Yazılar

Sonbahar hamilelerine özel öneri

Sonbaharla birlikte artan mevsimsel hastalıklar, hamilelerde bazı risklerin daha sık ortaya çıkmasına yol açabiliyor. Acıbadem Kadıköy (Dr. Şinasi Can) Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran “Gebelikte bağışıklık sistemi anne adaylarını virüslere karşı daha savunmasız hale getirir. Influenza (grip) gebelerde bazen beklenenden daha ağır seyredebilir, solunum güçlüğü ve yüksek ateş gibi belirtilerle anne sağlığını tehdit edebilir. Düşük, erken doğum, su kesesinin erken açılması ve yenidoğanın enfeksiyonu gibi durumların riskini artırabilir” diyor. Bu nedenle sonbahar döneminde anne adaylarının alacakları bazı önlemlerle, hem kendilerinin hem de bebeklerinin sağlığını korumalarının mümkün olabileceğini vurgulayan Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran, sonbahar hamilelerine özel 8 önerisini sıraladı, önemli açıklamalar yaptı.

Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran

Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran

  • Grip aşınızı ihmal etmeyin

Hamilelikte ve emzirme döneminde en etkili korunma yöntemlerinden biri olan grip aşısı, canlı virüs içermediğinden gebelikte güvenle uygulanabilir ve hem anne adayını hem de doğumdan sonraki ilk aylarda bebeği korur. Ancak hamileliğin ilk 3 ayı bebeğin organ gelişim dönemi olduğu için gerekmedikçe beklenmelidir. İkinci veya üçüncü trimesterde olan ve sonbahar-kış dönemine giren anne adaylarının aşılarını doktor önerisiyle yaptırmaları önemlidir.

  • Ellerinizi sık yıkayın 

Ellerin sık sık sabunla yıkanması enfeksiyona karşı korur. Su ve sabun olmadığında alkol içeren el antiseptikleri tercih edilebilir. El yıkamak, influenza dahil pek çok virüsten korunmanın en etkili yollarından biridir. Gripli bir hastayla veya salgılarıyla temas edilmesi halinde de ellerin yüze, göze veya buruna temasından kaçınılmalı ve eller mutlaka sabunla yıkanmalı veya alkol içeren bir mendille silinmelidir.

  • Kalabalık ortamlardan uzak durun

Sonbaharda kapalı alanlarda geçirilen sürenin artması virüslerin yayılmasını kolaylaştırır. Hamilelerin alışveriş merkezleri, toplu taşıma araçları veya kalabalık toplantılarda mümkünse kısa süre bulunması, bulaş riskini azaltır. Hasta kişilerden mümkünse uzak durulması, gereken durumlarda maske kullanılması, kapalı ortamlarda en azından 1 metre mesafe uzaklıkta bulunulması önemlidir.

  • Dinlenmeye zaman ayırın ve stresi azaltın

Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran “Stres, bağışıklık sistemini baskılayan önemli bir faktördür. Gebelikte stres düzeyini azaltmak, hem annenin hem bebeğin sağlığı üzerinde doğrudan olumlu etki yaratır. Güne hafif yürüyüşlerle başlamak, nefes egzersizleri yapmak ya da sevdiğiniz aktivitelerle zaman geçirmek bedeni ve zihni rahatlatır” diyor.

  • Ev ve iş ortamınızı temiz tutun ve havalandırın

Soğuk günlerde evde daha çok vakit geçirilir, fakat kapalı ortamlar mikroorganizmalar için ideal üreme alanıdır. Günde birkaç kez kısa süreli pencere açarak ortamı havalandırın. Düzenli olarak evde ve/veya işte yüzeyleri dezenfektan ile temizleyin. Nem oranının çok düşmesi solunum yollarının kurumasına yol açabilir; bu durumda nemlendirici cihazlardan faydalanabilirsiniz.

  • Beslenmenizi bağışıklık dostu hale getirin

Bağışıklık sisteminin güçlü olması için doğru beslenme son derece önemlidir. C vitamininden  zengin meyve ve sebzeler (portakal, kivi, brokoli), çinko içeren kuruyemişler ve omega-3 yönünden zengin balıklar bağışıklık direncini artırır. Yoğurt ve kefir gibi probiyotik kaynakları bağırsak sağlığını destekleyerek enfeksiyonlara karşı koruma sağlar. Ayrıca yeterli su tüketimi ve taze gıdalarla beslenmek de vücudun doğal savunma mekanizmasını güçlendirir.

  • Yeterli ve kaliteli uykuya özen gösterin

Gebelik döneminde hormonal değişiklikler uyku düzenini zorlayabilir; ancak dinlendirici bir uyku hem anne hem bebek sağlığı için önemlidir. Günde 7–8 saat kaliteli uyku, bağışıklığın güçlü kalmasına yardımcı olur. Uyumadan önce ekran maruziyetini azaltmak, ılık bir duş almak veya gevşeme egzersizleri yapmak uykuya geçişi kolaylaştırabilir.

  • Şüpheli belirtilerde doktora başvurun

Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran “Ateş, öksürük, kas ağrısı, halsizlik gibi belirtiler fark edildiğinde ihmal edilmemelidir. Hamilelikte enfeksiyonlar daha hızlı ilerleyebilir. Bu nedenle belirtiler başladığında zaman kaybetmeden hekiminize başvurun. Doktorunuza danışmadan ilaç kullanmayın; uygun tedaviyle hem siz hem de bebeğiniz güvende kalırsınız” diyor.

