Rolls-Royce’dan özel koleksiyon

Phantom’un 100. yılını onurlandıran 25 araçtan oluşan özel “landmark” koleksiyonu tanıtılıyor.

Bespoke tasarım ekibi yaptığı araştırmalarla Phantom’un yolculuğundaki dönüm noktalarını yansıtan 77 özgün motif yarattı. Bugüne kadarki teknolojik açıdan en iddialı olan özel koleksiyon, Bespoke ekibinin üç yıl süren ve 40.000’den fazla saatlik iş birliği ile geliştirildi.

Rolls-Royce Phantom

100 yıldır Phantom, dünyanın en etkili isimleri tarafından tercih edilen, başarı ve seçiciliğin nihai sembolü olarak tanınıyor. Efsanevi Phantom’un 100. yılı kutlanırken, Rolls-Royce Motor Cars Phantom Centenary Private Collection ile saygı duruşunda duruyor ve sadece 25 adet ile sınırlı bu özel koleksiyonu kutluyor.

Rolls-Royce Bespoke (kişiselleştirme) Collective’in tasarımcı, mühendis ve ustaları, tüm uzmanlıklarını ve yaratıcılıklarını bir araya getirerek, markanın başyapıtı olarak nitelendirilebilecek bu eşsiz koleksiyonu hayata geçirdi. Rolls-Royce Bespoke ekibi, 1920’lerden günümüze Phantom’un her neslinin ruhunu ve kimliğini detaylı bir şekilde inceleyerek, modelin dünyasına tam anlamıyla nüfuz etti. Bespoke ekibi, Phantom’un önemli sahiplerini, Rolls-Royce’un kilit isimlerini, modelin tasarlanıp üretildiği mekanları ve dönemin ruhunu yansıtan önemli olayları detaylı bir şekilde araştırdı. Bu ilham kaynakları, önce 77 el çizimi motif olarak tasarlandı ve ardından Phantom Centenary Private Collection’a özenle işlenmiş arşiv referanslarıyla yansıtıldı. Ortaya çıkan bu özel koleksiyon, Phantom’un geçmişine saygı duruşunda bulunurken, bugününü tanımlıyor ve önümüzdeki 100 yıl boyunca modelin mirasını şekillendirecek prensipleri ortaya koyuyor.

Rolls-Royce Phantom

Dış tasarım: Zarif ve özel Bespoke ifadesi

Siyah – beyaz bir film yıldızının zamansız zarafetini yansıtan Phantom Centenary Private Collection’ın dış tasarımı, Phantom’un galalarda boy gösterdiği, sinema ikonlarını taşıdığı ve dönemin ışıltısının simgesi haline geldiği Hollywood’un altın çağını anımsatıyor. Araç, Bespoke iki tonlu boya ile tamamlanıyor ve uzun yüzeylerdeki bu uygulama, 1930’lu yılların Phantom modellerinin akıcı silüetine saygı duruşu niteliğinde. Yan gövde, Arctic White üzerine Super Champagne Crystal kaplamasıyla sunulurken, üst gövde siyah üzerine Super Champagne Crystal ile tamamlanıyor. Özel olarak geliştirilen bu kaplama, dış yüzeye olağanüstü bir metalik parlaklık kazandırıyor. Bu etki, şeffaf verniğe ince öğütülmüş cam parçacıklarının eklenmesiyle sağlanıyor. Bu özel kutlama Private Collection için, Rolls-Royce boya uzmanları, şeffaf parçacıkları şampanya rengi partiküllerle değiştirerek miktarını iki katına çıkardı ve böylece büyüleyici bir derinlik elde etti.

Bu zamansız kaplama, Spirit of Ecstasy’nin benzersiz bir yeniden yorumlanmasıyla taçlandırılıyor. Phantom’a takılan ilk Spirit of Ecstasy figürünü referans alan tasarımcılar, bu ikonik figüre bir saygı duruşu niteliğinde tasarım ortaya çıkardı; önce 18 ayar saf altın ile dökülen figür, ardından 24 ayar altın kaplama ile tamamlanarak kusursuz ve kararmaya dayanıklı bir yüzey sunuyor. Parça, Londra’daki Hallmarking & Assay Office’e sunularak, özel olarak geliştirilen “Phantom Centenary” damgasını aldı.

Rolls-Royce Phantom

Rolls-Royce tarihinde bir ilk; altın ve beyaz mineli “RR”

Figürün tabanı, el dökümü beyaz cam mine ile tamamlanıyor ve koleksiyonun adı özenle işlenerek kazınıyor. Rolls-Royce tarihinde bir ilk olarak, aracın ön, arka ve yan taraflarında yer alan “RR” Onur Rozeti, koleksiyona özel 24 ayar altın ve beyaz mine ile sunuluyor.

Dış tasarımın tamamlayıcısı olarak, her biri 25 çizgiyle işlenmiş Phantom jantları yer alıyor. Bu detay, koleksiyondaki 25 araca saygı duruşu niteliğinde olup, toplamda 100 çizgi ile Phantom’un 100. Yılı kutlanıyor.

