Yazılar

Küllerinden doğan ülke “Vietnam”

Küllerinden doğan ülke “Vietnam”

Vietnam en çok ziyaret edilen destinasyonlar arasında.

Vietnam ya da resmî adı ile Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti, Güneydoğu Asya’da, Çinhindi Yarımadası’nın doğusunda yer alan bir ülkedir.

Uzun, dar bir kara parçası üzerinde yer alan Vietnam’ın kuzeyinde Çin, batısında Kamboçya ile Laos, güneyinde ve doğusunda Güney Çin Denizi yer alır. 1955’te Kuzey Vietnam ve Güney Vietnam olarak iki ayrı cumhuriyete bölünmüş olan ülke, 1976’da Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti olarak tekrar birleşmiştir.

Vietnam dağlık bir ülkedir. Song-Koi ve Mekong deltaları önemli alçak düzlükleri olarak ön plana çıkar. Doğu kısmında kıyı ovaları yer alırken, geriye kalan toprakların büyük bir bölümü ormanlık ve dağlık bölgelerden meydana gelmiştir.

Vietnamda yetişen başlıca ürünler; pirinç, manyok, kocadarı, mısır, kahve, çay, kauçuk, el işleridir. Önemli kentleri; Ho Chi (Şi) MinhHanoi ve Haifong’dur. Eğitim; 12 yaşına kadar parasız ve zorunludur.

Kuzey Vietnam ile Güney Vietnam 1976’da tek ülke olarak birleşmiş, ancak yıllarca süren savaş ve bombardıman sonucu büyük bir yıkıma uğramıştır.

Geçmişte bir Fransa sömürgesi olan Vietnam, yürütülen bağımsızlık mücadelesini başarıya ulaştırsa da, ülke Fransa tarafından ikiye bölünmüş, daha sonra başlayan iç savaşa ABD’nin de dahil olmasıyla on yıllarca süren savaşla ülke yerle bir olmuştur. ABD’nin kuvvetlerini geri çekmesi sonucu Kuzeydeki Komunist kuvvetleri güneyi ele geçirerek ülkeyi tekrar birleştirmiştir.

Turizm ülke ekonomisi için önemli bir yer tutmaktadır ve turizm gelirleri GSYH’nin %7.5’ine denk gelmektedir. Vietnam’da en çok ziyaret edilen destinasyonlar 5,8 milyon uluslararası yolcu gelişi ile Ho Chi Minh şehri, onun arddından 4,6 milyon ile Hanoi ve 4,4 milyon kişi ile Hạ Long şehridir.

Üçü de dünyanın en çok ziyaret edilen 100 şehri arasında yer almaktadır.

Vietnam, Güneydoğu Asya’da yer alan 8 UNESCO Dünya mirası sitesine ev sahipliği yapmaktadır. Yakın zamana kadar sadece savaşla anılan Vietnam, son dönemlerde dünyanın ileri gelen tatil merkezleri arasında sayılmaktadır. Öte yandan, Asya’da suç oranı en az ve en güvenli yerler arasındadır.

Başlıca öne turistik yerler ise; Ha Long Koyu (Ha long: Yere inen ejderha), Cat Ba Adası, Cuc Phuong Milli Parkı, Ho Chi Minh Mozolesi’dir.

Vietnam’a Türkiye’den direkt ya da aktarmalı uçuşlarla ulaşmak mümkün. Türk Hava Yolları haftanın 7 günü karşılıklı sefer düzenlemektedir. Direkt uçuşlar yaklaşık 10 saat sürmektedir. Vietnam’ın vize uygulaması sahip olunan pasaport türüne göre değişim göstermektedir.  Umuma mahsus (Bordo) pasaport sahiplerinin ülkeye giriş yapabilmesi için vize alması gerekmektedir. Yeşil pasaport, hizmet pasaportu, diplomatik pasaport sahibi Türk vatandaşları içinse gerçekleştirecekleri seyahatlerin 90 günü geçmemesi koşuluyla Vietnam vizesi almalarına gerek yoktur.

Gizemini hala koruyan “Manazan Mağaraları”

Gizemini hala koruyan “Manazan Mağaraları”

Karaman’a yaklaşık 40 km uzaklıkta yer alan yüksekliği ile dikkat çeken Manazan Mağaraları göreni kendine hayran bırakıyor.

Manazan Mağaraları Yeşildere (İbrala) ve Taşkale (Kızıllar) Köyleri arasında uzanan Yeşildere Vadisi’nin doğusunda, Karaman–Yeşildere Taşkale yolu üzerindedir. Karaman’a yaklaşık 40 km uzaklıkta yer alır.

Mağaralar, kil oranı yüksel kireçtaşlarından oluşan bir arazide, yüksek kaya kütlelerine tamamen insan eliyle oyularak yapılmış 5 katlı toplu yerleşkelerdir. İlk iki katı doğu batı yönünde ve hücre şeklinde birçok odacaktıktan oluşur. Doğu ve batı yönlerinde vadiyi yüksekten kontrol edebilecek stratejik bir konumu vardır. Orta kısımdaki yüksek kayaya oyulan diğer katlar, bölge halkı tarafından sırasıyla, Kum Kale, At Meydanı ve Ölüler Meydanı olarak isimlendirilmiştir.

Mağaraların ön cephesi doğal olaylar sonucu tahrip olduğundan günümüzde belirgin bir girişi yoktur. Birinci katta oyuntular şeklinde birçok mezar odaları vardır. Bu katta doğudan batıya doğruya sıralanan odalardan bazılarının şapel olduğu tespit edilmiştir. Bunların içerisinde bazı geometrik şekillerin ve freskoların izleri bulunmaktadır. Şapellerin en büyüğü doğu bölümde yer almaktadır.

