Şeyda Coşkun’dan ANKAmall’da sağlıklı zayıflama hakkında konuştu.

Şeyda Coşkun’dan ANKAmall’da sağlıklı zayıflama hakkında konuştu.

ANKAmall sağlık, moda ve müzik söyleşileri renkli konu ve konuklarına “Şeyda Coşkun’la sağlıklı zayıflama” ile devam etti.

Ünlülere koçluk yapan Şeyda Coşkun söyleşide sağlıklı zayıflama tüyoları verirken ziyaretçilerden gelen soruları da teker teker yanıtladı.

Doğadan gelen güzellik

Dinleyenlere her şeyden önce spor yapmalarını salık veren Coşkun, en azından mutlaka yürüyüş yapılmasını ve uygun beslenme şeklinin uygulanması gerektiğini, bu sayede zaten sağlıklı kilo verileceğini anlattı. Coşkun, “ doğada yürüyüş yapın, doğadan gelenle beslenin. Aslında biz doğaya döndürüyoruz. Raf ömrü olan gıdalara dikkat edin; kilo aldıran bu gıdalar” diye konuştu.

“Motive olun, hedef koyun”

Sağlıklı kilo vermenin önce hedef koyarak başlayacağını söyleyen Coşkun, “mesela kendisine olmayan bir jean’i giyebilmeyi hedef koyan bir genç kız bu süreçte daha kararlılık ve istikrarla sonuca ulaşır” dedi.

Şeyda Coşkun, her bedenin farklı ihtiyaçları olduğunu anlatırken beslenme düzenini aslında vücudun belirlediğini ve bu ihtiyaçların da kişiye göre değiştiğini anlattı. Beslenme önerilerini de paylaşan Coşkun, “ Karbonhidrat ve şekerden uzak durulması gerekir. Proteinin önemi unutulmamalı; pişirme şekline dikkat edilmeli; sebze ağırlıklı beslenmeli ve mutlaka az pişmiş olmalı. Şeker ihtiyacını da meyve ile karşılamalı” diyerek kısa zamanda sağlıklı kilo verilebileceğinin altını çizdi.

MAHMUTHAN YENİ ALBÜMÜ, “GİTTİĞİNE DEĞDİMİ”

MAHMUTHAN “GİTTİĞİNE DEĞDİMİ”
 İLK ALBÜM ‘’YAKARIM’’
Yakarım, pervane, ve şimdide henüz albüm çıkmadan Gittiğine Değdimi eseri müzik piyasasına bomba gibi düşen MAHMUTHAN, klip teaser görüntüsüyle merak uyandırdı. Albüm, Kasım ay’ının başında  tüm platformlarda yerini alacak.
İstanbul dogumlu, aslı Şanlıurfa lı  25  yaşında genç ve başarılı sanatçı  Mahmuthan, müzisyen bir ailede yetişti. Arabesk&fantazi müzikte bir hayli iddialı olan ve şu sıralar konservatuara hazırlanan sanatçı, aldığı ses eğitiminin ardından albüm çalışmalarına girerek bir çok başarılı İş ile adından sıkça söz ettiriyor.
İlk video klibini kendisinin  yönetmenliğinde Yakarım  şarkısına çeken Mahmuthan,  çıkarttığı bu kliple ilgi odağı olmuştu. internet ortamında  ve sosyal medyada sempati kazanan, Türkiye ve Avrupa’da yaşayan hayranları ve dinleyicileri tarafından, albüm ve klibinin merakla beklendiği Mahmuthan hayranlarını süpriz bir albümle karşılıyor ….
 RUSYA KAFKAS BÖLGESİNİN TANINMIŞ SANATÇILARIYLA SAHNE ALDI
Türkiye’ de bu yıl birincisi düzenlenen Türk Rus Kafkas Show Türk Rus  dayanışma gecesinde Kafkas bölgesinin tanınmış sanatçıları JAKLİNA, ZAYNAB MAKHAEVA,  ZAİDA DJANBİEVA, ve Türkiye’den sadece MAHMUTHAN  yeraldı.
MAHMUTHAN “GİTTİĞİNE DEĞDİMİ” İLE GELİYOR
Müzik hayatına çocuk yaşlarda giren sanatçı, 2015 yılında “Yakarım ” albümüyle sevenlerine Merhaba dedi.  Son albümünün yapım aşaması  yaklaşık bir   yıl süren Mahmuthan, başta Kerem Özdemir , Baran Aksu olmak üzere ünlü söz yazarlarıyla çalıştı. Albümün klip ve cıkış şarkısı Kerem Özdemir’e  ait olan eserin aranjesi Doğu Kılıç, klibi ise  Ukraynalı başarılı  yönetmen Timur Mingazirov tarafından çekildi. Çıkış şarkısının remix versionu ve albümdeki bir diğer eser olan Aşkın Tarifi’ nin düzenlemeleri  Serdar Seçme tarafından yapıldı.Yeni albümü Gittiğine Değdimi  teaseri yayınlandıktan sonra sosyal medyada fanları tarafından yoğun ilgi gördü. Menejerligini Nalan Ersoy un üstelendigi albüm,  Türkiye’ de bir çok ünlü ismin prodüktörlüğünü yapan  Doğan müzik (DMC)  tarafından başta Türkiye olmak üzere tüm dünya’da  dijital platformlarda satışa sunulacak.