Rolls-Royce Phantom

İç tasarım: Phantom efsanesine yolculuk

Phantom’un bir asırlık hikayeleri, Private Collection’ın iç mekandaki birçok yüzeyde zarif bir şekilde hayat buluyor; bazıları hemen fark edilen, bazıları ise zamanla keşfedilen görkemli arşiv referanslarıyla anlatılıyor.

Geçmiş Phantom modellerine bir saygı duruşu olarak, Phantom Centenary’in iç mekânı tekstil ve deriyi bir araya getiriyor; bu tasarım, markanın ilk yıllarını anımsatıyor; şoför koltuğu dayanıklı deri ile arka kabin ise lüks kumaşlarla kaplanıyordu. Bu zarif kontrast, Phantom’un her zaman sürüşteki otorite ile yolcu kabinindeki mutlak huzuru mükemmel bir dengeyle bir araya getirdiğini gözler önüne seriyor.

Rolls-Royce Phantom

Arka koltuklar: Ustalığın zirvesi

Phantom Centenary’in arka koltukları, 1926 yapımı ünlü “Phantom of Love” modelinden ilham alıyor. O dönemlerde, koltuklar el dokuması Aubusson halılarıyla özel olarak tasarlanmıştı. Koltuklardaki sanat eserleri, üç farklı hikâye katmanı üzerinden anlatılıyor. İlk katman, yüksek çözünürlüklü baskı ile tasarlanan arka plan, Phantom’un tarihine ait önemli mekanları ve objeleri gözler önüne seriyor. Bu detaylar, Londra’daki markanın ilk adresi Conduit Street’ten, Henry Royce’un Güney Fransa’yı konu alan yağlı boya tablolarına kadar uzanıyor. İkinci katman, yüksek çözünürlüklü baskı ile tasarlanmış olup, geçmişin ikonik Phantom modellerini ince detaylarla gözler önüne seriyor. Üçüncü ve en üst katman, Phantom’un her neslinden yedi önemli sahibi soyut bir şekilde temsil eden özenle işlenmiş nakışlarla oluşturuluyor.

Bu özel kumaş, bir moda atölyesi ile iş birliği içinde 12 ay süren titiz bir çalışma sonucunda geliştirildi ve haute couture dünyasının ötesinde ilk kez Phantom Centenary için kullanıldı. Rolls-Royce’un yüksek standartlardaki dayanıklılık, dokunsal kalite ve estetik beklentilerini karşılamak üzere, yüksek çözünürlüklü baskı süreci Phantom Centenary Private Collection için özel olarak geliştirilmiş mürekkepler ve tekniklerle mükemmelleştirildi.

Rolls-Royce Phantom

Rolls-Royce tarihinin en detaylı koltuk kompozisyonu

Yüksek çözünürlüklü baskılı kumaş, benzersiz bir el çizimi görünümü sunan özenle tasarlanmış nakışlarla tamamlanıyor. Bespoke Collective tarafından “iplikle eskiz yapmak” olarak tanımlanan bu özel nakış tekniği, bir kalem çizgisinin ifadesini tekstil üzerinde kusursuz bir şekilde yansıtıyor. Her bir görseli öne çıkarmak ve tanımlamak üzere ustalar, Golden Sands ipliği ile eskiz tarzında düzensiz dikişler uyguladı. Bu teknik, çizgilerin yüzeyin üzerinde hafifçe süzülüyormuş gibi görünmesini sağlıyor. Doku ve derinlik, Seashell ipliği ile yüksek yoğunluklu dikişler uygulanarak sağlandı. Tüm kompozisyon boyunca bu özenli işçilik, toplamda 160.000’den fazla dikişten oluşuyor. Tamamlanan eser, her biri tam hassasiyetle hizalanmış ve koltukların kıvrımlarına uyacak şekilde yerleştirilmiş 45 ayrı panelden oluşuyor. Bu süreç, Savile Row terzilik tekniklerinden ilham alınarak gerçekleştirildi ve sonuç olarak Rolls-Royce tarihinin en detaylı koltuk kompozisyonu ortaya çıktı.

Rolls-Royce Phantom

Ön koltuklar: Sürüş kabininde tasarımın zirvesi

Ön koltuklardaki deri, Bespoke tasarımcı tarafından el çizimi olarak hazırlanan çalışmalar temel alınarak lazerle işlenmiş olup, çizerin ustalığını ve detaycılığını yansıtıyor. Motifler arasında, Phantom’un 100 yıllık mirasının olağanüstü ağırlığını zarif bir şekilde taşıyan sembolik detaylar yer alıyor. Bunlar arasında, 2003’teki Rolls-Royce yeniden lansmanının kod adı olan “Roger Rabbit”e gönderme yapan bir tavşan ve 1923 Phantom I prototipinin kod adı olan martı yer alıyor.

