Yazılar

Baharda uçuşan polenler kabusunuz olmasın!

Bahar aylarında doğanın yenilenmesi insanın içini açarken, alerjik bünyeye sahip çocuklar ve yetişkinler içinse kabusa dönüşebiliyor. Zira havada yoğun şekilde uçuşan polenler gözlerde kaşıntı ve sulanma, burun tıkanıklığı, art arda hapşırık ve öksürük gibi alerjik reaksiyonları tetikleyerek yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürüyor. Acıbadem Bakırköy Hastanesi Kulak, Burun ve Boğaz Hastalıkları Uzmanı Dr. Artunç Kaan Turanoğlu “Doğanın adeta uykudan uyandığı bahar aylarında özellikle polenler yaygın olarak dolaşmaya başlıyor ve rüzgarlar yoluyla çok uzak mesafelere kolaylıkla taşınıp evlerimizin içine kadar giriyor, kıyafetlerimize yapışıyor. Bu nedenle özellikle Mart ile Haziran ayları arasında alerjik şikayetler yoğunlaşarak çoğu kişi için kabusa dönüşebiliyor” diyor. Alerjik hastalıkların son yıllarda gerek çocuklarda gerekse yetişkinlerde hızla yaygınlaştığını belirten Dr. Turanoğlu, tedavide en etkili yolun, alerjiye neden olan etkenlerden korunmak olduğunu vurguluyor. KBB Uzmanı Dr. Artunç Kaan Turanoğlu polen alerjisine karşı 7 etkili önlemi sıraladı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Parfümler, deterjan kokuları, kimyasallar, hava kirliliği… Bu ve benzeri etkenler alerjik bünyeye sahip kişilerde art arda çok sayıda hapşırma, gözlerde sulanma ve kızarma, burun tıkanıklığı ve öksürük gibi şikayetlere yol açarak yaşam kalitesini büyük ölçüde düşürüyor. Bir de polenler gibi doğanın kendini yenilemesinden kaynaklanan etkenler var ki, özellikle bahar aylarını bu kişiler için tam anlamıyla kabusa dönüştürebiliyor! Acıbadem Bakırköy Hastanesi Kulak, Burun ve Boğaz (KBB) Hastalıkları Uzmanı Dr. Artunç Kaan Turanoğlu “Bahar aylarında pek çok kişi açık havada zaman geçirmeyi tercih ettiğinden, atmosferde yoğunlaşan ağaç ve çayır çimen polenlerinden kaçınmak çok mümkün olmuyor. Hal böyle olunca alerjik bünyeye sahip kişiler çoğunlukla alerjinin burunda yol açtığı etkilerle, burun akıntısı/tıkanıklığı, burunda kaşıntı, geniz akıntısı ve öksürük şikayetleriyle bize başvuruyor. Alerji, genetik yatkınlığı olan kişilerde çevresel faktörlerin etkisiyle ortaya çıkıyor. Modern çağda sağlıksız yaşam alışkanlıkları, ev içinde daha çok vakit geçirme, hareketsizlik, doğal olmayan ürünlerle beslenme ve aşırı hijyen nedeniyle bağışıklık yanıtının değişmesi alerjik hastalıkların son yıllarda gerek çocuklarda gerekse yetişkinlerde hızla yaygınlaşmasına neden oluyor” diyor.

Dr. Artunç Kaan Turanoğlu

Dr. Artunç Kaan Turanoğlu

Soğuk algınlığı ile karıştırılıyor!

Alerjinin yol açtığı şikayetlerin çoğu zaman grip ve soğuk algınlığı gibi hastalıklarla benzerlik gösterdiğinden kolaylıkla birbirine karıştırılabildiğini belirten Dr. Turanoğlu şöyle konuşuyor: “Oysa alerjiyi diğer hastalıklardan ayırt etmenin en kolay yolu süresine ve ilave semptomlara bakmaktır. Üst solunum yolu enfeksiyonları yaklaşık bir haftada geçerken alerjik reaksiyonların yol açtığı şikayetler alerjen maruziyetine göre daha uzun bir döneme yayılmaktadır. Hastanın şikayetleri dinlenirken, alerjiye işaret edebilecek noktalara dikkat etmek çok önemlidir. Detaylı bir hikaye alınması, tanının doğru konulmasına yardımcı olacaktır. Solunum yolu enfeksiyonlarında etkene göre daha çok halsizlik, ateş, kas ve eklem ağrıları, boğaz ağrısı vardır ve öksürük çoğunlukla bir hafta içerisinde geçer. Ama alerjide genellikle burun akıntısı, burun tıkanıklığı, art arda hapşırma, gözlerde kızarıklık ve sulanma gibi şikayetler öne çıkar ve öksürük bir türlü geçmez.” Alerji tedavisinde geç kalınmasının sinüzit, orta kulakta sıvı toplanması ve buna bağlı işitme kayıpları, dikkat dağınıklığı, konsantrasyon bozukluğu ve uyku bozuklukları gibi birçok soruna yol açabildiğini belirten Dr. Turanoğlu “Alerjik hastalıkların tedavisinden iyi sonuç alabilmek için alerji uzmanının önerdiği tedavinin aksatılmadan uygulanması, semptomlar azaldığında ya da ortadan kalktığında tedavinin doktora danışılmadan yarıda bırakılmaması çok önemlidir” diyor.

Polen alerjisine karşı etkili önlemler!

Kulak, Burun ve Boğaz (KBB) Hastalıkları Uzmanı Dr. Artunç Kaan Turanoğlu, alerjik reaksiyonlara yol açan etkenlerden korunmanın, tedavide başlıca rolü oynadığını vurguluyor. Dr. Turanoğlu, polen alerjisine karşı 7 etkili önlemi şöyle sıralıyor;

  • Polenler özellikle sabah saatlerinde çok daha yoğundurlar. Bu nedenle sabahları dışarı çıkmak zorundaysanız polen maskesi ve geniş çerçeveli güneş gözlüğü kullanarak maruziyeti azaltabilirsiniz.
  • Burnunuzun dış kısmına ve gözlerinizin etrafına ince bir tabaka vazelin sürerek polenlerin vücuda girişini azaltabilirsiniz.
  • Polenler sabah erken saatlerde ve akşam geç saatlerde yoğunlaştığından evinizi havalandırmak için öğle vakitlerini tercih etmeye çalışın. Güneşli ve rüzgarlı günlerde polenizasyon arttığından böyle günlerde dışarıda fazla vakit geçirmemeye özen gösterin ve pencerelerinizi kapalı tutun.
  • Polen mevsiminde balkonda çamaşır kurutmayın.
  • Aracınızla işe gidiyorsanız pencereleri kapalı tutun, havalandırma için klima kullanmaya özen gösterin ve klimanın polen filtresi bakımlarını ihmal etmeyin.
  • Dışarıdan eve girince ılık suyla duş alın ve burnunuzun içini polenlerden temizlemek için tuzlu suyla hazırlanmış spreyler kullanın.
  • Yatak örtülerinizi her hafta en az 60 derece sıcaklıkta yıkayın.