ERA Gayrimenkul Türkiye Genel Müdürü Özhan Atalay, Yasa Yeniden Gözden Geçirilmeli

ERA Gayrimenkul Türkiye Genel Müdürü Özhan Atalay, Yasa Yeniden Gözden Geçirilmeli

Sektörden Emlakçı Yasasına İlk Yorum; Yasa Yeniden Gözden Geçirilmeli

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın ev alım, satım ve kiralama ticaretine yeni düzen getirmeye hazırlandığı bu günlerde tasarı için sektörden yapıcı eleştiriler de geliyor.  Gayrimenkul sektöründe kaliteli hizmet artışına destek olmayı amaçlayan tasarı ile ilgili açıklamalarda bulunan ERA Gayrimenkul Türkiye Genel Müdürü Özhan Atalay, “Gayrimenkul Ticareti Hakkındaki Yönetmelik taslağı, genel olarak yararlı düzenlemeleri getirmekle birlikte, bazı noktalarda eksiklikleri bulunuyor” dedi.

 

30 Ekim 2017 de TC Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından görüşe açılan Gayrimenkul Ticareti Hakkındaki Yönetmelik taslağı, sektörde birçok tartışmayı beraberinde getirdi. Genel olarak gayrimenkul ticaretinde aracılık faaliyetlerini yasal bir alt yapı eşliğinde ilerlemesini amaçlayan tasarı aynı zamanda işlemlerin güven içinde yapılmasını ve nitelikli insan kaynağı yaratılmasını da hedefliyor.

 

Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan bulunana ERA Gayrimenkul Genel Müdürü Özhan Atalay, düzenlemenin iyi niyetli olsa bile bazı eksik ve hatalar içerdiğini belirterek, “yapılan düzenleme bu haliyle hayata geçerse, mevcut firmaların gelirlerini yarı yazıya azaltacaktır. Dolayısıyla gelir seviyesi düşen sektöre hem nitelikli iş gücü talep göstermeyecek hem de var olan kalifiye, eğitimli danışmanlar sektörden çıkacaklardır” dedi.

 

Sektörde gelenekselleşmiş bir hizmet bedeli standardı olduğunu da belirten Atalay, danışmanlık hizmeti verilen mülkiyetin büyüklüğüne, zorluğuna ve işin yapısına göre değişen bedelin birçok paydaş tarafından paylaşıldığını ve bu bedelden pazarlama ve reklam gideri gibi pek çok farklı kalemin dahil olduğunu sözlerine ekledi. Danışmanların elde ettikleri gelirin nerelere gittiği ile ilgili detaylı açıklamalarda bulunan Atalay, “Hizmet bedeli içinden öncelikle merkez firma, kendi hizmet bedelini ve pazarlama katkı payını alıyor, ardından gayrimenkulü sisteme getirmiş danışman, bedelin en az yarısını alıyor ki bunu satışı yapan danışman ile referral adı verilen bir sistem içerisinde paylaşıyor. Kalan kısım ofise kalıyor. Bahsi geçen düzenleme bu haliyle yasalaşırsa, Gelir ve kurumlar vergisi çıktığında ofislerin yaşayabilmesi için gerekli rakam maalesef kalmıyor. Gayrimenkul danışmanlığı, üretilen hizmetin ne yazık ki fark edilmediği bir sistem. Çoğu kişinin gözünde ev gösterip ücret alınan, herkesin kolaylıkla yapabileceğini düşündüğü bir sistem olarak görülüyor. Oysa danışman o networke ulaşabilmek için bölgede aylarını harcıyor. Tek bir gayrimenkulü yüzlerce kez tanıtıyor ve defalarca tapudan ya da noterden satış geri dönüyor. Hatta bazı işlemlerde satış sonrası, taraflardan komisyon bedelini tahsil edemiyor” dedi.

 

Bu düzensiz ortamda şirketlerin ayakta kalmakta hayli zorlandığını belirten Atalay, Türkiye ölçeğinde ayakta kalabilen ofis ortalamasının %10’lar düzeyinde olduğunu belirtti. Serbest piyasa ekonomisinin bir gereği olan ve rekabeti artırarak müşteri menfaatine çalışmayı sağlayan sistem yerine sınırlandırılmış bir bütçe ile çalışmanın işin ruhuna aykırı olacağını belirten Atalay, sisteme geçilmesi halinde sektörün birçok problemle karşı karşıya kalacağını sözlerine ekledi.

Prof. Dr. Nilüfer Güler Her sekiz kadından biri meme kanseri tehdidi altında

Her sekiz kadından biri meme kanseri tehdidi altında

Dünyada ve Türkiye’de kadınlarda en sık görülen kanser olan meme kanseri, kadınlarda ölümle sonuçlanan kanser türleri arasında birinci sırada. Meme Kanseri Farkındalık Ayı vesilesiyle görüş bildiren İç Hastalıkları ve Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Nilüfer Güler, yenilikçi ilaçlar ve tedavi seçenekleri sayesinde metastatik meme kanserinde beş yıllık sağ kalım süresinin %10’lardan %22’lere yükseldiğini vurguladı. 

