Yazılar

Genellikle boğaz yapısı nedeniyle gelişiyor, ancak!

Genellikle boğaz yapısına bağlı sebeplerden dolayı gelişen horlama her 4 erişkinden 1’inde görülen yaygın bir sorun. Çoğu zaman sadece çevredekileri rahatsız eden bir durum gibi görülüyor. Ancak, horlamaya Uyku Apne Sendromu eşlik ediyorsa; gündüz uyuklama ve dikkat dağınıklığı, kalp damarlarında tıkanıklık, inme, insülin direnci, tip 2 diyabet ve kanser gibi pek çok önemli sağlık sorunları gelişebiliyor. Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Göğüs Hastalıkları / Uyku Uzmanı Prof. Dr. Ceyda Erel Kırışoğlu, bu nedenle, özellikle solunum sisteminde hava akımının en az 10 saniye kesilmesi olarak tanımlanan Uyku Apne Sendromu’nun eşlik ettiği horlamaların mutlaka tedavi edilmesi gerektiği uyarısında bulunarak,  “Horlama haftada üç geceden  sık gelişiyorsa, nefes durmaları eşlik ediyorsa, gündüz aşırı uyku hali veya yorgun uyanma sorunu varsa, bir uyku merkezine başvurmak gerekmektedir” diyor. Horlamanın altta yatan sebebe göre tedavi edildiğini belirten Göğüs Hastalıkları / Uyku Uzmanı Prof. Dr. Ceyda Erel Kırışoğlu, “Cerrahi tedavi ve alerjik nezle eşlik ediyorsa, uygun hastada ilaç tedavisine başvurulmaktadır. Uyku Apne Sendromu mevcutsa basınçlı hava uygulayan cihazların kullanımı gereklidir. Bunların yanı sıra kilo vermek, alkol ile tütün ürünü kullanımını bırakmak önem taşımaktadır” bilgisini veriyor.

Prof. Dr. Ceyda Erel Kırışoğlu

Prof. Dr. Ceyda Erel Kırışoğlu

Hava yolunun dar olması

Boğazımızın arkasında bulunan yumuşak damağın sarkık olması, küçük dilin uzayıp büyümesi, alt çenenin küçük ve geride olması, dilin büyük olması, büyük bademcikler, burun kıkırdağında eğrilik ve burun etlerinin büyük olması hava yolunun daralmasına neden olabiliyor. Özellikle alerjik nezle burun etlerinin şişmesine yol açabiliyor. Uygun hastalar cerrahi tedavi açısından değerlendiriliyor. Bademcik, geniz eti, yumuşak damak veya burun operasyonları uygulanabiliyor. Prof. Dr. Ceyda Erel Kırışoğlu,  “Alerjik nezlesi olan hastalarda ilaç tedavisi, burun etlerine yönelik küçültme işlemleri ve alerjenlere karşı önlemlerin alınması gerekmektedir” diyor.

Obezite 

Fazla kilo nedeniyle boyun çevresinin kalınlaşması, kadınlarda 38 cm, erkeklerde 40 cm üzerinde olması, horlama ve Uyku Apne Sendromu için risk taşıyor. Bunun nedeni ise kalınlaşan boynun havayolunu daraltması. Fazla kilolarda hekim ve diyetisyen eşliğinde kilo kaybı öneriliyor. Ayrıca, eşlik eden insülin direnci veya tip 2 diyabet varsa tedavisi ve yaşam tarzı değişiklikleri gerekiyor. 

Alkol ve tütün tüketimi

Alkol ve tütün ürünleri havayolundaki kasların gevşemesine neden olarak horlamayı artırıyor.

Hava yolunu genişleten ilaçlar

Hava yolunu genişleten ilaçlar da kasları gevşeterek horlamaya sebep olabiliyor. Bu ilaçlar arasında uyku ilaçları, antidepresanlar, anestezi ilaçları ve ağrı kesiciler yer alıyor.

Çeşitli hastalıklar

Soğuk algınlığı, alerjik nezle, reflü ve hipotiroidi gibi bazı hastalıklar ödem oluşturdukları havayolunun daralmasına neden oluyor.  Bazı nörolojik hastalıklar da kasları gevşeterek horlamaya yol açabiliyor.

Uyku yoksunluğu

Yorgun olduğumuzda ve uyku borcu biriktirdiğimizde horlama artabiliyor.