Anthology Gallery: 100 yıldır anlatılan seçilen bir hikâye

Phantom Centenary Private Collection’ın merkezinde, Anthology Gallery yer alıyor. Bu etkileyici kompozisyon, dikey olarak fırçalanmış 50 adet 3D baskılı alüminyum “kanatçıktan” oluşuyor ve bir kitabın sayfaları gibi zarif bir şekilde iç içe geçiyor. Her bir kanatçık, her iki tarafından da okunabilen oyma harflerle tasarlanmış olup, Phantom’un bir yüzyıl boyunca basında yer alan övgü dolu alıntılardan oluşuyor.

Heykel, düşen havai fişeklerin ışıltısını çağrıştıran değişken ışıklandırmalarla zarif bir şekilde aydınlatılıyor. Her bir kanatçığın fırçalanmış kenarları, izleyicinin bakış açısına göre değişen yansıma ve ışık oyunları oluşturuyor.

Rolls-Royce Phantom

Ahşap işçiliği: Heykelsi bir ifade

Phantom Centenary Private Collection, Rolls-Royce tarihinde yaratılmış en karmaşık ve detaylı ahşap işçiliğini içeriyor. Bir yıl süren bir çalışma sonucunda geliştirilen ve Blackwood ile renklendirilmiş kapı panelleri, Phantom’un en önemli ve dönüm noktası niteliğindeki yolculuklarını gözler önüne seriyor.

Her bir kompozisyonda, coğrafi haritalar, kıvrımlı yollar, geniş manzaralar, bitkisel detaylar ve deneysel araba tasvirleri, Phantom’un mirasını yansıtan yaşayan bir sanat eseri yaratacak şekilde bir araya getiriliyor.

Arka kapılar, Sir Henry Royce’un kış aylarını geçirdiği St. Tropez yakınlarındaki Le Rayol-Canadel-sur-Mer kıyı şeridini betimliyor. Ön yolcu kapısında, Sir Henry Royce’un yazlık konutunun bulunduğu West Wittering’in manzarası yer alıyor. Burası, günümüzde Rolls-Royce’un merkezi olan tesise yalnızca sekiz mil uzaklıkta bulunuyor. Sürücü kapısında, Goodwood döneminin ilk Phantom’ının Perth’ten başlayarak Avustralya kıtasını kat ettiği destansı 4.500 millik yolculuk anlatılıyor.

Her bir kompozisyonda, derinlik ve doku yaratmak amacıyla 3 boyutlu çok yönlü marküteri, lazer kazıma, 3 boyutlu mürekkep katmanlama ve altın varak teknikleri bir araya getiriliyor. Haritalar, manzaralar, çiçekler ve ağaçlar gibi motifler, lazer kullanılarak ahşaba üç farklı derinlikte işleniyor. Bu yolculukları temsil eden yollar, 0.1 mikrometre kalınlığındaki altın varak karelerinden işlenmiş 24 ayar altınla parlatılıyor. Her bir yol özenle hazırlanıyor, kesiliyor ve yerleştiriliyor.

Arka kapılarda, Güney Fransa’ya özgü çam, servi, eğrelti otu ve palmiye gibi bitki örtüleri de yer alıyor. Arka yolcu kapısının bir bölümü ise Sir Henry Royce’un bölgeye ait orijinal yağlı boya tablolarından birini, tuvalden ahşaba aktararak yeniden canlandırıyor. Royce’un evlerinin tam konumları – Güney Fransa’daki Villa Mimosa ve West Wittering’deki Elmstead – 2.76 mm çapında tek bir altın varak noktasıyla özenle işaretleniyor.

Kapılardaki ahşap yüzeyler, özenle işlenmiş deri panellere dönüştürülüyor. 24 ayar altın “yollar”, altın iplik işlemeler olarak devam ediyor; haritalar ve manzaraların detayları siyah iplikle işlenerek kapıların kaplamalı bölümündeki kazınmış detayları yansıtıyor. Ahşap işçiliği, 1925 model orijinal Phantom I ve günümüz Phantom VIII’in tasvirleriyle tamamlanıyor; her biri arka piknik masalarına özenle kazınmış olarak sunuluyor. Modeller, piknik masalarının deri kaplı arka yüzeylerindeki işlemelerde de yansıtılıyor; bu, geçmiş ile günümüzü bir araya getiren bir diğer ince detay olarak öne çıkıyor.

Piano Black kaplama, merkezi döner düğmeyi yansıtan altın tozu ile zenginleştirilmiş; söz konusu düğme de 24 ayar altın kaplamaya sahip olarak sunuluyor.

Rolls-Royce Phantom

Altın bir miras

6,75 litrelik V12 motor gibi muazzam bir mühendislik harikası, Arctic White ile tamamlanmış özel tasarım bir kapakla öne çıkarılıyor. Kapak, Phantom’un modern efsanesini ve başarısını şekillendiren kusursuz gücü onurlandırmak için 24 ayar altın detaylarla süsleniyor.