Günümüzde giderek artan yeni sorun: Obezite tedavisine direnç artıyor!

Dünya genelinde ve Türkiye’de obezite oranlarının baş döndürücü bir hızla artması, bu hastalığın toplumsal sağlık sorununa dönüşmesine yol açıyor. Obezitenin günümüz ve geleceğin sağlık gündeminin ilk sıralarında yer alan bir durum olacağına dikkat çeken Acıbadem Üniversitesi Diyabet Araştırma ve Uygulama Merkezi (DİYAM) Koordinatörü Prof. Dr. M. Temel Yılmaz, obezitenin önlenmesi kadar tedavisine de önem verilmesi gerektiğini belirterek, artış hızı ve nedenleriyle ilgili önemli bilgiler verdi!

2022 yılı itibariyle, 18 yaş üstündeki dünya nüfusunun 2.5 milyarının fazla kilolu, 890 milyonunun ise obezite sorunu yaşadığı biliniyor. Yapılan çalışmalar; dünya üzerindeki her 8 kişiden 1’inin obez olduğunu ve son 30 yılda bu oranın erişkinlerde 2’ye katlandığını gösteriyor. Üstelik obezite sadece günümüzün bir sorunu olmanın ötesinde. Gelecek için de tehlike çanları çalıyor. Çünkü, dünyada obezite artış hızı en çok çocuk ve ergenlerde yüksek. Öyle ki son 30 yılda çocuklarda obezite artışı 4’e katlandı! Çocuk ve gençlerdeki obezitenin adeta bir salgın gibi katlanarak artması, gelecekte de obezitenin yol açtığı hastalıkların daha büyük bir sorun olarak yaşanacağını gösteriyor.

Prof. Dr. M. Temel Yılmaz

Prof. Dr. M. Temel Yılmaz

Türkiye obezite artış oranında Avrupa’da birinci sırada!

Dünyadaki bu yüksek artış, ülkemize de yansıyor. Araştırmalar, obezite artış oranında Avrupa’da birinci sırada yer aldığımızı gösteriyor. Türkiye’de 30 yaş üzerindeki nüfusta fazla kilo oranı yüzde 60, obezite oranı yüzde 30 olarak saptanmış.  Bu rakamlar, ülkemizde her 3 kişiden birinin obezite sorunu yaşadığını gösteriyor! Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre; 18 yaş altı nüfusta her 3 çocuktan 1’i ya obez ya da fazla kilolu. Bu da gelecekte obeziteye bağlı sorunların daha çok yaşanacağının işareti kabul ediliyor.

Obezite sağlığı ciddi şekilde tehdit ediyor!

Obezite, bireylerin sağlığını ciddi şekilde tehdit ediyor. Öyle ki obezite sorunu yaşayan bireylerde; diyabet, insülin direnci, hipertansiyon, inme ve kalp krizi gibi kalp damar hastalıkları daha sık görülüyor. Ayrıca, birçok kanser türünde risk artışı, uyku apnesi, yağlı karaciğer ve safra yolu hastalıkları, eklem ve kemiklerde mekanik problemler, infertilite (kısırlık), gebelik komplikasyonları, psikolojik rahatsızlıklar ile sosyal izolasyon gibi sorunlar da obeziteye bağlı olarak ortaya çıkabiliyor.

Küresel ekonomiyi de olumsuz etkiliyor!

Obezite, sadece bireylerin sağlığını değil, aynı zamanda küresel ekonomiyi de olumsuz etkiliyor. 2020 yılında obezite ile ilişkili sorunlara dünya çapında harcanan 1.96 trilyon doların, 2035 yılında 4.32 trilyon dolara çıkacağı öngörülüyor. Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. M. Temel Yılmaz, “Dolayısıyla obezite tedavisinde başarı oranlarının artırılması, hem bireysel sağlık hem de küresel ekonomik yük açısından büyük önem taşımaktadır” diyor.

Tedaviye dirençli obezite neden artıyor?

Obezite oranı hızla yükselirken tedavisinde büyük ilerlemeler kaydedildiğini söyleyen Prof. Dr. M. Temel Yılmaz, bu kez karşılarına çıkan ve  ‘tedaviye dirençli obezite’ olarak tanımlanan önemli bir soruna da dikkat çekerek şu bilgileri veriyor:

“Tedaviye dirençli obezitede görülen artışın üç önemli nedeni var; birinci neden, yeni kuşak zayıflatma ilaçlarının (GLP-1 analogları) reçetesiz ve kontrolsüz satılarak, hekim takibi olmaksızın kullanımıdır. Bu durum ilaca direnç, yetersiz etki veya zaman içinde etkinlikte azalmaya yol açmaktadır. Yani yeni zayıflatıcı ilaçların bilinçsiz kullanımı bir süre sonra ilaca duyarsızlık yapmaktadır. İkinci neden, zayıflama ameliyatlarının kontrolsüz ve endikasyonsuz uygulamaları sonucu bir süre sonra verilen kiloların geri gelmesidir. Üçüncü neden ise bilinçsiz diyet uygulamaları ve hatalı diyet reçetelerinin obeziteyi yeniden tetiklemesidir.”

Tedavi ancak multidisipliner ekipler ile mümkündür!

Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. M. Temel Yılmaz, obezitenin doğru ve hedefe yönelik tedavisinin ancak multidisipliner ekiplerle mümkün olabileceğine işaret ediyor. “Sürdürülebilir obezite tedavisinde, önce altta yatan medikal problemlerin doğru tespit edilmesi ve bu tespitler ışığında tedavinin hastaya özel planlanması esastır” bilgisini veren Prof. Dr. Temel Yılmaz, sözlerine şöyle devam ediyor: “Öncelikle tedaviye dirençli obezite hastalarının tedavi edilmesi amaçlanmaktadır.  Bunun için bir durum analizi yapılmakta, obezite ve obeziteye neden olan etkenlere dair risk haritası çıkarılmaktadır. Tedaviye ihtiyacı olan kişilerde önce obeziteye yol açan sağlık sorunlarının tespit edilmesi lazım. Bu nedenleri saptamak içinse biyokimyasal, radyolojik ve diğer ileri tetkiklerin yapılması gerekebilmektedir. Ardından bireyler tüm uzmanların hazır bulunduğu multidisipliner konseyde değerlendirilmekte ve objektif tedavi seçeneği önerileri ortaya konmaktadır.”

Çocukları tehdit eden hastalık menenjit!

Beyin ve omuriliği çevreleyen zarların iltihaplanması olarak tanımlanan menenjit hayati tehlikeye de yol açabilen ciddi bir rahatsızlıktır. Özellikle 1 yaş altı bebekler, ergenler, genç erişkinler, bağışıklık sistemi zayıf olan bireyler, dalağı olmayanlar veya işlevsiz olanların daha yüksek risk altında olduğu bu hastalığa karşı aşılanma hayat kurtarıcı olmaktadır. Memorial Bahçelievler Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nden Uz. Dr. Pınar Karadeniz, menenjit ve menenjit aşısı hakkında bilgi verdi, ebeveynlere önemli önerilerde bulundu.

