Yazılar

Hande Mehan, Teoman’ın şarksı “Aşk Kırıntıları”na hayat verdi

Hande Mehan, Teoman’ın unutulmaz şarkılarından “Aşk Kırıntıları”nı yeniden yorumluyor. Naif ve etkileyici sesiyle son zamanların dikkat çeken ismi Hande Mehan, ses getirecek bir düzenleme ile Sony Music Türkiye etiketiyle dinleyicileriyle buluştu. Teoman’ın 2005 yılında yayımlanan albümünde yer alan klasikleşmiş “Aşk Kırıntıları” parçasını yeniden seslendiren Mehan’a düzenleme ve mix’te Miraç Yavuz eşlik ediyor. Sony Music Türkiye etiketiyle yayınlanacak şarkı ve klibi, 9 Mayıs itibarıyla tüm dijital müzik platformlarında dinleyicilerle buluşacak.

Rosella Karabacak’tan Anneler Günü’nde anlamlı kitap “Beyaz Kiraz Reçeli”

Rosella Karabacak, ailesinin nesiller boyu aktardığı Sefarad yemek kültürünü “Beyaz Kiraz Reçeli” adlı kitabında ölümsüzleştirdi.

“Beyaz Kiraz Reçeli” kitabı, son dönemlerin popüler “Kitap kafesi” Alkent Minoa’da düzenlenen özel bir lansman ve imza günüyle tanıtıldı.

Sirmaison markasının kurucularından Rosella Karabacak, sofra sanatından ev dekorasyonuna uzanan sofistike yaşam tarzı konseptindeki yıllara dayanan tecrübesini bu kitaba yansıtıyor.

Rosella Ennekavi Karabacak’ın derlediği tarifler, Hülya Ekşigil’in anlatımıyla İstanbul Sefarad mutfağının zarif ve köklü geleneklerini modern evlere taşıyor. Türk mutfağının ikram kültürü ve İstanbul’un kendine özgü tatlarıyla harmanlanan bu tarifler hem geleneksel hem de günümüz mutfaklarına hitap ediyor.

Adını Rosella Karabacak’ın annesi Ester Ennekavi’nin meşhur “Beyaz kiraz reçeli”nden alan kitap, pırasa köftesi, erikli balık gibi özgün tariflerin yanı sıra İstanbul’un çok kültürlü sofra geleneğine dair önemli bir mutfak hafızası sunuyor.

“Beyaz Kiraz Reçeli”, Ester Ennekavi’nin yıllar boyunca dostlarını ağırladığı sofralardan süzülen, kuşaktan kuşağa aktarılan aile tariflerini bir araya getiriyor.

 

 

 

 

 

Kalebodur’da ilham veren yolculuk başladı

Kalebodur, yeni vizyonunu ve göz kamaştıran koleksiyonunu, Esma Sultan Yalısı’nın tarihi atmosferinde görkemli bir geceyle tanıttı.

“Yenilik Budur” temasıyla hazırlanan bu özel lansman gecesi, iş, sanat, cemiyet medya mimarlık ve tasarım dünyasından birçok ünlü ismi bir araya getirdi. Boğaz’ın eşsiz manzarasının eşlik ettiği geceye, sanatçı Levent Yüksel de performansıyla renk kattı.

“Yenilik Budur” sloganıyla düzenlenen lansman gecesi, markanın yeni kimliğini ve mimariden tasarıma ilham verecek yeni porselen plaka koleksiyonunu kutlamak için yaklaşık 400 seçkin davetliyi bir araya getirdi. Kale Grubu Başkanı ve CEO’su Zeynep Bodur Okyay ile Kaleseramik Genel Müdürü Timur Karaoğlu’nun ev sahipliğinde gerçekleşen gecede, yalnızca markanın yeni vizyonunu ve yeni ürünlerini tanıtılmadı, aynı zamanda Kalebodur’un sektördeki öncü duruşuna ve yenilikçi ruhuna da vurgu yapıldı.

