Cemiyet, magazin ve güncel haberler

Yazılar

Alerjik hastalıkların görülme sıklığı artıyor!

Öksürük, boğazda gıcık hissi, hırıltılı solunum, nefes darlığı, burun tıkanıklığı, gözlerde kızarıklık ve hapşırık gibi belirtilerle kendini gösteren alerjik hastalıklar ülkemizde son yıllarda giderek yaygınlaşıyor. Ancak ne yazık ki çoğunlukla ortak belirtilere sahip olan üst solunum yolu enfeksiyonları, akut bronşit ve mevsimsel grip gibi sık görülen hastalıklarla karışabildiğinden tanı konulması uzun zaman alabiliyor. Acıbadem Ataşehir Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. İlim Irmak, çoğu hastanın bu belirtileri hafife alıp, geçmesini beklediği için doktora başvurmayı geciktirdiğini belirterek “Ülkemizde alerjik hastalıkların görülme sıklığı giderek artıyor. Astım hastalarının yaygınlığı yüzde 5-10 civarındayken, alerjik rinit yüzde 20’lere ulaşıyor. Geç tanı veya yanlış tanı nedeniyle hastalar yıllarca doğru tedaviyi alamıyor hatta tedavisiz kalabiliyor. Öyle ki çoğu kez hastalar şikayetlerinin alerjen maruziyetinden olduğunu dahi bilmiyor. Tedavisiz kalan alerjik hastalıklar ise solunum yollarında geri dönüşümsüz hasara, havayolu daralmasına ve ilerleyici solunum yetmezliğine yol açıyor” diyor. Oysa alerjik solunum yolları ve alerjik akciğer hastalıklarının erken tanı ve doğru tedavi ile kontrol altına alınabileceğini vurgulayan Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. İlim Irmak, yaşam kalitesini büyük ölçüde düşüren hatta yaşamı tehdit edebilen alerjik hastalıklara karşı alınabilecek 6 etkili önlemi anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Doç. Dr. İlim Irmak

Doç. Dr. İlim Irmak

·        Alerjenlerden korunun!

Polen, ev tozu ve küf mantarı gibi yaygın alerjenlerden korunarak semptomları azaltmak mümkün. Doç. Dr. İlim Irmak “Bu konuda her zaman hastalarıma söylediğim bir sağlık mottom var: Genetik yatkınlık olmasa da hayat boyu kendimizi maruz bıraktığımız şeylere göre karşılaşacağımız hastalıkları aslında biz belirliyoruz. Bu etkenlerin başında da sigara dumanı, hava kirliliği, mesleki maruziyetler (fırıncılık, pastacılık, hayvan laboratuarlarında çalışma, veterinerlik, deterjan endüstrisi vb.), kedi, köpek vb. hayvan epiteli, viral enfeksiyonlar ve stres gibi faktörler rol oynuyor. Bu nedenle sizi rahatsız eden alerjenleri tespit ederek bu alerjenlerden korunmak gerekir” diyor.

  • Çevresel maruziyetlere karşı önlem alın

Hayvan sahiplenen kişilerin sevimli dostlarını yatak odalarına almamaları/ birlikte yatmamaları, temas ettikleri kıyafetlerle güne devam etmemeleri ve bu kıyafetlerle yatağa yatmamaları, sık duş almaları, sık kıyafet değiştirmeleri, parfüm, deterjan ve yemek kokularına maruz kalmamaları ve gerektiğinde okyanus suyu, serum fizyolojik gibi uygun materyallerle nazal yıkamalar yapmaları faydalıdır.

  • Sigara ve dumanından kaçının

Alerjik hastalıkların çevresel maruziyetler nedeniyle sonradan da gelişebildiğini, bunu bilerek gereken önlemleri almak gerektiğini belirten Doç. Dr. İlim Irmak, alerjik etkenlerin en önemlilerinden birinin sigara ve hava kirliliği olduğunu vurgulayarak “Sigara ve hava kirliliğine maruziyet solunum yollarında inflamasyona ve alerjenlere daha da duyarlı hale gelinmesine yol açar, hastalık şiddetini artırabilir. Unutmayın; nedene yönelik önlemler alınmadığı sürece ilaç tedavileri yetersiz kalacaktır. Buna verilebilecek en iyi örnek; kişinin sigara içmeye devam ederek astım ilaçları ile tedavi başarısı şansını azalttığı gerçeğidir” diyor.

  • Bulunduğunuz ortamı alerjenlerden arındırın

Halı, kilim gibi ev tozu akarlarına kaynak oluşturabilecek eşyaları azaltmak ve açıkta değil  kapalı dolapta tutmak, hava filtreleri ve hava temizleme cihazı kullanmak, düzenli temizlik yapmak ve bulunulan ortamı sık sık havalandırmak alerjen yükünü azaltarak belirtileri hafifletebilir.

  • Dengeli ve sağlıklı beslenin

Alerjik hastalıkların beslenme düzeni ile de yakından ilişkili olduğunu ancak bunun toplumda çoğunlukla bilinmediğini vurgulayan Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. İlim Irmak “Yapılan çalışmalar; tüketilen bazı besinlerin vücutta inflamasyona neden olarak alerjik hastalıklara zemin hazırladığını ve atakları tetiklediğini göstermektedir. Bu nedenle bu besinlerin farkına vararak uzak durmak önemlidir. Akdeniz tipi beslenme ve antioksidanlar bağışıklık sistemini güçlendirerek alerjik inflamasyonu azaltmaya destek olduğundan dolayı sağlıklı ve dengeli beslenmeye özen göstermek gerekir” diyor.