Meningokok menenjiti, Neisseria meningitidis bakterisinin neden olduğu ciddi bir beyin zarı iltihabıdır. Ayrıca bu bakteri kan dolaşımına geçerek ağır sepsis ( meningokoksemi) tablosuna neden olabilir. Meningokok menenjiti, nadir bir hastalıktır ancak hızlı ve ciddi seyretme potansiyeli nedeniyle büyük önem taşır. Salgınlar halinde veya kapalı topluluklarda daha sık görülebilir. Tedavi edilmediğinde ölüm oranı yüksektir ve hayatta kalanlarda kalıcı hasarlar bırakabilir. Erken teşhis ve tedavi, hastalığın seyrini belirlemede kritik öneme sahiptir.

Dr. Pınar Karadeniz

Dr. Pınar Karadeniz

Menenjitin belirtilerini önemseyin

  • Ateş: Genellikle ani başlayan yüksek ateş görülür.
  • Baş ağrısı: Şiddetli ve sürekli bir baş ağrısı olabilir.
  • Ense sertliği: Baş, öne doğru eğildiğinde ense kaslarında sertlik hissedilir.
  • Işığa duyarlılık (fotofobi): Gözler, parlak ışığa karşı hassas hale gelir.
  • Mide bulantısı ve kusma: Özellikle çocuklarda sık rastlanır.
  • Peteşi-purpura-ekimoz: Genellikle ciltte küçük, kırmızı-mor noktalar şeklinde başlar ve basmakla solmaz. Zamanla bu döküntüler birleşerek daha büyük, morumsu lekelere dönüşebilir.

Bunların dışında, huzursuzluk, bilinç bulanıklığı, havale gibi belirtiler de olabilir. Özellikle bebeklerde ve küçük çocuklarda belirtiler daha belirsiz olabilir; bu nedenle ateş, sürekli ağlama, bombeleşmiş bıngıldak, beslenme güçlüğü gibi belirtiler de dikkate alınmalıdır.

Çocuklara nasıl bulaşıyor?

Meningokok bakterisi, genellikle hasta veya taşıyıcı kişilerin solunum yoluyla salgıladığı damlacıklar aracılığıyla bulaşır. Öksürme, hapşırma veya yakın temas (örneğin öpüşme) sırasında bakteri bir kişiden diğerine geçebilir. Kapalı ve kalabalık ortamlarda, örneğin okullar, yurtlar veya askeri kışlalar gibi yerlerde bulaşma riski artar. Taşıyıcı olan kişiler, herhangi bir belirti göstermeden bakteriyi taşıyabilir ve yayabilirler.

Enfeksiyon birkaç saat içinde ciddi ve hatta ölümcül hale gelebilir. Temas süresi de önemlidir. Kısa süreli ve yüzeysel temaslarda bulaşma riski düşüktür. Ancak, uzun süreli ve yakın temaslarda risk artar. Eğer meningokok menenjiti olan biriyle yakın ve uzun süreli temas ettiyseniz, derhal bir sağlık profesyoneline danışmalısınız. Koruyucu antibiyotik tedavisi gerekebilir ve aşı durumu gözden geçirilmelidir.

Yüksek risk altındaki çocuklara dikkat!

Meningokok menenjiti hastalığına herkes yakalanabilir ancak bazı çocuklar daha yüksek risk altındadır. Bunlar arasında:

  • 1 yaş altı bebekler: Bağışıklık sistemleri henüz tam gelişmediği için enfeksiyonlara karşı daha savunmasızdırlar.
  • Ergenler ve genç yetişkinler: Özellikle 16-23 yaş arası bireyler, kapalı ve kalabalık ortamlarda (okul, yurt, askeri kışla gibi) yaşadıkları için risk altındadır.
  • Bağışıklık sistemi zayıf olanlar: Orak hücre hastalığı, dalağı alınmış bireyler veya bağışıklık sistemini baskılayan durumlara sahip olanlar.
  • Belirli coğrafi bölgelerde yaşayanlar: Meningokok hastalığının yaygın olduğu bölgelerde, örneğin Sahra-altı Afrika’nın “menenjit kuşağı” olarak bilinen bölgelerinde yaşayanlar.

Meningokok menenjitinden korunmak için en etkili yol aşılama

Aşılar, bağışıklık sistemini güçlendirerek, meningokok bakterisinin neden olduğu enfeksiyonları büyük ölçüde önler.

Bunun dışında;

  • Kalabalık ortamlarda hijyen kurallarına dikkat edilmesi
  • Hasta kişilerle yakın temastan kaçınılması
  • Gerekli durumlarda antibiyotik profilaksisi uygulanması (örneğin, hastayla yakın temasta bulunan kişilere) gibi önlemler de bulaşı azaltabilir.

Meningokok aşıları, Neisseria meningitidis bakterisinin neden olduğu enfeksiyonları önlemeye yönelik geliştirilmiştir. Başlıca iki tür meningokok aşısı bulunur

  1. MenACWY aşıları: Bu aşılar, meningokok bakterisinin A, C, W ve Y serogruplarına karşı koruma sağlar.
  2. MenB aşıları: Bu aşılar, meningokok B serogrubuna karşı koruma sağlar.

Her iki tip aşının da yapılması, meningokok hastalığına karşı yüksek oranda koruma sağlar ancak bağışıklık zamanla azalabilir. Risk gruplarına göre doktor kontrolünde rapel doza gerek duyulabilir. Aşılama sonrası beklenmedik bir reaksiyon gözlemlendiğinde doktorla iletişime geçmek önemlidir. Unutulmamalıdır ki aşının sağladığı koruma, nadir görülen ciddi yan etkilerinden çok daha fazladır.

Nebahat Karyağdı “Novum Infantem”

Bi’Nevi Galeri, temsil ettiği sanatçılardan Nebahat Karyağdı’nın son dönem çalışmalarından oluşan “Novum Infantem” başlıklı kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor.

Dünya Sanat Gününe özel olarak ziyaretçilere açılan sergi, 26 Nisan’a kadar görülebilecek. Sanatın evrensel gücüne işaret eden bu özel gün, Nebahat Karyağdı’nın yeni üretimlerini ilk kez izleyiciyle buluşturmak için anlamlı bir tarih olarak seçildi. Bu buluşma, yalnızca bir sergi değil, aynı zamanda sanatın dönüştürücü etkisine bir davet niteliği taşıyor.

“Novum Infantem”, sanatçının soyut sanat üzerinden yürüttüğü içsel ve kavramsal bir keşfi n izlerini taşır. Karyağdı, bu serisinde figüratif resimlerindeki mekânsız arka planlardan yola çıkarak, soyut formlarla yeni bir görsel düzlem kuruyor.