Hyundai TUCSON’da yeni donanımlar

Türk tüketicisi tarafından da yoğun ilgi gören TUCSON, güçlü mirasından aldığı ilhamla adından söz ettirmeye devam ediyor.

Modern ve sportif tasarımıyla C-SUV segmentine yeni bir soluk getiren TUCSON, Türkiye’de benzin, hibrit ve dizel olmak üzere üç motor seçeneği ve beş farklı donanım seviyesi ile satışa sunuluyor. Şimdi ise kullanıcılara yeni bir donanım seviyesi daha sunuluyor. 1.6 T-GDI benzinli motor seçeneğine eklenen yeni Prime versiyonu, 19 inç alaşım jantlarla ilgi çekiyor.

TUCSON Prime’da yer alan diğer donanımlar ise; Direksiyondan Kumandalı Vites Kulakçıkları, Kendiliğinden Kararan İç Dikiz Aynası (ECM), 12,3” Çift Entegre Bilgi ve Multimedya Ekranları, LED Ön Farlar, Gündüz Farları ve Pozisyon Lambaları, Direksiyona Entegre Vites Kolu (E-Shift by Wire), Elektrikli Açılır Sunroof, Karartılmış Arka Kapı Camları, Elektronik Park Freni (EPB), Elektronik Kontrollü Çift Bölgeli Klima, Tek Dokunuşlu Elektrikli Camlar (Ön ve Arka) olarak öne çıkıyor.

1.6 litrelik turbo beslemeli T-GDI motorla 5.500 devirde 160 PS güç üreten otomobilde 7 ileri çift kavramalı DCT otomatik şanzımana yer veriliyor. Maksimum olarak 1.500 – 3.500 devirler arası 265 Nm tork üreten otomobilin son hızı ise 192 km/s olarak veriliyor. 0-100 hızlanması ise 4×2 versiyonda 9.4 saniye (4×4 9.8 sn).

Emre Fel’den yeni şarkı “Mahşerinde Yan İnşallah”

Emre Fel, Mahşerinde Yan İnşallah isimli yeni şarkısını Hoze etiketiyle yayımladı.

Söz, beste ve düzenlemesi Emre Fel’in kendisine ait olan şarkıya Samet Eruzun ve Ümit Şahin yönetmenliğinde klip çekildi. İrem İnançu’nun stil çalışmalarını üstlendiği projenin fotoğraf çekimi Can Şerefoğlu tarafından yapıldı. Şarkının kapak tasarımı ise Sebahattin Çevirgenoğlu imzası taşıyor.

Emre Fel, yeni projesiyle ilgili duygularını şu sözlerle dile getiriyor: ‘’Mahşerinde Yan İnşallah isimli yeni şarkımda; haksızlığa uğramanın sonucunda gösterilen sitemkar haykırışı kaleme aldım. Altyapı müziğini ise ara ara arabesk ara ara pop tınılarında ördükten sonra sounda yakışır bir vokal okuması ile taçlandırıp sizlerle buluşturdum.’’

Emre Altuğ’un unutulmaz hitleri yeniden doğuyor

Emre Altuğ’un Unutulmaz Hitlerine Yepyeni Bir Dokunuş: EM’REMIX “Neyleyim”, “Kapış Kapış” gibi Türkçe pop müziğin klasikleri arasına giren Emre Altuğ şarkıları, yeni nesil prodüktör Whitestone dokunuşuyla yeniden hayat buldu.

Yeni neslin öncü yapım şirketi 22 Music Entertainment etiketiyle yayımlanan mini albüm projesi Volga Tamöz ve Gülsen Karatoprak yapımcılığında hazırlandı. 5 şarkıdan oluşan ve 4 şarkısı Whitestone tarafından yeniden düzenlenen EM’REMIX EP şimdi tüm dijital platformlarda yayında!

Pop müzik tutkunlarını nostaljiyle modern sound’ların buluştuğu özel bir yolculuğa çıkaran bu projede, Emre Altuğ’un eşsiz yorumuyla hafızalara kazınan parçalar, Whitestone’un çağdaş prodüksiyon anlayışıyla yeniden yorumlandı.