İç Hastalıkları ve Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Nilüfer Güler, tanı anında metastatik meme kanserinin gelişmiş ülkelerde %6 gibi düşük bir oranda görülürken, az gelişmiş olan bölgelerde bu oranın %50-80’lere çıkabildiğini belirtti ve şöyle devam etti: “Ülkemizde meme kanseri görülme oranı %10’dur. Başlangıçta erken evre meme kanseri olan hastaların takibinde de, hastalığın başlangıç evresi ve tümör özelliklerine göre değişkenlik göstererek, %20 ile %50 oranında metastatik hastalık gelişebilmektedir.”

Metastatik meme kanserinde yakınmalar metastaz bölgesine göre değişiyor
Yaşamı boyunca, her 8 kadından birinin meme kanserine yakalanmasının beklendiğini belirten Prof. Dr. Nilüfer Güler şunları söyledi: “Meme kanseri erken tanı imkanı olan bir kanserdir. Bu nedenle tüm kadınların erken tanı ve tarama programlarına katılmaları, kendi memelerini tanımaları, bu konudaki farkındalığın artması çok önemli. Meme kanseri, hastalığın yaygınlığına göre 0’dan 4’e kadar dört farklı evrede değerlendirilir. Evre 0, in situ kanser dediğimiz evredir. Bu evrede metastaz riski %1’den azdır. Evre 1 ve 2 erken evre meme kanseri, evre 3 lokal ileri meme kanseri, evre 4 ise metastatik meme kanseri olarak adlandırılır. Metastatik evrede kanser hücreleri, meme dışında başka organlara yayılır. Memedeki kanserli hücreler lenf damarları ve kan damarları yoluyla başta kemik, akciğer, karaciğer, daha az olasılıkla beyin olmak üzere başka organlara metastaz yapabilirler. Daha nadir görülen metastaz bölgeleri akciğer zarı, karın zarı, kalp zarı, beyin zarları; çok daha nadir olarak sindirim sistemi, yumurtalıklar, idrar torbası olabilmektedir.  Hastaların hastalığın yerine göre yakınmaları vardır: Kemik metastazlarında kemik ağrıları; beyin metastazlarında baş ağrısı, baş dönmesi, akciğer metastazlarında nefes darlığı, öksürük; karaciğer metastazlarında karın ağrısı gibi. Düzenli takipte olan hastaların hiçbir yakınması olmayabilir, yapılan muayene ve tetkikler sonucunda ortaya çıkabilir.”

Tedavide yakınmaları azaltmak, yaşam süresini uzatmak ve yaşam kalitesini yüksek tutmak hedeflenmeli
Prof. Dr. Nilüfer Güler metastatik meme kanserindeki tedavi seçeneklerini şöyle özetledi: “Seçenekler arasında cerrahi (özellikle tek organ, sınırlı metastazlar), radyoterapi (beyin, kemik gibi organlara metastaz) ve sistemik tedaviler vardır. Sistemik tedaviler içinde hormonal tedaviler, kemoterapi ve biyolojik tedaviler yer alır. Radyofrekans ablasyon, radyoembolizasyon, kemoembolizasyon gibi lokal tedavi uygulamaları da tümörün yerine göre önerdiğimiz tedavi seçenekleri arasındadır. Metastatik meme kanserinde uygulanan tedaviler, hastalığın verdiği cevaba göre hastalık bulgularında azalma ve artmalarla seyreder. Tedavi seçimi hastanın yaşı, menopoz durumu, genel durumu, ek sağlık sorunları, istekleri, sosyo-ekonomik durumu ve en önemlisi tümör özellikleri ve metastazın olduğu bölgeler ve tümör yüküne göre belirlenir. Tedavinin amacı hastalığa bağlı yakınmaları azaltmak, yaşam süresini uzatabilmek ve bunları amaçlarken de yaşam kalitesini maksimumda tutabilmektir. Pek çok hastamız tedaviyle birlikte normal günlük aktivitelerine, çalışmalarına devam edebilmektedir. Uygulanan tedavilere cevap alınıp alınmadığı belli aralıklarla yapılan öykü, fizik inceleme, laboratuvar testleri ve gerekli görülen radyolojik tetkiklerle anlaşılır.”

Hormon reseptörleri ve HER2 testinin sonucu sistemik tedavi seçimini belirliyor
Prof. Dr. Nilüfer Güler, sistemik tedavi seçimindeki en önemli faktörlerin tümör özellikleri (östrojen ve progesteron hormon reseptörleri) ve HER2 testi sonucu olduğunu belirterek şöyle devam etti: “Bu testler, memedeki primer tümör dokusunda ve/veya biyopsi yapılabiliyorsa metastaz bölgesinden alınan dokuda mutlaka çalışılmalıdır. Hormon reseptörleri pozitif bir 4’üncü evre meme kanseri vakasında, tümör yükü de az ise öncelikle tercih edilen tedaviler hormonal (antiöstrojen) tedavilerdir. HER2 pozitif hastalıkta anti-HER2 ilaçlar, kemoterapi veya hormonal tedaviyle birlikte uygulanırlar. Bu ilaçların klinik kullanıma girmesi bu gruptaki hastalarda bir devrim yaratmıştır. Çok iyi yanıtlar alabilmemizi sağlamış ve hastaların yaşam sürelerinde çok anlamlı uzamalar elde edilmiştir. Yeni anti-HER2 ajanların da klinik çalışmaları devam etmektedir.”