Starlight (Yıldız tavan) altında Phantom’un hikayesi

Hafif animasyonlu ve işlemeli Starlight tavan döşemesi, Phantom’un tarihindeki önemli anları 440.000 dikişle yansıtıyor. Tasarım, Henry Royce’un Wittering’deki bahçesinde, iki yakın meslektaşı – markanın Baş Motor Tasarımcısı Charles L. Jenner ve Rolls-Royce’un deneysel departmanının baş test sürücüsü Ernest Hives – ile birlikte dut ağacının altında fotoğraflandığı anı yansıtacak şekilde tasarlandı. Bespoke Collective, bu andan ilham alarak, Starlight tavan döşemesinin altında oturan müşterilerin Royce’un bir zamanlar yaşadığı gibi kendi hayal gücü ve olasılık kıvılcımlarını deneyimleyebileceği bir ilham atmosferi yaratmayı amaçlıyor.

Pirelli’den yeni kış lastiği

Sedan ve crossover modellerine yönelik yüksek performanslı kış lastiği Yeni Cinturato Winter 3, karlı ve ıslak zemindeki performansıyla Dekra ve TÜV testlerinde başarı ile geçti.

Karlı zeminde frenleme, çekiş ve direksiyon hakimiyeti açısından birinci olan yeni ürün TÜV Premium Kalite İşaretini de aldı. Yeni lastik ayrıca ıslak zeminde suda kızaklama direnci ve direksiyon hakimiyeti kategorilerinde listenin zirvesinde yer alırken lastik ailesinin tümü Avrupa etiketinde ıslak zeminde performans açısından A-B sınıfında değerlendirildi. Düşük dönme gürültü seviyesi ile akustik konfor garanti edilirken sırt deseni de Avrupa etiketiyle doğrulanarak önceki nesle kıyasla uzun süreli performans ve daha yüksek kilometre sağlıyor.

Hyundai i30 Türkiye’de yeniden satışta

Hyundai Motor Türkiye, yenilenen yüzü, artan konfor özellikleri ve ideal sürüş deneyimi ile öne çıkan i30 modelini satışa sundu.

Hyundai Motor Türkiye, C segmentinin en beğenilen modellerinden biri olan i30’u yeniden satışa sunarak kullanıcılarına güçlü, verimli ve güvenli bir sürüş deneyimi vadediyor. Modern tasarım anlayışı, gelişmiş teknolojileri ve yüksek güvenlik donanımlarıyla dikkat çeken Hyundai i30, sınıfındaki tüm beklentileri rahatlıkla karşılayabiliyor.

Yeni i30, 1.5 litrelik 48V mild hibrit, benzinli turbo bir motora sahip. Bu yeni nesil motor, 140 PS güç ve 253 Nm tork üreterek dinamik bir performans sunuyor. Aynı zamanda otomobil, düşük yakıt tüketimi sayesinde de çevre dostu yapısıyla öne çıkıyor. 7 ileri çift kavramalı DCT şanzımanla birlikte gelen Hyundai i30, böylelikle hem akıcı vites geçişleri hem de keyifli bir sürüş deneyimi sağlıyor. Mild hibrit sistemin devreye girmesiyle birlikte özellikle şehir içi kullanımda daha düşük emisyon ve daha yüksek verimlilik elde ediliyor.

Teknoloji ve konfor konusunda sınıfının en donanımlı otomobillerinden biri olan i30, geniş panoramik cam tavanıyla ferah bir iç ortam yaratırken, 10,25 inç dijital gösterge paneli ve 10,25 inç dokunmatik bilgi-eğlence sistemiyle de sürücülere üstün bir kokpit deneyimi yaşatıyor. Apple CarPlay ve Android Auto uyumluluğu sayesinde akıllı telefonlar sisteme entegre olurken, USB Type-C girişleri ve kablosuz şarj ünitesi de günlük kullanım kolaylığını artırıyor.

Sahip olduğu teknolojik donanımlar, i30’u sadece pratik değil, aynı zamanda modern yaşamın ihtiyaçlarına cevap veren bir otomobil haline getiriyor. Hyundai’nin gelişmiş güvenlik teknolojilerini bir araya getiren Smart Sense donanımları da i30’da standart olarak sunuluyor. Ön Çarpışma Önleme Asistanı (FCA), Şerit Takip (LFA) ve Şeritte Kalma Asistanları (LKA), Akıllı Hız Limit Asistanı (ISLA) ve Arka Yolcu veya Eşya Uyarısı (ROA) gibi özellikler, sürücüyü her yol koşulunda destekliyor. Böylece i30, yolculuklarda sadece konfor ve performans değil, aynı zamanda güvenlik açısından da tam bir koruma sağlıyor.

Türkiye’de Prime ve Comfort olmak üzere iki farklı donanım paketiyle satışa sunulan hatchback gövde tipindeki Hyundai i30, modern tasarımı, çevik sürüş dinamikleri, güçlü motor seçeneği ve ileri teknolojileriyle C segmentinde yeniden güçlü bir oyuncu olarak yollara çıkmaya hazır.