Menopoz döneminde cinsel yaşam biter mi?

Menopoz döneminde cinsel yaşam biter mi?

Kadınlarda yumurtalıkların görevlerinin azalmasına bağlı olarak adet döngüsünün ve doğurganlığın sona erdiği yaşam evresi ‘menopoz’ olarak adlandırılıyor. Ülkemizde kadınların ortalama 47-49 yaşları arasında menopoza girdiği belirtiliyor. Sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz, rutin hekim kontrolleri ve yakınmalara yönelik uygulanan tedaviler sayesinde kadınlar menopoz sürecinde aktif ve kaliteli bir yaşam sürebiliyor. Ancak menopozla ilgili toplumda doğru sanılan hatalı bilgiler ve bu doğrultuda hareket edilmesi, kadınların menopoz dönemini sağlıklı ve mutlu yaşamalarını önleyebiliyor. Örneğin, menopoz döneminde uygulanan hormon tedavilerinin kansere yol açacağı kaygısı nedeniyle tedaviden kaçınmak, yıllarca sürebilecek olan menopoza dair sıkıntıların çözümüne ulaşmayı engelleyebiliyor.

Acıbadem Dr. Şinasi Can (Kadıköy) Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran, menopoz sürecine yönelik gereksiz kaygılar veya hatalı bilgiler nedeniyle hekim kontrolünden kaçınmanın aynı zamanda ciddi tablolara da neden olabileceğine dikkat çekerek, “Menopoz kalp ve damar hastalıkları, meme, rahim ve yumurtalık hastalıkları ile kemik erimesi gibi pek çok hastalığın sıkça karşılaşıldığı bir dönem. Dolayısıyla menopoz sürecinde düzenli olarak yapılması gereken hekim kontrollerini aksatmak, bu hastalıkların atlanmasına veya erken teşhis edilememesine yol açabiliyor. Bu nedenle menopoz döneminde hem Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanı kontrolüne gitmek, hem de düzenli aralıklarla check-up yaptırmak büyük bir öneme sahip. Bu sayede yaşam kalitesi yükselirken, hayatı tehdit edebilen hastalıklar da erken dönemde teşhis ve tedavi edilebiliyor” diyor.

Acıbadem Dr. Şinasi Can (Kadıköy) Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran

Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran

Menopoza girme yaşı geciktirilebilir. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Adet kanamaları sona erdiğinde menopoza dair yakınmaları gidermek amacıyla hormon tedavisine başlanabiliyor ve ilaç tedavisiyle rahim iç zarı kalınlaştırılıp, sonrasında kanama sağlanarak ‘yapay bir adet döngüsü’ oluşturuluyor. Ancak ilaç tedavisi sayesinde her ay adet görülse de bu durum menopozun geciktirildiği anlamına gelmiyor.

Kadınlar annesine benzer yaşta menopoza girer. YANLIŞ!

DOĞRUSU: ‘Her kadın annesiyle benzer yaşta menopoza girer, annesine benzer belirtileri yaşar’ düşüncesi de yine toplumda yaygın olan hatalı bilgilerden. Kadınlar kalıtsal olarak annelerine benzeseler de menopoza girme yaşını; kilo alımı, sigara ve alkol kullanımı, kronik hastalıklar, geçirilen ameliyatlar, radyoterapi, kemoterapi, stres ile doğum sayısı gibi faktörler etkiliyor.

Her kadın menopoz dönemini aynı deneyimler. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Yaklaşık her 2 kadından 1’inde menopoza giriş döneminde ve sonraki yıllarda ateş basmaları, gece terlemeleri ile duygu durum değişiklikleri gibi yakınmalar gelişiyor. Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran, “Ancak menopoza ait belirtiler kadınlar arasında oldukça değişkenlik gösteriyor; hiçbir şikâyeti olmayan kadınlar olabildiği gibi yaşam kalitesi ciddi anlamda etkilenmiş kadınlarla da karşılaşıyoruz. Bu yakınmaların değişkenliği kalıtsal, ırksal, beslenme alışkanlıkları, iklim ve yaşam tarzı pek çok faktörden kaynaklanıyor” diyor.

Rahim alınınca menopoza girilir. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Kadının menopoz sürecini belirleyen durum, yumurtalıklardaki yumurtaların tükenmesi ve buna bağlı olarak işlevini yerine getirememesidir. Bununla birlikte, ameliyat yoluyla iki yumurtalığın çıkarılması halinde de kadın menopoza giriyor. Dolayısıyla, sadece rahim alınınca kadın adet görmüyor ve bir daha hamile kalamıyor ama menopoza girmiyor. Menopoz ancak rahimle beraber yumurtalıklar da alınırsa başlıyor.