“Üçlü negatif dediğimiz hormon reseptörleri ve HER2 testi negatif olan hastalarda tek silahımız kemoterapidir. Bu grupta BRCA1-2 testleri dediğimiz gen testlerinden birinde mutasyon olması durumunda tedavide PARP inhibitörleri dediğimiz ilaçların kullanılması daha iyi ve uzun süreli yanıt alınmasını sağlayabilmektedir. Hormon reseptörleri pozitif, HER2 testi negatif olan metastatik hastalıkta son dönemde hormonal tedaviye direnç gelişimini engelleyen yeni moleküller geliştirilmiştir. Bunlardan biri m-TOR inhibitörü olan ilaç, diğerleri CDK4/6 inhibitörleri denilen ilaçlardır. Bu ilaçların aromataz inhibitörleri dediğimiz ilaçlarla birlikte verilmesi metastatik hastalığın kontrolde kalma ve hastalarımızın kemoterapiye geçme sürelerinde çok anlamlı uzama sağlamışlardır.  Bu grupta yer alan bazı ilaçlar tek ajan olarak da etkili olabilmektedir. Kemik metastazları olan hastalarda bisfosfonat dediğimiz ilaçların kullanılması kemik ağrılarının azalmasına, kırılma riskinin azalmasına yardımcı olmaktadırlar. Bu ilaçlar kullanılmadan önce dişlerde tedavi gerektiren bir durum varsa mutlaka çözülmesi gereklidir. İlaçlara başlandıktan sonra diş tedavisi yapıldığı taktirde çene kemiğinde iyileşmeyen yaralar olmaktadır. Hem kanser tedavisi hem de destek tedavisinde kullanılacak ilaçlarla ilgili pek çok çalışma devam etmektedir.”

“Musiki de bir abidedir”

Musiki de bir abidedir

Zeytinburnu Kültür Sanat Merkezinde musiki ve medeniyet eksenli Sohbet Muhabbet programının ilki önceki akşam gerçekleştirildi. Savaş Barkçın ve Celâleddin Çelik’in usta tanbur sanatçısı Necdet Yaşar’ı yad ettiği Sohbet Muhabbet, sezon boyunca her ayın son çarşambası devam edecek.

TRT’de Gelenekten Geleceğe adlı program ile hatırı sayılır bir seyirci kitlesi tarafından ilgiyle takip edilen Savaş Barkçın ve Celâleddin Çelik, Zeytinburnu Kültür Sanat Merkezinde her ay sohbet ve muhabbet için sanatseverlerle bir araya gelecek. Ekim ayı programında önceki gün vefat eden üstad tanburi Necdet Yaşar’ı yâd eden Barkçın ve Çelik Türk musikisi üstadlarının sadece icra ettikleri müziklerle değil kişilikleri, medeniyet ve sanat konusundaki birikimleri ile de örnek şahsiyetler olduğuna dikkat çektiler.

Celâleddin Çelik, “Necdet Yaşar’ın bazı özellikleri bütün müzik camiası tarafından bilinir. Bunlardan en önemlileri disiplini ve ciddiyetidir. Onun sanat disiplini her konuda örnek alınacak kıymettedir. Sanatı dünyanın neresinde, hangi saatte, hangi mekanda yaparsa yapsın her mızrabına aynı özeni gösterir derecede titizdi. Yakınındakiler bilir konser olduğu gün Necdet amca su dahi içmez. Kimseyle pek konuşmaz, yemekten içmekten uzak durur konsere odaklı gün geçirir.” diye konuştu.

Niyazi Sayın ve Necdet Yaşar’ın birlikte Tanburi Cemil plaklarını dinleyip sonra o çağrışım ile karşılıklı taksim icra ettiklerini anlatan Savaş Barkçın oradan çok güzel bir form ortaya çıktığını ve gelenek oluştuğunu kaydetti.

Barkçın sözlerine şöyle devam etti: “Gelenek geçmişte kaldı bugün yenisi yapılamaz değil. Taksim denilen şeyi iki, üç hatta dört saza çıkarabilen insanlar bu hocalarımız ve bu yönde de büyük katkısı oldu Necdet Yaşar’ın”. Celâleddin Çelik ise Barkçın’a ilave olarak “Açtıkları en ilginç kapılardan biri de karşılıklı taksimle beraber onun bir adım ötesi üst üste taksim. İkisi aynı anda çalıyorlar. Taksim tamamen doğaçlama, emprovize yapılan bir şey.

Niyazi Sayın ve Necdet Yaşar aynı anda taksim yapıyorlar. İkisi aynı dilde ama farklı melodiler çalıyorlar. Müthiş bir ahenk” şeklinde konuştu.