  • Düzenli egzersiz yapın

Akciğer kapasitesini artıran egzersizler ve doğru nefes alma teknikleri ile stresi yönetmenin yollarını öğrenerek uygulamak alerjik solunum yolu hastalıkları ve alerjik akciğer hastalıklarının semptomlarını hafifletmede önemli rol oynar. Haftada en az üç gün, birer saat düzenli yürüyüş yapmak da bağışıklık sistemini güçlendirerek alerjenlere karşı vücudun daha dirençli olmasına katkı sağlar. Ayrıca akciğer kapasitesini artırır ve daha verimli çalışmasına destek olur. Stres alerjik reaksiyonları tetiklediğinden dolayı düzenli yürüyüş sayesinde bu semptomların da kontrol altına alınması sağlanır.

Anber Onar “in case…”

Sanatçı Anber Onar’ın “in case…” isimli yeni sergisi, Kıbrıs’ın önde gelen çağdaş sanat galerilerinden Art Rooms Galeri’de açıldı!

Sanatçının farklı tekniklerle ürettiği yeni çalışmalarını bir araya getiren sergide enstalasyon, fotoğraf, kolaj, video, heykel ve resim gibi çeşitli disiplinlerden eserler yer alıyor. Küratörlüğünü Oya Silbery’nin üstlendiği sergi toprak, savaş ve göç meselelerinden tanınma ve aidiyet sorunlarına; kimlik, beden ve birey temalarından özgürlükler, kısıtlamalar, hafıza, unutma, bakış ve iktidar ilişkilerine uzanan geniş bir kavramlar yelpazesinde şekilleniyor.

Sergi, 16 Mayıs 2025 tarihine kadar pazar hariç her gün 13.30 – 20.30 saatleri arasında Art Rooms Galeri’de ziyaret edilebilir.

Sağlıklı beslenme takıntısı!

Son yıllarda sağlıklı beslenmeye yönelik farkındalığın arttığını belirten uzmanlar, ancak bazı kişilerin bu durumu takıntı haline getirebildiğini söylüyor.

Ortoreksiya Nervoza olarak adlandırılan bu bozukluğun, kişinin gününün büyük bir kısmını en saf ve doğal yiyecekleri araştırmaya ve hazırlamaya ayırmasına neden olduğuna dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Emine Akın Aytop, “Kişiler katı ve kısıtlayıcı diyetler uygularlar. Dışarıda yemek yeme konusunda yoğun bir kaygı duyarlar.” dedi. Bu durumun sosyal izolasyona neden olabildiğini de aktaran Aytop, özellikle mükemmeliyetçi ve obsesyonel düşünce yapısına sahip bireylerde sık görüldüğünü vurguladı.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Emine Akın Aytop, Ortoreksiya Nervoza olarak adlandırılan sağlıklı beslenme takıntısı hakkında açıklama yaptı.

Uzman Klinik Psikolog Emine Akın Aytop

Uzman Klinik Psikolog Emine Akın Aytop

Sağlıklı beslenmeye çalışmak iyi ama…

Son yıllarda sağlıklı beslenmeye yönelik farkındalığın arttığını dile getiren Uzman Klinik Psikolog Emine Akın Aytop, “Sosyal medyada ve televizyon kanallarında veya bir araya gelen kişiler arasında sık sık sağlıklı beslenmenin ne kadar değerli olduğu konuşuluyor.” dedi.

Bir açıdan sağlıklı beslenmeye çalışmanın, bunun hakkında sohbet etmenin ve içerikler izlemenin iyi bir şey olduğunu ifade eden Aytop, “Bir taraftan da bazı bireyler bu sağlıklı beslenme durumuna karşı aşırı bir takıntı geliştirebiliyor. Kişi sürekli sağlıklı beslenme konusunda araştırma yapıyor. ‘Nasıl en sağlıklı, en saf, en doğal yiyeceği bulabilirim’ diye sürekli kafa yoruyor. Gününün belirli bir kısmını hatta belki çok uzun bir kısmını bu konuya ayırabiliyor. Bu noktada takıntılı boyuta varan bir ‘sağlıklı beslenmeye çalışma’ mücadelesi ortaya çıkıyor. Buna da ‘Ortoreksiya Nervoza’ diyoruz.” açıklamasını yaptı.

İkili ilişkiler bozulabiliyor, sosyal izolasyona neden olabiliyor

Ortoreksiya Nervoza’nın en belirgin semptomunun, kişinin gününün önemli bir kısmını saf ve doğal beslenmeye yönelik araştırmalar gerçekleştirmesi ve bu yiyecekleri hazırlamaya ayırması olduğuna vurgu yapan Uzman Klinik Psikolog Emine Akın Aytop, “Kişiler katı ve kısıtlayıcı diyetler uygularlar. Dışarıda yemek yeme konusunda yoğun bir kaygı duyarlar. Çünkü dışarıda yemek yerlerse, daha sonrasında suçlu hissedebilecekleri yiyecekleri yiyebilirler. Onlara göre sağlıksız olan yiyecekleri yemek durumunda kalabilirler.” dedi.

Bu durumda olan kişilerin sosyal hayatlarında bazı zorluklar yaşayabildiklerini aktaran Aytop, şunları söyledi:

“Kişi herhangi bir restorana veya kafeye gidiyor, orada bir şeyler yiyip içmiyor. Yerse suçluluk duyuyor ya da kendi yiyeceğini içeceğini götürüyor. Bu durumda ‘en iyisi gitmeyeyim’ diye düşünebiliyor. Bu da bir noktadan sonra sosyal izolasyona yol açabiliyor. Bu durumdan mustarip olan kişiler bir taraftan da çevrelerinin de o şekilde beslenmesi için baskıda bulunabiliyorlar. Tabii ki bu da onların kişiler arası ilişkilerine zarar verebiliyor.”