İdrar kaçırma tedavi edilir mi?

İdrar kaçırma, kadınların yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyen yaygın bir sağlık sorunu olarak biliniyor. Özellikle normal doğum yapmış ve menopoz dönemine girmiş kadınlarda daha sık görülüyor. Yaşın ilerlemesi, pelvik taban kasları olarak sınıflandırılan mesane, rahim ve bağırsakları destekleyen ve idrar kontrolünü sağlayan kasların zayıflaması ile hormonal değişimler, idrar kaçırma riskini artıran başlıca faktörler olarak karşımıza çıkıyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Doç. Dr. Fatih Aktoz, kadınlarda idrar kaçırma ile ilgili bilgi verdi.

Doç. Dr. Fatih Aktoz

Doç. Dr. Fatih Aktoz

İdrar kaçırma tedavi edilebilir bir hastalıktır

İdrar kaçırma kadınlarda oldukça yaygındır ve yaşla birlikte sıklığı artmaktadır. Normal doğum yapan kadınlarda, pelvik taban kaslarında oluşan gevşeme nedeniyle idrar kaçırma riski artarken, menopoz sonrası östrojen seviyelerinin düşmesi de mesane ve üretra desteğini azaltarak bu durumu daha da kötüleştirebilir. Yapılan araştırmalar, 40 yaş üzeri kadınların yaklaşık %30-40’ının bir tür idrar kaçırma sorunu yaşadığını göstermektedir. Ancak bu oran, doğum yapmış ve menopozdaki kadınlarda %50’lere kadar çıkabilmektedir. Toplumdaki yaygın inanışın aksine idrar kaçırma, yaş almanın ya da doğum yapmış olmanın doğal bir sonucu değildir. Burada vurgulanması gereken en önemli nokta, idrar kaçırmanın normal olmadığı ve tedavi edilebilir bir hastalık olduğudur.

İdrar kaçırma, kadınların yaşam kalitesini düşüren ancak uygun tedavi yöntemleri ile kontrol altına alınabilen bir sağlık problemidir. Normal doğum yapmış ve menopozdaki kadınlarda daha sık görülse de, her yaşta ve farklı nedenlerle ortaya çıkabilir. Kişiye özel tedavi planları ile hem cerrahi hem de cerrahi dışı yöntemlerle idrar kaçırmanın önüne geçmek mümkündür.

İdrar kaçırma, farklı mekanizmalarla ortaya çıkabilir ve üç ana tipi bulunmaktadır:

  • Stres tipi idrar kaçırma; öksürme, hapşırma, gülme veya egzersiz gibi karın içi basıncın arttığı durumlarda idrarın istemsiz olarak kaçmasıdır. Genellikle pelvik taban kaslarının zayıflamasıyla ilişkilidir. 
  • Sıkışma (urgency) tipi idrar kaçırma; aniden gelen şiddetli idrar yapma isteği ile birlikte idrarın tutulamaması durumudur ve çoğu zaman eve dönerken kapıyı açmak, soğukta dışarı çıkmak, musluğu açmak veya elleri yıkamak ile tetiklenir. Genellikle aşırı aktif mesane sendromu ile ilişkilidir.
  • Karma tip idrar kaçırma ise hem stres hem de sıkışma tipi idrar kaçırmanın bir arada görüldüğü durumdur.

Tedavi kişiye ve belirtilere özel olmalı

İdrar kaçırma tedavisinde, hastanın belirtilerine ve idrar kaçırma tipine göre farklı yaklaşımlar uygulanmaktadır.