HAK EHLİ SABIR EHLİDİR

Zikretmenin faniler için var etme anlamı taşıdığını hatırlatan Barkçın, “Dilini güzele alıştır ki sen de güzelleş. Bu gibi zatları anmak çok önemli. Bunlar evliya olmak zorunda değil. Siyasi büyükler, ciltler dolusu kitaplar yazmış insanlar olmak zorunda da değil. Nağmeler de eserdir. Biz o kadar maddeye takılmışız ki büyük medeniyet eseri olarak genellikle Mimar Sinan’ın Selimiye, Süleymaniye’sini söylüyoruz. Itri’yi örnek veren yok. Itri’nin tekbiri 500 yıldır ayakta duruyor. Süleymaniye ayakta duruyor muhteşem. Tekbir ayakta durmuyor mu? Ama o elle tutulur, gözle görülür olmadığı için hiç aklımıza gelmiyor. Veya Hafız Post’un bir bestesi 450 yıl. Meragi 700 yıl. Bunlar az şeyler mi? O yüzden musiki de bir abidedir, sizi vareden, kökünüzü gösteren bir unsurdur. Kökünüzün orada olduğunu biliyorsunuz çünkü kalbiniz bağlı.

Necdet Yaşar, Cinuçen Tanrıkorur ve Niyazi Sayın gibi ustaların karakter özelliklerinden sözeden Savaş Barkçın,

“Hak ehli her zaman sabır ehlidir. Allahü Teala sabredenlerle beraberdir. Belaya sabır değil hakkı ikame ederken karşılaşacağınız sorunlar karşısında Hak’tan sapmamak. Sabır insanı yolda tutan şeydir. En kıymetli ve bizim en az bildiğimiz şey sabır. Allah’ın da insana hastalıkla, imtihanla öğretmeye çalıştığı şey sabır. Sabreden adam hakkı her şart altında müdafaa eder, kimseden korkmayan ve kendi de güzelleşendir. Bu insanların özelliği o. Şunun bunun için, menfaat için hırçınlık yapmayan hak için hırçınlık yapan adamlar” diye konuştu. Barkçin sözlerine şöyle devam etti:

“Hakka talip olan her zaman galip olur. Neye talip olduğuna dikkat et. Ne iş yaparsak yolumuzu doğru seçmemiz lazım. Bilsek de bilmesek de bu gibi insanlardaki ahlak ışıltıları nebevi ahlaktan gelen şeylerdir. Toplumumuzda, okuyan okumayan herkeste bu vardı ancak ne yazık ki kaybettik.”

“Günün Çorbası” Müzikali prömiyer yaptı

  Günün Çorbası Müzikali prömiyer yaptı

İstanbul Devlet Tiyatrosu ekim ayının dördüncü yeni oyunu Günün Çorbası ile 2017-2018 sezonuna devam ediyor. Günün Çorbası 24 Ekim 2017’de Cevahir 1 sahnesinde prömiyerini gerçekleştirdi. Todd Mueller ve Hank Boland’ın yazdığı, müzikleri Gregg Opelka’ya ait müzikalin çevirisi ve rejisi Taner Tunçay’a ait. Oyunun dekor tasarımında Behlüldane Tor, kostüm tasarımında Nalan Alaylı, ışık tasarımında ise İ. Önder Arık imzası bulunmakta. Koreografisini Seda Özgiş’in, müzik direktörlüğünü Melikcan Zaman’ın yaptığı müzikalin dramaturjisi Selen Korad Birkiye’ye ait.

Günün Çorbası, bir gazetenin Pulitzer ödüllü muhabirinin ünlü bir restorana “günün çorbası”nın sır gibi saklanan tarifini ele geçirmek üzere gönderilmesiyle başlayan romantik bir müzikal komedi. Oyundaki karakterlere Ozan Uçar, Nermin Koçak Tunçay, Onur Ertaman, Selmin Artemiz, Gözde Türker, Aykan Aydın, Seza Yeğin, Aykut Söyük, Vehbi Akıntürk, Gülçin Arslan, Gizem Genç ve Orhan Ergiol hayat veriyor. Orkestrada Zeynep Er (Piyano), Ömer Göktay (Klarnet), Fatih Mehmet Görcün (Keman), Umut Şengün (Flüt), Reşat Gülsün (Kontrabas) ve Doğukan Hürkan’ın (Davul) yer aldığı Günün Çorbası müzikali 5 Kasım Pazar gününe kadar Cevahir 1 sahnesinde temsillerine devam edecek.

“Az daha çoktur” Murat Bengüer

Murat Bengüer’in “ABSTR(ACT)” başlıklı kişisel sergisi, Çağla Cabaoğlu Gallery işbirliğiyle 24 Ekim’de 42 Shops Art!SPACE Gallery’de sanatseverlerle buluştu. “ABSTR(ACT)” sergisi 25 Kasım’a kadar ziyarete açık olacak. Ünlü konukların katıldığı sergiye ilgi oldukça büyüktü. Bay İnşaat Yönetim Kurulu Üyesi Erol Özmandıracı ve 42 Maslak Satış ve Pazarlama Direktörü Zeynep Salman’ın ev sahipliğinde gerçekleşen serginin açılışına sanat, cemiyet ve iş hayatının tanınmış simalarından  çok sayıda kişi katıldı. Sergi açılışında aynı zamanda sanat tarihçisi Nilgün Yüksel, sanatçının eserleri üzerinden dikkat çekici bir sunum gerçekleştirdi. 

. “Az daha çoktur”

Sanat üretimini “Eserlerim  hayata ve sanata karşı olan tutumumu yansıtmaktadır… ‘az daha çoktur.” sözleriyle tanımlayan Murat Bengüer, günümüz yaratımının çok dilliliğini yapıtlarına taşıyor. Eserlerinin büyük bir bölümü özel koleksiyonlarda kendine yer bulan sanatçı, sadece resim değil heykel üzerine de çalışıyor ve bu iki disiplinde üretimler ortaya koymanın yanında mobilya tasarımları da gerçekleştiriyor.

