Yazılar

Ozbi, Sertap Erener ile düette buluştu

Ozbi, yayımlayacağı yeni albümünün habercisi ”Savaşçı” isimli yeni şarkısında Türk pop müziğin en başarılı kadın sanatçılarından Sertab Erener ile düet yaptı.

Yayımlanan şarkının sözleri Ozbi’ye, müziği Ozbi ve Enver Muhamedi’ye ait. Projenin prodüktörlüğünü ise Ozbi ve Enver Muhamedi EncOre Pro. ismi altında beraber üstleniyor. Şarkının mastering çalışması Johan Bejerholm imzası taşıyor.

Şarkının klip çalışması için Ozbi ve Sertab Erener kamera karşısına geçti. Yönetmen koltuğunda Ozbi’yi gördüğümüz klip çalışmasınn görüntü yönetmenliğini Berk Abravcı üstlendi.

Halis Efe Saral “Toska”

Sanatta 15’inci yılını kutlayan CerModern, çağdaş sanatın güçlü anlatılarından birini genç sanatçı Halis Efe Saral’ın “Toska” sergisiyle izleyicilere sunuyor. Saral, insan ruhunun derin çalkantılarını, yalnızlık ve kimlik arayışlarını, zamanın silinmez izlerini sanatsal bir dilde ifade ediyor.

İzleyiciyi yüzeyin ötesine bakmaya davet eden “Toska”, CerModern’de kapılarını açıyor. Sergide her figür, belirsizlikle şekillenen bir dünyada insanın kendini tanıma, geçmişle hesaplaşma ve geleceğe dair duyduğu kaygılarla yüzleşme sürecini yansıtıyor. Saral’ın eserlerinde figürler, yalnızca biçimsel öğeler değil; aynı zamanda insan varoluşunun derinliklerine uzanan bir keşif yolculuğunun parçaları…

Sergi, 23 Şubat tarihine kadar pazartesi hariç haftanın her günü görülebilecek.

İletişim dünyasının yeni yıldızı Prems Arts, Bodrum’dan yükseliyor

Bodrum merkezli iletişim ajansı Prems Arts, 2019 yılında sektöre güçlü bir giriş yaparak markalar için yenilikçi çözümler üretmeye başladı. Kurulduğu günden bu yana stratejik iletişim, halkla ilişkiler ve etkinlik yönetimi alanlarında önemli projelere imza atan ve pek çok global markaya hizmet veren ajans, 5. yılını kutlarken global arenada da etkisini artırıyor. Türkiye’deki başarısını uluslararası platformlara taşıyan Prems Arts, Avrupa başta olmak üzere İngiltere ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde halkla ilişkiler hizmetleri sunarak müşteri portföyünü genişletiyor. Aynı zamanda büyüyen influencer ağıyla da markalara 360 derece entegre iletişim desteği sağlıyor.

Şirketin büyüme hedefleri kapsamında İstanbul ve Antalya ofisleri için çalışmalar hızla devam ediyor. Prems Arts, bu yeni lokasyonlarıyla Türkiye’nin en dinamik iş ve turizm merkezlerinde hizmet ağını genişleterek, daha fazla marka ve projeye dokunmayı hedefliyor.

Rally Bodrum, Uluslararası Arenada Yankı Uyandırıyor

2020 yılında Bodrum Tanıtma Vakfı ile çalışan ve bu süreç içinde otomobil sporları organizasyonlarını Bodrum’a taşıyan Prems Arts, Rally Bodrum’un iletişim yönetimini ve etkinlik organizasyonunu üstlenerek yarışın her yıl daha geniş kitlelere ulaşmasını sağladı. 5. kez düzenlenecek olan Rally Bodrum, bu yıl 11 farklı ülkede televizyon kanallarında yayınlanacak ve böylece Bodrum’un tanıtımına küresel ölçekte katkı sağlayacak.

Ajansın kurucu ortaklarından Akın Gürbulak, organizasyonların başarısının güçlü bir iletişim stratejisiyle doğrudan bağlantılı olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: “İlk yılında ‘En İyi Spor Etkinliği’ dalında Ace of M.I.C.E. jüri özel ödülüne layık görülen Rally Bodrum, her geçen yıl daha da büyüyor. Bizim için sadece bir organizasyon değil, aynı zamanda Bodrum’un uluslararası spor ve turizm sahnesinde daha güçlü bir marka haline gelmesi için önemli bir adım. Hedefimiz, Rally Bodrum’u ve diğer projelerimizi prestijli global ödüllerle taçlandırmak.”

