalınca başlarım” şeklindeki düşünce risk yaratabilir.

  • Doğal olan zararsızdır: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Dr. Sinem Bostan Kayaoğlu “Toplumda oldukça yaygın olan bu yaklaşım gebelikte ciddi riskler doğurabilir. Örneğin; bazı bitkisel çaylar rahim kasılmalarını tetikleyerek erken doğum veya düşük riskini artırabilirken; alınan bazı doğal takviyeler ise kullanılmakta olan ilaçlarla etkileşime girerek zararlı sonuçlara yol açabilmektedir. Bu nedenle gebelik sürecinde doktor onayı olmadan hiçbir ilaç, vitamin ya da bitkisel ürün kullanılmamalıdır” diyor.

  • Hamile kadın yatıp dinlenmeli: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Sağlıklı seyreden gebeliklerde hareket çok önemli olsa da mutlaka doktora danışılmalıdır. Egzersiz yapmak konusunda risk oluşturacak durumlar dışında, başlangıç için en uygun zaman gebeliğin 3. ayından sonradır. Egzersiz yapmak; kilo alımının kontrollü olmasına, ödemleri azaltmaya, uykuyu düzenlemeye, doğumu kolaylaştırmaya ve gebelikten lohusalığa ruhen ve bedenen daha sağlıklı geçmeye yardımcı olur.

  • Hamileyken diş tedavisi yapılmaz: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Hormonal değişim diş eti hassasiyetini artırdığından çürük, diş eti kanamaları ve iltihabi durumlar gebelik döneminde daha kolay gelişebilmektedir. Tedavinin ertelenmesi annenin yaşam kalitesini bozmakla kalmayıp erken doğum riskini artırabilir. Özellikle ikinci üç aylık dönemde lokal anesteziyle uygulanabilecek diş temizliği, dolgu, kanal tedavisi, diş çekimi vb işlemler hekim onayıyla güvenle yapılabilir.

  • Doğuma hazırlığı ertelemek: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Dr. Kayaoğlu “Hamilelikte özellikle doğumun fizyolojisini ve doğumda karşılaşılabilecek durumları öğrenmek; doğum ekibiyle işbirliği içerisinde kalınmasını desteklerken, anne adayının süreç içindeki kontrol duygusunu da güçlendirmektedir.  Hamilelikte kulaktan dolma bilgiler yerine bilimsel doğrularla ilerlemeniz; gebeliğinizin daha huzurlu, doğumuzun daha güçlü ve lohusalığınızın daha sağlıklı olması için size ışık olacaktır” diyor.

Vladimir Topal “Ontario’nun Kırsal Alanları İstanbul’da”

Evrim Sanat Galerisi, 2025 kış sezonunun açılışını uluslararası tanınmış ressam Vladimir Topal’ın “Ontario’nun Kırsal Alanları” adlı kişisel sergisiyle yaptı.

“Ontario’nun Kırsal Alanları” isimli sergi; sanatçının doğa ve nesnelere ilişkin görsel yaklaşımını yansıtan 43 tuval üzeri yağlı boya eserinden oluşuyor.

“Ontario’nun Kırsal Alanları İstanbul’da Sergileniyor”

Topal’ın eserlerinde Toronto parklarının güzelliği ile GTA bölgesindeki tarım ve yeşil alanlar, doğanın dinginliğiyle birleşerek resmediliyor. Sanatçı, bugüne kadar birçok kişisel sergi ve grup sergisinde yer alarak uluslararası sanat çevrelerinde tanınan bir isim haline geldi.

Sergi 2 Ekim 2025 tarihine kadar ziyaret edilebilir.

 Evrim Sanat Galerisi

Adres: Göztepe Mahallesi, Bağdat Caddesi Handan Palas Apartmanı No:233 Daire: 1 Kadıköy-İstanbul

Tel.: (0533) 237 59 06

Ziyaret Saatleri: Pzt-Çrş-Perş-Cuma-Cmt 11:00-19:00
Pazar 12:00-18:00, Salı günleri ziyarete kapalıdır.

Åsa Jungnelius “Toprak, Ateş, Su ve Havayla Yazılmış Bir Dize”

Pera Müzesi, kuruluşunun yirminci yıldönümünü kutladığımız 2025 yılının sonbaharını İsveçli sanatçı Åsa Jungnelius’un Toprak, Ateş, Su ve Havayla Yazılmış Bir Dize başlıklı sergisiyle karşılıyor.