1960 yılında Amasya’da dünyaya gelen Bengüer, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nden mezun olduktan sonra bir süre İstanbul’da tekstil tasarımcısı olarak çalıştı. İlerleyen zamanlarda ise iç tasarım ve dekorasyon üzerine odaklandı. 

BAŞKAN HAZİNEDAR İSTEDİ, MAHSUN KIRMIZIGÜL YILLAR SONRA TÜRKÜ SÖYLEDİ!

MAHSUN KIRMIZIGÜL 11 YILLIK TÜRKÜ ORUCUNU BOZDU!

BAŞKAN HAZİNEDAR İSTEDİ, MAHSUN KIRMIZIGÜL YILLAR SONRA TÜRKÜ SÖYLEDİ!

MAHSUN KIRMIZIGÜL 11 YIL SONRA BEŞİKTAŞ BELEDİYESİ’NİN DÜZENLEDİĞİ ETKİNLİKTE TÜRKÜ SÖYLEDİ

Beşiktaş Belediyesi tarafından düzenlenen ‘’Ustalara Saygı’’ etkinliğinde Ordulu şair  ‘’Dursun Ali Akınet’’ sevilen şiirleriyle sanatseverlerle buluştu. ‘’Ustalara Saygı’’ etkinliğinin 156.sı Fulya Sanat Merkezi’nde gerçekleşti. Beşiktaş Belediye Başkanı Av. Murat Hazinedar’da geceye katılan isimler arasındaydı, kısa bir açılış konuşması yaptı. Geceye damgasını ise ünlü yönetmen Mahsun Kırmızıgül vurdu. 11 yıllık türkü orucunu Beşiktaş Belediyesi’nin düzenlediği etkinlikte bozan,   sevilen sanatçı ‘’Yan Yüreğim Yan’’ adlı türküsünün son dörtlüğünü seslendirdi, salondan alkış tufanı koptu.

Başkan Hazinedar rica etti, Mahsun Kırmızıgül yıllar sonra türkü söyledi

Kültür, sanat, edebiyat, düşün ve müzik dünyasındaki usta isimlerin çeşitli yönleriyle buluşmasını hedefleyen Beşiktaş Belediyesi’’ Ustalara Saygı’’ toplantılarının 156.sı Fulya Sanat Merkezi’nde gerçekleşti.  Usta şiir yazarı ‘’ Dursun Ali Akınet’’ sevilen şiirlerinin seslendirdi, Beşiktaş Belediye Başkanı Av. Murat Hazinedar’da hemşerisi olan Ordulu ozana eşlik etti.

Mahsun Kırmızıgül 11 yıllık türkü orucunu bozdu!

Başkan Hazinedar’ın özel davetlisi olarak geceye katılan oyuncu, yönetmen Mahsun Kırmızıgül de bu anlamlı günde Fulya Sanat Merkezi’ndeydi.  Sahneye alkışlarla çıkan ünlü yönetmen, Başkan Hazindar’ın isteğini kırmayarak ‘’ Yan Yüreğim Yan’’adlı sevilen türküsünün son dörtlüğünü seslendirdi. Ünlü yönetmen eline mikrofonu aldığı o anlarda büyük bir alkış tufanı koptu. 11 yıllık türkü orucunu Beşiktaş Belediyesi’nin düzenlediği etkinlikte bozan Kırmızıgül duygu dolu anlar yaşadı. ‘’ 11 yıldır türkü söylemiyordum, uzun yıllar sahneye çıkmadım sahneye çıkınca bile heyecanlandım’’ dedi. Müzik dünyasını yıllar önce bırakan Mahsun Kırmızıgül,  uzun yıllardan bu yana film sektöründe boy gösteriyor.

Fulya Sanat Merkezi’nde türkü şöleni

Şair, Dursun Ali Akınet’le sahnede kısa bir söyleşi gerçekleştiren ünlü yönetmen daha sonra sahneden ayrıldı. Gecenin ilerleyen saatlerinde aralarında Özgür Alter, İbrahim Can, Ali Osman Erbaşı, Mehmet Gümüş, Yüksel Kayfaz ve çok sayıda türkü dünyasının usta isimleri, Dursun Ali Akınet’in eserlerini seslendirerek geceyi müzik ziyafetine çevirerek sanatseverlere unutulmaz bir gece yaşattı.

The Bodrum Cup heyecanına çok az kaldı

The Bodrum Cup heyecanına çok az kaldı

Türkiye’nin önde gelen uluslararası deniz festivali ve yelken yarışı The Bodrum Cup, 16 Ekim-21 Ekim tarihleri arasında 29’uncu kez yelken tutkunlarıyla buluşacak. Yelkencilerin 6 gün boyunca gulet, tırhandil, cruiser ve katamaran kategorilerinde yarışacağı organizasyon boyunca, karada ve denizde de birçok eğlenceli etkinlik yapılacak. Her yıl olduğu gibi bu yıl da 150 yat ve 1500 yelkencinin katılması beklenen The BodrumCup, sürpriz konserlerle sona erecek. 

