Yazılar

Dikkat! Bu hurafeler tanı ve tedaviyi geciktiriyor!

Dikkat! Bu hurafeler tanı ve tedaviyi geciktiriyor!

Genetik faktörler, çevresel etkenler ve sağlıksız yaşam tarzı günümüzde meme kanserinin görülme sıklığını artırıyor. Yapılan çalışmalar; ülkemizde 80 yaşına kadar yaşayan her 8 kadından 1’inin hayatının bir döneminde meme kanseriyle tanıştığını ortaya koyuyor. Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı ve Senoloji (Meme Bilimi) Enstitüsü Müdürü, Acıbadem Maslak Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Cihan Uras, meme kanserinin son yıllarda genç yaşlarda da görüldüğünü, üstelik Türkiye’de 40 yaş altı meme kanseri oranının Avrupa’dan daha yüksek olduğunu söylüyor. Meme kanserinde erken teşhisin hayat kurtardığını, ülkemizde doğru sanılan bazı yanlış inanışların da erken tanı ve tedaviyi geciktirdiğini vurgulayan Prof. Dr. Cihan Uras, Ekim Ayı- Meme Kanseri Farkındalık Ayı kapsamında yaptığı açıklamada, tehlikeli 10 hurafeyi ve doğrularını anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Pause Dergi

Prof. Dr. Cihan Uras

Meme kanseri sadece kadınlarda görülür: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Erkeklerde de meme kanseri görülür. Meme kanseri olan her 100 kişiden 1’i erkektir. Erkekler memelerinde kitle hissettikleri zaman hızlıca hekime başvurmalıdır. Ailesinde kalıtsal meme kanseri olan erkekler risk açısından dikkatli olmalıdır.

İğneyle biyopsi kanserin vücuda yayılmasına yol açar: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Biyopsi memede bulunan lezyonun tanımlanması için en etkili yoldur. Biyopsi yapılması kitlenin yayılmasına ya da tür değiştirmesine neden olmaz.

Mamografi kanser yapar: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Mamografi kansere yol açmaz ya da oluşmuş bir kanserin yayılmasına neden olmaz. Mamografi meme kanserinin erken tanılanmasında en etkili yöntemdir. Mamografi çekilmesi için mutlaka 40 yaşında olunmasına gerek yoktur. Gerekli durumlarda 40 yaş altında da mamografi çekilebilir.

Ailede meme kanseri yoksa kişide meme kanseri görülmez: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Meme kanseri oluşumunda genetik faktörlerin etkisinin bilinmesine karşılık meme kanseri vakalarının yüzde 85’inin aile öyküsünde meme kanseri yoktur. Buna karşılık ailesinde meme kanseri olan kadınlarda da kesinlikle meme kanseri görülecek denilemez.

Meme kanserinde tüm memenin alınması gerekir: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Prof. Dr. Cihan Uras “Meme tümör boyutu ve memedeki tümör yayılımı uygun olduğu müddetçe memenin tamamının alınmasına gerek yoktur. Hastaya meme koruyucu cerrahi yapılmaktadır. Gerekli durumlarda meme alınmaktadır ve mümkün oldukça meme başı-deri koruyucu mastektomi ve meme protezi ile onarım tercih edilmektedir.” diyor.

Meme kanseri ameliyatı kanserin yayılmasına yol açar: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Meme kanserinin vücuda yayılması kanserli hücrelerin vücuda yayılması ile olur. Meme ameliyatlarından sonra vücutta ortaya çıkan tümörlerin, meme kanserli hücrelerin vücuda yayılmasıyla ilgisi bulunmaktadır. Ameliyatla bir ilgisi yoktur. Meme kanserinin uygun zamanda ameliyat edilmesi meme kanserinin vücuda yayılmasını engeller.

Kanser olsaydı ağrı ve kitle olurdu: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Meme kanserinde ağrı olması ve kitle oluşması şart değil. Ağrı ve kitle olmadan da kanser olunabiliyor. Meme kanserli hastalar nadiren ağrı şikayeti ile başvurabiliyor. Bu nedenle hiçbir yakınması olmayan ve risk grubunda bulunmayan kişilerin de özellikle 40 yaşından itibaren yılda bir kere klinik meme muayenesi olmaları ve mamografi çektirmeleri son derece önemlidir.