Camı malzeme ya da formdan ziyade bir ifade biçimi olarak kullanan Jungnelius, serginin hazırlık aşamasında, Doğu Anadolu yöresindeki obsidyen yataklarına yaptığı seyahatten ilham alarak, sanatseverlerle ilk kez Pera Müzesi’nde buluşturacağı yeni yapıtlar üretti. Bu yapıtlar arasında, Jungnelius’un Şişecam’ın Denizli’deki fabrikasında, kendisi gibi cama üfleyen geniş bir ekiple birlikte, camı sade formlardan soyut yerleştirmelere dönüştürdüğü çok özel çalışmalar da yer alıyor.

Serginin sanatseverlerin ilginç bulacağını düşündüğümüz bir başka yönü de, sergi hazırlığının her aşamasında Jungnelius’a eşlik eden İsveçli fotoğraf sanatçısı Peo Olsson’un, sergide yer alan yapıtlarla organik bağlar kuran fotoğraf serileri.

Toprak, Ateş, Su ve Havayla Yazılmış Bir Dize sergisinin İstanbul’un sanatla tazelendiği bu sezona ve güncel cam sanatına yeni bir nefes ve boyut getireceğini düşünüyoruz.

Beslenme kalitesi eğitim başarısını arttırıyor

Uzmanlar, okulların açılmasıyla birlikte sağlıklı beslenmenin çocukların akademik başarısı ve zihinsel gelişimi için kritik hale geldiğini söylüyor.

Gelişme çağındaki çocukların enerji ihtiyaçları yüksek olduğu için günde üç ana öğün yapılmasını öneren Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, “Güne peynir ve yumurta gibi protein içeriği yüksek bir kahvaltı ile başlamak, odaklanma ve hafıza performansını destekler.” dedi. Yumurta, balık, kuruyemişler, yeşil yapraklı sebzeler ve probiyotik besinlerin beyin gelişimini destekleyen en önemli gıdalar arasında yer aldığını vurgulayan Yiğit, paketli ve şekerli ürünlerin yerine ev yapımı atıştırmalıkların tercih edilmesinin dikkat dağınıklığını önleyebileceğini aktardı.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, okul çağındaki çocukların sağlıklı beslenmesinin hem akademik başarıları hem de gelişimleri üzerindeki etkisinden bahsetti.

Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit,

Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit

Çocuklar üç ana öğün yemeli…

Okulların açılmasıyla birlikte hem akademik başarı hem de sağlıklı gelişim açısından beslenme düzeninin önem kazandığını aktaran Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, “Bu dönem, çocuklara doğru beslenme alışkanlıkları kazandırmak ve beyin gelişimini desteklemek için değerli bir fırsat sunar.” dedi.

Çocukların günün büyük bir kısmını okulda geçirdiği düşünüldüğünde, yeterli enerji, protein, vitamin ve mineral almalarının, fiziksel ve zihinsel performanslarını olumlu yönde etkileyebildiğini kaydeden Yiğit, “Gelişme çağındaki çocukların enerji ihtiyaçları yüksektir; bu nedenle günde üç ana öğün yapılması önerilir. Güne peynir ve yumurta gibi protein içeriği yüksek bir kahvaltı ile başlamak, odaklanma ve hafıza performansını destekler. Kahvaltı yapılamadığı durumlarda, ilk teneffüslerde tüketilebilecek yeşillikli sandviçler veya esmer unla hazırlanmış ev yapımı peynirli poğaçalar sağlıklı bir alternatif olarak değerlendirilebilir. Kahvaltıda enerji sağlaması amacıyla tercih edilen çikolatalı kremalar yerine, tahin-pekmez veya şekersiz fındık/fıstık ezmeleri önerilir.” şeklinde konuştu.

Beyin gelişimini destekleyen 8 süper besin

Yeni eğitim döneminde zihinsel performansı, dikkat süresini ve hafızayı güçlendirmek için sofralarda mutlaka yer verilmesi gereken besinler olduğuna dikkat çeken Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, bu besinleri şöyle sıraladı:

Yumurta: Kolin içeriği sayesinde hafıza ve öğrenme süreçlerini güçlendirir.

Yağlı balıklar: Somon, uskumru ve sardalya gibi Omega-3 zengini balıklar, odaklanmayı artırır.

Ceviz, Fındık, Badem gibi kuruyemişler: Sağlıklı yağlar ve magnezyum açısından zengindir; beyin hücrelerinin enerji ihtiyacını karşılar.

Koyu Yeşil Yapraklı Sebzeler: Folat ve demir içerikleriyle zihinsel performansı destekler.

Tam Tahıllar: Kompleks karbonhidratlarla uzun süreli enerji sağlar, B vitaminleriyle beyin fonksiyonlarını güçlendirir.