Prems Arts’ın Medya Direktörü Ayça Öztürk ise markaların iletişim stratejilerine bütünleşik bir bakış açısıyla yaklaştıklarını belirterek şu açıklamada bulundu: “İletişim artık sadece geleneksel PR yöntemlerinden ibaret değil; dijital dönüşüm, influencer iş birlikleri ve kesintisiz etkileşim gerektiriyor. Biz de markalarımız için tüm bu dinamikleri bir araya getirerek etkili ve sürdürülebilir bir iletişim stratejisi oluşturuyoruz. Prems Arts olarak, iş ortaklarımıza sadece yerel pazarda değil, küresel ölçekte de rekabet avantajı kazandırmayı hedefliyoruz.”

5.yılını kutlayan Prems Arts, yeni ofisleri ve büyüyen hizmet ağıyla, önümüzdeki dönemde en yenilikçi iletişim ajanslarından biri olma yolunda ilerlemeye devam ediyor.

Bilgi: ayca@premsarts.com

Tel: 05336463392

Mustafa Arapoğlu ve İsmail YK’dan çok özel çalışma “Sen Gitme Bari”

Son dönemde yaptığı hit şarkılarla adından sıkça söz ettiren Mustafa Arapoğlu, “Sen Gitme Bari” isimli şarkı da İsmail YK ile buluştu. Söz, müzik ve aranjesi İsmail YK imzası taşıyan şarkı Musicom Prodüksiyon etiketiyle tüm dijital platformlardan yayınlanırken ikili çalışmalarını İstanbul’da kliplendirdi. Çekimleri bir günde tamamlanan klip yayınlandığı andan itibaren büyük ilgi gördü. Yapımcılığını Harun Savaş Aksoylu – Fatih Aksoylu kardeşlerin  üstlendiği çalışmaları için konuşan Mustafa Arapoğlu ve İsmail YK kısa sürede gelen olumlu tepkilerden  oldukça mutlu olduklarını belirtti.

Yeni yıldan en çok ne istedik

Dünyanın ve ülkemizin lider araştırma şirketi Ipsos’un GÜNDEME DAİR araştırma verilerinden derlenen bu dosyada; yeni yıl kutlamalarının arkasındaki motivasyonları ve bireylerin bu gelenekten neden uzaklaştıklarını derinlemesine incelemektedir.

  •  Bu sene yeni yılı kutlayanların oranı geçen yıla oranla nasıl?
  • Yeni yılı kutlamayanların nedenleri nelerdir? 
  • Yılbaşı harcamaları için finansal çözümlerden en çok hangileri kullanıldı?
  • ​Bu sene herhangi birine bir yeni yıl hediyesi satın alanlar oldu mu? Olduysa oranları nedir? 
  • Hatta geçen yıllara oranla nasıl? 
  • Bu sene hediye almayanlar oldu mu?
  • Bu sene yeni yıl için hislerini ifade edenler olumlu duygular mı, olumsuz duygular mı daha yüksek? Kamuoyu bu sorulara nasıl yanıtlar verdi? 
  • Toplumun % kaçı 2025 yılında ekonominin ve kendi yaşam standartlarının daha iyi olacağını düşünüyor?  
  • Geçen seneye göre yeni yıla dair umut etmekten korkanlar var mı? Bu değişimler olumlu​ / olumsuz ​ne yönde ?
  • Yılbaşını dışarıda kutlamaya korkanlar var mı?
  • Yeni yıla dair tek bir dilek şansı olsa toplumdaki bireyler en çok ne dilerdi?

 Lider araştırma şirketi Ipsos’un yaptığı GÜNDEME DAİR araştırmasına göre;

bu yıl yeni yıl kutlamalarına katılanların oranı geçen yıla göre belirgin bir düşüş göstermiştir. 2025 yılı için yapılan ankette, yeni yılı kutladığını belirtenlerin oranı %18 iken, kutlamadığını ifade edenlerin oranı %82 olarak kaydedilmiştir. Geçen yıl ise bu oranlar, kutlayanlar için %23 ve kutlamayanlar için %77 şeklindeydi. Bu veriler, yeni yıl kutlamalarının toplumda giderek daha az ilgi gördüğünü göstermektedir.​ Araştırma sonuçları, yeni yıl kutlamalarının arkasındaki motivasyonları ve bireylerin bu gelenekten neden uzaklaştıklarını derinlemesine incelemektedir.

Ipsos Türkiye

İnancı nedeniyle yılbaşını kutlamayanların oranı, geçen yıl %52 iken bu yıl % 47…