Otokar’dan Tunland V9

Türkiye’nin öncü otomotiv üreticisi Otokar, hızlı bir başlangıç yaptığı pick-up pazarındaki başarısını, ailenin yeni üyesi Foton Tunland V9 ile daha da ileri taşımayı planlıyor. Tunland V9, full-size boyutu, hibrit motoru, yüksek konforu ve teknolojisini rekabetçi fiyatıyla kullanıcısına sunuyor. Foton Tunland V9, pick-up tutkunlarına yeni bir yaşam tarzı sunmaya hazırlanıyor.

Otokar, Tunland V9

PREMIUM TASARIM, LÜKS İÇ MEKAN

Tunland V9 kaslı gövdesi, geniş ön ızgarası ve dörtgen LED farlarıyla agresif bir tasarım çizgisine sahip.  5,6m uzunluğunda, 2,1m genişliğinde ve 1,95m yüksekliğinde olan araç, heybetli ve şık görünümüyle dikkat çekiyor. Panoramik cam tavanı, 10 yöne elektrikli ayarlanabilen hafızalı sürücü koltuğu ve ısıtma/soğutma özellikli ön koltukları standart olarak sunan pick-up, gelişmiş ses yalıtımı, 14.6 inç HD ekranı, şerit takip sistemi, sürücü yorgunluk algılama sistemi ve sesle aktive edilen akıllı kokpiti ile kullanıcısına premium deneyim sunuyor. Tunland V9 yolcu bölümündeki 220V elektrik çıkışı, araç içi düz zemini ve helezon yaylı arka süspansiyonu sayesinde, her yol şartında konforlu bir yolculuk vadediyor.

Otokar, Tunland V9

TÜRKİYE’NİN İLK MILD HİBRİT PICK-UP’I

4 silindirli 2.0Lt dizel 48V hibrit motora sahip Tunland V9, farklı sürüş koşullarında tork taleplerine göre devreye giren elektrik desteğiyle yakıt tüketimini optimize ediyor. Gelişmiş elektronik kontrollü 4×4 sistemi, arka diferansiyel kilidi, ön çift salıncak ve arka çok bağlantılı süspansiyon yapısıyla hem şehir konforunu hem de arazi performansını harmanlıyor.

Otokar, Tunland V9

Tunland V9, farklı kullanıcı tercih ve ihtiyaçlarına hitap eden 6 farklı sürüş modu sunuyor. 400+50 Nm tork üreterek segmentinde üstün performans sergileyen araç, üzerinde yer alan 8 vitesli ZF otomatik şanzımanı ile keyifli bir sürüş deneyimi sunuyor. Türkiye’de 8 ayrı renk seçeneği ile satışa sunulacak aracın, turuncu ve kahverengi olmak üzere iki de iç döşeme seçeneği bulunacak.

Otokar, Tunland V9

GÜVENLİK AKILLI ÖZELLİKLERLE BULUŞTU

Teknolojik özellikleri ve güvenlik sistemleriyle 4×4 konforu yollara taşıyan Tunland V9, adaptif hız sabitleyicisi, şerit takip sistemi, ön çarpışma uyarı sistemi, otomatik acil fren, 6 adet hava yastığı, kapı açma uyarısı, kapsamlı aktif güvenlik teknolojileriyle premium segmentte beklenen yüksek güvenlik standartlarını karşılıyor.

Otokar, Tunland V9

Hyundai INSTER Cross satışta

Hyundai Motor Türkiye, A-SUV segmentindeki elektrikli modeli INSTER’dan sonra şimdi de INSTER Cross’u satışa sunuyor.

Hyundai Motor Türkiye, A-SUV segmentindeki kompakt elektrikli modeli INSTER’dan sonra INSTER Cross’u da satışa sunarak elektrikli araç pazarındaki varlığını daha da güçlendirdi.

INSTER Cross, sınıfındaki beklentileri yeniden tanımlayan kendi küçük, marifeti büyük bir elektrikli otomobil. İddialı detaylarla hazırlanan dinamik tasarım, geniş iç mekan ve verimli sürüş özellikleriyle birleşerek segmentinde fark yaratıyor. Güçlü SUV ruhunu da kompakt bir elektrikli şehir otomobiliyle birleştiren INSTER Cross, kardeşi INSTER’dan daha kaslı dururken aynı zamanda kendine özgü jantlarıyla da maceracı ruhlara dokunuyor.

Şehir hayatına uyarlanan INSTER Cross, “Mat Amazon Yeşili“ gövde rengi, benzersiz 17 inç alaşım jantları ve siyah çamurluk kaplamalarıyla beraber tipik bir SUV model olduğunu vurguluyor. Düzleştirilmiş elektrikli araç zemini, kayar arka koltukları ve yüksek tavanlı SUV silüeti ile oldukça geniş bir iç mekan sunan INSTER Cross, A segment bir şehir otomobilinden beklenmeyen bir hacim sunuyor ve bu sayede arkada oturan yolcular geniş diz mesafesinin keyfini sürebiliyor. Ayrıca, daha fazla bagaj hacmi veya arka yolcular için daha fazla diz mesafesi ihtiyacına bağlı olarak, arka koltuklar 16 cm ileri ve geri kaydırılabiliyor.