“Novum Infantem”, yeni bir doğuşa, algının dönüşümüne ve sanatın çok katmanlı gücüne tanıklık etmek isteyen herkesi Bi’Nevi Galeri’ye bekliyor.

Sergi Detayları

Tarih: 15 – 26 Nisan 2025

Ziyaret Saatleri:

Pazartesi-Cuma: 11.00-18.00

Cumartesi: 11.30-18.00

Adres: Teşvikiye Mah. Muradiye Bayırı Sok. No.:45 D.:2 Şişli, İstanbul

Dünyanın en ilginç otelleri

Klasik otel konaklamalardan sıkılan gezginlere dünyanın en ilginç mimarili otellerini sizler için derledik. Bakalım sizlerde ilginç bulacak mısınız?

Hazırlayan: Ferhat Kaan Şahin

Dünyanın en ilginç otelleri

Patates Otel

Potato Hotel – Idaho ABD

Ülke çapında başarılı bir kampanyanın ardından Idaho Patates Komisyonu, patates şeklindeki devasa reklamını bir otele dönüştürdü.

“Büyük oyna ya da eve git” popüler sloganına sadık kalarak, Amerikan eyaleti Idaho, mümkün olan her yerde benzersiz aromalı patateslerini beklenmedik yaratıcı şekillerde gururla sergiliyor. Idaho, patatesleriyle büyük gurur duyuyor ve hatta bunları araç plakalarında bile tanıtıyor.

Altı tonluk yumru, Idaho’ya yerleşmeden önce Amerika Birleşik Devletleri’ni dolaştı. Çelik ve betondan yapılmış dev içi oyulmuş patates, Boise’den arabayla otuz dakika uzaklıkta bulunuyor ve içeriden keşfedecek maceraperest misafirleri bekliyor.

12 feet (3,5 metre) genişliğinde ve yüksekliğinde, 28 feet (8,5 metre) uzunluğunda olan bu yumru, popüler çevrimiçi oda ve ev kiralama platformu AirBnB’de kiralanabiliyor.

Dünyanın en ilginç otelleri

Habitas AlUla Hotel

Habitas Al Ula Hotel – Al Ula – Suudi Arabistan

Suudi Arabistan veliaht prensi Muhammed bin Selman, ülkesini petrol sonrası dönemin zorluklarının üstesinden gelmek için bir yolculuğa çıkardı. En büyük görevlerden biri, Suudi Arabistan’ı daha önce yabancı (Müslüman olmayan) insanların ziyaret etmesi en zor yerlerden biri olan bir turist merkezi haline getirmekti.

Çölde mil yüksekliğinde kuleler ve fütüristik doğrusal şehirler gibi bazı iddialı mimari planlar var. Ancak, daha gerçekçi projeler zaten tamamlandı. Bunlardan biri, UNESCO’nun eşsiz doğal miras alanı olan Ashar Vadisi’nde bulunan Habitas AlUla tatil köyü.

Tesisin 96 çevre dostu villası, aralarında bolca alan olacak şekilde kayalık araziye yayılmıştır. Bu, kanyonun nefes kesen manzaralarının tadını tam bir gizlilik içinde çıkararak lüks bir deneyim yaşamanızı sağlar. Diğer misafirlerle sosyalleşmek istediğinizde, o kadar gerçeküstü görünen ve bir film setini andıran olağanüstü açık havuzu ziyaret edebilirsiniz.

Çevreye duyarlı bir şekilde inşa edilen 96 villanın her biri, çevredeki doğal yaşam alanlarının renklerini kullanarak uyum sağlıyor.

Dünyanın en ilginç otelleri

Hotel Terrestre

Hotel Terrestre – Puerto Escondido – Meksika

Güzel brutalizm? Bir oksimoron gibi geliyor. Ancak Grupo Habita’nın Mexico City merkezli mimar Alberto Kalach ile iş birliği ve onu çevreleyen süper havalı Puerto Escondido’nun doğal güzelliği söz konusu olduğunda öyle değil.

Hotel Terrestre’nin yapısı yerel bölgeden temin edilen malzemeler kullanılarak inşa edilmiş ve enerji kaynağı tamamen güneş enerjisinden sağlanıyor. Bu projenin tasarımcısı Kalach, antik Maya mimarisinden ilham almış. Yakından bakarsanız, Terrestre’nin basamaklı beton yapısı Maya uygarlığının taş tapınaklarına ve piramitlerine benziyor.

On dört brutalist villanın iç mekanları doğal olarak serinletilmiş (bir başka akıllı Maya tekniği) ve güzel havuzlara sahip açık hava çatı terasları Pasifik Okyanusu’na bakıyor.

Dünyanın en ilginç otelleri

Beyaz Çöl Hotel

Beyaz Çöl Hotel – Antarktika

Antarktika’daki tek lüks konaklama tesisiyle tanışın. Ya da aslında tek geçici konaklama tesisi, sezon dışında, yapıları hiçbir insan izi bırakmadan sökülüyor.

Beyaz Çöl, 2022’de başlayarak Kasım ve Ocak ayları arasında düzenlenecek olan süper zenginler için eşsiz bir deneyim paketidir. Ne yazık ki, bu kısa dönemin dışında, kuvvetli rüzgarlar Antarktika’da kalmak için düşmanca bir ortam yaratıyor.

White Desert, Robyn ve kocası Patrick Woodhead’in fikridir. Kutup kâşifi çifti, birikimlerini dünyadaki en devrim niteliğindeki konaklama konseptlerinden birine yatırmaya karar verdi.

Başlangıçta, Antarktika’nın iç harikalarını keşfetmek için bilim insanları ve kutup kaşiflerini ağırladılar. Ancak şimdi, lüks eko-kamp, ​​seksen kişilik bir kadroyla dünyanın dört bir yanından macera arayanlara açık.

Dünyanın en ücra köşelerinden birine özel bir Gulfstream g550 uçağıyla varıyorsunuz. Wolf’s Fang pistinin buzlu şeridine iniş yaptıktan sonra, sıfırın altındaki sıcaklıkların gücünü hissetmek için özel jetten iniyorsunuz.

Dünyanın en ilginç otelleri

Magic Hills Bali Hotel

Magic Hills Bali Hotel – Bali – Endonezya

Şebeke bağlantısı olmayan bambu ev, Bali’nin biyolojik çeşitlilik açısından zengin bir bölgesinde yer alıyor; burada flora ve faunanın güzelliğini deneyimleyebilirsiniz.

Elbette, bu kuş cıvıltıları ve çeşitli yaramaz böceklerle uyanmayı da içerir, sonuçta burası orman!

Selat, Bali’nin doğu bölgesinde, adanın en yüksek yanardağı olan Agung Dağı’nın eteklerinde yer almaktadır.

Bali’nin bu bölümünde iklim belirgin şekilde daha soğuktur. Bu nedenle yapı, vantilatörlerin yardımıyla klimasız bir deneyim sağlayan doğal hava akışına izin verecek şekilde tasarlanmıştır.