Bu konuda yüksek rakamların olması, bireylerin inançlarının yaşamlarının önemli bir parçası olduğunu ve bu değerlerin kutlama gibi sosyal etkinliklere yansıdığına işaret etmektedir. Ayrıca, kutlamayacak bir gün olduğunu düşünenlerin oranı geçen yıl %33 olarak belirlenirken bu yıl %31 olarak izlenmiştir. Bu durum da bazı bireylerin yeni yılın sadece takvimde bir değişiklikten ibaret olduğunu düşündüğünü ortaya koymaktadır. Ekonomik faktörler de; kutlamaların azalmasında önemli bir rol oynamaktadır. Araştırmada, ekonomik nedenlerle kutlamayanların oranı geçen yıl da bu yıl da %31 olarak ortaya çıkmaktadır. Özellikle son yıllarda tüm dünyada artan yaşam maliyetleri ve ekonomik belirsizliklerin, ülkemizde bireylerin kutlama yapma isteğini olumsuz etkilediğini göstermektedir. Geçen yıl da benzer bir oran (%30) gözlemlenmişti, bu da ekonomik kaygıların kalıcı bir etken haline geldiğini düşündürmektedir. Bütün bunlara ek olarak; o gün yapması gereken başka işleri olduğunu dile getirenlerin oranı ise %9’dur. Bu, bireylerin hayatlarının yoğun temposu içinde yeni yıl kutlamalarına zaman ayıramadıklarını ve diğer sorumlulukların öncelik kazandığını göstermektedir. Tüm bu veriler, yeni yıl kutlamalarının yalnızca bir eğlence biçimi değil, aynı zamanda bireylerin inançları, ekonomik durumları ve yaşam koşullarıyla şekillenen karmaşık bir sosyal dinamik olduğunu ortaya koymaktadır. Bu bağlamda, yeni yıl kutlamalarının gelecekte nasıl evrileceği merak konusu olmaya devam edecektir.

Ipsos Türkiye

Araştırma sonuçları, yılbaşı harcamaları için kullanılan finansal çözümleri detaylı bir şekilde ortaya koymaktadır. Özel harcama yaptığını belirtenlerin oranı, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da %67 seviyesinde sabit kalmıştır. Bu durum, bireylerin yılbaşı döneminde belirli bir bütçe ayırarak harcama yapma eğilimlerinin sürdüğünü göstermektedir.

 Nakit harcama yapanların oranı ise geçen yıl %14 iken, bu yıl %11’e yükselmiştir. Bu artış, bireylerin nakit kullanımına yönelik bir eğilim gösterdiğini ve harcamalarını doğrudan nakit ile gerçekleştirmeyi tercih ettiklerini ortaya koymaktadır. Nakit avans çekenlerin oranı ise her iki yılda da geçen yıl da bu yıl da %3 olarak sabit kalmıştır. Dolayısıyla; bu yöntemle harcama yapma isteğinin değişmediğini göstermektedir. Ayrıca, ailesinden veya arkadaşlarından borç aldığını belirtenlerin oranı geçen yıl %3 iken, bu yıl %4’e çıkarak bir puanlık bir artış göstermiştir. Bireyleri yılbaşı harcamalarını finanse etmek için sosyal çevrelerine başvurma konusunda küçük de olsa bir yükselme % 4 olarak izlenmiştir. İhtiyaç kredisi alanların oranı ise geçen yıl %2 iken, bu yıl %1’e düşmüştür. Bu azalma, bireylerin kredi kullanma konusunda daha temkinli davrandığını ve yılbaşı harcamalarını daha az borçla finanse etmeyi tercih ettiklerini ortaya koymaktadır.  Ipsos araştırma şirketi tarafından genel olarak, yılbaşı harcamaları için kullanıldığı tespit edilen finansal çözümler, bireylerin harcama alışkanlıkları ve ekonomik durumları hakkında önemli ipuçları sunmaktadır. Bu veriler, yılbaşı döneminin sadece bir kutlama değil, aynı zamanda bireylerin mali yönetim becerilerini de etkileyen bir süreç olduğunu göstermektedir.

Ipsos Türkiye

 Ipsos verileri, bu yıl bireylerin büyük çoğunluğunun yılbaşı için hediye almadığını ortaya koymaktadır.

Hediye almayanların oranı, geçen yıla göre 9 puan artarak %84 seviyesine ulaşmıştır. Ekonomik koşullar bireylerin harcama alışkanlıkları üzerindeki etkisini net bir şekilde tespit edilmiştir. Ekonomik sebepler, hediye almayanların başlıca nedeni olarak öne çıkmaktadır. Yılbaşı hediyesi satın alıp almadığı sorusuna, vatandaşların yalnızca %16’sı olumlu yanıt verirken, %84’ü hediye almadığını belirtmiştir. Daha önceki yıllarda hediye alıp almadıkları sorulduğunda ise, %27’si “evet, aldım” derken, %73’ü “hayır, almadım” yanıtını vermiştir. Bu veriler, geçmiş yıllara kıyasla bu yıl hediye alışverişinin belirgin bir şekilde azaldığını göstermektedir. Hediye almama nedenleri arasında ekonomik sebepler %79 gibi yüksek bir oranla başı çekerken, bu yıl yılbaşını kutlamadığını belirtenlerin oranı ise %27’dir. Bu durum, bireylerin sadece maddi kaygılarla değil, aynı zamanda yılbaşı kutlamalarına yönelik tutumlarıyla da ilgili bir değişim yaşadığını göstermektedir. Sonuç olarak, yılbaşı hediyeleri ile ilgili bu veriler, bireylerin harcama kararlarını etkileyen ekonomik faktörlerin yanı sıra, sosyal ve kültürel dinamiklerin de önemli bir rol oynadığını ortaya koymaktadır. Bu yıl, birçok kişi için yılbaşı kutlamalarının ve hediyelerin anlamı, ekonomik zorluklar nedeniyle farklı bir boyut kazanmıştır.