Üstü beşik tonozlu olup yamaçta yer alan güney cephe doğal olaylar sonucu yıkılmıştır. Mağaraların ne zaman oyulduğunu kesin olarak ortaya koyacak veriler olmamakla birlikte buradan ele geçen küçük buluntulardan mağaraların Bizans Devri’nde 6 ve 7’nci yüzyıllarda oyulduğu ve yerleşildiği anlaşılmaktadır. Mağaraların hem güvenlik açısından hem de killi kireç taşının ısı ve nemi sabit tutması özelliği nedeniyle oyulmuş ve kullanılmış olduğu tahmin edilmektedir.

Manazan Mağalarına ulaşım oldukça kolaydır.

Karaman’a gittikten sonra, araba ile ya da toplu taşıma araçlarıyla kolaylıkla ulaşılabilmektedir. Toplu taşıma için kent merkezinden ya da köyden kalkan dolmuşlar ile ya da D330 karayolu üzerinden arabanızla ulaşabilirsiniz.

Bodrum Kalesi efsanesi

Bodrum Kalesi efsanesi

Bodrum, dediğimizde birçoğumuzun hayatlarında yerini almış, güzel anılar zihinlerde canlanacaktır. Bu ayki yazımda; Bodrum’ un eşsiz değerleri arasında kabul gören kalenin tarihini yazmak sizleri geçmişe dair kısa bir yolculuğa çıkartmak istedim.

Bodrum, tarihçilere göre üçbin beşyüz yıllık tarihi ile coğrafi açıdan bir yarımadadan oluşan liman kenti olmaktadır. İlk yerleşimlerin Milattan önceki çağlarda olduğu bilinmektedir.  Öyle bereketli ve güzel bir coğrafya olmuş ki; Dönemin güçlü tüm medeniyetleri şehri ele geçirebilmek adına birbirleri ile hep savaşmışlar. Antik dönemden tanıdığımız ünlü yazar Homeros, Halikarnasos’a (Bodrum); “Ebedi Mavilikler Cenneti” adını vermiştir.

Bu güzel liman kenti adı Antik dönemde Halikarnasos olarak bilinmiştir. Antik dönemden günümüze; Lidya, Karia, Pers, Dor, Helen, Roma, Bizans ve Osmanlı uygarlıklarının hakimiyeti altında olmuştur.

Bodrum’ da yetişmiş olan; Tarih yazarlığı denildiğinde ilk akla gelen ünlü tarihçi Heredotos ((M.Ö. 484) o dönemde ada şeklinde olan kale yerinin Dorlar tarafından kurulduğunu yazmaktadır. Dünya tarihinde önemli yeri olan ilk kadın deniz amirali I.Artemisia’ da bu şehrin yetiştirdiği özel kişilerden olmuştur.

Bodrum ismi kaleyi inşa eden St. Petrium şövalyelerinden gelmektedir.              

Bodrum’ u hakimiyeti altında tutan Rodos Şövalyeleri döneminde bölgede Türkler’ de yaşamaktaymış. Bu dönemde şehrin adı Bodrum olarak telaffuz edildiği rivayet edilir.

 Bodrum Kalesi Tarihi Süreç;

Osmanlı’ nın, Anadolu’ da topraklarını genişletmek adına girdiği savaşların etkisi ile Osmanlı’ ya karşı şehri korumak için kalenin yapımına başlandığı bilinmektedir.  St Jean Şövalyeleri tarafından inşa ettirilen, Bodrum kalesi yapımına 1402 yılında başlanmış olsa da, bitmesi 120 sene sürmüş ve 1522’ de inşası bitmiştir. Kale’ nin ilk ismi Aziz Peter Kalesi olmuştur.  Kalenin inşasına başlanırken, bölgede savunma için Dorlar döneminden kalan küçük kale burçları ve 11.yy’ dan kalan Selçuklu kalesinin bu alanda bulunduğu ifade edilmektedir. St Jean Şövalyeleri tarafından 1402-1522 yılları arasında kontrol edilen kalede; Fransız, İtalyan, İngiliz, Alman ve İspanyol (Yılanlı) kuleleri yer almaktadır. En yüksek kule ise Fransız kulesidir.

Şehir XI. Yüzyılın son çeyreği itibariyle Türklerin kontrolüne geçmiştir. Rodos adasını, Kanuni Sultan Süleyman’ ın fethi ile birlikte Osmanlı İmparatorluğu toprağı olmuştur.

Müttefiklerin yenilmesi sonucu mağlup olunan I. Dünya savaşı sonrası İtalyan işgali başlamış ve Kurtuluş savaşı sonrası işgal sona ermiştir. Kale, 19 yy sonlarında bir dönem hapishane olarak kullanılırken hamam eklenmiştir. Hamam, Osmanlı eseri olma özelliğini içerir. 1960 yılında Sualtı Arkeoloji müzesi olarak hizmete alınmıştır.

 Bodrum Kalesi Hakkında;

Kale yapılırken, yıkık halde olan dünyanın yedi harikasından sayılan *Mausoleion’un taşlarının kullanıldığı ifade edilir. (“Halikarnas Mozolesi (ya da Mausoleion), Kral Mausolos adına karısı ve kız kardeşi Artemisia tarafından Halikarnassos‘ta yaptırılmış mezar”)

Kale, iki liman arasında kayalıklar üzerine kurulmuştur. Dorlar döneminde ada şeklinde olan kale bölgesi sonraki dönemlerde kara bağlantısı ile yarımada durumuna dönüşmüştür.

Savaş anında kuşatmalarda su teminini rahat sağlayabilmek adına iç kale içerisine yapılmış 14 adet sarnıç yer almaktadır.

İç kale mevkii alanına ulaşmak için 7 kapıdan geçilir. Her kapının üzerinde farklı anlamlar içeren ejderha, aslan gibi figürler yer almaktadır.

Kalenin iç güvenliğini tesis için yaptırılmış olan; takviye edilen çift duvarları arasında su hendeği üzerinde asma köprü, kontrol kulesi yer almaktadır. Ayrıca Sultan II. Mahmut tuğrası da bu bölümde yer almaktadır.