Tesis bünyesindeki restoranda ev yapımı Bali yemekleri servis ediliyor. Bu harika bir haber çünkü yürüme mesafesinde başka yemek mekanı bulunmuyor.

Fiyata zengin bir Bali kahvaltısı dahildir. Odanıza mı yoksa yüzen bir tepside havuza mı servis edilmesini istersiniz? Karar sizin!

Selat çevresinde neler yapılabilir? Pirinç terasları arasında yürüyüş yapabilir ve muhteşem bir orman mağarasında güneş ışığıyla aydınlanan bir şelale olan Tukad Cepung Şelalesi’ni ziyaret edebilirsiniz.

Ayrıca özel yoga dersleri alabilir veya size çiçekli manevi sunular yapmayı öğreten canang sari yapım dersleri alabilirsiniz.

Ancak adrenalin dolu aktiviteler arıyorsanız, yakınlardaki Sungai Telaga Waja Nehri’nde rafting yapabilirsiniz. Üst katın terasında asılı duran fileli hamak yatak, Bali’nin klasik bir özelliğidir.

Dünyanın en ilginç otelleri

Venedik Simplon-Orient Ekspresi

Orient Ekspresi – Londra – İngiltere

Seyahatin altın çağına geri götüren zaman makinesine girin. Venedik Simplon-Orient Ekspresi, sizi klasik Avrupa şehirleri arasında bir yolculuğa davet eden muhteşem bir tren hizmetidir.

Temelde tekerlekli tarihi bir otel olup dünyanın en iyi seyahat deneyimlerinden birini sunuyor. O halde enfes yemekler, mükemmel şaraplar ve kusursuz hizmet deneyimlemeye hazır olun.

Bu eski demiryolu projesinin arkasındaki beyin, Amerikalı, İngiliz iş adamı James Blair Sherwood’du. 1977’de bir açık artırmada Orient Express hizmetinden çekilen iki orijinal vagon satın aldı.

Sonraki yıllarda, 35 yataklı, restoranlı ve Pullman vagonu satın almak için 16 milyon dolar harcadı. Bu eski trenler 1920’lere, 1930’lara ve 1940’lara dayanmaktadır. Daha sonra 25 Mayıs 1982’de ilk Londra-Venedik Orient Ekspresi hizmete girdi.

Vintage ekspres, Londra ve Verona/Venedik ile Paris ve Verona/Venedik arasında çalışır. Yolculuğunuz sizi nereye götürürse götürsün, önümüzdeki yıllarda değer vereceğiniz anıları canlandıracaktır.

Venice Simplon-Orient Express’in üç şık restoran vagonu vardır. L’Oriental başlangıçta 1927’de Birmingham’da inşa edilmiş bir mutfak Pullman vagonuydu, ancak sonunda siyah lake panellerle yeniden donatıldı ve Orient Express’e katıldı. Etoile du Nord’un vagonu 1926’da İngiltere’de inşa edildi ve muhteşem marquetry sanatı ve zanaatıyla dekore edildi. Son olarak, Côte d’Azur’un vagonu 1929’da birinci sınıf bir Pullman olarak inşa edildi ve Fransız cam üreticisi Lalique iç mekanını tasarladı.

Gerard Gallet tarafından yemekli vagondan tasarlanan, Art Nouveau tarzındaki muhteşem Bar Vagonu, trenin kalbini oluşturuyor.

Yataklı vagonlarda Grand Süit, Kabin Süit, İki Kişilik Kabin ve Tek Kişilik Kabin olmak üzere çeşitli konaklama seçenekleri mevcuttur.

Dikkatlice restore edilmiş eski kabin iç mekanları art deco tarzında tasarlanmıştır. Fransız cilalı kiraz ağaçları, gösterişli döşemeler ve antika özellikler boyunca otantik işçilik görülebilir.

Ancak suitleri tercih ederseniz, ayrı oturma ve yatak odalarına sahip olduklarını göreceksiniz.

Oruç tutarken enerjini yüksek tutan enerjiler

Ramazan ayını sağlıklı tamamlamak için önerilerde bulunan Diyetisyen Çağlasu Alageyik, “Ramazan ayında sağlıklı beslenme, oruç tutarken enerjinizi korumanın ve vücudunuzu dengede tutmanın anahtarıdır. İftarda ve sahurda doğru besinleri seçmek, oruç süresince enerjinizi dengede tutar” dedi.

İstinye Üniversite Hastanesi Medical Park Gaziosmanpaşa’dan Diyetisyen Çağlasu Alageyik, Ramazan’da sağlıklı beslenme hakkında açıklamalarda bulundu.

İftarda dikkat edilmesi gerekenlere değinen Dyt. Alageyik, “İftara başladığınızda öncelikle su içmek çok önemlidir. Vücudunuz uzun süredir susuz kalmış olduğundan, oruç açarken bol miktarda su içmelisiniz. 1-2 su bardağı su içmek, mideyi rahatlatır ve sindirimi kolaylaştırır. İftara hurma ile başlamak geleneksel olarak önerilir. Hurma, hızlı enerji sağlar, kan şekerini dengeler ve sindirim sistemini uyarır. Ayrıca, hurmada bulunan lif, iftarda mideyi fazla doldurmadan daha uzun süre tokluk sağlar” diye konuştu.

Diyetisyen Çağlasu Alageyik

Diyetisyen Çağlasu Alageyik

KOMPLEKS KARBONHİDRATLAR UZUN SÜRE TOKLUK SAĞLAR

Dyt. Alageyik, örnek iftar menüsünü şöyle paylaştı:

“Çorba: İftara genellikle hafif bir çorba ile başlamak idealdir. Özellikle mercimek çorbası gibi besleyici ve düşük kalorili seçenekler tercih edilebilir. Çorba, mideyi yumuşatır ve sindirimi başlatır. Ayrıca, sıcak sıvılar, vücudun sıvı dengesini yeniden kurmasına yardımcı olur.

Ana yemek: Ana yemekte, vücudun ihtiyaç duyduğu protein, karbonhidrat ve sağlıklı yağları dengelemek önemlidir. İdeal bir yemek, ızgara tavuk, hindi veya et gibi yüksek kaliteli protein kaynakları içermelidir. Bu yemeklere kepekli pilav, bulgur pilavı, makarna veya kinoa gibi kompleks karbonhidratlar eklemek, uzun süre tokluk hissi sağlar. Ayrıca, zeytinyağlı sebzeler gibi sağlıklı yağ kaynakları da bu öğünde yer almalıdır.

Sebzeler: Sebzeler lif açısından zengin oldukları için sindirim sistemine yardımcı olur. Brokoli, karnabahar, ıspanak, kabak gibi sebzeler, vücudun vitamin ve mineral ihtiyacını karşılar. Ayrıca, pişirme sırasında zeytinyağı kullanmak, sağlıklı yağ alımını artırır.