Bu sendromda her 10 hastadan 9’unda horlama görülüyor

Uyku Apne Sendromu tespit edilen her 10 hastadan 9’unda horlama görülüyor. Göğüs Hastalıkları / Uyku Uzmanı Prof. Dr. Ceyda Erel Kırışoğlu, bu nedenle horlama yakınmasıyla başvuran hastalarda mutlaka Obstrüktif Uyku Apne Sendromu’nun araştırıldığını belirterek, “Sabah yorgun uyanma, gündüz aşırı uyku hali, uykuda nefes durması, sabah ağız kuruluğu, dikkat eksikliği ve konsantrasyon güçlüğü, Uyku Apne Sendromu’nun tipik bulgularını oluşturmaktadır” diyor.

Klima hastalıklarına dikkat!

Klima hastalıklarına dikkat!

Bunaltan yaz sıcaklarında hepimizi ferahlatan, hayatımızın vazgeçilmez teknolojilerinden biri olan klimalar, bazı koşullara dikkat edilmezse, farklı hastalıkların ve sağlık sorunlarının nedeni haline gelebiliyorlar. Klimaların solunum yolu enfeksiyonlarından kas tutulmalarına, alerjiden felce kadar farklı sorunlara yol açabileceğine dikkat çeken Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ceyda Erel Kırışoğlu “Klimanın yanlış ve bilinçsiz kullanımı, özellikle kışın alışkın olduğumuz ama ‘yazın olur mu?’ diye düşündüğümüz soğuk algınlığı, nezle, ateşli boğaz enfeksiyonları ve lejyoner (klima) hastalıklarının önemli nedenlerinden biri olarak kabul ediliyor. Üstelik bu hastalıkların bazıları; bağışık sisteminin zayıf olduğu bazı hastalarda, kronik hastalığı olanlarda, sigara kullanıcılarında ve 50 yaş üstü kişilerde ağır seyredebiliyor. Aynı zamanda alerjik bünyeli kişiler için klimalarda üreyebilen küf mantarları da alerjik rinit ve alerjik astıma yol açabiliyor. Peki, klimalar nasıl oluyor da hastalıklara neden olabiliyor ve tedbir almak için nelere dikkat etmemiz gerekiyor? Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ceyda Erel Kırışoğlu klimaların olası risklerini anlattı, korunma yolları hakkında önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

pause sağlık

Prof. Dr. Ceyda Erel Kırışoğlu

  1. RİSK: ALERJİLER

Yeterli bakım yapılmamış klimaların ortama soğuk hava üflerken içindeki tozları, küf mantarlarını yani içinde bulunan alerjik etkenleri de üfler. Bu durum normal kişileri etkilemezken özellikle alerji sorunu olan kişilerde şikayetlerin artmasına ve alerji ataklarına neden olabiliyor. Bazı hastalarda kuru öksürüğe hatta astım krizlerinin yaşanmasına yol açabiliyor.

  1. RİSK: KAS AĞRILARI VE FELÇ

Yazın sık sık kas tutulmalarından ya da ağrılarından şikayet eden kişilere rastlanmasının nedenlerinden biri de klimalar oluyor. Klimaların üflediği soğuk havaya doğrudan maruz kalan kişilerdeki yüz sinir kılıfları etkilenirken, ileri etkilerde ödem yapabiliyor. Ancak bu durum, yüz felcine de yol açabilir ki böyle bir durumda ilk yapılması gereken acilen en yakın sağlık kuruluşuna gitmektir.

  1. RİSK: SOLUNUM YOLLARI ENFEKSİYONLARI

Klimaların korkulan etkilerinden biri, solunum yolu enfeksiyonlarına yol açması. Prof. Dr. Ceyda Erel Kırışoğlu, klimaya bağlı solunum yolu enfeksiyonları yaşanmasının iki nedeni olduğuna dikkat çekerek şunları söylüyor: “Dışarıda çok sıcak bir hava varken içerde klimayı yüksek soğukluk derecesinde kullanmak bazı riskleri de beraberinde getiriyor. İç-dış sıcaklık arasındaki yüksek farklılık, ani ısı değişikliği etkisine, aynı zamanda sürekli soğuk ve kuru havaya maruz kalmak vücut direncinin düşmesine yol açar. Bu da kişinin hastalığa davetiye çıkarması gibi bir durum. O nedenle tedbir alınmalı, klima ile dış sıcaklık arasındaki farkın en fazla 7 derece olmalıdır.”