Menopozla birlikte cinsel yaşam biter. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Menopoz döneminde kadınların yaklaşık yüzde 70’inde vajinal kuruluk, cinsel ilişkide ağrı, isteksizlik, idrar yaparken yanma ve sık enfeksiyon geçirme gibi yakınmalar oluşuyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran, ancak bu tür şikayetlerin tedavilerle giderilebildiğine işaret ederek, “Menopoz dönemindeki kadınlarda gelişen yakınmaların altta yatan nedeni, menopozla birlikte östrojen hormonunun azalması ve buna bağlı olarak vajinal bölgenin elastikiyetinin, kayganlığının ve florasının bozulmasıdır. Öncelikli olarak vajinal kayganlaştırıcı ve nemlendirici tedaviler uygulanabilirken, uygun hastalarda topikal veya sistemik yolla östrojen hormonunun verilmesi de sorunların büyük oranda düzelmesini sağlıyor” bilgisin veriyor.

Menopoz döneminde mutlaka kilo alınır. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Kadınlar genellikle menopozdan sonra kilo aldıklarından yakınıyorlar. “Ancak kilo almak hormonal değişimin değil, yaşlanmanın bir etkisidir” diyen Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran, sözlerine şöyle devam ediyor: “İlerleyen yaşla birlikte metabolizmanın bir miktar yavaşlaması nedeniyle günde yaklaşık 250 kalori daha az enerji almak, bu süreci dengeleyecektir. Elbette her zaman olduğu gibi kilo dengesi menopoz döneminde de; liften zengin, meyve ve sebze ağırlıklı, protein ile kalsiyumdan zengin, yağ oranı düşük beslenme modeli ve düzenli egzersizlerle sağlanabiliyor”

Acıbadem Dr. Şinasi Can (Kadıköy) Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran

Hormon tedavisi kansere neden olur. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Hormon tedavisinin meme kanserine yol açtığı endişesi nedeniyle pek çok kadın menopozun sebep olduğu sorunlara katlanmak zorunda kalıyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran, menopoz doğal bir süreç olsa da yaşam kalitesini olumsuz etkileyen yakınmalar için mutlaka hekime başvurmak gerektiğini vurgulayarak, “İhtiyaç halinde de ilaç desteği almak doğru bir yaklaşım olacaktır. Kişisel olarak uygun hastalarda, uygun dozda ve sürede verilen hormon tedavileri yakınmaları giderirken, toplumda sanıldığı kadar yüksek oranda kanser vakasıyla karşılaşılmıyor” diyor. Hekime danışmadan uygulanan ve etkinliği ile güvenirliliği kanıtlanmamış birtakım bitkisel tedavilerden de mutlaka kaçınmak gerekiyor, zira bu yöntemler karaciğer, böbrek ve kalp gibi organlarda hasara neden olabiliyor.

Şikayeti olan her kadın hormon tedavisi alabilir. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Östrojen içeren hormon tedavileri menopozdaki yakınmaları hafifletmek amacıyla sık kullanılan bir yöntem olsa da, her kadın için uygun olmayabiliyor. Özellikle de rahim kanseri, meme kanseri, aktif karaciğer, kalp ve damar ile emboli gibi hastalıkların varlığında hormon tedavilerinin kullanımı önerilmiyor.

Menopoz döneminde hamilelik riski yoktur. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Özellikle ‘perimenopozal dönem’ olarak adlandırılan adetin kesilmesinden itibaren geçen bir yıl içinde düşük ihtimal de olsa hamilelik gerçekleşebiliyor. Dolayısıyla bu dönemde cinsel yaşamda korunmaya mutlaka devam etmek gerekiyor.

Menopoza geçiş döneminde yoğun âdet kanamaları normaldir. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Menopoza geçiş dönemi sıklıkla adet döngüsünün seyrekleşmesi veya kesilmesi şeklinde belirti veriyor. Tam tersi olarak yoğun âdet kanamaları, düzensiz ve sık kanamalar altta yatan rahimde kalınlaşma, miyom ile polip gibi bir jinekolojik hastalıkla ilişkili olabiliyor. Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran, dolayısıyla bu süreçte gözlenen yoğun kanamalarda mutlaka hekime başvurmak gerektiğine dikkat çekiyor.

Hamileliğin ilk üç ayında aşı yaptırmak riskli mi?

Hamileliğin ilk üç ayında aşı yaptırmak riskli mi?

Hamilelik, bağışıklık sisteminin zayıfladığı bir dönem olduğu için bulaşıcı hastalıklara karşı hassasiyet artıyor. Anne adaylarının aşılanmaları anne karnındaki fetüsün ve doğumdan sonra yenidoğanın önlenebilir olan enfeksiyonlara karşı bağışıklık kazanmalarında önemli rol oynuyor.

Aşıların temel amacı, anne adaylarının yüksek risk altında oldukları bulaşıcı hastalıklara karşı korunmalarını sağlamak. Aşılama sayesinde aynı zamanda düşük, bebekte gelişme geriliği ve zekâ geriliği gibi ağır tablolar da önlenebiliyor. İdeali, aşıların hamilelik öncesinde tamamlanması olsa da, hamilelik sırasında da aşı uygulamaları yapılıyor. Acıbadem Dr. Şinasi Can (Kadıköy) Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran, her aşının kendine özel bir uygulama takvimi olduğunu belirterek, “Canlı aşılar haricinde hamilelikte uygulanabilen tüm aşılar, hamileliğin ilk 3 aylık dönemi de dahi olmak üzere herhangi bir hamilelik haftasında yapılabiliyor. Ancak yine de, hamileliğin ilk 3 ayı organ gelişimi olan dönemi kapsadığı için aşıların mümkünse 3 aydan sonra uygulanması tercih ediliyor” diyor. Hamilelikte standart aşı takvimine göre yapılması gereken aşıların yetersiz dozda ve sürede uygulandıklarında etkinliklerinin azalacağına dikkat çeken Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran, “Örneğin tetanoz aşısında, doğumdan en geç 2 hafta önce aşı dozunun tamamlanmış olması gerekiyor. Yeterli süre sağlanmadıysa tek doz tetanoz aşısı olan anne ve bebek bu hastalık açısından risk altında oluyor.” bilgisini veriyor.