Tedavi, multidisipliner bir yaklaşımla ele alınmalı

Ortoreksiya Nervoza’nın tedavisine multidisipliner bir şekilde yaklaşılmasının çok değerli olduğuna dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Emine Akın Aytop, “Bir taraftan beslenme ve diyetetik alanında bir uzmandan ve psikoterapi tarafından destek almak; bir taraftan da gerekli görülmesi halinde bir psikiyatrist desteği almak sürece olumlu bir şekilde tesir edecektir. Elbette aile ve sosyal destek de bu süreçte çok değerli olacaktır.” şeklinde konuştu.

Mükemmeliyetçi bireylerde sıklıkla görülebiliyor…

Ortoreksiya Nevroza ve sosyal medya ilişkisine de değinen Uzman Klinik Psikolog Emine Akın Aytop, “Bu konu hakkında sosyal medyada çok fazla içerik var. Sağlıklı beslenmeye yönelik hangi gıdaların daha sağlıklı, hangilerinin sağlıksız olduğuna yönelik paylaşım bombardımanına maruz kalıyoruz. Dolayısıyla sosyal medyanın tabii ki bir etkisi var ama buradaki tek faktörün sosyal medya olduğunu söyleyemeyiz.” dedi.

Psikolojik ve biyolojik yatkınlıkların, sosyal faktörlerin birçok mekanizmanın bu bozukluğun oluşmasında devreye girdiğinin altını çizen Aytop, sözlerini şöyle tamamladı:

“Ortoreksiya Nervoza mükemmeliyetçi bireylerde ve obsesyonel düşünmeye yatkın kaygılı bireylerde sık görülen bir durum. Ayrıca dansçılar, sporcular ya da modeller gibi belirli vücut formunu korumak durumunda olan bireylerde yaygın bir şekilde görülebilir.”

Toplumdaki hatalı bilgiler meme kanserinde erken teşhisi önleyebiliyor!

Meme kanseri dünya genelinde ve Türkiye’de kadınlarda en sık görülen kanser türü olmaya devam ediyor. Üstelik meme kanserinin giderek daha yaygın rastlandığına dikkat çekiliyor. Dünya Sağlık Örgütü 2022 yılı verilerine göre; dünya genelinde her yıl 100 bin kadından yaklaşık 47’sinde, Türkiye’de de 46’sında meme kanseri teşhis ediliyor. Bu rakam, Türkiye’de her yıl 20 bini aşkın kadının meme kanseriyle mücadele etmesi gerektiğine işaret ediyor.  Ayrıca, meme kanseri dünya genelinde ve ülkemizde kadınlarda kansere bağlı ölümler arasında da ilk sırada yer alıyor. Acıbadem  Kartal Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. A. Enes Arıkan, eskiden genellikle 50 yaş ve üzerindeki kadınlarda görülen meme kanserinin son yıllarda 35, hatta daha genç kadınlarda bile yaygınlaştığına dikkat çekerek, “Sağlıksız beslenme, hareketsiz yaşam, stres ve çevresel etkenler meme kanserinin genç kadınlarda görülme sıklığında artış olmasının başlıca nedenlerini oluşturmaktadır” diyor.  Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. A. Enes Arıkan,  bu rakamlara bakıp ümitsizliğe kapılmamak gerektiğine işaret ederek, “Zira, günümüzde erken teşhis edildiğinde meme kanseri tedavisinde başarı oranı yüzde 90’ın üzerine çıkmaktadır. Bu sayede pek çok kadın sağlığına kavuşabilmekte ve yaşam kalitesini koruyabilmektedir. Unutmayalım ki meme kanserinde erken tanı hayat kurtarır” diyor. Ancak toplumda meme kanseriyle ilgili doğru sanılan yanlış inanışlar, kadınların doktora başvurmasını geciktirebiliyor ve bu nedenle tedavinin başarısını olumsuz yönde etkileyebiliyor. Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. A. Enes Arıkan, toplumda meme kanseri hakkında doğru sanılan 10 hatalı bilgiyi anlattı; önemli öneriler ve uyarılarda bulundu!

Doç. Dr. A. Enes Arıkan

Doç. Dr. A. Enes Arıkan

Meme kanseri sadece ileri yaşta görülür. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Toplumdaki yaygın inanışın aksine, meme kanseri risk faktörlerine bağlı olarak, genç yaş grubundaki kadınlarda da gelişebiliyor. Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. A. Enes Arıkan, son yıllarda 35 yaş altındaki kadınlarda meme kanserinin daha yaygın görüldüğüne işaret ederek, “Bu yüzden aile hikayesi,  genetik taşıyıcılık ve aşırı stres gibi risk grubunda olan genç kadınların 25-30 yaşından itibaren düzenli olarak klinik meme muayenesi ve görüntüleme (Ultrason, MR) taramaları yaptırmaları önemlidir” diyor.

Ailede meme kanseri yoksa risk yoktur. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Meme kanseri sadece ailesinde kanser öyküsü olan kadınlarda görülmüyor. Kadınların yüzde 85-90 gibi büyük bir kısmı aile öyküsü olmasa bile bu hastalığa yakalanıyor. Zira, yaşam tarzı, hormonlar ve çevresel faktörler de meme kanseri riskini artırabiliyor.

Meme kanseri erken evrede mutlaka belirti verir.  YANLIŞ!

DOĞRUSU: Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. A. Enes Arıkan,  meme kanserinin erken evrede belirti vermeyebileceğini vurgulayarak, “Bu nedenle sadece elle muayene değil, düzenli mamografi ve ultrason gibi taramalar gereklidir. Erken evrede teşhis edilen meme kanseri tedavi şansını büyük ölçüde artırmaktadır” diyor. 