İkinci nedenin ise klimanın çalışırken içindeki bazı bakteri ve virüsleri havaya üflemesi olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Ceyda Erel Kırışoğlu “Bunlar solunum yoluyla kişiye bulaşırlar. Havayı serinletirken aynı zamanda kurutan klimalar, üst solunum yollarında farenjit, burun tıkanıklıkları ve sinüzit gibi hastalıklara yol açıyor. Nezle, grip gibi hastalıkların yanı sıra halk arasında klima hastalığı olarak bilinen ağır sağlık sorunlarına yola açabilecek hastalıklar da görülebiliyor” diyor.

Pause Sağlık

9 öneriyle yaz sıcağında sağlığınızı koruyun

Peki, yazın vazgeçilmezlerimizin başında gelen klimaların sağlık risklerinden uzak durmak için hangi tedbirler alınabilir. İşte Prof. Dr. Ceyda Erel Kırışoğlu’nun önerileri:

  1. Odanız ne çok soğuk ne çok sıcak olmalı. Klimanızı 22-25 arası bir dereceye sabitleyin.
  2. Odanız sıcakken klimanızı ani bir şekilde çok soğuk dereceye getirmeyin. Isıyı yavaş yavaş düşürün ki vücut sıcaklığınız ani düşmesin.
  3. Dış sıcaklık ile klima çalışan odadaki sıcaklık arasındaki farkın en fazla 7 derece olmasına dikkat edin.
  4. Klimanızın üfleme gücünü sabit ve en fazla orta seviyede tutun. Aniden yükselttiğiniz üfleme gücüne maruz kalmanız vücut sıcaklığının ani düşmesine, kaslarınızın da olumsuz etkilenmesine neden olur.
  5. Klimanızın üflediği noktada bulunmaktan kaçının. Doğrudan klimanın üflediği yerde bulunmak sizi o an ferahlatsa da çok zararlıdır.
  6. Çok terlediniz, çok sıcakladınız ve yüzünüze püfür püfür essin istiyorsunuz ancak  klimayı yüzüne doğru üfletmeyin. Bu hem yüz felcine hem de içinde varsa hastalık etkenlerini hızlıca solumanıza yol açabilir.
  7. Kuru hava sağlığa zarar verebildiğinden nem dengesini sağlayan klimaları tercih edin.
  8. Klimaların yeterli düzeyde solunum yollarınızı nemlendirememe ihtimaline karşılık bol bol su için.
  9. Bakımı titizlikle yapılmayan klima sularında bakteri üreyebileceğinden klima ve havalandırma sistemlerinin filtrelerini her yıl değiştirip bakımlarını yaptırın.

İftarda yedikleriniz uykunuzu doğrudan etkiliyor!

İftarda yedikleriniz uykunuzu doğrudan etkiliyor!

Ramazan ayında birçok kişi ‘ben sahura kalkmadan da oruç tutabiliyorum’ ya da ‘uykum bölünmesin’ diye düşünerek bu önemli öğünü atlarken, uzmanlar ise sahura kalkarak da sağlıklı uykunun mümkün olabildiğini belirtiyor.

Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı, Uyku Bozuklukları Tedavisi Uzmanı Prof. Dr. Ceyda Erel Kırışoğlu, Ramazan’da uyku sorununun başlıca nedeninin ‘sahura kalkmak’ tan değil, iftar sofrasında yediklerinizden geçtiğini belirterek “İftarda bazı kurallara dikkat etmemenin sonucunda, sağlık için olmazsa olmaz önem taşıyan kaliteli ve yeterli uyku olumsuz etkileniyor. Bu da kişide gün boyu sinirlilik, dikkat dağınıklığı, yorgunluk ve uyku isteğinden diyabet hastalığı gibi ciddi sağlık sorunlarına ve trafik kazalarında artışa da yol açabiliyor. Zira her 5 trafik kazasından birinin uyku ilişkili olduğu unutulmamalıdır” diyor. Ramazan ayında özellikle iftar sofrası başta olmak üzere bazı kurallara dikkat ederek hem sahura kalkıp hem de sağlıklı ve kaliteli bir uyku alışkanlığı oluşturabileceğinizi vurgulayan Prof. Dr. Ceyda Erel Kırışoğlu, Ramazan’da sağlıklı uykunun 6 etkili yolunu anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Prof. Dr. Ceyda Erel Kırışoğlu

İftarda midenize yüklenmeyin!