Pause Dergi

Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran

HANGİ AŞI NE ZAMAN YAPILMALI?

Amerikan Obstetrik ve Jinekoloji Derneği (ACOG) tüm hamileler için rutin olarak tetanoz, difteri, boğmaca, hepatit B ve influenza aşılarını öneriyor. Hamilelikte iyi bir güvenlik profiline sahip olan bu aşılar yenidoğana pasif koruma sağlayabiliyor ve düşüğe neden olmuyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran, hamilelik döneminde yaptırılması yaşamsal öneme sahip olan aşıları şöyle anlatıyor:

İNFLUENZA

İnfluenza aşısı, hamilelikte önerilen bir diğer önemli aşılardan. Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran, influenza enfeksiyonunun hamilelikte daha ağır seyredebildiği için hepatit B enfeksiyonundan daha farklı bir özellik taşıdığına dikkat çekerek, “Zira influenza annede akciğer ile kalp sorunlarında, hastanede yatışta ve düşükte artışa neden olabiliyor” diyor. Bunların yanı sıra hamilelikte influenza aşısının antikorları plasentadan geçerek bebeği koruyor. Bu sayede influenza aşısı anne adaylarının yanı sıra 6 aydan küçük yenidoğanlarda da koruma sağlıyor.

Ne zaman yapılmalı?

Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 14. hamilelik haftasından sonra, influenza mevsimi boyunca, (Eylül-Nisan aylarında) hamilelere influenza aşısını öneriyor.

COVID – 19 AŞISI

Covid-19 pandemisinde yapılan çalışmalarda, anne adaylarında, hamile olmayanlara göre bu enfeksiyonun daha ağır seyrettiği izlenmiş. Çalışmalar sonucunda; inaktif Covid-19 aşı uygulamalarının anne adayları ve yenidoğan için hamileliğin her aşamasında etkin ve güvenli olduğu tespit edilmiş. Bu nedenle anne adaylarına T.C. Sağlık Bakanlığı’nın ve Kadın Doğum Derneklerinin önerisi doğrultusunda Covid-19 aşısı tavsiye ediliyor.

Ne zaman yapılmalı?

Covid – 19 aşısını, hamileliğin ilk 12. hafta sonrasına kadar ertelemenin gerekli olduğuna dair bir kanıt mevcut değil. Bu nedenle aşı hamileliğin her döneminde uygulanabiliyor. Bir doz Covid-19 aşısı orijinal alfa varyantına karşı iyi bir koruma sağlıyor, ancak virüsün delta varyantı ile iyi bir bağışıklık seviyesi sağlamak için iki doz gerekiyor. İkinci doz, ilk dozdan 8 hafta sonra uygulanıyor. Omicron varyantına karşı en iyi korumayı sağlamak için bir doz güçlendirici (üçüncü doz) öneriliyor.

TETANOZ – DİFTERİ AŞISI

Tetanoz enfeksiyonu; hamilelikte yaralanma, ısırık, trafik kazası ve yanık gibi durumlarda veya doğum esnasında bebeğin göbek kordonunun (özellikle evde yapılan doğumlarda) hijyenik olmayan bıçak gibi alet ile kesilmesi ya da pansuman edilmesi sonucu gelişebiliyor. Aşılama sayesinde hem hamilelikte ortaya çıkabilecek tetanoz enfeksiyonunun şiddeti azalıyor, hem de buna bağlı gelişebilecek olan erken doğum ve ölü doğum riski düşüyor. Bunların yanı sıra bebekte gelişebilecek olan nörolojik sorunlar da önlenebiliyor.

Difteri hastalığı da solunum yollarında ölümcül sonuçlara yol açabilen bir hastalık. Difteri toksoid aşısı çocukluk çağından itibaren aşı takviminde tetanoz aşısı ile birlikte uygulanıyor. Yaygın aşılama programı ile de dünya genelinde oldukça az görülmeye başlandı. Ancak çocukluk çağında aşılamayla ömür boyu bağışıklık sağlanamadığı için hamilelik durumunda tetanoz aşısı ile birlikte uygulama tekrarı yapılıyor.

Ne zaman yapılmalı?