Sultan II. Beyazıd’ a karşı başarısız bir kalkışma gerçekleştiren kardeşi Cem Sultan şövalyelere sığınmış bir süre kalede ikamet etmiştir.

Kale içerisinde yer alan dünyanın sayılı müzeleri arasında yer alan Sualtı Arkeloji müzesi;                  1995 yılında Avrupa’da Yılın Müzesi Yarışması’nda “Özel Övgü” ödülüne değer görülmüştür.

Müze içerisinde 14 adet sergi salonu bulunmaktadır. Doğu Roma gemisi, Amphora sergileri, Cam batığı, Cam salonu, Uluburun batığı, Sikke ve Mücevherat salonu, Karya Prensesi salonu, Alman kulesi içerisinde yer alan; işkence odaları yer almaktadır.

Müze, sahip olduğu Amphora sayısı itibariyle; Dünyanın en zengin Doğu Akdeniz amforaları koleksiyonuna sahiptir.  Dünyanın en eski batığı batık gemisi olarak kabul gören; 3 ton cam ile çıkarılmış Serçe Limanı batığı ve diğer önemli Yassıada, Şeytan Deresi batıkları da müzede sergilenmektedir.

 

Halikarnas Balıkçısı olarak bildiğimiz; Cevat Şakir Karabağaçlı (1886-1973)

Hikaye ve roman yazarımızı anarak yazımı bitirmek isterim.  Mahkumiyetini kalebent olarak geçirmek üzere Bodrum’ a sürgün edilmesi sonrası bir Bodrum aşığı olmuştur. Bugün göğe doğru uzanan meydan ve liman bölgesinde yer alan o dev ağaçları o ekmiş ve baba sevgisi ile onlara şefkat ve ilgi göstermiştir.  Bu vesile ile yazılarında bize verdiği ilham ve tüm katkılarından ötürü minnet ve şükran duygularımla…

 

Murat Söker

neexss@gmail.com

intagram: murat_soker

Fiyortlar ülkesi Norveç

Fiyortlar ülkesi Norveç

Arktik tundrayı keşfe çıkmak, eşsiz manzaralı takımadalarda gezinti, görkemli fiyortların cazibesi ve hiç batmayan gece yarısı güneşinin sıcaklığı. Bu deneyimler ve daha fazlası, Norveç’te yazın en iyi şekilde tadını çıkarmanın yolunu oluşturan seçeneklerden bazıları. Evet bu yazımda sizlere yazın çıkılacak Norveç tatilinde deyimleyebileceğiniz sıradışı etkinliklerden bahsedeceğim.

GECE YARISI GÜNEŞİNİ GÖRMEK İÇİN TELEFERİKLERE BİNİN

Kuzey Norveç’in Fløya Dağı’ndaki Storsteinen’in (Big Rock) görkemli manzaralarını deneyimleyin. 420 metre yüksekliğe sahip Storsteinen’in Fjellheisen teleferiği ile yukarıya doğru çıkılması kabaca dört ila beş dakika sürüyor. En tepede, Tromsø ve çevresindeki adaların muhteşem manzarasını sunan bir gözlem güvertesi bulacaksınız. Yaz aylarında, teleferik saat 1: 00’e kadar çalışmaktadır. Güneybatı sahil kasabası Bergen’deki ikonik Fløibanen füniküleri, sizi deniz seviyesinden 1.050 metre yüksekte, şehri çevreleyen yedi dağdan biri olan Fløyen’e götürür. Zirveye ulaşmak beş ila sekiz dakika sürüyor ve siz yukarıya çıkarken seyahatin kendisi Bergen limanının ve tarihi mimarisinin muhteşem manzarasını sunuyor. Füniküler yıl boyunca çalışıyor ve saat 11: 00’e kadar açık.

TROLLSTİGEN’İN NEFES KESİCİ MANZARASINI KEŞFEDİN

Strynefjell ve Romsdal arasındaki manzaranın içinden 66 mil hızla geçen popüler bir yol olan etkileyici Geiranger-Trollstigen Ulusal Turist Rotası boyunca cesaretiniz varsa araba kiralayın. Yol boyunca uçurumlar, dik dağ sıraları ve derin fiyortların yanı sıra şelaleler yer almaktadır. 1936’da açılan Trollstigen (Troll Yolu), Kongen (Kral), Dronningen (Kraliçe) ve Bispen (Piskopos) gibi görkemli isimlere sahip dağlarla çevrilidir ve 11 tane adrenaline neden olan büküm ve yüzde 9’luk keskin bir eğim sahiptir. Fotoğraf fırsatları için durabileceğiniz ve panoramik manzaraların tadını çıkarabileceğiniz altı dinlenme alanı da cabası!. En popüler durak Flydalsjuvet’tir ve UNESCO tarafından korunan Geirangerfjord’a bakan görüntüleme platformuna sahiptir.

NORVEÇ FİYORTLARI ARASINDA GEMİ GEZİYE ÇIKIN

Muhtemelen Norveç’in ihtişamını tecrübe etmenin en popüler yolu, derin fiyortlarını dik dağ yüzlerini gemi gezisi ile görüntülemektir. Hurtigruten, ülkenin sahil şeridini ve fiyortlarını (Lysefjord, Hardangerfjord ve Sognefjord gibi yol boyunca duran) kapsamlı bir şekilde barındıran yolculuklar sunmaktadır. Lysefjord 26 mil uzunluğunda ve 1.384 fit derinliğinde ve ikonik Preikestolen (Müezzin Kayası), Lysefjord’un üzerinde 1.982 fit yüksekliğe sahip düz bir platodur. Norveç’in en büyük ikinci fiyortu 111 mil uzunluğundaki Hardangerfjord’dur. Hardangerfjord’daki duraklar arasında, 560 metreden daha fazla bir şelale olan Vøringsfossen için bilinen Eidfjord belediyesi yer alıyor. Nærøyfjord 11 mil uzunluğunda ve en dar noktasında sadece 820 feet genişliğindedir ve asma vadileri ve konik kanyonları vardır. Ve Norveç’in  büyükannesi ve en büyük fiyortu olan Sognefjord, deniz seviyesinden 4.593 feete kadar yükselen ve küçük tarım toplulukları ve şelaleleri ile noktalanmış dikey dağ yüzlerine sahip en dramatik fiyort manzaralarını sunmaktadır.