Ipsos Türkiye

Son iki yıldır yapılan araştırmalar, bireylerin yeni yıla girerken hissettikleri heyecanın önemli ölçüde azaldığını rakamlarla ortay koymaktadır.

Her 10 kişiden 4’ü, yeni yılın gelişine eskisi gibi heyecanlanmadığını ifade etmektedir. Bu durum, toplumda genel bir motivasyon kaybı ve belirsizlik hissinin hâkim olduğunu göstermektedir. İnsanların yeni yılın getirdiği yenilikler ve umutlarla dolu bir başlangıç yapma isteği, son yıllarda yerini daha temkinli bir yaklaşım ve karamsarlığa bırakmış gibi görünmektedir. Ayrıca, bu yıl yeni yılda hayatlarının daha iyi olacağını düşünenlerin oranı, geçen yıla göre bir düşüş göstermiştir. Geçen yıl %24 olan bu oran, bu yıl bir puan gerileyerek % 23’e gerilemiştir. Bu azalma, bireylerin geleceğe dair umutlarının azaldığını ve daha önceki yıllarda sahip oldukları iyimserliğin kaybolduğunu ortaya koymaktadır. Ekonomik belirsizlikler, sosyal sorunlar ve genel yaşam koşullarındaki zorluklar, insanların yeni yıla dair beklentilerini olumsuz yönde etkilemektedir. Sonuç olarak, yeni yılın getirdiği heyecan ve umut, bireylerin yaşam koşullarına ve psikolojik durumlarına bağlı olarak değişkenlik göstermektedir. Bu yıl, birçok kişi için yeni yılın sadece takvimde bir değişiklikten ibaret olduğu hissi ağır basmakta; bu da bireylerin yaşamlarındaki olumlu değişimlere dair inançlarını zayıflatmaktadır. Bu durum, toplumsal bir yansıma olarak, bireylerin ruh halini ve geleceğe dair bakış açılarını derinlemesine etkileyen karmaşık bir dinamik olarak karşımıza çıkmaktadır.

Ipsos Türkiye

Araştırma verileri, toplumun yalnızca yaklaşık %4’ünün 2025 yılında ekonominin ve kendi yaşam standartlarının daha iyi olacağına inandığını göstermektedir.

Bu oran, bireylerin geleceğe dair umutlarının son derece sınırlı olduğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca, “Eski yılbaşını özlüyorum” ifadesine katılanların oranı geçen yıl %58 iken, bu yıl %51’e düşmüştür. Bu azalma, bireylerin geçmişe yönelik özlemlerinin azaldığını, ancak yine de eski yılbaşı kutlamalarının getirdiği nostaljik duyguların hâlâ önemli bir yer tuttuğunu göstermektedir. Geçmişteki kutlamaların daha anlamlı ve keyifli olduğunu düşünen bireylerin sayısının azalması, toplumun genel ruh halinin ve kutlama kültürünün değiştiğini işaret etmektedir. Sonuç olarak, bu veriler, bireylerin hem ekonomik hem de sosyal açıdan yaşadığı belirsizliklerin, yeni yıl kutlamalarına olan bakış açılarını etkilediğini göstermektedir. Geçmişe duyulan özlem, mevcut koşulların getirdiği hayal kırıklıklarıyla birleştiğinde, bireylerin geleceğe dair umutlarını daha da zayıflatmaktadır. Bu durum, toplumun genel psikolojisini ve sosyal dinamiklerini derinlemesine etkileyen karmaşık bir tablo çizmektedir.

Ipsos Türkiye

Ipsos verileri, bireylerin yeni yıl dilekleri arasında sağlık konusunun her zaman en öncelikli yere sahip olduğunu göstermektedir.