Mamografi zararlıdır ve kansere yol açar. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Meme kanserinin erken teşhis edilmesinde en etkili yöntemlerden biri olan mamografi düşük dozda radyasyon içerse de sağladığı fayda, zararından çok daha fazla oluyor. Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. A. Enes Arıkan, “Dolayısıyla her kadının hiçbir yakınması olmasa bile 40 yaşından itibaren her yıl düzenli olarak mamografi çektirmesi yaşamsal önem taşımaktadır” bilgisini veriyor.

Bitkisel ürünler meme kanserini tedavi edebilir. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Bilimsel olarak kanıtlanmamış bitkisel ürünler meme kanserini tedavi edemiyor.  Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. A. Enes Arıkan, tıbbi tedavi yöntemleri yerine bitkisel ürünlere yönelmenin tam aksine hastalığın ilerlemesine yol açabildiği uyarısında bulanarak, “Zerdeçal, çörek otu yağı, keten tohumu ve yağı gibi bazı bitkiler halk arasında sıkça kullanılmaktadır. Ancak bunlar meme kanserini tedavi etmez. Hatta, keten tohumu bazı meme kanserlerini kötüleştirebilir. Bunun sonucunda kanserin ilerlemesi nedeniyle meme korunamaz, hatta ameliyat ile tedavi edilemez hale gelebilir” diyor.

Genç yaşlarda görülen kitle her zaman iyi huyludur. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Doç. Dr. A. Enes Arıkan, memede ele gelen kitlenin her zaman kanser habercisi olmasa da mutlaka bir meme cerrahı tarafından değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayarak, “Özellikle genç yaşta ele gelen sertlikler, memenin sıvı dolu kesecikleri veya fibroadenom dediğimiz iyi huylu kitleleri olabilir. Ancak meme kanseri günümüzde genç yaştaki kadınları da tehdit etmektedir. Dolayısıyla, hangi yaş grubunda olursa olsun kadınların memede kitle fark ettiklerinde geç kalmadan hekime başvurmaları çok önemlidir” diyor.

Meme kanseri ameliyatı kanserin yayılmasına neden olur. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. A. Enes Arıkan, “Ameliyat, meme kanserinin yayılmasına yol açmaz; aksine kanserli dokunun vücuttan uzaklaştırılması için gereklidir” diyor. Erken teşhisle yapılan ameliyatlar sayesinde meme kanserinin kontrol altına alınabildiğini belirten Doç. Dr. A. Enes Arıkan, gecikildiğinde ise kanserin yayılma riskinin arttığına dikkat çekiyor.

Meme kanserinde meme mutlaka alınmalıdır. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Günümüzde gelişen cerrahi yöntemler sayesinde meme koruyucu veya protezli ameliyatlar yapılabiliyor. Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. A. Enes Arıkan, “Meme kanseri erken teşhis edildiğinde, tümör sadece etkilenen bölgeden alınır ve bu sayede meme dokusu korunabilmektedir. Dolayısıyla meme kanserinde erken tanı büyük önem taşımaktadır” diyor.

Silikon meme protezleri kansere yol açar. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Bilimsel araştırmalar, silikon meme protezlerinin meme kanseri riskini artırmadığını gösteriyor. Protezlerin düzenli kontroller yapıldığı takdirde güvenle kullanılabileceği uzmanlar tarafından belirtiliyor. Ayrıca memede protez olması mamografi gibi rutin kontrollerin yapılamayacağı anlamına gelmiyor.

Sütyen giymek meme kanserine neden olur. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Sütyen kullanımının meme kanseriyle bağlantısı olduğuna dair bilimsel bir kanıt mevcut değil. Dar sütyenler kan dolaşımını etkileyebilse de kansere yol açmıyorlar. Ancak, sağlıklı bir kan dolaşımı için rahat sütyenler tercih etmek ve uzun süre aşırı sıkı sütyen kullanmaktan kaçınmak gerekiyor.

Naz Şeker’le Sanat Dolu Serüven

Çağdaş Sanatın genç yeteneklerinden Naz Şeker üretim yaptığı Beşiktaş Nispetiye, My Charmy Studiıo’da sanat tutkunlarını ağırlıyor.  Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi yetenek sınavını birincilik ile kazanan Naz Şeker seramik ve cam bölümünden yine dereceyle mezun olduktan kısa bir süre sonra kendi atölyesini kurdu. 7’ den 70’ e herkesin seramik, resim ve heykel gibi sanat dallarını deneyimlediği atölyesi My Charmy Studiıo’da Şeker ‘insanların tutku dolu bir sanat serüvenine çıktığı, hayal gücünün gerçeğe dönüştüğü sihirli dokunuşlarla kendini keşfettiği ve buna şahit olmanın mutluluğu eserlerin en güzeli’’ dedi.

Mustafa Erol’dan dört akustik birden

Başarılı şarkıcı Mustafa Erol, önceki gün Akmerkez’de görüntülendi. Gazeteciler ile bir araya gelen genç şarkıcı kendisine yöneltilen soruları yanıtladı. Erol, “Uzun zamandır hobi olarak sürdürdüğümüz müzik çalışmalarımızı artık profesyonel olarak yapmaya karar verdik. İlk şarkımız, Gülşen’in 90’lı yıllarda seslendirdiği “Gel Çağrem” ile başlayacak. Şu anda dördüncü şarkı çekimimizi tamamladık. Sırayla yayınlamayı planlıyoruz.

Kendi yazdığımız şarkılarımız da var ve bunları da bu yıl içerisinde dinleyiciyle buluşturmayı düşünüyoruz. İlk başta akustik bir giriş yapacağız, ilerleyen zamanlarda ise daha fazla projeyle devam edeceğiz”

Şarkıcı “Hemen sonrasında ise Yıldız Tilbe’nin  delikanlım şarkısı var onu yapacağız ardından Kayahan’dan “Allah’ım Neydi Günahım” şarkısı var dedi.