Stres tipi idrar kaçırma tedavisinde tedaviye genellikle yaşam tarzı değişiklikleri ve pelvik taban kaslarını güçlendirmeye yönelik egzersizlerle başlanır. Kegel egzersizleri, pelvik kasların güçlenmesine yardımcı olarak idrar kontrolünü artırabilir. Sonraki basamakta ilaç tedavileri kullanılabilir. Eğer bu yöntemler yeterli gelmezse, vajinal lazer tedavisi gibi modern yöntemler devreye girer. Lazer tedavisi, vajinal dokuların yenilenmesini ve bu bölgedeki kan akımın artmasını sağlayarak mesane desteğini artırır ve idrar kaçırmayı azaltabilir. Daha ileri durumlarda, TOT (transobturator tape) ve TVT (tension-free vaginal tape) ameliyatları uygulanabilir. Bu ameliyatlar, mesanenin altına yerleştirilen bir hamak ile üretra denilen idrar yolunun desteklenmesini sağlayarak idrar kaçırmayı önler.

Sıkışma tipi idrar kaçırma tedavisinde öncelikle mesane eğitimi, sıvı tüketiminin düzenlenmesi, kafein ve alkol gibi idrar söktürücü maddelerden kaçınılması gibi yaşam tarzı değişiklikleri önerilir. Pelvik taban kaslarını güçlendirmeye yönelik egzersizler de idrar kontrolünü artırabilir. Eğer bu yöntemler yeterli gelmezse, ilaç tedavileri devreye girer. İleri vakalarda perkütan tibial sinir uyarımı (PTNS) uygulanabilir. PTNS, ayak bileği bölgesinden geçen bir sinire hafif elektrik uyarıları verilerek mesane kontrolünün iyileştirilmesini sağlayan bir yöntemdir. Haftada bir ya da iki kez uygulanan seanslar ile mesane fonksiyonları düzenlenebilir ve idrar kaçırma belirtileri azaltılabilir.

Miks yani karma tip idrar kaçırmada ise tedavi, baskın semptomlara göre belirlenir. Hem pelvik taban kaslarının güçlendirilmesi hem de sinir uyarımı gibi yöntemler birlikte uygulanabilir. Eğer hasta hem stres hem de sıkışma tipi idrar kaçırma yaşıyorsa, Kegel egzersizleri, ilaç tedavileri, PTNS ve lazer tedavisi kombine edilerek kişiye özel bir tedavi planı oluşturulabilir.

Düzenli hareket Alzheimer ve Demans riskini azaltıyor!

Modern yaşamın getirdiği uzun süreli masa başı çalışma, teknoloji bağımlılığı ve azalan fiziksel aktivite, insanları giderek daha da hareketsizleştiriyor. Oysa insan vücudu açısından kritik önem taşıyan düzenli hareket; kas ve eklem hastalıkları, hipertansiyon, diyabet, depresyon, kalp ve damar hastalıkları ile osteoartrit gibi kronik sorunların önlenmesinde önemli rol oynuyor. Acıbadem Maslak Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Meral Bayramoğlu “İnsan bedeni hareket etmek için yaratılmıştır. Hareketsizlik doğal bir durum değildir. Maalesef teknolojinin sağladığı kolaylıklar bizi konforlu ama sağlıksız bir hayata alıştırdı. Bunun bedelini ağrılar, erken yaşta başlayan kireçlenmeler, metabolik hastalıklar ve ruhsal çöküntüyle ödüyoruz” diyor.

Son yıllarda hareketsizliğe bağlı boyun, bel ve sırt ağrıları ile kas ve eklem hastalıklarının gençlerde de arttığını vurgulayan Prof. Dr. Bayramoğlu “Özellikle genç yaş grubunda bile postüral sorunlara bağlı ağrıları çok sık görmeye başladık. Ayrıca hareketsizliğe bağlı olarak kilo alımı da yaygınlaştı. Fazla kilo, özellikle diz, kalça ve bel bölgesine binen yükü artırarak dejeneratif eklem hastalıklarına, menisküs ve bağ problemlerine zemin hazırlar, ağrılar kronikleşir. Üstelik hareketsiz yaşam, sadece bedeni değil, zihinsel fonksiyonları da köreltir” diyor. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Meral Bayramoğlu 10 Mayıs Sağlık İçin Hareket Et Günü kapsamında, hareketsizliğin vücudumuzda yol açtığı hasarları anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Prof. Dr. Meral Bayramoğlu