INSTER Cross, performans açısından da oldukça verimli. Araçla beraber sunulan elektrik motoru, batarya ve menzil açısından kullanıcısının beklentilerini karşılıyor. Kalıcı mıknatıslı senkron motor (PMSM) 84,5 kW (yaklaşık 115 PS) güç ve 147 Nm tork değeriyle sunuluyor. Bu değerlerle beraber otomobil 0-100 km/s hızlanmasını yaklaşık 10,6 saniye içinde tamamlıyor. INSTER Cross’un maksimum hızı ise 150 km/s. Otomobil, 49 kWh kapasite ile birleşik kullanımda (WLTP) yaklaşık 360 km menzil sunarken şehir içindeki kullanımda bu değer daha da artabiliyor. Şarj performansı da beklentileri karşılıyor: DC hızlı şarj desteğiyle %10-%80 şarj süresi yalnızca 30 dakika ve AC şarj ile tam doluluk için ideal süreler sunuyor.

INSTER Cross, aynı zamanda güvenlik donanımlarıyla da öne çıkıyor. Hyundai’nin gelişmiş sürüş destek sistemleriyle donatılan modelde; Ön Çarpışma Önleme Asistanı 1.5, Şerit Takip Asistanı (LFA), Akıllı Hız Sabitleyici (SCC) ve gibi özellikler standart olarak sunuluyor. Bu sistemler, günlük şehir içi kullanımda olduğu kadar uzun yolculuklarda da sürücüye güvenli ve konforlu bir deneyim sağlıyor. Ayrıca, rejeneratif frenleme özelliği sayesinde enerji verimliliği artırılırken, tek pedal sürüş deneyimi (i-Pedal) şehir içi kullanımda pratiklik ve kolaylık sunuyor.

INSTER Cross, “Limon Sarısı” detaylara sahip özel kabartmalı gri kumaş koltuklarla donatılıyor. Bu koltukları ön konsol ve orta konsoldaki limon sarısı vurgular tamamlıyor. Inster Cross ayrıca, konforu artıran gelişmiş bilgi-eğlence ekranı, 10,25 inç dijital gösterge ekranı ve güvenlik donanımlarıyla beraber tam olarak kalabalık şehirlerin en ideal modeli olmaya aday olarak gösteriliyor.

Concept THREE’nin ilk çizimleri paylaşıldı

Hyundai, IONIQ alt markasının kompakt elektrikli otomobil konsepti Concept THREE’nin ilk tanıtım çizimini yayınladı.

Hyundai, IONIQ alt markasının ilk kompakt elektrikli konsepti olan Concept THREE’nin en yeni tanıtım çizimini yayınladı. Geçen hafta paylaşılan ilk tanıtım görsellerinin ardından Hyundai, modelin adını Concept THREE olarak resmen doğruladı. Otomobil, Münih’te düzenlenecek IAA Mobility 2025’te dünya prömiyerini gerçekleştirecek.

Yeni görsel, Concept THREE’nin geleceğe dönük tasarımını sergiliyor. Yan profili, Hyundai’nin “Art of Steel” tasarım diliyle şekillenen cesur ve enerjik bir duruş ortaya koyuyor. Çeliğin bükülme ve akışından ilham alan gövde; heykelsi yüzeyler, net hatlar ve belirgin karakter çizgileriyle hem hareketi hem de hassasiyeti vurguluyor. Bu etkileyici yan görünüm ayrıca, kompakt elektrikli siluetini yeniden yorumlayan “Aero Hatch” tasarım anlayışına da göz kırpıyor.

Detaylar şimdilik gizli tutulsa da Concept THREE, 9–14 Eylül tarihleri arasında Münih’te gerçekleşecek IAA Mobility 2025’te dünya sahnesine çıkacak. Hyundai’nin Avrupa’nın en büyük mobilite fuarına dört yıl aradan sonra geri dönüşü, markanın Avrupa pazarına olan bağlılığını ve sürdürülebilir inovasyondaki liderliğini yeniden teyit ediyor.

Baharın geçici ama büyüleyici güzelliğinden ilham aldı

Rolls-Royce Motor Cars, baharın geçici ama büyüleyici güzelliğinden ilham alan özel serisi “Spectre Inspired by Primavera”yı tanıtıyor.

Açan çiçekten ilham alan yeni 23 inçlik jant tasarımının olduğu seri 3 ayrı yorum içeriyor.

Rolls-Royce Motor Cars, baharın zarafetini yansıtan ve her biri tamamen kişiselleştirilmiş tasarımlardan oluşan bir seri olan Spectre Inspired by Primavera’yı gururla tanıtıyor. İtalyanca “bahar” anlamına gelen adı taşıyan Spectre Inspired by Primavera, mevsimin büyüsünü yansıtan özenle tasarlanmış özel detaylarıyla öne çıkıyor; zarif, ruhu canlandıran ve umut dolu.