Dünyanın en ilginç otelleri

Klasik otel konaklamalardan sıkılan gezginlere dünyanın en ilginç mimarili otellerini sizler için derledik. Bakalım sizlerde ilginç bulacak mısınız?

Hazırlayan: Ferhat Kaan Şahin

Dünyanın en ilginç otelleri

Patates Otel

Potato Hotel – Idaho ABD

Ülke çapında başarılı bir kampanyanın ardından Idaho Patates Komisyonu, patates şeklindeki devasa reklamını bir otele dönüştürdü.

“Büyük oyna ya da eve git” popüler sloganına sadık kalarak, Amerikan eyaleti Idaho, mümkün olan her yerde benzersiz aromalı patateslerini beklenmedik yaratıcı şekillerde gururla sergiliyor. Idaho, patatesleriyle büyük gurur duyuyor ve hatta bunları araç plakalarında bile tanıtıyor.

Altı tonluk yumru, Idaho’ya yerleşmeden önce Amerika Birleşik Devletleri’ni dolaştı. Çelik ve betondan yapılmış dev içi oyulmuş patates, Boise’den arabayla otuz dakika uzaklıkta bulunuyor ve içeriden keşfedecek maceraperest misafirleri bekliyor.

12 feet (3,5 metre) genişliğinde ve yüksekliğinde, 28 feet (8,5 metre) uzunluğunda olan bu yumru, popüler çevrimiçi oda ve ev kiralama platformu AirBnB’de kiralanabiliyor.

Dünyanın en ilginç otelleri

Habitas AlUla Hotel

Habitas Al Ula Hotel – Al Ula – Suudi Arabistan

Suudi Arabistan veliaht prensi Muhammed bin Selman, ülkesini petrol sonrası dönemin zorluklarının üstesinden gelmek için bir yolculuğa çıkardı. En büyük görevlerden biri, Suudi Arabistan’ı daha önce yabancı (Müslüman olmayan) insanların ziyaret etmesi en zor yerlerden biri olan bir turist merkezi haline getirmekti.

Çölde mil yüksekliğinde kuleler ve fütüristik doğrusal şehirler gibi bazı iddialı mimari planlar var. Ancak, daha gerçekçi projeler zaten tamamlandı. Bunlardan biri, UNESCO’nun eşsiz doğal miras alanı olan Ashar Vadisi’nde bulunan Habitas AlUla tatil köyü.

Tesisin 96 çevre dostu villası, aralarında bolca alan olacak şekilde kayalık araziye yayılmıştır. Bu, kanyonun nefes kesen manzaralarının tadını tam bir gizlilik içinde çıkararak lüks bir deneyim yaşamanızı sağlar. Diğer misafirlerle sosyalleşmek istediğinizde, o kadar gerçeküstü görünen ve bir film setini andıran olağanüstü açık havuzu ziyaret edebilirsiniz.

Çevreye duyarlı bir şekilde inşa edilen 96 villanın her biri, çevredeki doğal yaşam alanlarının renklerini kullanarak uyum sağlıyor.

Dünyanın en ilginç otelleri

Hotel Terrestre

Hotel Terrestre – Puerto Escondido – Meksika

Güzel brutalizm? Bir oksimoron gibi geliyor. Ancak Grupo Habita’nın Mexico City merkezli mimar Alberto Kalach ile iş birliği ve onu çevreleyen süper havalı Puerto Escondido’nun doğal güzelliği söz konusu olduğunda öyle değil.

Hotel Terrestre’nin yapısı yerel bölgeden temin edilen malzemeler kullanılarak inşa edilmiş ve enerji kaynağı tamamen güneş enerjisinden sağlanıyor. Bu projenin tasarımcısı Kalach, antik Maya mimarisinden ilham almış. Yakından bakarsanız, Terrestre’nin basamaklı beton yapısı Maya uygarlığının taş tapınaklarına ve piramitlerine benziyor.

On dört brutalist villanın iç mekanları doğal olarak serinletilmiş (bir başka akıllı Maya tekniği) ve güzel havuzlara sahip açık hava çatı terasları Pasifik Okyanusu’na bakıyor.

Dünyanın en ilginç otelleri

Beyaz Çöl Hotel

Beyaz Çöl Hotel – Antarktika

Antarktika’daki tek lüks konaklama tesisiyle tanışın. Ya da aslında tek geçici konaklama tesisi, sezon dışında, yapıları hiçbir insan izi bırakmadan sökülüyor.

Beyaz Çöl, 2022’de başlayarak Kasım ve Ocak ayları arasında düzenlenecek olan süper zenginler için eşsiz bir deneyim paketidir. Ne yazık ki, bu kısa dönemin dışında, kuvvetli rüzgarlar Antarktika’da kalmak için düşmanca bir ortam yaratıyor.

White Desert, Robyn ve kocası Patrick Woodhead’in fikridir. Kutup kâşifi çifti, birikimlerini dünyadaki en devrim niteliğindeki konaklama konseptlerinden birine yatırmaya karar verdi.

Başlangıçta, Antarktika’nın iç harikalarını keşfetmek için bilim insanları ve kutup kaşiflerini ağırladılar. Ancak şimdi, lüks eko-kamp, ​​seksen kişilik bir kadroyla dünyanın dört bir yanından macera arayanlara açık.

Dünyanın en ücra köşelerinden birine özel bir Gulfstream g550 uçağıyla varıyorsunuz. Wolf’s Fang pistinin buzlu şeridine iniş yaptıktan sonra, sıfırın altındaki sıcaklıkların gücünü hissetmek için özel jetten iniyorsunuz.