Prof. Dr. Meral Bayramoğlu

  • Kas-iskelet sistemi hastalıkları

Kaslar kullanılmadıkça küçülür, gücünü kaybeder. Bu da günlük hareketleri yapmayı zorlaştırır. Hareketsizlik, eklem kapsüllerinin ve bağların esnekliğini azaltır. Bu durum bel ve diz tutulmaları gibi sorunlara yol açar. Özellikle uzun süre masa başı çalışan bireylerde kamburluk (kifoz), boyun düzleşmesi gibi postüral deformiteler gelişebilir. Ayrıca eklem yüzeyleri hareketsiz kaldığında beslenmesi bozulur, bu da dejenerasyona zemin hazırlar.

  • Kalp-damar hastalıkları

Hareketsizlik venöz dönüşü (kanın kalbe geri taşınması) yavaşlatır, bu da ödem, varis ve damar tıkanıklığı riskini artırır. Düzenli egzersiz yapılmadığında kalp daha az verimli çalışır, kondisyon düşer. Hareketsiz yaşam damar duvarlarının elastikiyetini azaltır, bu da kan basıncını yükseltir.

  • Metabolik hastalıklar

Prof. Dr. Meral Bayramoğlu “Hareketsizlikle birlikte kalori harcaması azalır, bu da kilo artışına neden olur. Ayrıca kaslar aktif olmadığında glikozu daha az kullanır. Bu da insülinin etkisini azaltır. Hareketsizlik, kötü kolesterol (LDL) düzeyini de artırabilir” diyor.

  • Solunum sistemi hastalıkları

Hareketsiz yaşam tarzına sahip olan bir kişide zamanla sığ solunum gelişir, bu da akciğerlerin hava kapasitesini sınırlar. Düzenli hareket ve düzenli egzersiz derin solunumu teşvik eder, dokulara daha iyi oksijen taşınmasını sağlar ve nefes darlığını azaltır.

  • Sindirim sistemi hastalıkları

Hareket eksikliği sindirim sistemi üzerinde de birçok olumsuz etkiye yol açabilir. Bağırsak hareketlerini yavaşlatarak kabızlığa, gaz ve şişkinlik gibi sorunlara neden olur. Aynı zamanda hareketsizlik ve uzun süre oturmak reflü riskini de artırır.

  • Depresyon ve uyku bozuklukları

Fiziksel aktivite, mutluluk hormonları olan serotonin ve endorfin salınımını artırır. Hareketsizlik bu dengeyi bozar. Özellikle yaşlı bireylerde fiziksel inaktiviteyle birlikte dikkat, hafıza ve konsantrasyon sorunları gelişebilir. Gün içinde enerji harcamayan bireyler geceleri daha huzursuz ve kesik kesik uyuyabilir. Egzersizle birlikte artan beyin kan akımı, öğrenme, hafıza ve karar verme gibi bilişsel fonksiyonları destekler. Düzenli hareket, Alzheimer ve demans riskini azaltır.

  • Lenfatik sistem ve bağışıklık

Prof. Dr. Meral Bayramoğlu “Kasların pompalama etkisiyle ilerleyen lenf sistemi, hareketsizlikle duraklar. Bu da vücuttaki toksinlerin ve ödemin atılmasını engeller. Kan dolaşımı ve lenfatik akış yavaşladığında, bağışıklık hücrelerinin etkinliği de azalır” diyor.

Kurşun’dan yeni EP “Ayar”

Türk rap müziğinin dikkat çeken isimlerinden Kurşun, müzik kariyerinde yeni bir sayfa açmaya hazırlanıyor. Sanatçı, Azka Müzik etiketiyle, 5 şarkılık yeni EP’sinin ilk video klip projesi olan “Dumanlı Başım” ile dinleyicilerin karşısına çıkıyor.