İftarda yapılan bazı yanlışlar hem uykuya dalmayı zorlaştırıyor hem de kaliteli bir uykuyu engelliyor. Uykuyu olumsuz etkileyen davranışların başında iftar sırasında ağır yemeklerin tüketilmesi ve midenin tıka basa doldurulması geliyor. Bu nedenle kızartma ve aşırı yağlı yiyeceklerden uzak durulması, karbonhidratlı, şekerli gıda tüketiminin sınırlandırılması ve hazmı zor gıdalardan kaçınılması gerekiyor.

Çay ve kahvede aşırıya kaçmayın!

Ramazan’da sağlıklı ve kaliteli bir uyku için çay ve kahve tüketimine dikkat etmek çok önemli. Öncelikle çay ve kahvenin su yerine geçmediğinin bilinmesi gerekiyor. Çay ve kahve toplumda bilinenin aksine vücuttan sıvı kaybına yol açıyor. Çay ve kahve tüketiminde aşırıya kaçmayın. Ayrıca kafeinli içecekler uykuya dalmayı güçleştirdiğinden dolayı yatma saatine yakın tüketmemeye özen gösterin.

Başınız yüksekte uyuyun!

İftar ve sahurda tüketilen bazı yiyecek ve içecekler reflüyü tetiklerken, reflü ve hazımsızlık uykuya dalmayı güçleştiriyor, kaliteli uykuyu engelliyor. Bu nedenle özellikle baharatlı, yağlı ve tuzlu ağır gıdalar ile kafein ve gazlı içeceklerin tüketiminden kaçınmak, yemeğin hemen ardından yatmamak, mümkünke iftardan sonra kısa bir yürüyüş yapmak ve yatarken başın biraz yüksekte olmasına dikkat etmek sağlıklı bir uyku için çok önemli.

Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı, Uyku Bozuklukları Tedavisi Uzmanı Prof. Dr. Ceyda Erel Kırışoğlu

14:00’ten sonra şekerleme yapmayın!

Sağlıklı bir erişkinin ortalama 7-8 saat uykuya gereksinimi olduğunu beliten Prof. Dr. Ceyda Erel Kırışoğlu, Ramazan’da şekerleme yaparken dikkat edilmesi gereken noktayı da şöyle açıklıyor: “Gün içerisinde yapılan şekerleme kişiye canlılık ve enerji verebiliyor, dikkat dağınıklığını azaltarak işyerinde verimliliği artırabiliyor. Ancak şekerleme uykusunun 14:00’den önce ve 20 dakikayı aşmayacak şekilde yapılmasına dikkat edilmesi gerekiyor. Çünkü 14:00’ten sonra yapılacak bir şekerleme, vücudun asıl kendini yenilemeye başlayacağı 23:00 ve sonraki saatleri uyanık geçirmenize yol açabilir.”

Sahurda hafif ve tok tutacak besinler tüketin!

Sahur öğününün atlanması durumunda kişide gün boyu sinirlilik, dikkat dağınıklığı, yorgunluk ve uyku isteğinden diyabet hastalığı gibi ciddi sağlık sorunlarına hatta trafik kazalarında artışa dek birçok sorun yaşanabiliyor. Bu nedenle ‘uykum bölünmesin’ ya da ‘ben sahura kalkmadan da oruç tutabiliyorum’ diyerek sahura kalkmayı ihmal etmeyin. Sahurda ise beyaz ekmek, pide, pirinç pilavı ve hamur işi gibi kan şekerini hızlı yükseltip hızlı düşüren ve çabuk acıktıran basit karbonhidratlar içeren besinler yerine haşlanmış yumurta, ceviz, tam tahıllı ekmek gibi gün içinde enerjiyi sağlayacak ama aynı zamanda tok tutacak besinler tüketin.

Uyku hijyenine dikkat edin!

Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı, Uyku Bozuklukları Tedavisi Uzmanı Prof. Dr. Ceyda Erel Kırışoğlu, uyku hijyeninin sağlanması için gerekli önlemleri ise şöyle sıralıyor: Aynı saatte yatağa yatın ve aynı saatte uyanın. Yatağa yatmadan önce odayı havalandırın ve serin bir ortamda uyuyun. Yatmadan bir saat önce akıllı telefon, tablet ve televizyon gibi mavi ışık kaynaklarını kapatın. Uykuya dalmada zorluk çekmeniz durumunda nefes egzersizleri ile sakinleşmeye çalışın.