Dünyanın en ilginç otelleri

Magic Hills Bali Hotel

Magic Hills Bali Hotel – Bali – Endonezya

Şebeke bağlantısı olmayan bambu ev, Bali’nin biyolojik çeşitlilik açısından zengin bir bölgesinde yer alıyor; burada flora ve faunanın güzelliğini deneyimleyebilirsiniz.

Elbette, bu kuş cıvıltıları ve çeşitli yaramaz böceklerle uyanmayı da içerir, sonuçta burası orman!

Selat, Bali’nin doğu bölgesinde, adanın en yüksek yanardağı olan Agung Dağı’nın eteklerinde yer almaktadır.

Bali’nin bu bölümünde iklim belirgin şekilde daha soğuktur. Bu nedenle yapı, vantilatörlerin yardımıyla klimasız bir deneyim sağlayan doğal hava akışına izin verecek şekilde tasarlanmıştır.

Tesis bünyesindeki restoranda ev yapımı Bali yemekleri servis ediliyor. Bu harika bir haber çünkü yürüme mesafesinde başka yemek mekanı bulunmuyor.

Fiyata zengin bir Bali kahvaltısı dahildir. Odanıza mı yoksa yüzen bir tepside havuza mı servis edilmesini istersiniz? Karar sizin!

Selat çevresinde neler yapılabilir? Pirinç terasları arasında yürüyüş yapabilir ve muhteşem bir orman mağarasında güneş ışığıyla aydınlanan bir şelale olan Tukad Cepung Şelalesi’ni ziyaret edebilirsiniz.

Ayrıca özel yoga dersleri alabilir veya size çiçekli manevi sunular yapmayı öğreten canang sari yapım dersleri alabilirsiniz.

Ancak adrenalin dolu aktiviteler arıyorsanız, yakınlardaki Sungai Telaga Waja Nehri’nde rafting yapabilirsiniz. Üst katın terasında asılı duran fileli hamak yatak, Bali’nin klasik bir özelliğidir.

Dünyanın en ilginç otelleri

Venedik Simplon-Orient Ekspresi

Orient Ekspresi – Londra – İngiltere

Seyahatin altın çağına geri götüren zaman makinesine girin. Venedik Simplon-Orient Ekspresi, sizi klasik Avrupa şehirleri arasında bir yolculuğa davet eden muhteşem bir tren hizmetidir.

Temelde tekerlekli tarihi bir otel olup dünyanın en iyi seyahat deneyimlerinden birini sunuyor. O halde enfes yemekler, mükemmel şaraplar ve kusursuz hizmet deneyimlemeye hazır olun.

Bu eski demiryolu projesinin arkasındaki beyin, Amerikalı, İngiliz iş adamı James Blair Sherwood’du. 1977’de bir açık artırmada Orient Express hizmetinden çekilen iki orijinal vagon satın aldı.

Sonraki yıllarda, 35 yataklı, restoranlı ve Pullman vagonu satın almak için 16 milyon dolar harcadı. Bu eski trenler 1920’lere, 1930’lara ve 1940’lara dayanmaktadır. Daha sonra 25 Mayıs 1982’de ilk Londra-Venedik Orient Ekspresi hizmete girdi.

Vintage ekspres, Londra ve Verona/Venedik ile Paris ve Verona/Venedik arasında çalışır. Yolculuğunuz sizi nereye götürürse götürsün, önümüzdeki yıllarda değer vereceğiniz anıları canlandıracaktır.

Venice Simplon-Orient Express’in üç şık restoran vagonu vardır. L’Oriental başlangıçta 1927’de Birmingham’da inşa edilmiş bir mutfak Pullman vagonuydu, ancak sonunda siyah lake panellerle yeniden donatıldı ve Orient Express’e katıldı. Etoile du Nord’un vagonu 1926’da İngiltere’de inşa edildi ve muhteşem marquetry sanatı ve zanaatıyla dekore edildi. Son olarak, Côte d’Azur’un vagonu 1929’da birinci sınıf bir Pullman olarak inşa edildi ve Fransız cam üreticisi Lalique iç mekanını tasarladı.

Gerard Gallet tarafından yemekli vagondan tasarlanan, Art Nouveau tarzındaki muhteşem Bar Vagonu, trenin kalbini oluşturuyor.

Yataklı vagonlarda Grand Süit, Kabin Süit, İki Kişilik Kabin ve Tek Kişilik Kabin olmak üzere çeşitli konaklama seçenekleri mevcuttur.

Dikkatlice restore edilmiş eski kabin iç mekanları art deco tarzında tasarlanmıştır. Fransız cilalı kiraz ağaçları, gösterişli döşemeler ve antika özellikler boyunca otantik işçilik görülebilir.

Ancak suitleri tercih ederseniz, ayrı oturma ve yatak odalarına sahip olduklarını göreceksiniz.

Oruç tutarken enerjini yüksek tutan enerjiler

Ramazan ayını sağlıklı tamamlamak için önerilerde bulunan Diyetisyen Çağlasu Alageyik, “Ramazan ayında sağlıklı beslenme, oruç tutarken enerjinizi korumanın ve vücudunuzu dengede tutmanın anahtarıdır. İftarda ve sahurda doğru besinleri seçmek, oruç süresince enerjinizi dengede tutar” dedi.

İstinye Üniversite Hastanesi Medical Park Gaziosmanpaşa’dan Diyetisyen Çağlasu Alageyik, Ramazan’da sağlıklı beslenme hakkında açıklamalarda bulundu.

İftarda dikkat edilmesi gerekenlere değinen Dyt. Alageyik, “İftara başladığınızda öncelikle su içmek çok önemlidir. Vücudunuz uzun süredir susuz kalmış olduğundan, oruç açarken bol miktarda su içmelisiniz. 1-2 su bardağı su içmek, mideyi rahatlatır ve sindirimi kolaylaştırır. İftara hurma ile başlamak geleneksel olarak önerilir. Hurma, hızlı enerji sağlar, kan şekerini dengeler ve sindirim sistemini uyarır. Ayrıca, hurmada bulunan lif, iftarda mideyi fazla doldurmadan daha uzun süre tokluk sağlar” diye konuştu.