Pause Dergi

Kendi kendine meme muayenesi yapmak yeterlidir: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Her ay kendi kendine meme muayenesi yapılması memede oluşacak doku değişikliklerini, kitleleri, meme cildinde meydana gelen değişiklikleri erken fark etmek için çok önemlidir. Ancak erken evrede meme kanserini teşhis etmek için yeterli değildir. Meme kanseri taramasının amacı ele gelen kitle olmadan meme kanserini hücre düzeyinde teşhis etmektir.

Memede ele gelen her kitle kanserdir: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Memede ele gelen her kitle kanser değildir. Memede özellikle genç yaşlarda iyi huylu kitleler ve kistik yapılar sıklıkla görülebilir.

Şifalı bitkiler meme kanserini tedavi edebilir: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Prof. Dr. Cihan Uras “Meme kanserinde tıbbi tedavi yerine şifalı denilen bitkilere yönelmek tümörün çok daha büyüyüp yayılmasına ve tedavide geç kalınmasına yol açabiliyor. Ayrıca meme kanseri tedavisi görürken doktor onayı olmadan bu bitkileri kullanmak tedavinin etkinliğini azaltabiliyor. Bu nedenle meme kanserinde öncelikle tıbbi tedaviye sıkı sıkıya uymak ve doktora danışmadan hiçbir şey kullanmamak gerekir.” diyor.

Her 10 kadından biri bu hastalıkla uğraşıyor!

Her 10 kadından biri bu hastalıkla uğraşıyor!

Ülkemizde yaklaşık 2 milyon kadında görülen endometriozis hastalığı günümüzde giderek yaygınlaşıyor. Toplumsal farkındalık yetersiz olduğundan kadınsal hastalıklarda hekime başvurmak yerine çoğunlukla internetten ya da arkadaşlardan bilgi edinilmesine, son iki yıldır devam eden Covid-19 pandemisi sürecinde hastaneye gitme endişesi de eklenince hastalık daha da ileri seviyeye ulaşabiliyor. Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı Başkanı ve Acıbadem Maslak Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum, Jinekolojik Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Mete Güngör, Mart ayı Endometriozis Farkındalık ayı kapsamında yaptığı açıklamada, üreme çağındaki her 10 kadından birinin kapısını çalan endometriozis hastalığı hakkında bilinmesi gereken 6 önemli noktayı anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Prof. Dr. Mete Güngör

Bu sinyallere dikkat!

Rahmin iç duvarını döşeyen dokunun rahim dışında bulunması olarak tanımlanan endometriozis, bazı hastalarda hiçbir belirti vermeden sinsice ilerlerken; çoğu hastada ise kronik karın ağrısı başta olmak üzere, özellikle adet döneminde şiddetli ağrı ve aşırı kanamaya, ağrılı ilişkiye neden oluyor. Endometriozis bağırsakları etkilemişse; ağrılı dışkılama, mesaneyi etkilemişse kanlı idrar ve yanma şikayeti görülüyor. Üreme organlarında meydana getirdiği hasarlar ise kısırlığa yol açabiliyor.

Başka hastalıklarla karışabiliyor!

Halk arasında ‘çikolata kisti’ olarak bilinen endometriozis pek çok hastalıkla benzer şikayetlere yol açabildiği için, hastalar çoğunlukla bu ağrıların endometriozisten kaynaklandığını bilmiyor ve farklı branşlarda bir çok doktora başvurarak zaman kaybedebiliyor. Örneğin; toplumda çok sık görülen bel ve sırt ağrıları, sürekli yorgunluk, karın ağrısı, karında şişkinlik ve gaz gibi sorunlar endometriozisten kaynaklanabiliyor.

Anne olmayı engelleyebiliyor!

Endometriozisin kısırlığa neden olduğu halen tartışılan bir konu. Prof. Dr. Mete Güngör Her endometriozis hastalığı kısırlığa yol açmaz. Bazı hastalar kendiliğinden gebe kalabiliyor ama endometriozis odakları özellikle tüplerde, yumurtalıklarda tıkanıklıklar ve yapışıklıklara yol açarak kısırlığa neden olabiliyor. Ayrıca endometriozis odaklarından salgılanan bazı maddeler de yumurta ve spermin döllenmesine veya rahim içerisine yerleşmesine engel olabiliyor. Yapılan çalışmalarda ‘çocuğum olmuyor’ diyerek hekime başvuran kadınlarda yüzde 15-55 oranında endimetriozis olduğu tespit edilmiştir” diyor.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Tedavisi tanısından daha kolay!