Kurşun’un kendine has tarzını yansıttığı “Ayar” isimli EP’deki ilk çıkış şarkısı “Dumanlı Başım”, hem ritmik altyapısıyla hem de derin ve duygusal sözleriyle öne çıkıyor. Rap müzikte hikâye anlatımına verdiği önemle bilinen sanatçı, bu yeni şarkısında da içsel çatışmaları, kayıpları ve yaşanmışlıkları güçlü bir lirik yapı ile işliyor.

Kurşun, 5 eserlik yeni EP albümüyle hem müzikal hem de anlatı açısından olgunlaştığını göstermek istiyor. Sanatçı, her bir şarkıda farklı bir temaya değinerek dinleyicisine derinlikli bir deneyim sunmayı hedefliyor.

Çocuklarda astımın sebebi nedir?

Astım, solunum yollarının çevresinde gelişen iltihaplanma ve kasların gerilmesinden kaynaklanan kronik bir akciğer hastalığıdır. Çocukluk çağı astımında, polen maruziyeti, soğuk algınlığı, solunum yolu enfeksiyonları gibi tetikleyiciler ile akciğerler ve solunum yolları iltihaplanır. Astımda risk faktörleri ebeveynlerde astım öyküsünün yanı sıra besin alerjisi, atopik dermatit, sigara dumanına maruziyet olarak sıralanabilir. Memorial Ankara Hastanesi Çocuk Alerjisi Bölümü’nden Prof. Dr. Ersoy Civelek, “6 Mayıs Dünya Astım Günü” nedeniyle çocuklarda astım hastalığı ve dikkat edilmesi gerekenler hakkında bilgi verdi.

Prof. Dr. Ersoy Civelek

Prof. Dr. Ersoy Civelek

Çocuklarda ve yetişkinlerde sebebi tam olarak bilinmemekle beraber, anne veya babada astım veya alerjik rinit olmasının, astımın en önemli risk faktörlerinden biri olduğu bilinmektedir. Bunun yanında; hava kirliliği, annenin gebelikte sigara kullanması, doğum sonrası sigara kullanımının devam etmesi, şehir yaşamı, hastanın kendisinde besin alerjisi veya atopik dermatit (egzama) olması, evde rutubet nem küf olması ve sezaryen doğum, bilinen en önemli risk faktörleri arasında yer alır. Astım belirtileri, kişiden kişiye değişmekle beraber, aynı bireyde zaman zaman da farklılık gösterebilmektedir. Bu belirtiler;

1-         Gündüz öksürükleri

2-         Gece öksürükleri

3-         Efor ile başlayan öksürük

4-         Hırıltı

5-         Göğüs ağrısı

6-         Nefes darlığı

Bu belirtilere sahip olan hastalarda başka hastalıkların olmadığı ispatlanır ve hasta özellikle nefes açıcı ilaçlardan fayda görürse astım tanısı daha doğru bir şeklide konur. Anne veya babasında astım olan bir çocuk sağlıklı olabilirken, astımlı bir çocuğun anne ve babası da sağlıklı olabilir. Astımın neden olduğu ve nasıl önlenebileceği henüz tam olarak bilinmemektedir.

Belirtiler 6. aydan sonra görülebilir

Çocuklarda astım şikayetleri genel olarak 6 aydan sonra başlayabilir. Ancak tanıdan önce şikâyetlerin tekrarlayıcı olduğunun belirlenmesi gerekir. Özellikle bebeklik çağında ilk şikâyette astım tanısı koymak yanıltıcı olabilir. Teşhiste genellikle “Okul öncesi astım” veya “Hırıltılı çocuk” isimleri kullanılmaktadır.

Doğru teşhiste kan tahlilleri önemli!

Astım teşhisinde en önemli basamak her zaman doktor-hasta-anne baba görüşmesidir. Bu görüşme sonunda şikayetler astım ile uyumlu olsa bile diğer hastalıkların (bağışıklık eksikliği, akciğer enfeksiyonu gibi) olmadığını göstermek amacıyla bazı kan tahlilleri (kanda bağışıklık hücrelerinin sayılması, bağışıklıkla ilgili maddelerin düzeylerinin ölçülmesi gibi) yapılmaktadır. İlk muayene döneminde akciğer filmi çekilmekte, hasta 5-6 yaşından büyük ise solunum fonksiyon testleri yapılmaktadır. Ayrıca hastada alerji olup olmadığını belirlemek amacıyla alerji deri testi yapılmaktadır.