Rolls-Royce, Spectre Inspired by Primavera

Spectre Inspired by Primavera Bespoke serisi, mevsimin farklı yönlerini temsil eden üç farklı yorumu içeriyor; Evanescent, Reverie ve Blossom. Her biri mevsimi farklı şekilde yorumlayan bu modeller, gelecek yılın başına kadar sipariş edilebilecek ve teslimatlar 2026 baharından önce başlayacak.

“Spectre Inspired by Primavera” adını taşıyan aydınlatmalı eşik kapılarında ve başlıklarda, kiraz çiçeği detayı devam ediyor. Başlıklarda kullanılan heykelsi, silüet temelli nakış tekniği, yaprakların zarif görünümünü ustalıkla yansıtıyor.

Rolls-Royce, Spectre Inspired by Primavera

Kuzey Yarımküre’de bahar aylarında gökyüzünde beliren ve “bahar üçgeni” olarak anılan Boötes, Leo ve Virgo takımyıldızlarından esinlenen her araç, 4796 adet el işçiliğiyle yerleştirilmiş ışıkla donatılmış Starlight Doors’a ve 5500’den fazla yıldızdan oluşan soyut bir kümeyi Spectre logosu eşliğinde yansıtan aydınlatmalı ön panel ile donatıldı.

Aracın Crystal over Arctic White dış rengi, coachline kiraz çiçeği deseni, ince çizgili jant detayları ve Turchese tonundaki fren kaliperleriyle tamamlanıyor. Bu canlı dokunuş, iç mekanda Grace White deriyle uyum içinde devam ediyor.

Rolls-Royce, Spectre Inspired by Primavera

Doğanın yeniden doğuşu

Aracın dış tasarımı, fren kaliperleri ve jant göbeklerindeki ince çizgilerle uyumlu olarak Forge Yellow ile el boyaması yapılmış coachline ve kiraz çiçeği motifleriyle Duck Egg Blue rengine sahip. İç tasarım, Grace White ve Charles Blue derilerin Forge Yellow’un canlı detaylarıyla buluştuğu saf bir estetik sunuyor.

Rolls-Royce, Spectre Inspired by Primavera

Yenilenme mevsimi

Spectre Inspired by Primavera “Blossom”, Velvet Orchid Metallic dış rengiyle bu ruhu yansıtıyor; derin ve etkileyici tonu, erken açan çiçeklerin zenginliğini ve nadirliğini hissettiriyor. Spectre’ın omuz hizasında yer alan coachline ve çiçek motifi ile fren kaliperleri ve jant göbeklerindeki Forge Yellow detayları, zarif bir güneş ışığı ve enerji vurgusu yaratıyor.

İç mekanda Grace White deri, derin Peony Pink tonlarıyla bütünleşiyor; Forge Yellow dikiş detayları ise mevsimin canlılığını zarif bir şekilde vurguluyor.

Rolls-Royce, Spectre Inspired by Primavera

Teknik Bilgiler

Spectre: WLTP: Güç tüketimi: 2,6–2,8 mil/kWh / 23,6–22,2 kWh/100 km.

Elektrikli menzil: 329 mil / 530 km.

CO₂ emisyonu: 0 g/km.

Daha fazla detaylı bilgi için: https://bit.ly/3XtQW7q

Rolls-Royce, Spectre Inspired by Primavera

Nissan, pil üreticisi Licap Technologies ile iş birliği

Nissan Motor Co., Ltd. tüm katı hal bataryaların (ASSB) katot elektrotlarının üretim süreci teknolojisinin geliştirilmesi için ABD merkezli LiCAP Technologies, Inc. ile ortaklık kurduğunu duyurdu.

Geleneksel solvent işlemli elektrotlara kıyasla, kuru işlem elektrotları kurutma ve solvent geri kazanımı ihtiyacını ortadan kaldırarak üretim maliyetlerini ve çevresel etkiyi önemli ölçüde azaltıyor. Ancak, gelecekteki seri üretim düşünüldüğünde, yüksek üretim verimliliğinin sağlanması kuru işlem elektrotları için önemli bir zorluk olmaya devam ediyor.

LiCAP’ın tescilli Aktif Kuru Elektrot® teknolojisi, geleneksel yöntemlere kıyasla üretim verimliliği ve performansı açısından önemli avantajlar sunuyor. LiCAP ile yapılan ortaklık, kuru elektrot üretim süreci teknolojisinin geliştirilmesini hızlandıracak ve yüksek performanslı ve maliyet verimli ASSB’lerle donatılmış yeni nesil elektrikli araçların hayata geçirilmesine yönelik önemli bir adım olacak.