Tetanoz- Difteri aşı takvimine göre; aşının ilk dozu hamileliğin 4. ayında veya henüz yapılmadıysa 4. aydan sonra ilk muayenede uygulanıyor. İkinci doz, ilk dozdan en az 4 hafta sonra yapılıyor, bu sayede 1-3 yıl koruma sağlanmış oluyor. Bununla birlikte; 2. dozdan en az 6 ay sonra yapılan 3. doz uygulaması ile 5 yıl ve 3. dozdan en az bir yıl sonra ya da bir sonraki hamilelikte uygulanan aşı ile 10 yıl bağışıklık sağlanıyor. Yine aşı takvimine göre; 4. dozdan en az bir yıl sonra ya da bir sonraki hamilelikte uygulanan aşı ile doğurganlık çağı boyunca koruma sağlanıyor. Daha önce beş tam doz ile aşılanan kadınlarda, son 10 yılda ek doz yapılmamışsa, hamilelikte tercihen 20-36 haftalar arasında tek doz aşılama yeterli oluyor.

Pause Dergi

HEPATİT B AŞISI

Hepatit B aşısı, anne adayının daha önceden bağışıklığı yoksa yapılabiliyor. Hamilelikte geçirilen hepatit B enfeksiyonunun normal popülasyona göre daha ciddi seyretmesi beklenmiyor. Ancak yenidoğana enfeksiyonun aktarılması riski oluyor. Dolayısıyla daha önceden hepatit B enfeksiyonuna bağışıklık kazanmamış olan anne adaylarının hamilelik döneminde aşılanmaları, yenidoğanda ciddi sorunlar oluşturabilen hepatit B virüsünün bulaşma riskini azaltıyor.

Ne zaman yapılmalı?

Hamileliğin 0, 1 ve 6. aylarında uygulanan aşı hem anneyi hem doğumdan sonra bebeği koruyor.

BOĞMACA AŞISI

Boğmaca aşısı çocukluk çağında aşı takviminde yer alıyor, ancak ömür boyu bağışıklık sağlamıyor. Bu nedenle yüksek riskli hasta grubuna (sağlık çalışanları, bağışıklığı baskılanmış kişilerle yaşayan, küçük çocuklarla yaşayan veya çalışan kişiler) ek doz uygulamaları öneriliyor.

Ne zaman yapılmalı?

Hamilelik döneminde 6. aydan sonra, doğacak bebeği korumaya yönelik, boğmaca aşısının uygulanması tavsiye ediliyor. Bu sayede bebeğe erken dönemlerinde pasif koruma imkânı sağlanabiliyor.

Hamilelikte bu aşılara dikkat!

  • Hamilelik döneminde önerilmiyor: Canlı aşıların anne karnında fetüsü enfekte etme riski oluyor. Bu nedenle oral polio, kızamık- kızamıkçık- kabakulak, zona, suçiçeği ve verem aşıları, canlı aşılar oldukları için hamilelikte önerilmiyorlar. Hamilelik döneminde tavsiye edilmeyen diğer bir aşı ise Human Papilloma Virus (HPV) aşısı. HPV aşısıyla ilgili yapılmış çalışmaların az olması nedeniyle, güvenli olduğu kısıtlı çalışmada gösterilmiş olsa da, hamilelik döneminde uygulanması tavsiye edilmiyor.
  • Zorunluluk halinde uygulanıyor: Pnömokok, hepatit A, meningokok, inaktif polio ve hemafilus influenza aşıları; çeşitli risk faktörleri, gereklilik durumları ve yaş faktörüne göre uygulanması önerilen aşılardan. Ancak bu aşıların fetüs açısından güvenilirlikleri net değil. Örneğin pnömokok aşısı ile hemafilus influenza, kronik hastalıklara sahip ve bağışıklık sistemi zayıflamış hastalar gibi yüksek riskli kişilerde zorunluluk halinde uygulanabiliyor.
  • Hamilelik öncesi tamamlanıyor: Anne olmak isteyen kadınlarda kızamık, kabakulak, kızamıkçık ve suçiçeği gibi enfeksiyonlar açısından bağışıklığın olup olmadığı kontrol ediliyor. Bağışıklığı yoksa hamilelik öncesi aşılarının tamamlanması sağlanıyor. Zira, daha önceden bu enfeksiyonlarla karşılaşmamış veya bağışıklığı olmayan anne adaylarında bu hastalıkların gelişmesi halinde hamilelik ve doğacak bebek olumsuz etkilenebiliyor.

Yaz hamileliğinde bu hatalardan kaçının!

Yaz hamileliğinde bu hatalardan kaçının!

Yaz mevsimi anne adayları için kış koşullarına göre bazı avantajlar sağlarken, buna karşın özellikle aşırı sıcaklarda dikkatli olmak gerekiyor. Acıbadem Dr. Şinasi Can (Kadıköy) Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran “Yaz aylarında anne adayları; açık havada daha fazla zaman geçirerek güneşten faydalanabilme, daha fazla seyahat edebilme, yürüyüş ve yüzme gibi imkanlara sahip olabiliyor. Ancak hamilelikte doğal olarak gözlenen hormonal, fiziksel ve psikolojik değişikliklere ek olarak yazın bastıran aşırı sıcaklar, hamileliğin zor geçmesine de neden olabiliyor. Bu nedenle yaz hamileliklerinde, hamileliği olumsuz etkileyebilecek birtakım sorunlarla karşılaşmamak için bazı kurallara dikkat etmek gerekiyor” diyor. Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran, anne adaylarının yaz sıcaklarında dikkat etmesi gereken 10 önerisini anlattı, önemli uyarılarda bulundu.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran

Tatil öncesi mutlaka muayenenizi yaptırın

Tatile çıkacaksanız mutlaka hekiminize görünün. Özellikle hamileliğin ilk başları ve son dönemleri biraz daha riskli olduğundan bu zamanlarda ayrıca dikkatli olun. Seyahatlerinizi mümkün olduğunca 32. haftadan önce planlamanız ve gideceğiniz yerlerdeki sağlık imkanlarını araştırmanız çok önemli. Düşük ve erken doğum riski taşıyan hamilelerin ise seyahattan uzak durması gerekiyor.