Son olarak Norveç’e gitmek için, İstanbul’dan her gün Oslo-İstanbul arası direk ve aktarmalı uçuş bulmak mükündür. Norveç AB üyesi olmamasına rağmen, Schengen Vizesi kabul etmektedir.

Azka yeni sezona hazır

Azka yeni sezona hazır

Ege’nin incisi Bodrum’un en gözde yeri Bardakçı Koyu’nda bulunan Azka Otel, yaz sezonuna 1 Nisan’da merhaba diyor.

Yeni sezonda Güvenli Turizm Belgesi ile misafirlerini ağırlayacak olan otel, geçen sezon olduğu gibi bu sezon da maksimum hijyen anlayışıyla güvenli bir ortam sunmaya devam edecek. Konaklayan tüm misafirlerin HES kodu bilgileri alınarak, tesise giriş anı ve tüm outlet alanlarda infared ısı ölçümü yapılıp, misafirlere giriş anında maske ve eldiven desteği sağlayıp, ortak kullanım alanlarını ve odalar sürekli olarak dezenfekte edilerek tedbirler bu sezon da uygulanmaya devam edecek.

Denize Sıfır Tatil

Tarihi dokusu, göz alıcı denizi ile son zamanların en gözde yerlerinden biri olan Bardakçı Koyu’nda, 100 metre uzunluğundaki iskelesi, kumu ve eğlence hizmetleri ile denize sıfır olan Azka Otel, bu yıl da misafirlerine tatil anlayışını en renkli şekilde sunacak. Bu sezon spa ve açık havuzunun da açık olacağı Azka Otel’de aynı zamanda gym, fitness alanı, hamam, sauna hizmetleri de olacak. Toplam 197 odası bulunan otel, 100 deniz manzaralı, 24 deluxe, 19 bahçe, 20 apart villa, 8 suit, 2 business suite ve 2 engelli odası ile misafirlerine unutulmaz anlar yaşatacak.

Azka Otel, 10-11 Nisan tarihlerinde 27 yıl sonra Bodrum’da gerçekleşecek ilk ralli olan Rally Bodrum’un sporcularını otelde ağırlayacak.

Amanruya Bodrum yaza hazır

Amanruya Bodrum yaza hazır

Amanruya Bodrum, Nisan ayında 2021 sezonunu başlatıyor. Doğaya duyduğu saygı ile hiçbir ağaca dokunmadan Osmanlı mimarisini bölge ile buluşturan Amanruya; büyüleyici avlusu, eşsiz manzaralı terasları ve ultra lüks konsepti ile kusursuz bir tatilin kapılarını aralıyor.

Bodrumun popüler tatil mekanlarından Cennet Koyu’nun hemen yanında, Amanruya; 60 dönüm ormanlık arazi içinde bölgenin doğal yapısı korunarak tasarlanan 36 adet çağdaş taş villadan oluşuyor.  Doğa ile eşsiz bir uyum içinde olan villaların her birinde kendine özel büyük bir bahçe ve havuz yer alıyor. Osmanlı köylerini anımsatan yapısı ile göz dolduran tesis, doğanın kaynağından sonsuz maviye açılan 50 metrelik dev havuzu ile de otantik görünümü taçlandırıyor ve büyüleyici atmosferiyle konfor alanını üst seviyelere taşıyor. 

Amanruya Bodrum, Doğanın Cömertliğini Vurguluyor

Yoğunluğu ile bilinen Bodrum’da Amanruya, misafirlerine; özenle tasarlanmış yüksek tavanlı yemek ve yatak odaları, hamam tarzı geniş banyoları ve Türk kömür şöminelerinin yanı sıra kekik kokulu terasları, kendilerine ait havuzları, kabanaları ve huzur veren köy manzarası ile tüm tatil ihtiyaçlarının en iyi şekilde karşılandığı bir yaşam alanı sunuyor. Yine misafirlerine, kendi kıyısında bulunan sınırların olmadığı, özgür ve masmavi bir koyda serinlemenin ayrıcalığını sağlıyor. Doğal güzelliklerin arasına şık dokunuşlarla yerleştirilen divanlar, yataklar ve iskele ile otel doğanın tüm cömertliğini en şık şekilde gün yüzüne çıkarıyor. Otelin içinde bulunan ortak alanlar da çağdaş taş tasarımlarından oluşuyor. Her şeyin eşsiz bir bütün olarak ahenkle bir araya geldiği konsept içinde yine taş yapılardan oluşan şarap ve puro salonu, 3 katlı bir kütüphane, yemek villaları ve sanat galerisinin yanı sıra tesisin tam kalbinde Antalya’dan getirilen özel yeşil ve turkuaz mermerden yapılan 50 metrelik sonsuzluk havuzu bulunuyor.

Eşsiz Manzaraya Açılan Bir Pencere…

Ege’nin mavisini, yeşilini ve doğanın tüm güzel tonlarını bir arada kullanarak şık bir tasarıma dönüştüren Amanruya, restoran ve mutfak kültürü ile de hayranlık uyandırıyor. Şık restoranı ile deniz kenarında, Bodrum’un doğal güzelliklerine bir pencere açan otel, mutfağını Şef Cihan Beyit ’in sihirli dokunuşlarına bırakıyor. Şef menüsünde taptaze deniz ürünlerine, yerel malzemeler ile yapılan özel Akdeniz yemeklerine, Türk ve dünya mutfağının en özel lezzetlerine yer veriyor.