Nissan, tümü katı hal batarya pilot hattını Ocak 2025’te faaliyete geçirdi. Şirket, 2028 mali yılına kadar kendi geliştirdiği tümü katı hal bataryalarla donatılmış elektrikli araçları piyasaya sürmeyi hedefliyor ve bu hedefe ulaşmak için Ar-Ge çalışmalarını hızlandırıyor.

Hyundai i30 yeniden yola çıkmaya hazır!

Hyundai’nin sevilen modeli i30, Eylül ayında Türkiye’de yeniden satışa sunulacak. i30, Türkiye pazarına Prime ve Comfort olarak iki paket seçeneğiyle geliyor.

Hyundai Motor Türkiye, C HB segmentinin en beğenilen modellerinden biri olan i30’u yeniden satışa sunmaya hazırlanıyor. Yenilenen tasarımı ve fonksiyonel özellikleriyle öne çıkan i30, modern çizgileriyle kullanıcıların beklentilerine cevap verecek.

Türkiye’de iki farklı donanım seçeneğiyle satışa sunulacak olan i30, Prime ve Comfort donanımlarıyla kullanıcıların tüm ihtiyaçlarına cevap verecek. Otomobilde 1.5T MHEV benzinli bir motor ve performans ve yakıt verimliliği sunan 7 ileri DCT şanzıman yer alıyor. 140 PS güç ve 253 Nm tork üreten bu kombinasyon, i30’a hem verimlilik hem de güçlü bir sürüş karakteri kazandırıyor. Hyundai’nin global tasarım anlayışını yansıtan i30, markanın kalite ve güvenlik yaklaşımını da bir üst seviyeye taşıyor. Güçlü duruşu, modern teknolojileri ve kullanıcı odaklı donanımlarıyla i30, yeniden Türkiye yollarına çıkarken, Hyundai Motor Türkiye için de önemli bir geri dönüşü simgeliyor.

“Seninle yola çıkmak için hazır!” mottosu ile Eylül ayında satışa çıkacak Hyundai i30’un tüm detayları ilerleyen günlerde paylaşılacak.

Hyundai Motor Grubu hidrojen teknolojisinde kararlı

Hyundai, HTWO markasıyla sıfır emisyonlu mobilitenin ötesine geçerek hidrojen ekosisteminde bütünsel çözümler sunuyor.

Hyundai Motor Grubu, sürdürülebilir mobiliteyi sadece bir gelecek hedefi değil, bugünün somut bir çözümü olarak hayata geçiren markalardan biri. Yaklaşık otuz yıl önce hidrojen yakıt hücreli araçlar üzerine yaptığı ilk yatırımlarla yola çıkan Hyundai, bugün geldiği noktada hem binek hem ticari araçlarda hidrojenli mobilitenin standartlarını belirleyen bir küresel lider konumunda.

Markanın bu alandaki öncü rolü, 2013 yılında dünyanın ilk seri üretim yakıt hücreli binek aracı olan ix35 Fuel Cell’in lansmanıyla geniş kitlelerce tanındı. 594 km menzile sahip olan bu model, Hyundai’nin hidrojen teknolojilerine yönelik uzun soluklu Ar-Ge yatırımlarının ilk somut meyvesi olarak tarihe geçti. Bu başarıyı 2018’de tanıtılan NEXO izledi. Daha uzun menzili (666 km), gelişmiş sürücü destek sistemleri ve akıllı park teknolojileriyle dikkat çeken NEXO, bugün hâlâ dünyanın en çok satan hidrojen yakıt hücreli binek aracı olma unvanını taşıyor.

2025 yılında tanıtılan tamamen yeni NEXO ise Hyundai’nin hidrojen mobilitesindeki iddiasını bir üst seviyeye taşıyor. Yeniden tasarlanan iç mekânı, beş dakikada tamamlanan yakıt ikmaliyle 700 km üzeri hedef menzili, geliştirilmiş aerodinamik yapısı ve ilk kez sunulan çekme kapasitesiyle hem fonksiyonellik hem sıfır emisyonlu performans açısından bir dönüm noktasını temsil ediyor.

Hyundai’nin hidrojen vizyonu sadece binek araçlarla sınırlı değil; ağır ticari araçlar ve toplu taşıma çözümleri de bu vizyonun ayrılmaz bir parçası. 2020 yılında pazara sunulan XCIENT Fuel Cell, dünyanın ilk seri üretim hidrojenli ağır ticari kamyonu olarak önemli bir kilometre taşıydı. Bugün Avrupa’da 16 milyon kilometreyi aşan operasyonel deneyimiyle XCIENT, Hyundai’nin teknoloji güvenilirliğini ispatlamış durumda. 2025’te Avusturya’nın başkenti Viyana’da hizmete giren ELEC CITY yakıt hücreli otobüs ise 350 ve 700 bar dolum sistemine sahip ilk model olarak şehir içi toplu taşımada sürdürülebilirliği destekliyor.

Hyundai’nin HTWO markası altında yürüttüğü hidrojen stratejisi, mobilitenin çok daha ötesine geçerek tam bir hidrojen ekosistemi kurmayı hedefliyor.