Egzersizde sıcak saatleri tercih etmeyin!

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran “Özellikle de açık alanda yürüme, yüzme ve yoga gibi hafif egzersizler yapmak hem anne adayları hem de bebek için sağlıklıdır. Ancak yaz aylarında hava sıcaklığının daha az olduğu sabahın erken saatlerinde veya akşam saatlerinde egzersiz yapılmalıdır. Egzersiz sırasında yorgunluk hissetmeniz durumunda egzersize ara vermek ve dinlenmek gereklidir. Fiziksel aktivitelerin anne adayını aşırı strese sokmadan yapılması uygundur” diyor.

Susuz kalmamaya dikkat edin!

Hem kendiniz hem de bebeğinizin sağlığı için hamilelik süresince günlük ortalama 8-10 bardak su içmeye, vücutta sıvı kaybına yol açabilecek kafeinli içecekler tüketmemeye dikkat edin. Baş dönmesi, halsizlik, mide bulantısı, vücudun aşırı ısınması, tansiyon düşüklüğü, daha az idrar ve koyu renkli idrarın susuz kaldığınıza işaret edebildiğini belirten Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran şöyle konuşuyor: “Anne adayının az su içmesine bağlı olarak daha sık idrar yolu enfeksiyonu, kabızlık ve hemoroit gibi pek çok durum gelişebilir. Yine yeterince su içmemek, anne karnındaki bebeği saran amniyon sıvısında azalma nedeniyle bebeğin büyümesinde yavaşlamaya yol açabilir.”

Dışarıda yediğiniz besinlere dikkat edin!

Yaz sıcaklarında besinlerin muhafazası zor olabildiğinden özellikle besin zehirlenmeleri ve ishal gibi enfeksiyonlar daha fazla yaşanıyor. Bu nedenle dışarıda yediğiniz durumlarda iyi yıkanmış, iyi pişmiş, bozulma ihtimali daha az olan yiyecekleri ve hijyenik kurallara uygun yerleri tercih edin. Hızla su kaybetmenize neden olacağından aşırı tuzlu yiyeceklerden uzak durun. Yazın bol baharatlı, yağlı veya kalorili beslenmemeye özen gösterin. Az az ve sık sık beslenin. Yaz süresince ağırlıklı taze sebze ve meyvelerden tüketin.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Sıcak saatlerde güneşe çıkmayın!

Güneşten faydalanabilmek için sabah saatlerini tercih edin; 11:00-16:00 saatleri arası mümkün olduğunca güneşten kaçının. Yazın koyu renk giysiler ısı emilimini artırarak anne adayının daha sıcak hissetmesine neden olduğundan; güneş ışınlarını yansıtarak güneşten korunmayı sağlayacak beyaz, bej gibi renklerde, ince ve pamuklu kıyafetleri tercih edin. Hamilelikte cilt, güneş ışınlarına daha hassas olduğundan, lekeler ve çiller gelişebilir. Bu nedenle dışarı çıkarken güneş gözlüğü, şapka ve yüksek koruma faktörlü güneş kremi kullanın. Enfeksiyon riskine karşı klimada aşırı soğuktan uzak durun ve klimaların bakımının yapılmış olmasına dikkat edin.

Sıcak suya girmeyin!

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran “Özellikle hamileliğin ilk 3 ayında uzun süreli sıcak suda kalan anne adaylarının bebeklerinde doğum kusurları tespit edilmiştir. Yine sıcak suyun etkisiyle rahim kaslarındaki gevşemenin düşük veya erken doğumu tetikleyebileceği bilinmektedir. Bu nedenle hamilelikte kaplıca, hamam, sauna, termal tatil gibi sıcak su ortamları önerilmez. Evde banyo yaparken de çok sıcak sudan kaçının. Özellikle de hipertansiyon, kalp hastalığı gibi ek hastalığı olan anne adayları daha fazla dikkat etmelidir. Çok sıcak günlerde sık duş almak veya serin su banyosu hamileleri rahatlatabilir” diyor.

Yüzerken bu önerilere dikkat edin!

Herhangi bir risk taşımayan anne adaylarının son aya kadar yüzebileceğini belirten Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran şöyle konuşuyor: “Havuzun düzenli bakımının yapıldığından, hijyeninden emin olmak gerekir. Ayrıca havuz temizliğinde kullanılan kimyasalların ciltten emilebilme ihtimaline karşı havuzda uzun süre kalınmamalıdır. Mümkünse denizi tercih edin. Yavaş yüzmeye, zorlayıcı hareketlerden kaçınmaya, su kayağı, jetski ve tüplü dalış gibi aktivitelerden uzak durmaya dikkat edin. Hamilelikte gelişebilecek bacak kramplarından dolayı yalnız yüzmemeye ve fazla açılmamaya; genital bölge florasını etkileyerek vajinal mantar, kaşıntı ve akıntıya neden olabileceği için de ıslak mayo ile kalmamaya özen gösterin.”