Katar tarihi ve kültürü ile dikkat çekiyor

Katar tarihi ve kültürü ile dikkat çekiyor

Ortadoğu’da zengin bir kültürel deneyim arayanlar için Katar, yeni ve benzersiz deneyimlere sahip bir destinasyon olarak dikkat çekiyor. Ülke, her tür gezgin için birbirinden farklı çok sayıda aktivite seçenekleri sunuyor.

Orta Doğu kültürünün zenginliklerini deneyimlemek isteyenlere muhteşem kültürel deneyimler sunan Katar’da İslam Eserleri Müzesi, UNESCO Al Zubarah Arkeolojik ören yeri, Katar Ulusal Müzesi ülkenin ve bölgenin tarihini yakından tanımak için mutlaka ziyaret edilmeli.

Modern sanat organizasyonları ve etkinliklerini tarihle içi içe sunan Katar’da İslam Eserleri Müzesi’nden çıkıp 1800’lerden kalan Barzan Kuleleri’nin seyir terasından şehre bakabilir, geleneksel bir yelkenli ahşap tekne olan Dhow ile gezintiye çıkarak Doha’yı denizden keşfedebilir, akşam ise Katar Ulusal Tiyatrosu veya Katar Filarmoni Orkestrası’nda eserler izleyebilirsiniz.

Katar Ulusal Turizm Konseyi (QNTC) Katar’ın kültürel açıdan önemli noktalarını şöyle sıralıyor:

 İslam Eserleri Müzesi

Doha Corniche gezinti yolunda yer alan İslam Eserleri Müzesi, üç kıtadan İslam sanatını sergiliyor. 7. yüzyıldan kalma metal işleri, seramikler, mücevherler, ahşap işleri, tekstil ürünleri ve cam işlerini içeren kapsamlı eser koleksiyonu, Arap kültürel mirasına ilgi duyan herkes için görülmeye değer bir nitelikte.

UNESCO Al Zubarah Arkeolojik ören yeri

Katar’ın zengin mirasını keşfetmek isteyenler için ülkenin en büyük ören yeri olan UNESCO Al Zubarah Arkeolojik ören yeri de dahil olmak üzere keşfedilmesi gereken birkaç antik ören yeri mevcut. Kasaba, 18. yüzyılda son derece hareketli bir ticaret limanıydı, ancak bugün ziyaretçiler şehrin etkileyici duvarını, camileri, konut saraylarını ve evleri ile bir zamanların canlı pazar ve endüstriyel bölgelerini keşfedebilir.

Katar Ulusal Müzesi

Katar, hayranlık uyandıran çok sayıda mimari yapıya ve doruk noktası Katar Ulusal Müzesi olan giderek gelişen bir sanat ortamı sunuyor. Bina, çöl güllerinin yapraklarından esinlenen çarpıcı bir manzaraya sahip. Müze, her biri ziyaretçilere Katar tarihinin üç önemli bölümüne rehberlik eden 11 sürükleyici ve deneyimsel galeriye ev sahipliği yapıyor: Başlangıç, Katar’daki yaşam ve ülkenin modern tarihini bu müzede görebilirsiniz.

Bob Marley’in ülkesi “Jamaika”

Bob Marley’in ülkesi “Jamaika”

Jamaika, Amerika kıtasında, Küba’nın güneyinde, Büyük Antiller’de yer alan bir Karayip ada ülkesidir.

Yüzölçümü, 10.990 km², sahil şeridi, 1.022 km dir. İkliminde; tropikal, sıcak, nemli hava etkindir; iç kısımlarda ise ılıman iklim görülür. Tropikal bir cennet olan bu ada ülkesinin arazisi çoğunlukla dağlıktır. Karayiplerin üçüncü büyük adası olan Jamaika, aynı zaman eşsiz kahve çekirdeklerinin üretildiği Blue Mountain’a ev sahipliği yapar. Kahveseverlerin favorileri arasında yer alan Blue Mountain çekirdekleri, sınırlı üretim kapasitesi ve kendine özgü aroma ve tadından dolayı en pahalı kahve çekirdekleri arasına yer alır.

Jamaika’nın başlıca şehirleri Kingston, Portmore, Spanish Town, Mandeville, Ocho Ríos, Port Antonio, Negril ve Montego Bay’dir. Kingston ayrıca dünyanın yedinci büyük doğal limanına ev sahipliği yapar. Kristof Kolomb 5 Mayıs 1494 yılında adaya ulaştığında “Gözlerimin gördüğü en güzel ada” olarak tariff etmiştir. Kolomb adaya “Santiago” adını vermiştir ancak adanın yerlileri tarafından kullanılan Xaymaca, “Jamaica” olarak kullanılmaya devam etmiştir. Adaya yerleşen İspanyollar, neredeyse tüm yerli halkı öldürmüşlerdir. Ada 1655 yılında İngiltere egemenliğine geçince, adadaki İspanyollar sürgün edilmiş, yeterli kolonileşme sağlanamadığı için de değerli şeker üretiminde kullanılmka üzere Afrika’dan çok sayıda köle getirildi. Günümüzde Jamaika halkının büyük çoğunluğu bu sebeple Afrika kökenlidir.

Adada resmi dil İngilizcedir ancak yerel halk kreyol bir dil olan Jamaika Patoisi lehçesini konuşmaktadır (Birden fazla dilin birleşmesiyle oluşmuştur)

Jamaika aynı zamanda Reggae müziğinin efsanesi Bob Marley’in de vatanıdır. Jamaika’ya gittiğiniz Bob Marley Müzesi’ni de ziyaret etmeyi sakın unutmayın. Jamaika’daki diğer ziyaret edilmesi gereken yerler Kraliyet evi, Aziz Cathrine Katedrali, Ulusal Galeri, Fern Gully, Mavi (Blue Mountains) ve John Crow Dağları milli parkı, Crocodile Pond (Timsah Göleti), Long Bay ve tabi ki Karayip Korsanları efsanelerine konu olan meşhur Port Royal’dir.