Bu yıl 19-21 Ekim tarihlerinde gerçekleşecek uluslararası deniz festivali ve yelken yarışı The Bodrum Cup, 29 yıldır hem Türkiye’nin hem de Bodrum‘un tanıtımına katkı sunuyor. Era Bodrum Yelken Kulübü’nün hayata geçirdiği ve yıllar içinde gelenekselleşen The Bodrum Cup, bu yıl da yine binlerce yelken tutkununu bir araya getirecek.

The Bodrum Cup 16 Ekim günü kampana töreniyle başlayacak. Yarışların gulet, tırhandil, cruiser ve katamaran kategorilerinde yapılacağı The Bodrum Cup, denizcilerin konuklarıyla birlikte yarışmasını mümkün kılmasıyla diğer yarışlar arasında öne çıkıyor. Bodrum‘dan başlayıp, Yalıkavak ve Gökova koylarını da kapsayan 5 etaptan oluşacak yarışmada yelkencilerin rotası ise şöyle:

TAV PASSPORT ETABI – Bodrum-Kissebükü
METRO ETABI Kissebükü-Bodrum
ANADOLU SİGORTA ETABI Bodrum-Yalıkavak
TECHNOGYM ETABI Palmarina-Gümüşlük
PALMARİNA BODRUM Gümüşlük- Palmarina

The Bodrum Cup‘a bu yıl Muğla Büyükşehir Belediyesi, Bodrum Belediyesi, IMEAK Deniz Ticaret Odası, Bodrum Ticaret Odası, Bodrum Denizciler Derneği, TURSAB ve TYF destek veriyor. Organizasyona bu yıl 150 yat ve 1500 yelkenci ile birlikte 5000 yelken meraklısının da katılması bekleniyor.

Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon, The Bodrum Cup‘ın Bodrumiçin çok önemli olduğunu ifade etti. Kocadon; “Bodrum‘un bugünlere gelmesinde büyük etkisi olan ve şu anda da 15-20 bin yata ulaşmış mavi yolculuğun ve denizcilik sektörünün, özellikle The Bodrum Cup yelken yarışlarından sonra cazibesi daha da artmıştır. Etkinliğimizi öyle güzel bir hale getirdik ki, yarışlarımız artık dünyada da konuşuluyor. Amacımız, yarışlarımızın her yıl çıtasını biraz daha yükseltmektir” diye konuştu.

Bu yıl rota tamamen Bodrum
The Bodrum Cup‘ta bu yıl rota tamamen Bodrum koylarından oluşuyor. The Bodrum Cup Organizasyon Komitesi Başkanı Süleyman Uysal bunun nedenini şöyle açıkladı: “Denizcilerimizin Yunanistan’da yaşadığı zorlukların farkındayız. Denizcilerimizin yanındayız. Esasında uluslararası bir organizasyon olarak iki ülke arasındaki ticari bağı ve dostluk algısını geliştirmek amacıyla yarışlarımıza Yunanistan rotalarını da dâhil ediyorduk ve bu girişimin iki ülke ekonomisine bugüne kadar yapmış olduğu katkı bizi son derece mutlu etti diyebiliriz. Ancak ülkemizin son iki yıldır turizm alanında karşı karşıya kaldığı sıkıntılar nedeniyle bu yıl rotamızı tamamen Bodrum‘a çevirdik. Bu sayede Bodrum‘u ve ülkemizi tüm dünyaya en doğru biçimde tanıtmayı arzuluyoruz.”

Uluslararası bir deniz festivali
The Bodrum Cup‘ta heyecan dolu yarışlarla birlikte hem karada hem de denizde pek çok eğlenceli etkinlik düzenleniyor. The Bodrum Cup bu özelliğiyle uluslararası bir deniz festivali olarak da dikkatleri üzerine çekiyor. Fransa, İspanya, İsveç ve Yunanistan’dan katılımcıların ağırlığını hissettirdiği etkinliğe; Alman ve Amerikan katılımcıların yanı sıra İngiltere, İtalya ve diğer Avrupa ülkelerinden katılımcılar da renk katıyor.

Organizasyonda geçtiğimiz yıllarda Sertab Erener, Gökhan Türkmen,  Nilüfer, Fatma Turgut, İlhan Şeşen, Ayhan Sicimoğlu & Latin All Stars gibi sanatçılar sahne aldı. Bu yıl da 16 Ekim’de kampana töreniyle başlayacak organizasyonda katılımcılar, sürpriz konserlerin tadını çıkaracak. Katılımcılar ayrıca The BodrumCup Meydan Aktiviteleri, Akustik Şehir Konserleri, Mavi Yolculuk Mutfağı Yemek Yarışması ve #instabodrumcup Fotoğraf Yarışması gibi eğlenceli etkinliklerle keyifli bir festival ortamını paylaşacak.