Aşırı yorgunluk ve uykusuzluktan kaçının!

Uyku ve dinlenmenin anne adayları için çok önemli olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran “Uyku, stresi ortadan kaldırmaya yardımcı olur. Yaz sıcağı anne adayını daha çok yorabilir. Hamilelikte anne adayları serin ortamlarda kendine zaman ayırarak (kitap okuma, müzik dinleme veya meditasyon yapma gibi) rahatlayabilir. Hamilelikte 30- 60 dakika arası öğlen uykusu da dinlenmeye yardımcı olur” diyor.

Ayaklarınızı ihmal etmeyin!

Hamilelikte yaz aylarında sıcağın da etkisiyle bacaklarda şişme sorunu ile sık karşılaşılıyor. Aşırı kilo alımı, tansiyon yüksekliği, fazla ayakta kalmak ve dar ayakkabılar da bu durumu artırabiliyor. Bu nedenle bacaklara kan dolaşımına yardımcı olmak ve bacak ödemini gidermek için ayaklarınızı fazla sarkıtmamaya, geniş ayakkabı giymeye, ayak ve bacaklarınıza masaj yaptırmaya dikkat edin. Özellikle çalışma saatlerinizde fırsat buldukça ayaklarınızı yüksekte tutmaya da özen gösterin.

Uzun seyahatler yapmayın!

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran “Hamilelik sürecinde mümkün olduğunca kısa seyahatler gerçekleştirin. Yolculuğunuzu kısaltabilecek konforda uçak seyahatlerini tercih edebilirsiniz. Hamilelikte genelde 24. haftadan sonra araba kullanılması önerilmez. Uzun seyahatlerde daha fazla dolaşım bozukluğu gerçekleşebilir. Bu nedenle uzun seyahat etmeniz gerektiğinde 2-3 saatte bir en az 10 dakika kalkıp dolaşmanız, varis çorabı kullanmanız faydalı olacaktır. Yine yolculukta hafif beslenmeye ve bol su içmeye dikkat edin” diyor.

Adet öncesi gerginlik sendromu!

Adet öncesi gerginlik sendromu!

Halsizlikten bel ağrısına, gerginlikten kilo alımına, göğüslerde şişkinlikten baş ağrısına, depresif ruh halinden dikkati toplamakta güçlük çekmeye… Toplumda ‘adet öncesi gerginlik sendromu’ olarak bilinen ‘premenstruel sendrom’ pek çok kadının ortak sorunu. Üreme çağındaki her 4 kadından 3’ünde görülüyor ve nadiren de olsa yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilecek boyutlara oluşabiliyor. Kadınlarda pek çok fiziksel ve duygusal yakınmalara yol açan adet öncesi gerginlik sendromu aslında alınacak olan bazı önlemlerle konforlu bir şekilde atlatılabiliyor. Acıbadem Dr. Şinasi Can (Kadıköy) Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran, üreme çağındaki kadınların yaklaşık yüzde 90’ında adet öncesi gerginlik sendromunun hafif seyrettiğini belirterek, “Eğer şiddetli bir tablo yoksa yaşam tarzında ve beslenme alışkanlığında yapılacak düzenlemeler, sendromun hafiflemesinde önemli katkılar sağlayabiliyor. Düzenli spor yapmak, kaliteli uyumak ve sağlıklı beslenmek, alınması gereken en önemli önlemlerdir” diyor.

Ancak şiddetli seyrederek yaşam kalitesini düşüren adet öncesi gerginlik sendromunda mutlaka hekime başvurulması gerektiğine dikkat çeken Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran, “Bu durumda önlemler yeterli gelmeyeceği için hormonal tedaviler veya antidepresan ilaçlar gibi çeşitli tedavi yöntemlerine başvuruluyor. Ayrıca vitex agnus castus (hayıt ağacı bitkisi) da dopamin maddesi gibi davranarak premenstruel sendromda faydalı oluyor. Ek olarak B6 vitamini, D, E vitamini, magnezyum ve çinko takviyesi gibi yöntemlere de başvurmak gerekebiliyor” diyor. Acıbadem Dr. Şinasi Can (Kadıköy) Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran, adet öncesi sendromuna karşı 10 etkili yöntemi anlattı; önemli öneriler ve uyarılarda bulundu.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran

Düzenli egzersiz çok önemli!

Geniş çaplı yapılan çalışmalarda; ortalama 8-12 hafta, haftada 3 kez, 30-60 dakikalık aerobik egzersizler başta olmak üzere, farklı egzersiz çeşitlerinin adet öncesi gerginlik sendromu üzerine faydaları ortaya kondu. Egzersiz, endorfin düzeylerini artırarak, progesteron ile östrojen sentezini düzenlemeye yardımcı oluyor ve bu sayede adet öncesi gerginlik sendromunun ana nedenlerinden sayılan hormonal düzensizliği dengeliyor. Egzersiz yapmak ayrıca kilo vermeye katkıda bulunuyor, sosyalleşmeyi sağlıyor ve depresif duygu durumunu azaltıyor.