Bu yıl sağlık dileklerini ifade edenlerin oranı %47 ile ilk sırada yer alırken, geçen yıl bu oran %44’tü. Bu artış, bireylerin sağlık konusuna verdikleri önemin giderek arttığını ve bu alandaki kaygıların devam ettiğini ortaya koymaktadır.  Sağlığın ardından gelen ikinci en önemli dilek ise %26 ile para… Bu durum, ekonomik koşulların bireylerin yaşamları üzerindeki etkisini yansıtırken, maddi güvenliğin sağlanmasının da önemli bir hedef haline geldiğini göstermektedir. Üçüncü sırada ise %11 ile huzur dileği yer almaktadır. Huzur, bireylerin yaşam kalitesini artıran önemli bir unsur olarak öne çıkmakta ve insanların içsel dinginlik arayışını yansıtmaktadır. Diğer dilekler arasında barış, mutluluk, aşk ve evlilik gibi kavramlar ise listenin daha alt sıralarında yer almaktadır. Bu durum, bireylerin önceliklerinin değiştiğini ve sağlık, maddi güvenlik ve huzur gibi temel ihtiyaçların, daha soyut ve duygusal dileklerin önüne geçtiğini göstermektedir.  Sonuç olarak, bu veriler, bireylerin yeni yıl dileklerinin, mevcut yaşam koşulları ve toplumsal dinamiklerle şekillendiğini ortaya koymaktadır. Sağlık, para ve huzur gibi somut dileklerin ön planda olması, bireylerin yaşadığı belirsizliklerin ve zorlukların bir yansıması olarak değerlendirilebilir. Bu bağlamda, yeni yıl dilekleri, bireylerin ruh halini ve önceliklerini anlamak açısından önemli bir gösterge niteliği taşımaktadır.

‘25’inci yılımda ikinci baharımı yaşamak istiyorum’

Türk popunun güçlü seslerinden Ziynet Sali kariyerinin 25’inci yılını yeni şarkısı ‘Müptelanım Bilgine’yle kutluyor. Sali sözlerinden müziğine hatta klibine kadar buram buram nostalji kokan yeni şarkısı için “Ses rengimi, duygumu, şarkıcılığımı gösteren tam bir Ziynet Sali şarkısı oldu” diyor

Ziynet Sali kısa bir süre önce yeni şarkısı “Müptelanım Bilgine” yi yayımladı. Kıbrıs’tan İstanbul’a uzanan kariyerinde bugüne kadar ‘Ağlar mıyım Ağlamam’, ‘Beş Çayı’, ‘Daha Nasıl Sevebilirim’ ve elbette ‘Amman Kuzum’ gibi birçok hit şarkıyı yorumladı. 2024’te eserleri en çok çalınan kadın sanatçı olan Sali’yle kariyerinin kilometre taşlarını ve dijital çağla birlikte dönüşen müzik dünyasını konuştuk.

Ziynet Sali

Yeni şarkınızın söz ve müziği Mabel Matiz’in. Nasıl bir araya geldiniz?

Mabel benim zaten çok uzun zamandır tanıştığım, görüştüğümüzde de böyle sarıp sarmaladığım bir arkadaşımdı. Uzun zamandır şarkı için konuşuyorduk, araya pandemi girdi. Pandemiden sonra tekrar görüştük. Sağ olsun, şarkıyı hazırladı. Ses rengimi, duygumu, şarkıcılığımı gösteren tam bir Ziynet Sali şarkısı oldu.

Dinleyici yorumlarına baktım, çoğunluk “Bizi o eski yıllara götürdü” diye yorum yapmışlar. İnsanların eskiye, en çok da 1990’lı yıllara bir özlemi var. Sizin 90’lardan özlediğiniz şeyler var mı?

Ben 90’ların kendisini severim. Ama daha çok 70’lerin hayranıyım. O dönem, hem müzik hem dünya anlamında başlı başına bir olay. Çiçek çocuklar dönemi… Barış Manço’sundan Cem Karaca’sına, Orhan Gencebay’ından Neşe Karaböcek’ine, Ajda Pekkan’a kadar çok zengin. Bir de 1975’te doğduğum için herhalde ayrı seviyorum. 70’lerin gazinoları, müzik kültürü bana hep daha iyi geliyor. Kamuran Akkorlar, Zeki Mürenler, Müzeyyen Senarlar… Bugün bütün divalara baktığınızda o dönemden geliyorlar. 70’lerde bir yenilenme olmuş.

Ziynet Sali

Şimdilerdeyse müziğin değeri dijitaldeki tıklamalarla ölçülüyor…

Eskiden eğer siz gerçekten içi dolu ve değerli bir şeyi yaparsanız kasetiniz, albümünüz olabilirdi ve raflara öyle konurdu. Şimdi herkes evinde, evinin odasının bir köşesinde bir şeyler yapabiliyor. Bunu küçümsediğim için söylemiyorum, kolaylaştığı için söylüyorum. Teknolojinin faydaları var ama bence müziği değersizleştirdi, içini boşalttı.

Siz nasıl bir denge kuruyorsunuz o halde?

Kendi kumaşımızı, duruşumuzu, müziğimizi bozmadan orada var olabiliyorsak ne mutlu bize. Yapamıyorsak da birileri yapıyor. Bayhan bir şarkı yapıyor, iki günde viral oluyor. O, onun iyi ya da kötü olduğu anlamına gelmiyor. Ya da işte ‘Cıstak’ diye bir şeyin Türkiye’de bir yılda en çok dinlenen şarkı olması gerçek müzikseverler için büyük bir başarı olmayabilir ama başarısızlık da değil. Bu dönüşüm sürecinin nereye varacağını göreceğiz. Bu arada 2024’ün en çok eserleri çalınan kadın şarkıcısı oldum, TelifMetre’de (müzik endüstrisine ilişkin raporlama ve analiz yapan site) ilan edildi. Radyo, televizyonlarda yani analogda hâlâ önemseniyorum yani.