Diyetisyen Çağlasu Alageyik

Diyetisyen Çağlasu Alageyik

KOMPLEKS KARBONHİDRATLAR UZUN SÜRE TOKLUK SAĞLAR

Dyt. Alageyik, örnek iftar menüsünü şöyle paylaştı:

“Çorba: İftara genellikle hafif bir çorba ile başlamak idealdir. Özellikle mercimek çorbası gibi besleyici ve düşük kalorili seçenekler tercih edilebilir. Çorba, mideyi yumuşatır ve sindirimi başlatır. Ayrıca, sıcak sıvılar, vücudun sıvı dengesini yeniden kurmasına yardımcı olur.

Ana yemek: Ana yemekte, vücudun ihtiyaç duyduğu protein, karbonhidrat ve sağlıklı yağları dengelemek önemlidir. İdeal bir yemek, ızgara tavuk, hindi veya et gibi yüksek kaliteli protein kaynakları içermelidir. Bu yemeklere kepekli pilav, bulgur pilavı, makarna veya kinoa gibi kompleks karbonhidratlar eklemek, uzun süre tokluk hissi sağlar. Ayrıca, zeytinyağlı sebzeler gibi sağlıklı yağ kaynakları da bu öğünde yer almalıdır.

Sebzeler: Sebzeler lif açısından zengin oldukları için sindirim sistemine yardımcı olur. Brokoli, karnabahar, ıspanak, kabak gibi sebzeler, vücudun vitamin ve mineral ihtiyacını karşılar. Ayrıca, pişirme sırasında zeytinyağı kullanmak, sağlıklı yağ alımını artırır.

Salata: C vitamini ve diğer besin öğeleri açısından zengin, bol yeşillikli ve zeytinyağlı bir salata, yemekle birlikte tok kalmanıza yardımcı olur. Örneğin, domates, salatalık, roka, maydanoz gibi sebzelerle hazırlanmış, limon ve zeytinyağı eklenmiş bir salata, sindirimi destekler.”

İFTAR SONRASI HAFİF TATLILAR TERCİH EDİN

İftar sonrası ağır şerbetli tatlılar yerine daha hafif seçeneklerin tercih edilmesi gerektiğini söyleyen Dyt. Alageyik, “Sütlaç, güllaç, keşkül gibi sütlü tatlılar, hem hafif hem de sindirimi kolaydır. Ayrıca, tatlının yanında fazla şekerli olmayan içecekler tercih edilmelidir. Eğer şerbetli tatlı tercih ediyorsanız, şerbetin miktarını azaltmak iyi bir fikir olabilir. İftarın yanında taze sıkılmış meyve suyu, ayran, ev yapımı komposto gibi sağlıklı içecekler tercih edilebilir. İçeceklerin aşırı şekerli olmamasına dikkat edilmelidir. Su da her zaman en iyi seçenek olup, oruç sırasında kaybedilen sıvıyı dengelemeye yardımcı olur” dedi.
SAHURDA EN AZ 1.5- 2 LİTRE SU TÜKETİLMELİ

Sahura erken kalkılması ve yavaş yemek tüketilmesini öneren Dyt. Alageyik, “Sahura kalktığınızda acele etmeyin. Yavaşça yiyin ve fazla yemekten kaçının, çünkü sahurda fazla yemek sindirim sistemini zorlayabilir. Sahurda bol su içmek çok önemlidir. Bu, oruç boyunca susuz kalmanızı engeller. Genellikle, sahurda en az 1,5-2 litre su içmek önerilir. Ancak, aşırı tuzlu gıdalardan kaçınarak fazla susuzluk çekmekten kaçınmalısınız” ifadelerini kullandı.

YULAF EZMESİ, TAM BUĞDAY VE ÇAVDAR EKMEĞİ UZUN SÜRE ENERJİ SAĞLAR

Sahurda tüketilmesi gereken besinlerden bahseden Dyt. Alageyik, şu bilgileri paylaştı:

“Sahurda yulaf ezmesi, tam buğday ekmeği, çavdar ekmeği gibi kompleks karbonhidratlar tercih edilmelidir. Bu tür karbonhidratlar, mideyi uzun süre doldurarak gün boyunca daha uzun süre tokluk sağlar ve kan şekerinin dengede kalmasına yardımcı olur. Ayrıca, bu tür besinler daha yavaş sindirilir, bu da uzun süre enerji sağlar. Sahurda, gün boyunca tok kalmak için protein içeren besinler de eklenmelidir. Yumurta, peynir, yoğurt, lor peyniri gibi yüksek kaliteli protein kaynakları, kas kaybını önler ve uzun süre enerji verir. Ayrıca, ceviz, badem gibi sağlıklı yağlar da eklenebilir. Zeytinyağı veya avokado gibi sağlıklı yağlar, mideyi rahatlatır ve tokluk hissini artırır. Ayrıca, Omega-3 yağ asitleri açısından zengin olan ceviz gibi kuruyemişler, beynin ve kalbin sağlığı için faydalıdır. Meyve ve sebzeler, sahurda önemli bir yer tutmalıdır. Özellikle domates, salatalık, yeşilbiber, ıspanak, kabak gibi sebzeler ve muz, elma, armut gibi meyveler hem lif açısından zengin hem de sindirim sistemini düzenleyici etkiye sahiptir.”
ARA ÖĞÜNLERDE AŞIRIYA KAÇMAYIN