Stresli durumlardan kaçının

Stres durumunda vücudumuzda kortizol ve aldosteron hormonları salınıyor. Yapılan çalışmalarda; bu stres hormonlarının özellikle adet başlamadan 2 hafta önce salınımlarının arttığı gösterildi. Aynı zamanda stres vücutta sempatik aktiviteyi artırıyor ve bu durum rahim kasılmaları ile adet ağrılarına neden oluyor. Dolayısıyla stresi azaltmak amacıyla yapacağınız her türlü aktivite, adet öncesi gerginlik sendromunun fiziksel ve psikolojik belirtilerinin azalmasına katkı sağlayacaktır.

Sigara ve alkolü bırakın

Sigarada ve alkol tüketimi, seks steroid hormon düzeylerini değiştirerek ve/veya serotonin/dopamin aktivitelerini etkileyerek adet öncesi gerginlik sendromunun belirtilerini artırıyor. Çalışmalarda; uzun süreli (3-5 yıldan fazla) veya yüksek miktarda (günde 15 adetten fazla) sigara kullanımının bu sendromla daha ilişkili olduğu gösterildi. Yine özellikle aşırı, erken yaşta veya uzun süreli alkol tüketiminin de adet öncesi gerginlik sendromuyla ilişkili olduğu tespit edildi.

Kahve ve çayı abartmayın

Yapılan çalışmalarda; kafeinin özellikle yüksek dozlarda tüketiminin adet öncesi gerginlik sendromu bulgularını arttırdığı gösterildi. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran, fazla kafein tüketiminde uykusuzluk, sinirlilik ve meme hassasiyetinin daha fazla gözlendiğini belirterek, “Bu nedenle kafein içeren kahve ve çay gibi içeceklerin günlük aşırı tüketiminden kaçınılmalıdır” diyor.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Yağ, şeker ve tuza dikkat!

Yüksek kalorili, yağlı, rafine şekerli, dondurulmuş veya yüksek tuz oranına sahip besinler ile şekerli içeceklerin mümkün olduğunca az tüketilmeleri, adet öncesi gerginlik sendromunun azalmasına katkı sağlıyor. Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran, aşırı tuz tüketiminin vücutta ödem artışına neden olduğuna işaret ederek, “Aşırı tuzun yanı sıra karbonhidratlı besinlerde aşırıya kaçmak da vücutta serotonini azaltarak adet öncesi sendromda etkili oluyor” bilgisini veriyor.

Uyku düzenini sağlayın

Adet öncesi gerginlik sendomunda depresif ruh hali psikomotor geriliğe yol açarak; uykusuzluk, çok uyuma, sık uyanma ve uykuyu alamama gibi uyku problemlerine neden olabiliyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran , “Aşırı kalorili beslenmeden kaçınma, çay, kahve ile alkol tüketimini kısıtlama, egzersiz ve gevşeme tekniklerini kullanma, uykusuz veya yorgun hissedildiğinde uyuma süresini uzatma gibi yöntemler uyku kalitesini artırmada faydalı olacaktır” diyor.

 Kaslarınızı gevşetin

Meditasyon, yoga, pilates, progresif kas gevşetme tekniği, hipnoz ile bio-feedback gibi gevşeme teknikleri günlük yaşantının stresini ve anksiyetesini azaltarak adet öncesi gerginlik sendromunun daha hafif geçmesine yardımcı oluyor. Gevşeme tekniklerinin abdominal şişkinlik, ödem, meme hassasiyeti ve karın kramplarını azalttığını gösteren çalışmalar da mevcut.

Ağır diyetler yapmayın

Uzun süren açlık periyotları, zayıflama amaçlı yapılan ağır diyetler ve tek yönlü beslenme alışkanlıkları, adet öncesi gerginlik sendromunu olumsuz etkiliyor. Dolayısıyla bu hatalı alışkanlıklardan vazgeçmeniz çok önemli.

 Su için, hem de bolca!

Yeterli miktarda sıvı tüketimi vücudun sıvı elektrolit dengesini sağlıyor, bu sayede hem hormonal dengeyi, hem sinir yolaklarını düzenleyerek adet öncesi gerginlik sendromunun yakınmalarını hafifletiyor. Dolayısıyla günde 2-2.5 litre su içmeyi alışkanlık haline getirin.

Vitamin ve mineral takviyeleri

Vitex agnus castus (hayıt ağacı / chaste tree) dopamin agonisti gibi davranarak ve FSH ile prolaktin hormon düzeylerini azaltarak adet öncesi gerginlik sendromunun hafiflemesine destek oluyor. Ayrıca kalsiyum takviyesinin kısmen de olsa faydalı olduğu belirtiliyor. A, D, E vitamini ile çinkonun yararları konusundaki datalar ise yeterli değil. “Magnezyum takviyesiyle ilgili çalışmalar da çelişkilidir” bilgisini veren Doç. Dr. Şafak Yılmaz Baran, “Dolayısıyla bu vitamin ve mineral takviyelerinin gelişigüzel kullanımı doğru değildir. Hormon dengesi ve serotonin düzeyleri üzerinden olumlu etkileri bazı çalışmalarda gösterilmiş olsa da; faydası olduğu kanıtlanmış tek ajan vitex agnus castus bitkisidir” diyor.