Ziynet Sali

Kariyerinizin 25’inci yılı doluyor. Zirveye giden yolda basamakları çıkmak mı zordu yoksa üst basamaktaki yeri korumak mı?

Varlığı korumak, onu sürdürmek daha büyük bir çaba herhalde. Çünkü en başında hem yaş olarak, hem enerji olarak, hem hedef ve hayaller olarak çok daha enerjik ve çok daha tutkulusun. Ve o heyecan, o peşinde koşma olayı bambaşka, ilktir çünkü hepsi. Bir yorgunluk da oluyor elbette 20-25 yılda.

Bundan sonra kariyerinize nasıl bir yön vermek istiyorsunuz?

Birazcık şizofrenik bir iş bizimkisi. Ozan Doğulu hep şey der, çok hoşuma gider: “Müzik iyileştirir, müzik iyileştirir deyip duruyorlar, bir yapanı iyileştirmiyor bu müzik.” Çok haklı. Artık akışa bırakmak taraftarıyım. İkinci baharımı yaşamak istiyorum 25’inci yılımda. Hem daha dingin, daha olgun, daha farkında, daha tecrübeli ve ne diyeyim kaygısız bir şeyler yapmak istiyorum. Ama bunu derken bile bilinçaltında ister istemez düşünüyorum. Bu kaygılardan kurtulduğum gün ölmüş olacağım herhalde (gülüyor). Benim çocuğum da kariyerim, şarkılarım oldu, kaygılanmam normal sanırım.

Ziynet Sali

Dönüp baktığınızda hikâyenizden mutlu musunuz?

Mutluyum. 50 olacağım nisan ayında, çok güzel bir yaş bir kadın için. Sürprizlerim var, six pack (Baklava şeklinde 6’lı karın kası) ile çıkacağım karşınıza. Şaka bir yana, bir Boğa burcu olarak yemek yemeyi çok seviyorum. Ama fit olmayı da seviyorum. Dünyanın tüm lezzetlerini seviyorum, sadece yemek değil. Güzel ortam görmek, güzel bir iş dinlemek isterim.

Dönüp baktığınızda hikâyenizden mutlu musunuz?

Mutluyum. 50 olacağım nisan ayında, çok güzel bir yaş bir kadın için. Sürprizlerim var, six pack (Baklava şeklinde 6’lı karın kası) ile çıkacağım karşınıza. Şaka bir yana, bir Boğa Burcu olarak yemek yemeyi çok seviyorum. Ama fit olmayı da seviyorum. Dünyanın tüm lezzetlerini seviyorum, sadece yemek değil. Güzel ortam görmek, güzel bir iş dinlemek isterim.

Ziynet Sali

Pandemiden önce Erkan Erzurumlu’yla evlendiniz. Nasıl gidiyor evlilik?

Evet, 2019’da evlendim… Çok şükür altı sene oldu, güzel gidiyor. O da müzisyen. Çok iyi arkadaşım, zaten öyle başlamıştı ilişkimiz. Ortak şeyler çok fazlaydı. Müzik olsun, Kıbrıs olsun. Çocukluğumuz bile aynı. İngiltere’de büyüyüp oradan Kıbrıs’a, Kıbrıs’tan İstanbul’a… Çok yakındı her şey. Müzik anlamında beni çok besliyor, kafamı açıyor.

İki müzisyenin bir arada yaşadığı eviniz çok mu neşeli, yoksa aksine çok mu sessiz?

Bizimki çok hızlandırılmış bir evlilik oldu. Evlendik, pandemi oldu ve eve kapanmak zorunda kaldık. Evde de konu hep müzik ağırlıklı oluyor. Bazen zevklerimiz ortak da olmayabiliyor. O kendi tarzını anlatıp savunurken işte ben de kendi tarafımdan, kendi dünyamı paylaşıyorum. Çok güzel hayaller kuruyoruz.

Hande Mehan “Gurur” ile karşımızda

Yayınladığı parçalarla kısa sürede dinleyen herkesi sesine hayran bırakan Hande Mehan, yeni teklisi “Gurur”u  müzikseverlerle buluşturdu.