Süt ve Süt Ürünleri: Protein ve kalsiyum kaynağıdır; sinir sistemi sağlığını korur.

Mevsimsel Renkli Meyveler: Antioksidan içerikleriyle hafıza dostudur ve bağışıklığı güçlendirir. Eğer çocuk meyve suyu tüketmeyi seviyorsa, taze sıkılmış meyve suları tercih edilmelidir; bu mümkün değilse, üzerinde yüzde 100 meyve suyu ibaresi bulunan cam şişelerdeki ürünler daha sağlıklı bir seçenek olacaktır.

Probiyotik İçeren Besinler (kefir, yoğurt, tarhana, ev yapımı turşu): Bağırsak mikrobiyotasını dengeler, bağışıklık sistemini güçlendirir ve bağırsak-beyin ilişkisi sayesinde dikkat ile öğrenme süreçlerini destekler.

Okul başarısı ve gelişim için sağlıklı beslenme ile düzenli hareket önemli…

Çocukların öğünlerinde sebzelerin mutlaka yer alması gerektiğinin altını çizen Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, “En az bir ana öğünde sebze yemeği bulunmalı; ayrıca tabağı dört eşit parçaya bölerek her besin grubuna yer vermek, beslenme çeşitliliği açısından önem taşır.” dedi.

Paketli kekler, çikolatalı gevrekler ve basit şeker içeriği yüksek ürünlerin, kan şekerinde ani dalgalanmalara neden olarak dikkat dağınıklığına yol açabildiğine vurgu yapan Yiğit, “Bu nedenle beslenme çantalarına ev yapımı, katkısız atıştırmalıklar eklemek çok daha sağlıklı bir seçimdir. Ayrıca, günün büyük bölümünü sıralarda oturarak geçiren çocukların yeterli fiziksel aktivite yapmasına fırsat tanımak hem okul başarısına hem de genel gelişimlerine katkı sağlar. Sağlıklı beslenme ve düzenli hareket, zihinsel performansı desteklerken öğrenme süreçlerini de güçlendirir.” diyerek sözlerini tamamladı.

“Başım ağrımıyor, sinüzit değildir” diye düşünmeyin!

Yüzümüzde sinüs olarak adlandırılan boşlukların içinde yer alan mukoza örtüsünün iltihaplanmasıyla karakterize bir hastalık olan sinüzit, yaşam kalitesini oldukça düşürebilen bir hastalık. Sinüs boşluklarının enfeksiyonu olarak da tanımlanan ve akut ile kronik olmak üzere iki gruba ayrılan sinüzitin şiddeti ise hastadan hastaya değişiyor. Acıbadem Fulya Hastanesi Kulak, Burun ve Boğaz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Dilaver Özturan, günümüzde alerjen faktörlerin artması, sigara kullanımı ve  kapalı ortamlarda daha fazla zaman geçirilmesi nedeniyle tüm dünyada kronik sinüzitin görülme sıklığının giderek arttığına işaret ederek, “Özellikle kronik sinüzitin tedavisinde gecikildiğinde enfeksiyonun vücutta yayılması sonucunda ciddi sağlık sorunları gelişebilmektedir. Öyle ki sinüsler göze ve beyne çok yakın organlardır. Dolayısıyla, sinüzit nadiren de olsa göz apseleri, görme kaybı ve menenjit olarak bilinen beyin zarı iltihaplanmasına neden olabilir. Ayrıca, astım tanısı konulan pek çok hastada kronik sinüzit hastalığı eşlik edebilmektedir. Bu, sinobronşial hastalık olarak adlandırılır” diyor.

Prof. Dr. Dilaver Özturan

Prof. Dr. Dilaver Özturan

Belirtiler 2 hafta içinde geçmezse, dikkat!

Sinüzit tedavi edilmezse tablo gittikçe kronikleşiyor ve ameliyat gerektirecek hale gelebiliyor. Ayrıca ciddi sağlık sorunlarına da yol açabildiği için sinüzitte erken teşhis ve tedavi büyük bir önem taşıyor. Kulak, Burun ve Boğaz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Dilaver Özturan,  bu nedenle akut sinüzitin belirtileri 2 hafta içinde düzelmezse mutlaka bir hekime başvurmak gerektiği uyarısında bulunarak, “Erken teşhis sayesinde sinüzitin kronikleşmesi önlenebilmekte ve hastaların yaşam kaliteleri yükseltilebilmektedir” diye konuşuyor.