Salata: C vitamini ve diğer besin öğeleri açısından zengin, bol yeşillikli ve zeytinyağlı bir salata, yemekle birlikte tok kalmanıza yardımcı olur. Örneğin, domates, salatalık, roka, maydanoz gibi sebzelerle hazırlanmış, limon ve zeytinyağı eklenmiş bir salata, sindirimi destekler.”

İFTAR SONRASI HAFİF TATLILAR TERCİH EDİN

İftar sonrası ağır şerbetli tatlılar yerine daha hafif seçeneklerin tercih edilmesi gerektiğini söyleyen Dyt. Alageyik, “Sütlaç, güllaç, keşkül gibi sütlü tatlılar, hem hafif hem de sindirimi kolaydır. Ayrıca, tatlının yanında fazla şekerli olmayan içecekler tercih edilmelidir. Eğer şerbetli tatlı tercih ediyorsanız, şerbetin miktarını azaltmak iyi bir fikir olabilir. İftarın yanında taze sıkılmış meyve suyu, ayran, ev yapımı komposto gibi sağlıklı içecekler tercih edilebilir. İçeceklerin aşırı şekerli olmamasına dikkat edilmelidir. Su da her zaman en iyi seçenek olup, oruç sırasında kaybedilen sıvıyı dengelemeye yardımcı olur” dedi.
SAHURDA EN AZ 1.5- 2 LİTRE SU TÜKETİLMELİ

Sahura erken kalkılması ve yavaş yemek tüketilmesini öneren Dyt. Alageyik, “Sahura kalktığınızda acele etmeyin. Yavaşça yiyin ve fazla yemekten kaçının, çünkü sahurda fazla yemek sindirim sistemini zorlayabilir. Sahurda bol su içmek çok önemlidir. Bu, oruç boyunca susuz kalmanızı engeller. Genellikle, sahurda en az 1,5-2 litre su içmek önerilir. Ancak, aşırı tuzlu gıdalardan kaçınarak fazla susuzluk çekmekten kaçınmalısınız” ifadelerini kullandı.

YULAF EZMESİ, TAM BUĞDAY VE ÇAVDAR EKMEĞİ UZUN SÜRE ENERJİ SAĞLAR

Sahurda tüketilmesi gereken besinlerden bahseden Dyt. Alageyik, şu bilgileri paylaştı:

“Sahurda yulaf ezmesi, tam buğday ekmeği, çavdar ekmeği gibi kompleks karbonhidratlar tercih edilmelidir. Bu tür karbonhidratlar, mideyi uzun süre doldurarak gün boyunca daha uzun süre tokluk sağlar ve kan şekerinin dengede kalmasına yardımcı olur. Ayrıca, bu tür besinler daha yavaş sindirilir, bu da uzun süre enerji sağlar. Sahurda, gün boyunca tok kalmak için protein içeren besinler de eklenmelidir. Yumurta, peynir, yoğurt, lor peyniri gibi yüksek kaliteli protein kaynakları, kas kaybını önler ve uzun süre enerji verir. Ayrıca, ceviz, badem gibi sağlıklı yağlar da eklenebilir. Zeytinyağı veya avokado gibi sağlıklı yağlar, mideyi rahatlatır ve tokluk hissini artırır. Ayrıca, Omega-3 yağ asitleri açısından zengin olan ceviz gibi kuruyemişler, beynin ve kalbin sağlığı için faydalıdır. Meyve ve sebzeler, sahurda önemli bir yer tutmalıdır. Özellikle domates, salatalık, yeşilbiber, ıspanak, kabak gibi sebzeler ve muz, elma, armut gibi meyveler hem lif açısından zengin hem de sindirim sistemini düzenleyici etkiye sahiptir.”
ARA ÖĞÜNLERDE AŞIRIYA KAÇMAYIN

İftar ve sahur arası dikkat edilmesi gerekenleri anlatan Dyt. Alageyik, “İftar ve sahur arasında yavaşça geçebilecek hafif atıştırmalıklar da enerji seviyenizi dengede tutmak için faydalı olabilir. Ancak, ara öğünlerde aşırıya kaçmamaya özen gösterin. Özellikle elma, armut, portakal, karpuz gibi su oranı yüksek meyveler, vücudu nemlendirir ve vitamin sağlar. Yoğurt, sindirim sistemini destekler ve protein kaynağıdır. Biraz bal veya cevizle tatlandırabilirsiniz. Badem, ceviz, fındık gibi kuruyemişler, sağlıklı yağlar ve protein içerdiği için uzun süre tok tutar. Ancak, aşırıya kaçmamakta fayda var çünkü kuruyemişler kalori açısından yoğun olabilir. Az miktarda doğal fıstık ezmesi veya badem ezmesi sağlıklı yağlar sağlar” şeklinde konuştu.
ORUÇLUYKEN EGZERSİZİ DİKKATLİ YAPIN

Tuz tüketimine de dikkat edilmesini vurgulayan Dyt. Alageyik, “Sahurda ve iftarda aşırı tuzlu gıdalardan kaçının. Tuz, vücudun su dengesini bozarak daha fazla susamanıza sebep olur. Tuzlu peynir, zeytin gibi besinlerden kaçının ya da miktarını sınırlayın. İftar sırasında, şekerli gazlı içeceklerden veya hazır meyve sularından kaçının. Bunlar kısa süreli enerji sağlar, ancak kan şekerinde ani dalgalanmalara sebep olabilir. Yavaş yemek, sindirimi kolaylaştırır ve mideyi rahatlatır. Ayrıca, yemeklerinizi iyi çiğnemek, mideyi fazla zorlamadan sindirimi hızlandırır. Oruç tutarken egzersiz yaparken dikkatli olmalısınız. Hafif yürüyüşler, yoga gibi düşük tempolu aktiviteler iftar sonrası sindirime yardımcı olabilir. Ağır egzersizler, oruç sırasında zorlayıcı olabilir” dedi.
SAĞLIKLI VE DENGELİ BESLENME ÖNEMLİ

Ramazan ayında sağlıklı ve dengeli beslenmenin önemine dikkat çeken Dyt. Alageyik, “Hem vücut sağlığınızı hem de ruh halinizi korumanıza yardımcı olur. İftarda ve sahurda doğru besinleri seçmek, oruç süresince enerjinizi dengede tutar. Ayrıca, su tüketimi, tuzdan kaçınma ve protein kaynaklarını artırma gibi basit önlemlerle Ramazan ayını sağlıklı bir şekilde geçirebilirsiniz” diyerek sözlerini sonlandırdı.

 

Roof Mezzepotamia’da Sunset Time konsepti ve 3 menü

Roof Mezzepotamia Sunset Time konseptiyle güneşin kızıl parıltısının denize düştüğü eşsiz güzelliği lezzet ve müzikle buluşturuyor.

Gün batımında gökyüzünü saran renklerle İstanbul’un silüeti adeta bir sanat eserine dönüşürken, özenle hazırlanan lezzetlerle günün en keyifli anı yaşanıyor. Etnik elektronik müzik eşliğinde etkileyici bir atmosfer sunan Roof Mezzepotamia, gün sonu buluşmalarının gözdesi oluyor.