Endometriozis kadınlarda miyomlardan sonra en sık görülen iyi huylu bir hastalık olmasına karşın çoğunlukla böyle bir hastalığın varlığı bilinmediğinden birçok kadın regl ağrılarının normal bir durum olduğunu ve bununla yaşamak zorunda olduğunu düşünüyor. Yol açtığı şikayetler sıklıkla başka hastalıklarla da karıştığından tanısı 10 yılı bulabiliyor. Jinekolojik Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Mete Güngör “Genç kızlarda da görülen endometriozis yıllarca tanı konulamadığından çoğunlukla ilerlemiş durumda karşımıza çıktığı için tedavisi daha kompleks bir hale gelebiliyor. Endometriozisin tedavisi; hastalığın seviyesine, semptomlara ve hastanın çocuk sahibi olmak isteyip istemediğine göre değişebiliyor. İlaç tedavisi, ameliyat ya da her iki yolla birden tedavi edilebiliyor” diyor.

Kansere neden olabiliyor!

Yapılan bilimsel çalışmalar; Yumurtalık (Over) kanserinin, endometriozisi olan hastalarda daha sık görüldüğünü ortaya koyuyor. Prof. Dr. Mete Güngör “Her endometriozis kistini ameliyat etmiyoruz. Hastanın şikayeti yoksa, kist 5 cm’den küçükse ve hasta genç ise bu kistleri bir süre takip edebiliriz. Çünkü bu hastalık yüzde 10-30 oranında tekrarlayabilir. Bu nedenle ameliyat edeceksek önemli bir nedenimiz olmalıdır” derken, ameliyat gerektiren durumları ise şöyle açıklıyor: “Şiddetli ağrı, tedaviye rağmen gebe kalamamak ve kanser açısından şüpheli görüntü durumunda ameliyat gerekir. Özellikle 40-50 yaş arasında ortaya çıkan endometriozis kistleri kanserin habercisi olabildiğinden ameliyat edilerek patolojik incelemelesi yapılmalıdır.”

Bu etkenler endometriozis riskini artırıyor!

Prof. Dr. Mete Güngör, hastalık riskinin ailesinde endometriozis olanlarda diğerlerine göre 6 kat daha fazla görüldüğünü vurgulayarak, diğer risk unsurlarını şöyle sıralıyor: “İlk adet kanamasının 11 yaşından önce olması, 27 günden kısa aralıklarla adet olmak, adetin 7 günden uzun sürmesi, hiç gebe kalmamış ve doğurmamış olmak, yüksek düzeyde östrojene maruz kalmak, normal adet döngüsünü engelleyen yapısal anomalilerin varlığı, yakın akrabalarda görülmesi, sağlıksız beslenme, özellikle et ağırlıklı, sebzeden yoksun ve yağlı beslenme, aşırı kafein tüketimi endometriozis için diğer risk faktörleri olarak kabul edilmektedir.”

Pandemide obezite hızla yaygınlaşıyor!

Pandemide obezite hızla yaygınlaşıyor!

Modern çağın en önemli sağlık sorunlarından biri olan obezite dünyada olduğu gibi ülkemizde de hızla yaygınlaşıyor. Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Acıbadem Maslak Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Tayfun Karahasanoğlu, özellikle son iki yıldır Covid-19 pandemisinden dolayı evde geçirilen sürenin artması, fiziksel hareketsizlik ve sağlıksız beslenme nedeniyle obezitenin çocuk ve yetişkin her yaştan kişiyi çok daha fazla tehdit eder hale geldiğini söylüyor. Obezite cerrahisi hakkında toplumda doğru sanılan bazı yanlışların da bu hastalığın görülme sıklığının artmasına yol açtığını belirten Prof. Dr Tayfun Karahasanoğlu, doğru bilinen 9 yanlışı anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Pause Sağlık, Pause Dergi

Prof. Dr. Tayfun Karahasanoğlu

Ben kilomla barışığım, ameliyata hiç gerek yok. Hele pandemide asla!: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Obezite yaşam süresini ve yaşam kalitesini belirgin olarak düşürür. Üstelik obez olan ya da obeziteye bağlı diyabet veya kardiyovasküler hastalığı olan bir hasta Covid-19 olduğunda sonuçlar çok daha kötüdür. Bu nedenle bu hastalardaki tedavi doğru bir zamanlamayla multidisipliner bir ekip tarafından doğru yöntemle gerçekleştirilmelidir.