Bu güzel cennetten bir köşe adaya ne yazık ki Türkiye’den direkt ulaşım imkanı yoktur. Bunun için Amerika, Küba ya da Avrupa ülkerinden aktarmalı uçuş yapmanız gerekecektir. Jamaika Türkiye vatandaşlarına vize uygulamıyor olsa da, aktarma yapacağınız ülkeye giriş için vizeniz olduğundan emin olun. Jamaika ulaşmanın bir diğer yolu da deniz seferleridir ve birçok gemi tatili paketinin içinde yer almaktadır.

Ferhat Kaan Şahin

pausedergi@gmail.com

TROYA ANTİK KENTİ

TROYA ANTİK KENTİ

Efsaneleri, aşk ve kahramanlık destanı ile anılan; Troya’ nın gizemli mitolojik hikayesini sizlerle paylaşmak istedik.

Troya antik kenti; Çanakkale, Tevfikiye köyü sınırları içinde bulunuyor. Şehrin Anadolu ve Avrupa yakaları olması sebebiyle, Asya kıtasında yer almaktadır. Binlerce yıllık geçmişi ile dünyada hep merak edilen çalışmalar yapılmış bir bölgedir. İlk yerleşimin M.Ö. 3000 yıllarında olduğu düşünülmektedir. Dönemi itibariyle şehir devletlerin kurulduğu dönemlerde varlığını sürdürmüştür. Şehir yangınlar, savaşlar ve deprem sebebiyle dokuz kez yeniden kurulduğu araştırmacılar tarafından ifade edilmektedir. Şehrin kurucuları ise ilk yerleşim sağlayan Dardanos kral soyundan gelenler olmuştur. Rivayete göre şehrin kuruluş efsanesi; Dardanos kraliyet ailesinden olan İlos katıldığı bir yarışmada benekli bir inek kazanır. Şehrin bilicileri İlos’ a ineği serbest bırakmasını ve ineğin ilk mola verdiği bölgede bir şehir kurmasını öğütlerler. İlos, öğüdü dinlemiş ve serbest bıraktığı ineği Hisarlık Tepesi’nde oturmuştur. Bu sebeple İlos’un burada bir şehir kurup şehre İlion adını verdiği rivayet edilir.”

Yüzyıllar sonra; Antik şehrin keşfediliş hikayesi de Homeros’ un eserleri sayesinde olmuştur. Heinrich Schliemann, adında Alman tüccar ve amatör arkeolog’ un İlyada’ yı defalarca okuması ve bölgeye yönelik merakı sonucu kişisel girişimi ile 1868 yılında ilk kazılar başlamıştır. Tabii ki bu merakının masum olmadığı biliniyor. Yaptığı kazılarda bölgeden çıkan kıymetli tarihi eserleri yurtdışına kaçırdığı anlaşılmıştır.

Troya antik kenti arkeolojik kazılardaki bulgulara göre; Çanakkale Boğazı’nın güney girişine yaklaşık 4,8 kilometre mesafedeki Hisarlık adlı bir tepeciğin üzerinde yer almaktadır.                      Şehrin kuruluşu sonrası güçlü bir devlet olması sebebiyle, devasa surlara sahip iç kalesiyle nüfuzlu bir şehir olduğu bilinmektedir. Kazılarda Troya’nın bin yıllık dönemi süresince defalarca yıkılıp yeniden inşa edildiği tespit edilmiştir. Gelişmiş ve bölgesinde önemli bir şehir olarak varlık gösterirken, savaşlar veya doğal afetler ardından harabeye dönüşü kentin tarihinde yer almaktadır. Orta Çağ dönemine dek, Troya’nın inişlerle ve çıkışlarla dolu öyküsünün devam ettiği anlaşılmaktadır. Bölge dönemi itibariyle dünyaya yön veren hükümdarlar tarafından saygınlık görmüş bir merkez olmuştur. Savaş sonrası şehirden ayrılıp Roma imparatorluğunun kurulduğu topraklara giden Aeneas’ in, Roma’nın efsanevi kurucuları Romulus ve Remus’un atası olduğuna inanılmıştır. Bu sebeple Roma İmparatorlarının hep saygı duyduğu bir bölge olmuştur. Makedonya’ nın kurucusu döneminin güçlü imparatorlarından; Büyük İskender (MÖ 356-323) bölgeye duyduğu saygıdan dolayı önem vermiştir. Troya’yı yeniden eski ihtişamına getireceğine yemin edip, şehrin yeniden imarı ve vergiden muaf tutulması emrini vermiştir.

Troya Savaşı’na ait hikayelerden esinlenerek yaratılmış film vizyona girmesi ile son dönemlerde büyük ilgi görmüştür.

Bugüne gelirsek; günümüz arkeologları ve tarihçiler Homeros eserinde anlattığı savaşın gerçekten yaşanıp yaşanmadığı, zamanını ve nasıl gerçekleştiğini belirleme çabaları sürüyor. MÖ 1300 yılı civarında savaşın gerçekleştiğidir. Yıkıntılar arasında mancınık bulunması savaşın bu zamanda geçtiğine işaret etmektedir. Savaşın daha sonra, MÖ 1190 civarında gerçekleşmiş olması da ihtimaller dâhilindedir. Bu tarihe gelindiğinde Troya yeniden inşa edilmiş ama şehir, Akdeniz’deki birçok benzeri gibi saldırıya uğramış ve tarumar edilmiştir.

Kazıların 1865 yılından bu yana sürdüğü Troya’da şehrin mimarisi ve hazineleri gün yüzüne katmanlar halinde çıkmaktadır. Arkeologlar 4 bin yıldan da eski dönemde Troya’nın büyük bir refah içinde yaşadığını artık biliyorlar. Hükümdarların bıraktığı devasa hazineler arasında binlerce altın yüzüğün yanı sıra altın, gümüş, elektrum, bronz, bakır kaplar ve birçok silah bulunmaktadır.