The Bodrum Cup Organizasyon Komitesi Başkanı Süleyman Uysal, bu etkinliklerin en önemlilerinden birinin Mavi Yolculuk Yemek Yarışması olduğunu söyledi. Uysal; “Çıkış noktamız mavi yolculuk, mavi yolculuk kavramını çok önemsiyoruz.  Mavi yolculuğa sadece bizler değil tüm dünya değer veriyor. İşte tam da bu nedenle, The Bodrum Cup’taki mavi yolculuğumuz süresince teknelerde yapılan yemeklerin ve gizli tariflerin keşfedilmesi amacıyla başlattığımız yarışmamızı bu yıl çok daha profesyonelce ele alarak daha da ileriye götüreceğiz. Geçen yıl yıldızlı şeflerin de katıldığı bir final yapmıştık. Bu yıl da 15 tekneyle Palmarina’da yapılacak finalle taçlandıracağımız etkinliğimizde, çok önemli konukları ağırlayacağız” dedi. The Bodrum Cup, ödül töreninin ardından final konseriyle sonlanacak.

Güneş ve rüzgâr turizmini tercih nedeni yapan yarış
Denizciliğin gelişimine katkı sunan ve genç neslin yelken sporu ile tanışmasını sağlayan The Bodrum Cup, koyların ve denizlerin korunması konusunda da farkındalık yaratıyor. Tüm bu özellikleriyle Türkiye’nin ve Bodrum‘un gurur duyduğu bir organizasyon olan The Bodrum Cup, bölgedeki yat üretim teknolojisini de dünyayla entegre hale getiriyor. Güneş ve rüzgâr turizminin öne çıkmasını sağlayan The Bodrum Cup, Akdeniz başta olmak üzere farklı rotalara ulaşmayı ve yurt dışından daha fazla yat çekecek girişimleri başlatmayı hedefliyor.

The Bodrum Cup Kurucusu Erman Aras, güneş ve rüzgâr turizmine geçiş sürecini şu sözlerle aktardı: “29 yıl önce Bodrum‘da genelde sadece güneş ve denize dayalı bir turizm vardı. The Bodrum Cup organizasyonunu hayata geçirirken ‘Bunu nasıl değiştirebiliriz?’ diye düşündük ve bu hedefle yola çıktık. Bugün görüyoruz ki, yelkencilik artık başta Bodrum olmak üzere yöremizin ekonomik anlamda ciddi bir lokomotifi haline geldi. Böylece esnafımız da 12 aya yayılan turizm sayesinde daha fazla kazanıyor.”

The Bodrum Cup yelken sporuna ilgiyi de artırıyor
Deniz meraklılarına ve profesyonel yat mürettebatına yelkenciliği öğretip benimsetmek üzere yola çıkan uluslararası denizcilik festivali ve yelken yarışı The Bodrum Cup, 29 yıldır yelkenciliğin tanınmasına ve sevilmesine katkı sunuyor.

The Bodrum Cup Organizasyon Komitesi Başkanı Süleyman Uysal, yarışın profesyonel yelkencileri olduğu kadar amatör deniz sevdalılarını da yelken sporuyla buluşturduğunu söyledi. Uysal; “The Bodrum Cup‘ın festival havasını pekiştiren en önemli özelliği, yatların konuklarıyla birlikte yarışabildikleri çok az sayıdaki regatta arasında olması. Bu sayede denizi seven ancak hayatında daha önce hiç yelken sporu yapmamış kişiler de bu heyecanı birebir deneyimleme fırsatı buluyor. Dolayısıyla yelken sporuna ilgileri de artıyor. Hatta sonraki yıllarda bu konuklardan yarışçıların çıktığını dahi görüyoruz” dedi.

Kisebükü’ne anlamlı ziyaret
The Bodrum Cup‘a katılan yelkenciler, Gökova’da bir süredir gündeme gelen yapılaşma planlarına dikkat çekmek için Gökova’nın ilk koyu olan Kisebükü’nde bir araya gelecek. Tüm teknelerin katılımına açık olacak etkinlikte yelkenciler, çevrenin ve doğal güzelliklerin korunmasına destek amacıyla deniz üstünde görsel bir şölene de imza atacak.

İş Dünyası Lexus’un Davetinde Buluştu

İş Dünyası Lexus’un Davetinde Buluştu

Türkiye’de lüksün tanımını yeniden yapan Lexus, kısa zamanda hayranlık uyandıran bir marka haline geldi ve başarısını özel bir davetle kutladı. Geçtiğimiz yıl Türkiye pazarına giriş yapan premium marka, tüm dünyada olduğu gibi hem ürettiği otomobillerle hem de sunduğu sıra dışı hizmetlerle farkını ortaya koymayı başardı.

Maçka’da Lexus House’da Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO Ali Haydar Bozkurt ev sahipliğinde gerçekleştirilen özel davete Sadettin Saran, Alinur Velidedeoğlu, Pervin Ersoy, Tuncay Aşçı, Oğuz Satıcı,  Mustafa Bal, Mehmet Ali Bal, Erol Albayrak gibi cemiyet ve iş dünyasından isimler katıldı. Lexus’un yaşam tarzına uygun bir şekilde tasarlanan Lexus House’da gerçekleşen davet büyük bir ilgi gördü

Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO Ali Haydar Bozkurt, “Bu gece burada Lexus markasının Türkiye’de yalnızca 1.5 yıl gibi bir zaman içerisinde sevilmesinin mutluğunu paylaşmak için buradayız. Lexus ayrıcalığını Türk kullanıcısına sunmaktan ve markayı doğru bir şekilde anlatmış olmaktan dolayı büyük bir memnuniyet duyuyoruz” dedi.