Günün tüm yorgunluğunu unutmak ve lezzet ile manzaranın keyfini çıkarmak isteyenler için adres Roof Mezzepotamia… Salı ve perşembe günleri 17.00 – 20.00 saatleri arasını kapsayan Sunset Time konsepti özelinde hazırlanan üç farklı menü ile lezzetseverlere farklı gastronomi deneyimleri sunuyor. Pazar günü ise 17.00 – 20.00 saatleri arasında Happy Hour etkinliğiyle misafirlerini ağırlayan Roof Mezzepotamia’da nisan ayı dolu dolu geçiyor.  Ilık bir ilkbahar akşamının keyfini Tarihi Yarımada manzarası, lezzet ve müzik eşliğinde çıkarmak isteyenler için yepyeni bir konseptle misafirlerini ağırlayan mekanda, gün batımıyla başlayan keyif gece boyunca devam ediyor.

Menüler;

İki tek meyhane menü 1.300 ₺

Muhammara
(Antep fıstığı, Konya bozkır tahini, ceviz, Karacabey köy salçası ve kıtır soğan)
Levrek Marin
(Deniz levreği, kapari, roka yeşil yağ ve kırmızı chili biberi)

Girit Ezme
(12 ay olgunlaştırılmış Ezine paçal peyniri, Kırkağaç kavunu ve karanfilli acı biber reçeli)                                                                                                 2 kadeh rakı

Kokteyl & meze eşleşmesi menü 1.550 ₺

Zeytinyağlı enginar

(Urla sakız enginarı, kapari, ve özel soğuk sıkım zeytinyağı)

Gambilya fava

(Bodrum baklası, enginar kalbi ve chimichurri sos)

Topik

(Klasik bir Ermeni mezesi)

2 adet kokteyl

Mezzepotamyalı  (Cin İtalicus, Yeşil sos, limon otu mix, bitter parfüm)

Mithra  (Kahve ve vanilya ile demlenmiş iskoç viskisi, acıbadem likörü ve tarçın tütsüsü)

 

Bira & burger menü 1.350₺

Mini Burger

French fries

Karışık turşu

2 şişe 33 cl bira

Adres: Orient Occident Hotel Autograph Collection
Aşir Efendi Cd. No.11 Sirkeci
0501 304 52 32

Diyabet hastaları oruç tutarken neye dikkat etmeli?

Diyabet hastaları oruç tutabilir mi? Oruç tutan diyabet hastalarının nelere dikkat etmesi gerekir? Diyabet hastalarının oruç tutması durumunda karşılaşabileceği durumları Liv Hospital Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Seda Turgut anlattı.

Ramazan ayında oruç tutmak, diyabetli bireyler için özel dikkat ve planlama gerektirir. Oruç süresince uzun süreli açlık, beslenme saatlerindeki değişiklikler ve uyku düzeninin bozulması, vücudun sirkadiyen ritmini etkileyebilir. Diyabetli bireylerde bu değişimler stres hormonlarının artmasına yol açarak kan şekerinde dalgalanmalara neden olabilir. Bu durum, hiperglisemi, diyabetik ketoasidoz, dehidratasyon ve tromboz gibi ciddi komplikasyon risklerini artırırken, oruç tutan bireylerde önceki döneme kıyasla daha sık ve ağır hipoglisemi atakları görülme olasılığı da yükselir. Bu nedenle, oruç tutmayı düşünen diyabetli bireylerin, güncel kılavuzlar ışığında hekimleriyle birlikte sağlık durumlarını değerlendirmeleri ve oruç tutmaya başlamadan 1-2 ay önce uygun bir planlama yapmaları hayati önem taşır. ​

Doç. Dr. Seda Turgut

Doç. Dr. Seda Turgut

Ramazan’da Diyabet Yönetimi İçin Öneriler:

  1. Hekim Kontrolü ve Risk Değerlendirmesi:

Oruç tutmayı planlayan diyabet hastaları, ramazan öncesinde mutlaka hekim kontrolünden geçmelidir. Hekim, hastanın diyabet tipini, kullandığı ilaçları, kan şekeri kontrol düzeyini, mevcut diyabetik komplikasyonlarını, ek hastalıklarını ve genel sağlık durumunu değerlendirerek oruç tutmanın hasta için güvenli olup olmadığını belirleyecektir.

  1. Beslenme Düzeni:
  • Sahur: Sahur öğünü kesinlikle atlanmamalıdır. Protein içeriği yüksek, tok tutucu gıdalar tercih edilmelidir. Aşırı yağlı ve tuzlu yiyeceklerden kaçınılmalıdır. ​
  • İftar: Oruç hafif bir gıda ile açıldıktan sonra sebze yemekleri, salata, ızgara et veya tavuk gibi dengeli besinler tercih edilmelidir. Kalori ve sıvı alımı dengesine dikkat edilmelidir.

İftar ile sahur arasında yeterli miktarda su içmeye özen gösterilmelidir. Günde en az 1,5-2 litre su tüketimi önerilir. Kafeinli içecekler (çay, kahve) vücuttan su kaybını artıracağından aşırı tüketilmemelidir.

  1. İlaç Düzenlemesi:

Oruç tutarken ilaç dozlarının nasıl ayarlanacağı konusunda hekimle mutlaka görüşülmelidir. İlaçların dozları ve alım saatleri, oruç süresine göre yeniden düzenlenmelidir. Örneğin, günde üç kez alınan ilaçlar, doktor önerisiyle günde iki kez alınacak şekilde ayarlanabilir.

  1. Kan Şekeri Takibi:

Oruç sırasında düzenli kan şekeri ölçümü yapılmalıdır. Kan şekeri ölçümü orucu bozmaz ve hipoglisemi veya hiperglisemi durumlarında orucun sonlandırılması gerekebilir. Özellikle sahur öncesi, gün ortası, iftardan hemen önce ve iftardan 2 saat sonra kan şekeri ölçülmü yapılabilir.

  1. Fiziksel Aktivite:

Ramazan ayında fiziksel aktivite yaparken zamanlamaya ve şiddetine dikkat edilmelidir. Oruç tutarken yapılan egzersiz, hipoglisemi riskini artırabilir. Bu nedenle, hafif tempolu yürüyüşler iftardan sonra tercih edilmelidir. Ağır egzersizlerden kaçınılmalıdır. ​

  1. Hipoglisemi ve Hiperglisemi Belirtileri:
  • Hipoglisemi Belirtileri: Titreme, terleme, karıncalanma hissi, çarpıntı, karın veya baş ağrısı, görmede bulanıklık, konuşma zorluğu. ​
  • Hiperglisemi Belirtileri: Ağız kuruluğu, sık idrara çıkma, baş ağrısı, aşırı yorgunluk.