Efsanevi şehir Troya antik kenti kazılarında bulunan eserler 2018 yılında hizmete açılan Troya Arkeloji müzesinde sergilenmektedir.

Efsanesi:

Troya’ da yaşananları MÖ 800 yılında yaşamış olan İonia’ lı (İzmir çevresi) Homeros’ un İlyada ve Odysseia eserlerinden biliyoruz. M.Ö. 1180’e tarihlenen Troya Savaşının anlatıldığı eserlerinde; Sparta Kraliçesi Helen, bir düğün nedeniyle şehre gelen eski Troya Prensi Paris’ e gönlünü kaptırır. Paris’ in babası Troya kralı iken, Zeus babasını cezalandırarak krallığı elinden almış ve Paris’ i İda dağlarında çoban yapmıştır.

Aşkın başlangıç hikayesi ise; Kral Peleus ile deniz tanrıçası Thetis’in düğünleri sırasında güzellik tanrıçası Afrodit, kraliçe Helen, Zeus’un kızı Athena ve Zeus’un eşi Hera, düğüne çağrılmayan nifak tanrıçası Eriş tarafından masalarına atılan, üzerinde “en güzele” yazılı altın elma için harekete geçmeleridir. Altın elma paylaşılamayınca kavga çıkar. Bu durum üzerine Zeus, seçimi Paris’ in yapmasını ister. Bu rekabet yüzünden masada ki kadınlar Afrodit, Athena ve Hera, Paris’ e vaatlerde bulunurlar. Paris, Helen’ i en güzel kadın olarak seçer. Evli olan Helen ile aralarında bu olaydan sonra yasak aşk başlar. İki aşık, Troya’ ya kaçarlar yani Antik Yunan’ dan, Asya’ ya kaçmışlardır. Sparta Kralı kendisini küçük düşüren bu olayı temizlemek için kardeşi Mykene kralı Agamemnon’ un başında olduğu Akha ve birleşik Antik Yunan ordusunu karşı kıyıya gönderir. Troya’yı savunmak için ise Troya Kralı Priamos’un oğlu Hektor’ un komuta ettiği, Anadolu’ dan gelen askeri birlikler ile savunma sağlanır. Helen’ i geri almak için harekete geçen ordular ile başlayan savaş on yıl sürer. Yıllarca süren savaşta, yorulurlar ve birbirlerine karşı üstünlük sağlayamazlar.

Akha ordusu, Kral Odysseus’un fikrini geçekleştirerek savaşın sonunu getirirler. Bugünde şehrin simgesi olan; devasa bir tahta bir at inşa ederler. İçerisine Odysseus ve seçkin askerler gizlenirler. Gece karanlığında tahta atı barış sembolü olarak Troya’nın kapısına bırakılır. Çekildikleri söylenen diğer askerleri taşıyan gemiler Bozcada arkasında kalan bölgeye saklanırlar. Savaş yorgunu, barış arzusunda olan Troyalılar; sessizlik üzerine karşı tarafın geri çekildiğini ve barış için tahta at bırakıldığına inanırlar.  Barış için bırakılan tahta atı surların içine alırlar. Gece yarılarına kadar barış kutlamaları içi şarap içip eğlenip sızarlar. Bu sebeple savunmasız kalan şehrin kapıları, atın içinden çıkan Akhalı savaşçıların saldırısı ile açılır. Savunmasız kalan Troya’nın surlarına yönelen Akha ordusunun saldırısı ile Troya şehri tamamen harabe haline gelir. Troya’ da taş, taş üstünde bırakılmadan yakılıp, yıkıldığı büyük felaket yaşanır. Bu son pusu içeren darbe ile Troya şehri ve Paris’in sonu gelmiş olur.

Paris’ in babasının elinden krallığın alınması ile ilgili sözü edilen kehanet gerçekleşir.

Zeus’ a iletilen kehanete göre, Paris’ in babasının yönettiği şehir yerle bir olacaktır. Bu yüzden krallık ellerinden alınmış ve Paris dağlara sürülmüştür. Bu savaş ile birlikte Troya kehanet edilen kaderini yaşamış olur. Savaş sırasında Zeus zaman, zaman her iki tarafı da desteklemiştir. Bu konuda kendisini en çok etkileyen eşi Hera olmuştur.

Zaferi kazanan Menelaos, eşi Helene’yi alarak Yunanistan’a doğru gemisi ile yolculuğa çıkar.

Yıllar süren savaşa neden olan kraliçe Helen’e olan iki erkeğin tutkusu neden olması sebebiyle; savaş sırasında Menelaos ve Paris düello yapmak istemişlerdir. Bu sayede savaşın uzamadan bir sonuca varması düşünülmüştür. Düello sonucunda kazananın ödülü Helen’e sahip olması ve savaşın bitişidir. Düelloyu istemeyen Zeus’ un eşi olan Afrodit’ in müdahalesi ile düello gerçekleşmez.

Homeros’un İlyada ve Odysseia epik şiir eserleri dilimize harika bir tercüme ile çevrilmiştir. Okurken elinizden bırakamayacağınız sürükleyici, etkileyici düşündürücü bir üsluba sahip eserlerdir.

Truva ören yeri milli park sınırları içerisinde yer almaktadır. Truva, dünyanın önemli medeniyetlerinden Roma imparatorluğunun başlangıç noktası olarak kabul edilmektedir. Bölgeye yaptığınız ziyarette; savaş kalıntıları ve surları incelemek geçmişin mitolojik hikayelerine keyifli bir yoluculuk yaptıracaktır. Mitolojide bahsi geçen tahta Truva Atı ise Çanakkale şehir merkezinde ziyaret edilebilmektedir.