Obezite sadece estetik bir sorundur: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Bazı insanlara göre obezite sadece estetik bir sorundur. Bu çok yanlış bir düşüncedir. Çünkü obezite çok ciddi bir hastalıktır. Obeziteye bağlı ortaya çıkan diyabet, hipertansiyon, kalp ve damar hastalıkları, uyku apnesi, kanser ve depresyon gibi birçok problem nedeniyle obez hastaların yaşam süresi ve yaşam kaliteleri olumsuz etkilenmektedir. Oysa fazla kilolardan ve tüm bu hastalıklardan kurtulmak mümkündür.

Obezite bir irade sorunudur. Hasta isterse zayıflayabilir: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Birçok hastaya ailesi ve çevresi bu gözle bakar. Oysa şu gösterilmiştir ki; hastanın kilosu arttıkça ve hastanın bu fazla kiloda kaldığı süre uzadıkça hastanın kalıcı zayıflama şansı azalır. Özellikle vücut kitle indeksi 35 hatta 40’ın üzerine çıkan ve bu sürede bir yıldan uzun süre kalan hastaların büyük bir kısmının irade, psikoterapi, akapunktur, diyet, egsersiz vb yöntemlerle kalıcı zayıflama şansı maalesef çok azdır.

İsteyen herkes obezite ameliyatı olabilir: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Prof. Dr. Tayfun Karahasanoğlu, obezite ameliyatlarının doğru ekiple, doğru hastaya, doğru yöntemle uygulandığında birçok hastada sonucun mükemmel olduğunu belirtirken, bunun tersi durumlarda ise çok ciddi sorunlara neden olabildiğini belirterek şöyle konuşuyor: “Bu nedenle tüm dünyada obezite cerrahisinin belli kriterlere uyularak uygulanması önerilmektedir. Bu kriterlere göre; vücüt kitle indeksi 40’ın üzerinde olanlar, vücut kitle indeksi 35-40 arası olup obeziteye bağlı diyabet, hipertansiyon gibi ciddi sorunları olanlar, 15-65 yaş arasındakiler, en az bir yıldan beri vücut kitle indeksi 40’ın üzerinde olup diyetisyen gözetiminde en az iki kez diyetle zayıflamaya çalışan ama başarılı olamayanlar cerrahi adaylarıdır . Bununla birlikte hastalar bu kriterlere uygun olsa da, kronik alkol veya madde kullanımı alışkanlığının bulunması, ciddi psikiyatrik problem veya yeme bozukluğu  olması, ameliyat konusunda hastanın isteksiz olması gibi sorunlardan birinin bile olması halinde hastaya obezite cerrahisi uygulanmaz.”

Pause Sağlık, Pause Dergi

Ameliyata gerek yok. Yağ aldırma ile kilo sorunumu çözerim: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Prof. Dr. Tayfun Karahasanoğlu “Obezite tedavisinde birçok yöntem kullanılmaktadır. Bunlar çoğunlukla birbirinin alternatifi değil, tamamlayıcısıdır. Çok fazla kilosu olmayan hastaların tedavisine tabii ki rejim, egsersiz, yaşam tarzının değiştirilmesi gibi yöntemlerle başlamak gerekir. Kilo biraz daha arttığında endokrinolog önerisiyle medikal tedavi ve belki endoskopik yöntemler de eklenebilir. Ama bu tedavi yaklaşımı tüm hastalar için doğru değildir. Mesela, en az iki yıldan beri vücut kitle indeksi 45 olan, 1.60 boyunda 115 kg ağırlığındaki bir hastada bu yöntemler çoğunlukla yararlı olmaz. Hatta ciddi egzersiz sonucu kalp hastalıkları riski artabilir. Bu nedenle obezite tedavisi multidisipliner bir ekip işidir. Her hasta bağımsız olarak değerlendirilerek hasta için en uygun tedavi yöntemi seçilmelidir” diyor.