Yakın zamanda yayınlayacağı albümü Yirmisekiz’in yeni habercisi olan “Gurur”, Sony Music Türkiye etiketiyle tüm dijital platformlarda yayınlandı. Türk müziğinin sevilen isimlerinden Sinan Akçıl ve Miraç Yavuz’un eskimeyen parçasını yeniden yorumlayan Hande Mehan, naif ve büyüleyici sesiyle esere yeni bir soluk kazandırdı. Hande Mehan’ın etkileyici yorumu ve güncel düzenlemesiyle yeniden canlanan bu eser, hem nostalji sevenleri hem de yeni nesil dinleyicileri kendine çekiyor. Şarkının düzenlemesi Miraç Yavuz imzası taşırken, Mehan’ın vokali de bu klasikleşmiş parçaya eşsiz bir tat katıyor.

Can Bayar’dan yeni albüm “Her Şey Geçer”

Türk rock müziğinin başarılı sanatçılarından Can Baydar, yeni albümü “Her Şey Geçer”in ilk şarkısı “Kasabadaki Yabancı” dinleyicileriyle buluştu.

Sony Music Türkiye etiketiyle yayımlanacak olan ‘’Her Şey Geçer’’, dokuz şarkıdan oluşan, derin hikaye yapılarıyla dikkat çeken bir albüm olarak öne çıkıyor. Albüm, indie alternatif rock müziğinin köklerine inerek modern bir anlatım diliyle şekilleniyor.

Sözlerinde melankoli, kaybolmuşluk hissi, geçmişe özlem ve geleceğin belirsizliğine anlam yükleme arayışının ön plana çıktığı ‘’Her Şey Geçer’’, alışılmadık düzenlemeleriyle dinleyicilerine özgün bir müzikal deneyim sunuyor. Albüm, sıradanın ötesine geçerek farklı bir tema ve yaklaşım yaratıyor.

Indie alternatif rock müziğin köklerine duyduğu bağlılığı modern bir müzikal üslupla ele alan Can Baydar, albümdeki her parçayı, müziğiyle kurduğu ilişkiyi yeniden keşfederek, kendi sanatsal evrimini yansıttığını belirtiyor. Baydar, ‘’Her Şey Geçer’’in, ona cesaret ve ilham vererek kendini ifade etme yolunda önemli bir adım attığını söylüyor.

Albümün ilk teklisi ‘’Kasabadaki Yabancı’’, albümün kapılarını aralayan, dinleyiciyi adım adım şarkıların dünyasına davet eden bir şarkı olarak dinleyicilerin karşısına çıkıyor.

Fahriye Kuru “Ne Güzel Bildin” ile müzik severlerin karşısında

Fahriye Kuru, uzun yıllar aldığı müzik eğitiminin ardından sözleri Ahmet Selçuk İlkan’a, müziği ise Ali Kemal Arapoğlu’na ait “Ne Güzel Bildin” isimli ilk single çalışmasını müzikseverlerin beğenisine sundu. İstanbul Belgrad ormanında Enes Bilal Taşçı yönetmenliğinde 24 saatte kliplendirilen çalışması için konuşan Fahriye Kuru,” Benim için çok özel bir şarkı oldu. Yıllardır aldığım eğitimin ardından müzikseverlerin karşısına çıkmak benim için oldukça gurur verici. Bundan sonra da durmadan üretmeye ve dinleyicilerle buluşmaya devam edeceğim” dedi.

Ozon tedavisinde bu önerilere dikkat!

Masa başında bilgisayar karşısında uzun süreli ergonomik olmayan çalışma koşulları, hareketsizlik ve yanlış yaşam alışkanlıkları derken, son yıllarda kas ve eklem ağrıları gençlerde de hızla yaygınlaşıyor. Ağrıların yanı sıra kas ve eklem sağlığı ile doğrudan ilişkili olan hareket özgürlüğü de kısıtlanarak günlük yaşam kalitesini önemli ölçüde azaltıyor. Acıbadem Taksim Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. Mustafa Çorum, “Günümüzde bel ve boyun ağrılarıdan fibromiyaljiye, iltihaplı eklem romatizmasından kas ve eklem hastalıklarına dek birçok önemli sorunun görülme sıklığı hızla artıyor. Ancak bu hastalıkların tedavisinde modern tıbbın sunduğu yenilikçi yaklaşımlar da umut veriyor. Hastanın günlük yaşam konforunu önemli ölçüde düşüren kas ve eklem hastalıklarında öne çıkan yenilikçi yaklaşımlardan biri de ozon tedavisidir. Hem akut hem de kronik durumlarda yalnızca semptomları değil, hastalığın temel mekanizmalarını hedef alan, iltihaplanmayı azaltan, ağrıyı dindiren ve doku yenilenmesini destekleyen bu yöntem yaşam kalitesini artırmada büyük bir rol oynamaktadır. Ancak ozon tedavisinin bazı kişilerde uygulanmaması gerektiği gibi, faydalı olabilmesi için de tedavi sürecinin uzman hekimler tarafından bireyselleştirilmiş bir plan çerçevesinde yürütülmesi şarttır” diyor. Doç. Dr. Mustafa Çorum, kas ve eklem hastalıklarında ozon tedavisinin 6 önemli faydasını, buna karşın kimlerde uygulanmaması gerektiğini anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Doç. Dr. Mustafa Çorum

Doç. Dr. Mustafa Çorum

  • Osteoartrit (Kireçlenme)

Ozon tedavisi eklem kıkırdaklarının korunmasına ve yenilenmesine katkı sağlar. Ozon gazı, hassas bir şekilde eklemlere enjekte edilerek iltihaplanmayı azaltır, doku yenilenmesini teşvik eder, ağrıyı dindirir ve eklem hareketliliğini artırır. Kronik osteoartrit hastalarında düzenli uygulama, yaşam kalitesini belirgin şekilde iyileştirir.