Troya Müzesi ve Ören Yeri Hakkında:

Tevfikiye Köyü, Çanakkale: Telefon: 0 286 283 00 61

Ulaşım: Araç ile yolculuk da; Çanakkale – Ezine istikametine devam edilirken, Çıplak köyü istikametine devam edilmesi ile ulaşılmaktadır. Truva antik kentine şehir merkezinden kalkan dolmuşlar ile ulaşım mümkündür.  Şehir merkezine 30 km mesafededir.

Murat Söker

e-posta: neexss@gmail.com

intagram: murat_soker

Türkiye’nin gizli kalmış 8 destinasyonu

Türkiye’nin gizli kalmış 8 destinasyonu

Türkiye, yaz tatili için oldukça geniş bir yelpazede seçenekler sunuyor.  Ünü Türkiye’yi aşarak dünyanın pek çok yerindeki turistin gözde lokasyonları arasına giren beldelerimiz var. Ancak, bu yıl, tatilciler içinde bulunduğumuz gündem nedeniyle kalabalıktan uzakta tatil yapmayı tercih ediyor. Pandemi sonrası tatil rotasını doğaya çevirmek isteyenler için Türkiye’nin gizli kalmış 8 destinasyon.

 

Birgi Köyü, İzmir

Birgi Köyü, herkesin hayallerini kurup bir gün yaşamak istediği Ege Köyü tanımıyla birebir örtüşen yerlerden birisi… Yeşile boğan çınar ve ceviz ağaçları, ahşap pencereli taş evleri ve sakin sokaklarıyla tüm misafirlerini büyülüyor. Tarih boyunca Frigler, Persler, Bizanslılar, Romalılar ve Osmanlılar’a ev sahipliği yapmış olan bu kadim köy, UNESCO tarafından Dünya Mirası Geçici Listesi’ne de alınmış. Sakin bir tatil geçirmek isteyenler için ideal bir lokasyon. Köyün tarihi atmosferini yakalamak için taş evlere kurulmuş butik otellerde konaklayabilirsiniz.

 

Küçük Kargı Koyu, Muğla

Adeta doğal bir akvaryuma benzeyen Küçük Kargı Koyu, dalış meraklılarını kendine çağırıyor. Sadece su altı güzellikleri değil serin bir rüzgara ve hoş bir kokuya sebep olan sığla ağaçları da burayı unutulmaz kılan farklı özelliklerden bir kaçı. Kalabalıktan uzakta, huzur dolu bir tatil isteyenler için oldukça ideal.

 

Palamutbükü, Datça

Türkiye’nin doğayla en iç içe köşelerinden biri olan Datça Yarımadası, her bir koyuyla ayrı ayrı görenleri kendine aşık ediyor. Zeytin ve badem ağaçlarıyla süslenmiş cennetten bir köşe olan Palamutbükü, masmavi denizi ve dalış noktalarıyla huzurlu bir adres noktası olarak tatilcileri çağırıyor. Palamutbükü’ne en yakın havalimanı 90 kilometre uzaklıkta olan Bodrum Milas Havalimanı. Bodrum Marina’dan kalkan Datça feribotlarıyla ilçe merkezine gelerek Palamutbükü’ne giden araçlara binebilirsiniz.

 

Kekova, Antalya

Kekova, Demre ve Kaş arasında bulunan Kaleköy, Üçağız ve Kekova’yı kapsayacak bir bölgenin adı. Kekova’nın en önemli özelliği ise antik çağlardan bugünlere kadar kalan arkeolojik eserlerin su seviyesinin yükselmesiyle birlikte su altında kalması… Bu Batık Şehir aslında burayı eşsiz kılıyor. Dalış severlerin hayalleri arasında burada dalış yapmak mutlaka var. Dalışla ilgilenmeyenler bile bu Batık Şehir’den büyülenecek! Kekova’ya ulaşmak için en kolay seçenek Kaş Otogarı’na direkt sefer yapan otobüslere binmek. Kaş Otogarı’ndan Kekova’ya ulaşmak için ise taksi kullanabilirsiniz.

 

Bördübet Koyu, Marmaris

Bördübet Koyu’nda ormanın ev sahipliği yaptığı kuş türlerinin sesleri arasında doğanın kalbinde olmanın huzuru insanın iliklerine kadar işleyebiliyor. Bördübet’te Kız Kumu Plajı ve Bayır Köyü de gizli kalmış doğa harikası manzaralarıyla kendine hayran bırakıyor.

 

Gideros Koyu, Kastamonu

Doğal güzellikleriyle ün salmış Karadeniz’e her gidildiğinde bambaşka bir yer keşfedilebilir, bambaşka bir macera yaşanabilir. Kastamonu’nun Cide ilçesinde bulunan Gideros Koyu da keşfedilmemiş noktalardan biri. Kestane, kayın, meşe, çam ve şimşir ağaçlarının ortasında yer alan Gideros Koyu, Karadeniz’in dalgalı sularının aksine sakin bir denize sahip. Bu koyda yüzmenin tadını çıkardıktan sonra yeni tutulmuş taptaze balıkların tadına bakmak da mümkün. Farklı çeşitte balıkların yanı sıra Kastamonu’nun yöresel lezzetleri de denenmesi gerekenler arasında.

 

Akgöl, Sinop

Karadeniz’in en güzel şehirleri arasında ilk sıralarda yer alan Sinop, Akgöl’e de ev sahipliği yapıyor. Yaklaşık 3 dönümlük bir alanı kaplayan Akgöl, ağaçlarıyla da meşhur. Günübirlik piknikler ya da doğayla iç içe bir kamp tatili için harika bir nokta.

 

Çilingoz Tabiat Parkı, İstanbul

İstanbul’da yaşayanlar ve bu yaz çok uzaklara gitme fırsatı olmayanlar için Çatalca ilçesinde bulunan Çilingoz Tabiat Parkı ideal. İstanbul’dan çok uzaklaşmadan kalabalıklardan ve şehrin stresinden uzaklaşılabilecek bir destinasyon. İster günübirlik ziyaret edilebilir ister çadır ile hafta sonu kamp gezisi düzenlenebilir.