Bu belirtiler ortaya çıktığında kan şekeri ölçülmelidir. Kan şekeri <70 mg/dL olması hipoglisemiyi gösterir; bu durumda vakit kaybetmeden orucunuzu bozup hızlı etkili karbonhidrat (tercihen 3-4 adet glikoz tableti, kesme şeker veya meyve suyu gibi) alınmalıdır. Aynı şekilde kan şekeri çok yükseldiyse (>300 mg/dL) veya diyabetik ketoasidoz belirtileri (ağız kuruluğu, keton kokulu nefes, derin-soluk alma, şuur bulanıklığı) ortaya çıkarsa acilen tıbbi yardım alarak orucun sonlandırılması gerekir.

  1. Oruç Tutması Sakıncalı Olan Diyabetliler:

Bazı diyabetli bireyler yüksek riskli kabul edilir ve ciddi hayati riskler nedeniyle oruç tutmaları önerilmez:

  • Tip 1 diyabetliler
  • Sık hipoglisemi yaşayan veya hipoglisemi farkındalığı azalmış bireyler
  • Kan şekeri kontrolü bozuk olanlar
  • İleri yaşta, yalnız yaşayan ve ek hastalıkları olan diyabetliler
  • Ciddi böbrek yetmezliği veya diyaliz hastaları
  • Hamile diyabet hastaları
  • Yakın zamanda diyabetik koma, hipoglisemi veya hiperglisemi nedeniyle hastaneye yatmış bireyler
  • İleri derecede kalp, damar hastalığı veya inme öyküsü olanlar
  • Ağır fiziksel işte çalışan diyabetliler

Diyabetli bireylerin ramazan ayında sağlıklarını koruyarak oruç tutabilmeleri için hekim kontrolü, beslenme düzeni, ilaç ayarlamaları ve kan şekeri takibi büyük önem taşır. Sağlığınızı riske atmadan bilinçli bir şekilde hareket etmek bu süreçte en doğru yaklaşım olacaktır.

Hervé Le Tellier “Çok Kolay Bağlanırım”

Fransız edebiyatının öncü ve ödüllü ismi Hervé Le Tellier’nin Çok Kolay Bağlanırım adlı romanı, Düşbaz Kitaplar’dan çıktı!

Yenildiğini bile bile karşılıksız bir aşk için yollara düşen bir adamın üç günlük İskoçya macerasını anlatan roman, Le Tellier’nin zekice kurgulanmış anlatımı ve incelikli gözlemleriyle aşk, kimlik ve insan ilişkileri üzerine düşünmeye davet ediyor. Mizah ve melankoliyi ustalıkla harmanlayan yazar, modern dünyada bağlanmanın ve kaçmanın paradoksunu hem sürükleyici hem de güçlü bir anlatıyla işliyor. İskoçya’nın coğrafyasını ve kültürünü etkileyici şekilde yansıtan Çok Kolay Bağlanırım, okurları aynı zamanda bu büyüleyici atmosferde bir yolcuğa çıkarıyor.

“EKOL TATBİKİ 4″

Ekol Tatbiki Sanat Topluluğu’nun “EKOL TATBİKİ 4″ Karma Sergisi 7 Nisan’da açılıyor.

Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu mezunu ve öğretim üyelerinden oluşan Ekol Tatbiki Sanat Topluluğu’nun dördüncü Karma Sergisi, 7 Nisan 2025’te Şişli Belediyesi Nazım Hikmet Kültür Sanat Evi’nde açılıyor.

Mezunlarını ve öğretim üyelerini bir araya getiren, “Ekol Tatbiki Sanat Topluluğu”nun kurucusu Berrin Aksu’nun küratörlüğünde, “Ekol Tatbiki” temasındaki sergide birbirinden farklı disiplinlerle çalışmış 99 mezun ve öğretim üyesinin eserleri yer alıyor.

Serginin küratörü Berrin Aksu yaptığı açıklamada: “Sergimizin esas amacı, bugün adı Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi olan okulumuzun eğitiminde devam eden Bauhaus ekolünü anlatmaktır.

7 Nisan 2025, pazartesi günü saat 18.30’da İstanbul, Şişli Belediyesi Nazım Hikmet Kültür Sanat Evi, giriş katında açılacak “Ekol Tatbiki 4” Karma Sergisi, 21 Nisan’a kadar görülebilir.

Sergiye katılan Sanatçılar

Erol Eti, Ali İsmail Türemen, Berna Türemen, Sema Arıgil, Atilla Ergür, Cevat Demir, Atıf Atalayer, Günay Aykaç Atalayer, Ayşe Seda Meral, İsmail Hakkı Aksu, Gürbüz Doğan Ekşioğlu, Özcan Uzkur, Sumru Ekşioğlu, Fatma Gülnar Mccann, Figen Işıktan, Faruk Manici, Bilgihan Uzuner, Sabriye Kasım Delioğlu, Özlem Ataoğuz Çal, Berna Karaçalı, İlhami Turan, Selahattin Ganiz, Habip Aydoğdu, Hamparsum Demircioğlu, Mahmut Celayir, Nuran Say, Adnan Doğan, Ali Atilla Arısoy, Ali Sinan Aslan, Arif Özden, Arzu Adlim, Atilla Kuzu, Atilla Uzkur, Ayda Ataman, Aydemir Türedi, Aynur İşler, Ayşe Berrin Eroğlu, Barış Sarıbaş, Battal Etlik, Berrin Aksu, Burak Bayburtlu, Damla Yeşiloğlu, Dilek Sert, Emine Nurdan Gürel Ersoy, Emine Zoraloğlu Gönüllü, Emre Ulaş, Erdoğan Karayel, Ertürk Özkaragöz, Esen Erdoğru Baykal, Esra İnce Turan, Evin Bayer, F.R.Nilgün Karatopraklı, Fatma Kurt Değer, Gülser Kemik, Hafize Elibollar Ortaç, Hale Şakar Ürkmezgil, Hayat Aslı Doğan, Hüseyin Emre Birinci, Hüsnü İyidoğan, Kemal Ozan Halat, Kenan Akca, Korkut Sönmez, Lalehan Uysal, Mebruke Tuncel, Metin Ateş, Mine Soral, Mustafa Kemik, Mustafa Vural, Nergis Kul, Neslihan Gökgöz, Nihal Özbek, Nihat Demir, Nilay Osman İzmirli, Nilüfer Dericioğlu Ulaş, Nural Birden Akca, Nursema Öztürk, Nurten Ertemur Özel, Oya Şener, Ozan Çelebi, Ramazan Demirtaş, Ramazan Yücel, Rezan Ganiz, Rozita Kasuto, Ruhi İdacıtürk, Serdar Şencan, Seval Keleş, Sevil Bağdatlı Öztürk, Seyhan Demir, Suat Güller, Süha Semerci, Şekip Oğuz, Şener Demirkol, Şenol Podayva, Şule Üzün, Tanju Özelgin, Uğurtan Gürkaner,  Yavuz Ergün, Yeşim Balaban, Zerrin Gürdal

 ADRES:  Şişli Belediyesi Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Evi

Halide Edip Adıvar Darülaceze Cad. No: 9/1-1 Şişli İstanbul