  • Romatoid Artrit (İltihaplı Eklem Romatizması)

Bağışıklık sisteminin düzenlenmesine yardımcı olan ozon tedavisi eklemlerdeki şişlik ve ağrıyı azaltırken hastalığın ilerleyişini yavaşlatır. Ozonun antioksidanın etkisi, bağışıklık sistemi üzerindeki dengesizlikleri giderir ve otoimmün süreçleri hafifletir.

  • Kas yaralanmaları ve zorlanmalar

Sporcularda sık görülen kas zorlanmaları ve yırtıklarında ozon tedavisi iyileşme sürecini hızlandırır. Kas dokusuna veya deri altına yapılan ozon enjeksiyonları, dokuların oksijenlenmesini artırarak hücresel yenilenmeyi destekler, ağrıyı hafifletir ve lokal iyileşmeyi hızlandırır. Bu yöntem aynı zamanda yoğun fiziksel aktiviteye hızla dönmek isteyen bireyler için de ideal bir çözümdür.

  • Fibromiyalji

Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. Mustafa Çorum, günümüzde çok yaygın görülen hastalıklardan birinin de fibromiyalji olduğunu, ozon tedavisinin fibromiyaljide de fayda sağlayabildiğini belirterek “Kronik kas ağrısı çeken hastalarda ozon tedavisi, ağrı duyarlılığını azaltır ve genel yaşam kalitesini yükseltir. Ozonun nörolojik etkileri, sinir sistemi üzerindeki yatıştırıcı özellikleriyle stres ve yorgunluğu da azaltır” diyor.

  • Bel ve boyun fıtıkları

Bel ve boyun fıtıklarında kullanılan bu yöntem, ozon gazının doğrudan disk içine enjekte edilmesiyle gerçekleştirilir. Disk içi basıncı azaltarak sinir sıkışmalarını hafifletir. Bu sayede hastalar hem ağrıdan kurtulur hem de günlük yaşamlarına rahatça devam eder. Fıtık cerrahisine alternatif veya tamamlayıcı bir yöntem olarak tercih edilir.

  • Tendinit ve Bursit

En sık omuz, dirsek ve kalçada meydana gelen, şişlik ve ağrı ile kendini gösteren bursit ile tendon iltihaplanmalarında ozon tedavisinin anti-inflamatuar özellikleri hızlı bir iyileşme sağlar. Şişlik ve ağrıyı azaltarak hareket kabiliyetini artırır. Bu tedavi, özellikle tekrarlayan hareketlerden kaynaklanan kronik ağrılarda etkilidir.

Ozon tedavisinde bu uyarılara dikkat!

Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. Mustafa Çorum, ozon tedavisinin mutlaka uzman hekim tarafından yapılması gerektiğini vurgulayarak şöyle diyor: “Ozon tedavisi hastalığın türüne ve şiddetine bağlı olarak değişen bir tedavi planı gerektirir. Tedavi planı, uzman hekimin değerlendirmesiyle bireysel ihtiyaçlara göre belirlenmektedir. Genellikle haftada 1-3 seans uygulanır ve toplamda 6-12 seans arasında tamamlanır. Bazı kronik hastalıklarda ise tedavi süresi daha uzun olabilir.” Dünyada 20. yüzyılın başlarından itibaren medikal amaçlarla kullanılmaya başlanan ve Avrupa’da yaygın olan bu yöntemin ülkemizde de son yıllarda öne çıktığını, buna karşın bazı kişilere bu tedavinin uygulanamayacağını belirten Doç. Dr. Çorum sözlerine şöyle devam ediyor: “Ozon tedavisi güçlü etkileri olan bir yöntem olmasına rağmen, herkes için uygun değildir. Favizm hastalığı olanlar (G6PD enzim eksikliği) ve hipertiroidi hastalarında bu yöntem uygulanmamalıdır. Ayrıca, gebeler ve kontrolsüz kronik hastalığı olan bireyler, pıhtılaşmayı sağlayan trombosit eksikliği için de ozon tedavisi önerilmez. Tedavi öncesinde mutlaka uzman bir hekime danışılmalı ve detaylı bir değerlendirme yapılmalıdır.”