Polenlerden sigara kullanımına…

Akut sinüzit genellikle kış aylarında üst solunum yolu enfeksiyonlarına eşlik ederken, kronik sinüzit ise yaz – kış fark etmeden her mevsim oluşabiliyor. Baş bölgemizde bulunan hava dolu boşluklar olan sinüsler, boğazımızın ve yutağımızın ıslak olmasını sağlayan ve mukus olarak adlandırılan sağlıklı salgılar üretiyorlar.  Mukuslar burun boşluğu kanalıyla boğaz ve yemek borusuna ulaşıyorlar. Sinüslerin içinde yer alan mukoza zarı çeşitli etkenler nedeniyle şiştiğinde bu drenaj bozuluyor ve mukuslar sinüsler içinde birikmeye başlıyorlar. Sinüslerin mukuslarla dolu olması ise virüs, bakteri ile mantarların bu bölgede kolayca üremelerine ve yayılmalarına neden oluyor.  Enfeksiyon başlayınca genel hastalık hali oluşuyor, mukoza zarı daha çok şişerken zamanla polip denilen yapılara da dönüşebiliyor. Klima, sigara kullanımı, polenler ve diğer alerjenler, geniz eti, burun içi deviasyonlar, hava kirliliği ile tozlu ortamlar, sinüzitin gelişimini en çok kolaylaştıran sebepleri oluşturuyor.

Kronik sinüzit sinsi belirtiler ile seyrediyor!

Akut sinüzit; baş ağrısı, gözlerde sulanma, ateş, yüz ve gözlerin çevresinde dolgunluk hissi ile burun akıntısı gibi belirtilerle kendini gösteriyor. Kronik sinüzitin ise sinsi belirtilerle seyrettiğini vurgulayan Kulak, Burun ve Boğaz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Dilaver Özturan, “Örneğin, sinüzitin en temel belirtilerinden olan baş ağrısı kronik sinüzitte gelişmez.  Bu nedenle, kronik sinüzit tanısı konulduğunda hastalarımız ‘Ama benim başım ağrımıyor’ sözleriyle şaşkınlıklarını ifade ederler. Ayrıca kronik sinüzitte, akut sinüzitin tipik belirtilerinin aksine koku ve tat alma kaybı,  burun tıkanıklığı ile geniz akıntısı, öksürük, nefes darlığı ve halsizlik gibi belirtiler ön plandadır” diyor.

Cerrahi müdahale gerekebiliyor!

Sinüzit tedavisi; hastalığın tipine (akut veya kronik), şiddetine ve sebebine (alerji, anatomik sorun gibi) göre planlanıyor.  Akut sinüzitlerin bir kısmı kendiliğinden düzelebiliyor. Kronik sinüzitin ise mutlaka tedavi edilmesi gerekiyor. Sinüzit, ilaç tedavisi (ateş varsa antibiyotik tedavisi gibi)  ve yaşam tarzı düzenlemeleriyle kontrol altına alınabiliyor. Kulak, Burun ve Boğaz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Dilaver Özturan, ancak sinüzit bu tedavilerle düzelmiyorsa cerrahi yönteme başvurmak gerektiğini belirterek, “Cerrahi yöntemde temel amaç, sinüs kanallarının açılması ve drenajının, yani sinüslerin içinde yer alan sıvının dışarı çıkarılmasıdır” diyor. Endoskopik cerrahinin tedavide çok kıymetli bir yöntem olduğuna değinen Prof. Dr. Dilaver Özturan, “Bunun nedeni ise endoskopik yöntemin güvenilir bir teknik olması ve bu sayede mukoza kaybı ile kanama gibi sorunlara yol açmamasıdır. Böylelikle ameliyat sonrasında hastanın konforu bozulmaz. Hastalar genel olarak bir veya iki günde normal yaşamlarına dönebilmektedirler” bilgisini veriyor.

Sinüziti önlemek için 5 kritik kural!

  • Sigara içmeyin, içilen mekanlarda bulunmayın.
  • Kalabalık ve tozlu ortamlardan uzak durun.
  • Bol bol denize girin veya günde 2-3 kez deniz suyu ile burnunuzu yıkayın.
  • Bilinen bir alerjiniz varsa mutlaka tedavi olun.
  • Burun eğriliği, geniz eti veya burun konkalarında şişme gibi sorunlarınız varsa, tedavi için hekiminize başvurun.

Gaye Özen “Nefes”

Gaye Özen’in minyatür sanatından ilham alan sergisi “Nefes”, Maison Magi’de sanatseverlerle buluşuyor.

Sanatçı Gaye Özen’in minyatür ve tezhip sanatına getirdiği özgün bakışıyla şekillenen sergisi “Nefes”, 29 Ağustos-13 Eylül 2025 tarihlerinde Eski Datça’nın sanat rotası Maison Magi’de ziyaretçilerini bekliyor.