Astımlı hastaların yaklaşık %80’inde alerji görülüyor

Astım ve alerji aynı şey değildir. Astımlı olan her hastada alerji olmak zorunda değildir. Astımlı hastaların yaklaşık %60-80’inde alerji vardır. Eğer bir hastada alerji varsa şikâyetleri daha iyi kontrol altına almak ve daha az ilaç kullanmak için alerji maddelerinden korunma önlemlerine uyulmalıdır. Bu nedenle astımlı hastalara alerji testi yapılmalı ve varsa korunma yöntemleri önerilmeli, gerekirse uygun hastalarda alerji aşı tedavisi yapılmalıdır.

Astımı okullarda yönetmenin 4 önemli yolu!

Çocuklarda astımın en önemli tetikleyicileri üst ve alt solunum yolu enfeksiyonlarıdır. Özellikle kış döneminde yaşanan viral enfeksiyonlar, astım ataklarının en sık sebepleri arasındadır. Ayrıca, egzersiz, sigara dumanı, ev içi hava kirleticileri ve dış ortam hava kirliliği astımın tetikleyicileri arasındadır. Alerjik olan astım hastalarında alerjenlerle (ev tozu akarı, kedi, polen ve küfler gibi) karşılaşmak da astım ataklarının en önemli tetikleyicileri arasındadır. En önemlisi, okul çağındaki çocuklar için, okullardaki üst solunum yolu enfeksiyonunun kontrol altına alınmalıdır. Bunun için dikkat edilmesi gereken bazı durumlar aşağıdaki gibidir;

  • Sınıflar sık sık havalandırılmalı
  • El hijyenine önem verilmeli
  • Hasta olan çocuklar maske kullanmalı
  • Atak geçiren ancak okula gelebilecek kadar iyi olan çocuklara, rahatlatıcı fıs fıs ilaçlar, okuldaki sağlık birimi tarafından verilmeli

Düzenli ilaç kullanan çocuklarda iyileşme görülmesi mümkün!

Okul öncesi astım şikâyetleri olan ve düzenli ilaç kullanan hastaların yaklaşık %50-55’i, 6-8 yaş civarında şikâyetsiz hale gelebilir ancak kalan %40-45’lik hasta grubunda şikâyetler devam etmektedir. Hangi hastanın düzeleceğini kesin olarak söylemek mümkün değildir. Ayrıca okul öncesi şikâyetleri olan her çocuk için “7 yaşında düzelecek” demek hastalarda gereksiz bir beklenti oluşturabilir ve şikayetler düzelmez ise tedaviye olan güvenleri sarsılabilir. Okul öncesi yaş grubu çocukların hastalıklarının, gelecek dönemde nasıl olacağı ile kesin yargılarda bulunmak doğru bir yaklaşım değildir.

Astım hastaları, Akdeniz tipi diyet ile beslenmeli

Astımda faydası ispatlanmış bir tamamlayıcı tedavi bulunmamaktadır. Astım hastalarının, Akdeniz tipi diyet ile beslenmeleri ve kilolarını kontrol etmeleri önerilmektedir. Astım hastalarının %80’inde alerjik rinit şikâyeti, alerjik rinit hastalarının yarısında astım şikâyetleri vardır. Bu nedenle astımlı hastalar alerjik nezle açısından, alerjik nezleli hastalar da astım açısından değerlendirilmelidir. Astım şikâyetleri hastadan hastaya ve aynı hastada zaman içinde değişmeler gösterebilmektedir. Her astım hastasının ihtiyaç duyduğu ilaç türü ve ilaç dozu birbirinden farklı olabilir. Bu nedenle özellikle şikâyetleri kontrol altında olmayan hastalar, mutlaka çocuk alerji ve immünoloji uzmanları tarafından muayene edilmelidir.