İftar ve sahur arası dikkat edilmesi gerekenleri anlatan Dyt. Alageyik, “İftar ve sahur arasında yavaşça geçebilecek hafif atıştırmalıklar da enerji seviyenizi dengede tutmak için faydalı olabilir. Ancak, ara öğünlerde aşırıya kaçmamaya özen gösterin. Özellikle elma, armut, portakal, karpuz gibi su oranı yüksek meyveler, vücudu nemlendirir ve vitamin sağlar. Yoğurt, sindirim sistemini destekler ve protein kaynağıdır. Biraz bal veya cevizle tatlandırabilirsiniz. Badem, ceviz, fındık gibi kuruyemişler, sağlıklı yağlar ve protein içerdiği için uzun süre tok tutar. Ancak, aşırıya kaçmamakta fayda var çünkü kuruyemişler kalori açısından yoğun olabilir. Az miktarda doğal fıstık ezmesi veya badem ezmesi sağlıklı yağlar sağlar” şeklinde konuştu.
ORUÇLUYKEN EGZERSİZİ DİKKATLİ YAPIN

Tuz tüketimine de dikkat edilmesini vurgulayan Dyt. Alageyik, “Sahurda ve iftarda aşırı tuzlu gıdalardan kaçının. Tuz, vücudun su dengesini bozarak daha fazla susamanıza sebep olur. Tuzlu peynir, zeytin gibi besinlerden kaçının ya da miktarını sınırlayın. İftar sırasında, şekerli gazlı içeceklerden veya hazır meyve sularından kaçının. Bunlar kısa süreli enerji sağlar, ancak kan şekerinde ani dalgalanmalara sebep olabilir. Yavaş yemek, sindirimi kolaylaştırır ve mideyi rahatlatır. Ayrıca, yemeklerinizi iyi çiğnemek, mideyi fazla zorlamadan sindirimi hızlandırır. Oruç tutarken egzersiz yaparken dikkatli olmalısınız. Hafif yürüyüşler, yoga gibi düşük tempolu aktiviteler iftar sonrası sindirime yardımcı olabilir. Ağır egzersizler, oruç sırasında zorlayıcı olabilir” dedi.
SAĞLIKLI VE DENGELİ BESLENME ÖNEMLİ

Ramazan ayında sağlıklı ve dengeli beslenmenin önemine dikkat çeken Dyt. Alageyik, “Hem vücut sağlığınızı hem de ruh halinizi korumanıza yardımcı olur. İftarda ve sahurda doğru besinleri seçmek, oruç süresince enerjinizi dengede tutar. Ayrıca, su tüketimi, tuzdan kaçınma ve protein kaynaklarını artırma gibi basit önlemlerle Ramazan ayını sağlıklı bir şekilde geçirebilirsiniz” diyerek sözlerini sonlandırdı.

 

“Karşıtlıkların Uyumu”

Trump Art Gallery, ‘Karşıtlıkların Uyumu’ adlı karma sergiye ev sahipliği yapıyor. Betül Odabaşı, Beyza İmralı, Delal Tekin, Gökçe Sarıta, Kübra Duya, Naif Saçan, Rabia Hazar, Sena Takeş, Serra Petek Bal ve Yağmur Öğülmüş gibi 10 değerli sanatçının eserleri bu sergide sanatseverlerle buluşuyor.

Farklı malzemeler, renkler ve formlar arasındaki etkileşimi gözler önüne seren sergi, karşıtlıkların sanattaki dönüştürücü gücünü ortaya koyuyor. Zıtlıkların iç içe geçtiği bu görsel yolculuk, izleyicileri dengeyi ve uyumu yeniden düşünmeye davet ediyor.

Küratörlüğünü Kenan Bahadır Derre’nin üstlendiği sergi, 31 Mart’a kadar Trump Alışveriş Merkezi B2 katında bulunan Trump Art Gallery’de ziyaret edilebilir.

TEMA kadınları iftarda buluştu

TEMA-K Gönüllüleri, TEMA Vakfı yararına iftar yemeği düzenledi. Yemekten elde edilen gelir ile TEMA Vakfı’nın doğa eğitim programlarına destek verildi.

TEMA Vakfı Doğa Eğitim Programlarına destek sağlamak üzere cemiyet hayatının ünlü isimlerinin oluşturduğu Kaynak Çalışma Grubu (TEMA-K), Mandarin Oriental Bosphorus’da iftar yemeği düzenledi. Şef Ömür Akkor’un lezzetli sunumları eşliğinde gerçekleşen ve cemiyet hayatından birçok ismin katıldığı gecenin geliri, TEMA Vakfı’nın doğa eğitim programlarına aktarıldı.

TEMA-K Gönüllüleri adına konuşan Esra Öztürk, “Siz değerli dostlarımızla bu anlamlı gecede bir araya gelebilmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Kurulduğu günden bu yana, ülkemizde başta toprak olmak üzere tüm doğal varlıklarımızın korunması için çalışan TEMA Vakfı yararına düzenlediğimiz bu geceye katılımınız, iftar yemeğimizi daha da anlamlı kıldı. TEMA Vakfı, çevre konularını temel alarak oluşturduğu eğitim programlarıyla çocuklara ekolojik okuryazarlık konusunda farkındalık kazandırmayı amaçlıyor. Böylece doğayı seven ve koruyan nesillerin yetişmesine katkı sağlanıyor. TEMA-K Gönüllü grubu olarak bizler de 27 yıldır TEMA Vakfı’nın doğa eğitim programlarını desteklemek için çeşitli etkinlikler düzenliyoruz. Bugüne kadar verdiğimiz desteklerle on binlerce çocuğun doğa eğitim programlarına katılmasından büyük mutluluk duyuyoruz. Desteğimizi yıl boyunca düzenleyeceğimiz etkinliklerle sürdüreceğiz.” dedi.