Her hasta için en uygun ameliyat tüp mide ameliyatıdır: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Obezite cerrahisinde özellikle son on yıl içerisinde tüm dünyada en sık tercih edilen yöntem sleeve gastrektomi (tüp mide) işlemi olmuştur. Günümüzde dünyada obezite nedeniyle ameliyat edilen hastaların yarısından çoğuna bu işlem yapılmaktadır. İşlemin bu kadar yaygınlaşmasının ana nedenleri; diğer obezite ameliyatlarına göre teknik olarak daha kolay bir işlem olması, dolayısıyla komplikasyon oranının daha düşük olması, ek sağlık sorunları olan hastalarda daha güvenle yapılabiliyor olması ve işlemin uzun dönem sonuçlarının kabul edilebilir olmasıdır. Ancak hastanın yaşı, cinsiyeti, vücut kitle indeksi, eşlik eden hastalıkların varlığı, yeme alışkanlıkları vb faktörler de ameliyat seçimini etkileyeceği için ‘her hastada mutlaka tüp mide ameliyatı kesin fayda sağlar’ düşüncesi doğru değildir.

Ameliyat sonrası tekrar kilo almam: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Prof. Dr. Tayfun Karahasanoğlu “Obezite cerrahisi sonrasında bazı hastalar yeterince kilo veremediği gibi (ameliyattan 18 ay sonra fazla kilonun yüzde 50’sinden azını kaybetmek), bazı hastalar da yıllar geçtikçe yeniden kilo almaya başlar. Bu hastalarda varsa obeziteye bağlı  gelişen diyabet, hipertansiyon vb ciddi problemler ameliyat sonrası ya düzelmez ya da bir süre düzelip hasta yeniden kilo almaya başladığında yeniden ortaya çıkar. Bu gibi problemler nedeniyle yeniden ameliyat olma oranı ortalama yüzde 20’dir. Bu durum bir çok faktöre bağlı olabilir. Örneğin; tüp mide ameliyatında gereğinden daha büyük bir mide bırakılması veya midenin fundus adı verilen yemek borusuna yakın bölümünün yetersiz çıkarılması gibi problemler bu duruma neden olabileceği gibi bazen ana sorun, hastanın yaşam şekli ile ilişkili problemlerdir yani hastanın diyet alışkanlığının değişmesi, yeme bozuklukları, fiziksel aktivitenin bırakılması ve kontrolsüz psikolojik problem yeniden kilo alımını hızlandırabilir.”

Ameliyata rağmen yine kilo aldım, artık çözümü yok: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Obezite tedavisinde en sık kullanılan yöntemler olan davranış tedavisi, diyet, egsersiz, antiobezite ilaçlar (iştah kesiciler), psikoterapi ve endoskopik yöntemler bu hastalarda da denenebilir. Bu işlemler ikinci bir ameliyat ihtiyacını ortadan kaldırmak için denense de bu hastalarda başarı oranları oldukça düşüktür. Bu nedenle birçok hastada ikinci bir ameliyat (yeniden sleeve, gastrik bypass, BPD-duodenal switch ve SADI gibi) gerekebilir. Bu tür ikinci cerrahi işlemler ilk ameliyatlara göre hem teknik olarak daha zordur hem de daha fazla morbiditeye neden olabilir. Ancak, iyi merkezlerde, doğru bir ekiple bu işlemler güvenle yapılabilir.

Obezite cerrahisi sonrası çoğu hastada ölüm kaçınılmazdır: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Prof. Dr. Tayfun Karahasanoğlu “Gerek hastalığın daha iyi anlaşılması, gerek hastalığın tedavisindeki ilerlemeler nedeniyle obezite ameliyatları sonrasında ölüm oranı yıllar içerisinde iyi merkezlerde belirgin olarak düşmüştür. Üstelik çalışmalar şunu göstermiştir ki; ciddi obezite nedeniyle ameliyat edilen hastalardaki ölüm riski, tedavi edilmeyen veya ilaç tedavisi ile tedavi edilenlere göre daha düşüktür. Bu nedenle bugün şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki; obezite cerrahisi iyi merkezlerde, profesyonel bir ekip tarafından multidisipliner bir yaklaşımla güvenle yapılabilir” diyor.